Güncel

19-22 Aralık: “Devrimci tutsaklar teslim alınamaz”

19-22 Aralık Hapishaneler Katliamı’nın 19.yılında Wernicke-Korsakofflular Girişimi tarafından panel düzenlendi.

İstanbul: Wernicke-Korsakofflular Girişimi tarafından 19-22 Aralık Hapishaneler Katliamının 19.yılında, Taksim’de bulunan Divriği Kültür Merkezi’nde panel düzenlendi.

Ferit Barut’un moderatörlüğünü yaptığı panelde ölüm orucu direnişçilerinden Nihat Göktaş, Prof. Dr. Hakan Gürvit, Türkiye İnsan Hakları Vakfı(TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve Gazeteci-Yazar Temel Demirer konuşmacı olarak katıldı.

Panel İstiklal Caddesi’ndeki Divriği Kültür Merkezi’nde gerçekleşirken, salona “Dayanışma yaşatır, yaşatacağız” yazılı pankart ile 19 Aralık direnişinde hayatını kaybeden Ahmet İbili, Ali Ateş, Ali İhsan Özkan, Alp Ata Akcagöz, Asur Korkmaz, Berrin Bıckılar, Cengiz Çalıkoparan, Ercan Polat, Fahri Sarı, Fidan Kalşen, Fırat Tavuk, Gülser Tuzcu, Halil Önder, İlker Babacan, İrfan Ortakçı, Murat Ördekçi, Murat Özdemir, Mustafa Yılmaz, Nilüfer Alcan, Özlem Ercan, Rıza Poyraz, Şefinur Tezger, Seyhan Doğan, Sultan Sarı, Umut Gedik, Yasemin Cancı, Yazgülü Güder Öztürk, Hasan Güngörmez’in fotoğrafları ile katliama karşı sokakta yapılan eylemlerin fotoğrafların yer aldığı pankartlar asıldı.

İlk olarak söz alan Prof. Dr. Hakan Gürvit, Wernicke-Korsakoff hastalığına yönelik bilgi verdi. Gürvit, 96 ölüm orucunun 63. Gününde içeriye giren izleme heyetinde bulunduğunu belirtti. 13 ölümün 61 ile 69. Gün’ün arasında olduğunu belirtti. 19 Aralık sürecinde Bayrampaşa’da Tiamin kullanılmadan yapılan açlık grevlerinde de ölüm sürelerinin erken olduğunu belirterek ölüm süreleri ile Tiamin arasındaki ilişkiyi ortaya koydu. Tiamin kullanmayan grupta ölümler yaşandığını belirtti. Tabip Odası aktivistlerinin, açlık grevlerinde Tiamin kullanılması ile ilgili yaptıkları propagandanın sonuç verdiğini belirterek, yeni grevcilerin talebiyle Türkiye’de ilk kez Tiamin kullanarak açlık grevlerinin yapıldığını belirtti. Nuriye ve Semih’in açlık grevinin Tiamin kullanarak 300’lü günleri aştığını ve bugün hiçbir sağlık problemleri olmadığını belirterek Tiamin kullanımının önemine vurgu yaptı.

“Katliam amaçlandı”

Daha sonra söz alan direnişçi Nihat Göktaş ise “Katliamın amacı, tutsakların bir özne olmaktan çıkartılıp bir nesne haline getirilmeye çalışılmasıydı” dedi. Tutsakların teslim almaya çalışıldığını söyleyen Göktaş, Televizyonlarda F tiplerini 5 yıldızlı otel olarak gösterildiğini ancak Ergenekon sürecinde F Tiplerine konulan Generallerin hastalanıp GATA’ya sevk edildiğini belirterek burjuva medyanın rolünü ortaya koydu. Daha sonra katliam gününden bahseden Göktaş, katliamı kendilerinin kutsal gördüğü Ramazan ayında yapıldığını, katliam günü görevlilerin sahurdan geç geldiklerini ve operasyon timlerini gördüğünü vurguladı. ‘Devrimci tutsaklar teslim alınamaz’ sloganı attıktan sonra katliamın başladığını, katliam esnasında kıyafetlere zarar vermeyen ancak vücudu yakan, açık alanda atılması yasak olan gazların kullanıldığını belirterek apaçık katliam amaçlandığını, egemenlerin her şeye hâkim olmak için gözünü kırpmadan yaptığını vurguladı.

Göktaş’tan sonra söz alan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise katliamın önemli iki ismi olan Ali Suat Ertosun ile Hikmet Sami Türk’ün katliamdaki rolüne vurgu yaptı. Bu insanların yargılanıp cezalandırılması gerekirken Boğaz’da tatil yaptırıldığı ve üstün hizmet madalyasıyla ödüllendirildiğini belirtti. Hikmet Sami Ertosun’un halen devlet erkânının toplantılarında ve medyada “hukukçu” olarak boy gösterdiğini belirtti. Geçenlerde Ankara’daki Görülen Jitem davasında da devletin davadaki bütün katilleri akladığını belirterek, “Yapılacak çok işimiz var, bunlarla mücadele etmenin kolay olmadığını ve bu yüzden hepimiz birbirimizi diri tutmalıyız” sözlerini kaydetti.

En son söz alan Yazar Temel Demirer ise katliam sonrası görülen davaların hukuksuzluğunu belirtti. Kıyafetlerin üzerindeki kimyasalların araştırılması talebinin 15 oturum sonra kabul edildiğini belirterek “O tarihten sonra hiçbir delilin kalmayacağını” belirtti. “Hayata Dönüş” isminin ilk kez Nazi Almanyası döneminde Yahudilere yönelik saldırılarda kullanıldığını belirterek aradaki benzerliğe dikkat çekti. Yaşananların bir “Harekât” olduğunu belirterek operasyon kavramının kabul edilmemesi gerektiğini belirtti.

Panel, Demirer’in konuşmasının ardından soru-cevap bölümüyle sonlandırıldı.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu