Güncel

Ailesinden Eylem Ataş için mektuplar…

H. Merkezi: Umutgazetesi, IŞİD’e karşı mücadele ederken 27 Haziran günü yaşamını yitiren BÖG savaşçısı Eylem Ataş’a ölümsüzlüğünün birinci yılında ailesi tarafından yazılan mektupları paylaştı.

 

Duygu Ataş;

“ve vakur bir damla olmak

dalga için

katılmak okyanusa aşk için, isyan için!”

 

“Bugün gidişinin ardından tam 1 yıl geçti koskoca 12 ay. Ama gidişinin acısı hala ilk günkü tazeliğinde canım kardeşim.

Telefonda senin şehit düştüğün haberini aldığım günü asla unutamam inanmak kabullenmek çok zor geldi hala öyle. Daha sonra Türkiye devletinin sana ve bizlere yaptığı 101 günlük zulüm. İşkence…101 gün sonra, baban aradı beni ve müjde Eylem’i alıyoruz dedi. Öyle bir duygu karmaşası ki cenazemizi aldığımıza seviniyoruz, geliyoruz…

Benim güzel kardeşim, kardeş olmak için aynı anne ve babadan dogmaya gerek yoktur. Kan bağına da gerek yoktur. Kardeş olmak gözlerine bakınca yüreğini hissetmektir. Yani gözlerinden yüreğine bakınca yüreğini hissetmektir. Yani gözlerimden yüreğine akabilmektir. İşte sen benim her zaman küçük kardeşimsin. Seni o kadar çok özlüyorum ki inan canım kardeşim. Sensiz 1 tek günümüz geçmiyor. Her gün seni anıyorum. İlk gittiğin zamanlar sana çok kızmıştım.

Sen çünkü hep soyluyordun gitmek istiyorum diye ve bende savaşını burada ver diyordum. Ama sen çok kararlı bir insandın ve bunu yine bize gösterdin. Seni durdurmak mümkün değildi. Sen gittikten sonra seni ve oradakileri daha iyi anladım. İnsanlar ölüyordu, çocuklar ölüyordu ve o hırçın duyarlı Eylem’in durması mümkün değildi. O insanlara, o çocuklara bir ses olmak için, onları kurtarmak için canını verdin.

Korkusuzdun, bencil değildin. Bizlerin yapmadığını yaptın ve seninle gurur duyuyorum ve hepimize sonsuz saygı duyuyorum.

Seni tanıdığımda 13 yasındaydın. Hatta 13. Yaş günü pastanı ben yapmıştım, en sevdiğin çikolatalı. O kadar çok mutlu olmuştun ki o gözlerindeki ışığı hala hatırlıyorum. Çok küçük şeylerden mutlu olmasını bilen bir insandın. Kısa ama öz ve anlamlı bir hayat yasadın. daha Sonraları Okulu’nda velin bendim okul müdürü ve aynı zamanda öğretmenin hep şikayetçi idi çok asi kavgacı sürekli bir başkaldırış hali deyip duruyordu seni dinlediğimde Hep haklıydın ya Erkekler bir kadın arkadaşa laf söylemiş olurlardı ya öğretmen aşağılanmış olurdu O zaman durmaz cevabını verirdin Yani kavga içinde Özünde vardı hep haklıdan yana olmuştun hep ezilenden taraf olmuştun Rojava’ya gitmek istediğini dillendirdiğini zaman Tabii ailesi olarak hiç istememiştim Savaşı’nı Türkiye’de ver diyorum ama elimi içindeki özü bildiğimden öyle olmayacağını da biliyordum bir yandan Hak veriyordum bir yandan da istemiyordum Suruç katliamı Ankara katliamı Bedrettin Mahir Aziz Heval sonra Aylan bebeğin cansız bedenini kıyıya vurması Doğu’da Cizre’de Sur’da yaşananlara şahit olması artık seni durduracak hiçbir şey yoktu çoğumuzun sadece yerimizde oturarak ah vah edip kızarak gösterdiği Öfkeyi sen eyleme geçerek gösterdin bir ses olmalıydın vakur bir damla olmalıydın nasıl durabilirdi ki halk yok edilmeye çalışılıyordu çocuklar ölüyordu daha çok savaşmak için eyleme geçtin ve Cemre oldun Rojava’da sen Rojava’ya gitmekle aldığın kararla bir kez daha cesaretini korkusuzluğunu göstermiştin Cemre oldun.

Senin yokluğun o kadar içimi acıtıyor ki anlatamam. Seni çok özlüyorum, sana bazen o kadar ihtiyacım oluyor ki inan telefonunu çevirdiğim oluyor. Belki abloşum diye acarsın diye abloş demeni o kadar özledim ki seninle her şeyi her anı özledim. Ne zaman sana hadi gel birlikte bir kahve içelim dediğimde “yine ne oldu ne konuşucan ne anlatacan” derdin, Her kahve içerken bunu hatırlar ve gülerim.

Sensizliğe alışmak zor, çok zor zaten alışmaya çalışmak gibi bir niyetim yok. Mahir Ulaş seni bu ara çok soruyor. “Anne halam vardı ya Fatma olan hanı gelsin artık özledim, hiç gelmiyor.” Boğazım düğümleniyor bir şey diyemiyorum. Çok zor çok. Omuzlarımızda öyle ağır bir yük bırakıp gittiniz ki…

Ah güzel kardeşim neşeyle, güzelliğiyle gülleri utandıran kardeşim. İyi ki tanımışım seni. İyi ki benim küçük kardeşim, cadı görümcem olmuşsun hep varsın hep var olacaksın. İyi ki yasadın iyi ki yaşadınız senin de söylediğin gibi Bahar yakındır bizimde günümüz gelecek.

Yolunuz yolumuzdur canım kardeşim.”

 

Abisi Hüseyin:

“ağaran günler için

yeni bir dünya uğruna

yüzlerinde cesaretin onuru

ve imanlı gücü dövüşen dünyanın

emperyalizme karşı dövüşen dünyanın

ve ölüme

gülerek koşan genç savaşçıların

al bayrakları dalgalansın

dalgalansın dalgalansın”

 

“Merhaba canımın içi, diğer yarım. Senin ve Baş Komutan Ulaş Bayraktaroğlu’nun şahsında tüm yitirdiklerimizi saygı ile selamlıyorum. Daha önce birçok defa mektup yazdım ama hiç bu kadar zorlanmadım. Ve inan senin kardeşin olma onurunun ağırlığını hiç bu kadar hissetmedim. Bizim de günümüz gelecek demiştin bir sohbetimizde Boby Sands’ın bir sözüydü. Haklıydın bizimde günümüz gelecek, geliyor.  Ayak seslerini duyuyorum. Senin silahından çıkan kurşunların sesi bunun habercisidir. Senin yanına gelen her yoldaş anlatıyordur sana burada nasıl kahramanca dövüştüklerini seninkilerin, bizimkilerin. Özgür adil ve eşit dünya için adım adım, mevzi mevzi zafere nasıl ilerlediklerini. 

Sen gideli tam 1 yıl oldu Cemrem 1 yıl, 12 ay 365 koça gün. Bense bu 1 yılda 2 yıl yaşadım. Hem senin hem de benim için. Yaşadığım her anı iki kere yaşıyorum. Bir yıl önce devrettin silahını susmamak üzere yoldaşlarına. Şimdi yoldaşların emanetine sahip çıkıyor ve düşmanın beyninde patlatıyor Cemre olarak, Bedo, Aziz, Mahir, Muzaffer, Özge, Asiye, Cenk, Yusuf Bas, İbo ve Ulaş olarak ve adını sayamadığım onlarca siper yoldaşımız olarak. Cemrem silahın susmadı, susmayacakta nasıl Prometheus’un çaldığı ateş elden ele geçiyorsa, nasıl Spartacusler hala krallara başkaldırıyorsa, Babailer, Şeyh Bedrettinler İnce Memedler nasıl dövüşüyorsa zalimlerle, bugün senin silahında omuzlarda diz çöktürüyor zalimlere.

Yüreği cemalinde saklım.

Biz komünistiz. Özgür, adil ve eşit bir dünya istiyoruz ilk başkaldırımızdan bu yana halklara umut, zalimlere karabasan olduk biliyorum. Sen gidişinle bunu bir kez daha hatırlattın bizlere. Ama bazı dostlarımız anlamıyor bizleri ve soruyorlar ne işi vardı diye yok bu savaş emperyalistlerin vb. cümlelerle. Bana öfkemden dolayı çok kızardın ama nasıl öfkelenmeyeyim nasıl kızmayayım bu sözlere. Ben şöyle cevaplıyorum canım bu soruları.

“Cemrem bir komünistti, bir özgürlük savaşçısı. Önceliği ve hedefi Türkiye devrimidir. Proletaryanın kurtuluşu için mücadele eden genç bir militan. Fakat bir komünist olarak insanın özüne bağlı olarak nerede bir zulüm varsa orada direnen tarafta olmalıydı ve orada oldu. 10 Ekim’de gördüğü katliam karşısında hesap soracağız demeden yani -ceğiz ve -cağız kullanmadan hesap sormaya gitti. Aylan bebeğin fotoğrafını gördüğünüzde üzülmekle kalmadı öfkelendi aynı zamanda ve öfkesini savurmaya gitti. Nasıl Yunanistan’da var olduysa Mihri Belli nasıl Kürdistan’da var olduysa Rıza Satılmış, nasıl var olduysa Filistin’de Kemal Ergin bugünde Rojava’da var oldu Cemre. Sınırsız dünyanın düşünü kuranlar sunu iyi bilirler ve bilmelidirler.

Bu sınırları egemenler koyuyor yanı orası, burası yer yok kafamızda her yer bizim ve bizim olmalı proleter, emekçi, yoksulların olmalı. Önceliğinin Türkiye olma nedeni ise kültürünü iyi bilmemiz ve tanımamız. Yoksa üst kat komşumuz bize ne kadar uzaksa ya da yakınsa, Munbicli Ebu Leylanın kızı da o kadar yakın ve uzaktır. Komünistler mücadeleyi sınırlara sıkıştırmazlar Eylemimde öyle yaptı. AKP- ISID faşizmini nerede görse yürüdü üzerine. Ankara’da, Adana’da, İstanbul’da, Munbic’te. Ve inanıyorum ki Rojava da ki bahar Türkiye’ye de gelecek. Birde ABD konusuna gelince Cemrem tanır düşmanını o bir komünist güvenin onlara. Halkın dostlarını da düşmanlarını da iyi bilirler ne yapacaklarını da.

Anti emperyalist Bir savaş veriliyor ve inanın oradaki komünistler AKP YI ISID den Işıdı de ABD’den ayırmıyor. Bir türküde geçer ya eskiden kuzeydeymiş güneş şimdi güneyde. Ve yakındır doğayı ve hayatı sarsacak zaman. Cemrem savası sevmezdi bir canlıya zarar vermek istemezdi ama yoldaş Mao’nun söylediği gibi İnsanlığın savaşlar çağı bizim   çabamızla sona erecektir ve hiç kuşkusuz bizim verdiğimiz savaş son muharebenin bir parçası olacaktır. Senin ve şahsında Rojava devrimini selamlıyorum yoldaşım.

Biliyorum güzel günler yakındır canım yoldaşım çünkü maya sensin. Her şeyde biraz sen olacak kurulacak güzel günlerde. Bende ise bir bütün halinde sen olacaksın.

Ulaş abimiz de geldi yanına şimdi daha da güvendesin bilirsin abi varken tırnağımıza taş değmez. Ama bize çok görev bıraktı canim benim. Biliyor musun insan kaygılanıyor bazen layık olacak mıyız size diye.

Adına Cemre demişsin, Cemre olup düştün toprağa, suya ve göğe. Ve yüreklere düştün. Sen bir tomurcuksun en karanlık yüreklere bile ışık saçacaksın, köklerini salacak senin mücadeleci inancın. Yeşerecek bugün Rakka’da yarın Türkiye’de sonra dünyanın her yerinde. Ve güneş her ülkede doğacak. Ve ısıtacak elma yanaklı çocukları. Ve hiçbir aylan bebek yaşamını yitirmeyecek ve Mahir Ulaş, Eylül Eylem halasız kalmayacak. O günden sonra.

And olsun, söz olsun ki Eylemim sen baharın habercisi bizlerse sürdürücüsü olacağız ve armağan edeceğiz baharı tüm insanlığa en ağır bedellere kazandığımız baharı.

Yolun yolumuzdur…”

 

Babası Mehmet Ataş:

“DÜŞENE VE DÖVÜŞÜNE BİN SELAM.

Teslim olmayan bir feda kuşağının, temsilcileri olarak ölümsüzleşen, enternasyonalist devrimciler, başta Ulaş BAYRAKTAROĞLU olmak üzere, Bedrettin AKDENİZ, Mahir ARPAÇAY, Aziz GÜLER, Eylem ATAŞ, Muzaffer KANDEMİR, Özge BALİ, Asiye ÖZLAHLAN, Yusufbaş AKAY, Cenk KILAGÖZ, İbrahim Tufan EROĞLUER olmak üzere düşenle, dövüşenin mücadelesini selamlıyorum.

 

Can Yoldaşım EYLEM

27.06.2016 tarihinde Minbiç’in özgürleştirilmesi hamlesinde, insanlığın düşmanı, bütün dünyanın terörist ilan ettiği, tecavüzcü, barbar, katil IŞİD çetelerine karşı, savaşırken 23 yaşında ölümsüzleşti.101 gün süren zulmün ardından dayanışma ile 27.10.2016 tarihinde, doğduğu, güldüğü, mücadele ettiği topraklara getirildi. O yaşamıyla ve hayattan ayrılışıyla bütün kardeşlerin, aynı anneden doğmadığı sözünün, tam karşılığı oldu.

Yaşarken, Ortadoğu topraklarında, Kürt, Arap, Ezidi kardeşleriyle, ENTERNASYONALİZM bayrağını taşıdı.

Onun bize bıraktığı, işçi sınıfının kurtuluşu, Kürt halkının özgürlük mücadelesi ve kadınların eşit bireyler olarak yaşadığı dünya hayali devrim ve sosyalizm mücadele bayrağını oligarşinin burçlarına dikene kadar mücadelemiz sürecektir.

YAŞASIN PROLETERYA

YAŞASIN ENTERNASYONALİZM

YAŞASIN DEVRİM VE SOSYALİZM”   

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu