GüncelManşet

Aman “Fotoğraf Makinesi” ile dolaşmayın!

Politik duyarlılığa sahip, dünyayı “sadece benden” ibaret görmeyen, coğrafyasındaki zulme göz kapamayan dört üniversite gencinin öyküsüdür bu. Bir şeylerin doğru gitmediği sadece onların değil, önemli bir kesimimizin aklında. Onlar ise doğru gitmeyeni nasıl doğru kılarız diye düşünmüşler. Varmışlar, bir şeylerin en fazla yanlış gittiği yerlere; Cîzre’ye. Artık bir şeyler doğru gitmeli diye düşünen genç arkadaşlarımız onlar.

Elif Kaya, Turan Canyıldız, Yetkin Kılıç ve Fatih Hatayoğlu. Cîzre’deki gelişmeleri yakından takip etmek, Türkiye ‘nin en genç belediye başkanı olan Leyla İmret ile söyleşi yapmak ve Roboskî şehitleri ailelerinden olan HDP Şirnex milletvekili olan Ferhat Encü ile görüşmek üzere Cîzre’ye giden dört genç şimdi Şirnex T Tipi Hapishanesi’nde tutsak.

“Yav arkadaş bu devletin Kürtlerle ne alıp veremediği var?”

On yıllardır, hatta kendilerine “düz ovada siyaset” akıllarının verildiği, seçim öncesinde dahi çeşitli yöntemlerle katledilmeye devam edilen, zulüm/baskı reva görülen Kürt halkının yanına varmak istemişler. “Yav arkadaş bu devletin Kürtlerle ne alıp veremediği var?” diye basitçe sorarak Cîzre’nin yolunu tutmuşlar. Yanlarına akıllarındaki soruların yanıtlarını fotoğraflarla, ses kayıtlarla tarihe not düşürebilecekleri iki şey almışlar; fotoğraf makinesi ve ses kayıt cihazı.

Elbette farkındalar, devletin Kürtlerle ne alıp veremediği olduğunun. Lisede, üniversitede tarih dersi alan ve az biraz sorgulayan herkes düşünmüştür, ders kitaplarında Kürt kelimesi “Kürt teali cemiyeti” dışında hiçbir yerde geçmez. O da hain bir örgütlenme olarak gösterilir, dış güçlerin kullandığı bir Kürt örgütü olarak ifade edilir. İnsanların daha küçükten beyinlerine, damarlarına, akıllarına enjekte edilen bu zehrin panzehrini arar dört genç.

Dört genç insan Yeni Demokrat Gençlik dergisinin birer okurlarıdır. Bu dergiyi ve anlayışını takip eden, okuyan, ona yazan, sahiplenen insanlardır. YDG 20 yılı bulan yayın hayatına aylık bir şekilde devam eden, halk gençliğinin sesine ses/soluğuna soluk katmaya çalışan bir dergidir. YDG politik bir anlayışı ifade eder. Bahsettiğimiz anlayış, nerede bir haksızlık, zulüm, baskı varsa orada olmaya çalışmakla yaşamın içinde var olur.

“La Bu YDG size ne etti?”

YDG okurları ve onu sahiplenen halk gençliği; 301 işçinin katledildiği Soma katliamının yıl dönümünde oradadır. Tecavüze, şiddete, erkek egemen zihniyete karşı Özgecan Aslan’ın davasındadır. Çoğu çocuk 35 Kürt köylüsünün katledildiği Roboskî‘dedir. Amed (Diyarbakır) hapishanesinde bok yedirilerek, türlü işkencelere uğrayan Kürtlerin yanındadır. YDG ötekileştirilen, katledilen LGBTİ‘lerin yanında Onur Yürüyüşü‘ndedir. Dersim’de, Karadeniz’de HES‘lere direnen; zeytinde, pamukta, çayda yoksulluğa mahkûm edilen köylünün yanındadır. YÖK‘ün kuruluş yıldönümü olan 6 Kasım‘da öğrenci gençliğin sorunları ve hakları için sokaktadır. Rojava‘nın Kobanê Kantonu‘na IŞİD tarafından gerçekleşen saldırıyla Riha’nın (Urfa) Pîrsus (Suruç) ilçesi sınır köylerinde başlayan direnişin en başından taa bu günlere Rojava’yı sahiplenendir.  Sivas katliamının daha geçtiğimiz birkaç gün önceki yıldönümü eyleminde, Sivas’ta Alevi halkıyla birliktedir. YDG İstanbul’un ortasında göz göre göre katledilen Hrant Dink ile Ermeni‘dir. Ermenistan Devleti tarafından Hocalı‘da katledilen Azerilerin yanındadır. İnançlarından ötürü üniversitelere alınmayan, horlanan, sistem tarafından ezilen Türbanlı gençlerin yanındadır. “Demokratik” diye yutturulmaya ve “demokrasinin” yerine geldiğine kanıt olarak gösterilmeye çalışılan seçimlerde dahi üyeleri katledilen, büroları bombalanan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) yanındadır. Seçim çalışmalarında, aktif olarak halkımız için “güzel” şeylere hizmet etsin diye HDP ile beraber çabalayandır.

YDG, kadınları köle pazarlarında satan, tecavüz eden, “mal” olarak gören; Ezidî‘leri ve farklı olan bütün kesimleri inançlarından dolayı katleden, dini de imanı da para olan, emperyalist devletlerin ve onun uşaklarının beslediği, büyüttüğü; insanları vahşi katliamlar yaptıktan sonra cennete gideceklerine inandıracak kadar göz dönmüş olan IŞİD çetelerine karşıdır. Dünyanın gözü önünde cereyan eden bu gerçekleri Türkiye’de öğrenci, işçi, köylü ve işsiz yani kelimenin tam anlamıyla geleceksiz gençliğe anlatmaya çalışandır.

YDG ezen kesimlere karşı, ezilen halkın yanında naçizane olarak elinden geleni yapan bir anlayıştır.

Örgüt üyeliğine delil; “Fotoğraf makinesi” ve “ses kayıt cihazı”

Dört genç arkadaşımızın bu duyarlılığa sahip olması onların tutuklanması için “delil” olmuştur. Ha, özür dileriz asıl deliller “fotoğraf makinesi”ve “ses kayıt cihazıdır.”

Evet; “bombalı eylem yapacakları, ülkeyi kana bulayacakları, silahlı örgüt üyesi oldukları” iddialarıyla gözaltına alınan ve tutuklanan dört üniversite öğrencisinin üzerinden ne bomba çıkmıştır, ne silah. Yanlarında sadece fotoğraf makinesi ve ses kayıt cihazı vardır.

Bir gün olur da Türkiye Kürdistanı illerine yolunuz düşerse yanınıza sakın fotoğraf makinesi ve ses kayıt cihazı almayın. Bunlar “iç güvenlik paketinin” de etkisiyle artık olan şüpheli olarak gözaltına alınmanıza ve “silahlı örgüte” üye olduğunuz anlamına gelebilir. Ha “suçsuz” olduğunuza ne kadar inansanız da ortada zaten bir iddianame yoktur. Tutuklanmanıza ilk itiraz hemen reddedilir. Mahkemenizin ne zaman görüleceği de “fotoğraf makinesinden” delil yaratanların işine kalır.  Anneniz ve babanızla mutlaka vedalaşın, hapishaneden ne zaman çıkacağınız da belli olmayacaktır.

Tabi, IŞİD’e katılıp katil olursanız ya da başka bir sıfatla halka kan kusturursanız, tecavüzcü olursanız; elinizi kolunuzu sallaya sallaya, silahlarla bombalarla gezebilir, gül gibi yaşarsınız. Çok absürt ama gerçek böyle.

Ne yapılabilir diye sorulabilir. Elbette çok şey yapılır. Ama ilk elden, bu yazı vesilesiyle tutsak genç arkadaşlarımıza mektup yazılıp yollanabilir. Belki mektubun içine de güzel bir fotoğraf bırakarak.

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi

Gazetecilik Bölümü Öğrencisi bir ÖG okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu