GüncelManşet

ATİK davası avukatları “Bu dava Almanya’nın Erdoğan’a vekaleten sürdürdüğü bir faaliyettir”

H. Merkezi: ATİK üye ve yöneticilerine dönük davanın ilk duruşmalarının gerçekleşmeye başlamasının ardından ATİK davasının avukatları “Türk devleti korunmaya uygun bir obje değildir” diyerek bir açıklama yayınladı ve “Bizler bu davayı Türkiye cumhurbaşkanı Erdoğan adına vekaleten sürdürülen bir faaliyet olarak görüyoruz” dedi.

Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu üye ve yöneticilerine dönük geçtiğimiz yıl Nisan ayında gerçekleştirilen operasyonun ardından geçen 14 aylık süreç sonunda ilk duruşmalar Almanya’nın Münih kentinde görülmeye başlandı. ATİK’li tutsakların ayaklarına zincir vurularak getirilmeye çalışıldıkları duruşmalara tutsakların buna karşı direnişi ve emperyalizmin mahkemelerinin devrimcileri yargılayamayacağı yönlü açıklamalar damga vurmuştu.

 

“Almanya ‘da açılan son 35 yılın en büyük davası”

Bu duruşmalar başlarken Almanya kamuoyuna ve Almanya Adalet Bakanlığı’na dönük bir açıklama kaleme alan ATİK davası avukatları Almanya Adalet Bakanı’nın verdiği soruşturma ve kovuşturma izninin iptalini ve davanın düşmesini talep ettiler.

Yapılan açıklamada ATİK davası “1980’lerin sonundan bu yana Almanya’da açılan en büyük devlet güvenliği davası” olarak tanımlandı ve Almanya’da ilk kez “TKP/ML üyesi oldukları öne sürülen kişilerin tutuklandığı ve yargılandığı” belirtildi.

 

ATİK’li tutsaklara dönük kovuşturmayı sürdürmek için “aşırı çaba”

Bizler bu davayı Türkiye cumhurbaşkanı Erdoğan adına vekaleten sürdürülen bir faaliyet olarak görüyoruz” diyen avukatlar TKP/ML’nin sadece Türkiye’de yasaklanmış bir örgüt olduğuna dikkat çekerek “Bu örgüt hakkında ne Almanya’da ne de başka bir Avrupa devletinde yasaklama kararı vardır ve örgütün adı ulusal ve uluslararası terörist listelerinde yer almamaktadır” dediler.

Müvekkillerimiz on dört aydan beri tutuklu bulunmaktadırlar. Sığınmacı kamplarında neredeyse her gün yangın çıkan Almanya’da Federal Başsavcılık, müvekkillerimiz hakkında kovuşturma sürdürmek için aşırı bir çaba göstermektedir” diyerek ATİK’li tutsaklara dönülk uygulamalara ilişkin bilgi veren avukatlar kendilerinin ve müvekkillerinin yaşadıkları sorunlara ilişkin şu bilgilere yer verdiler:

“Bunun yanı sıra bizler de savunma faaliyetimiz sırasında ağır kısıtlamalarla karşı karşıya kalmaktayız. Federal Kriminal Dairesi’nin (BKA) müvekkillerimizden bazılarını tutuklanmaları için bir gerekçe görmediği halde 2006 yılından bu yana izlemesine rağmen, bu kişiler tutuklanmalarının ardından tehlikeli birer terörist olarak nitelendirilip avukatları ile bile serbestçe iletişim kuramamaktadırlar. Avukatlar olarak müvekkillerimizle camla ayrılmış hücrelerde, yani mikrofon aracılığı ile konuşabilmekteyiz ve bir sayfa kâğıdı alıp vermemize bile izin verilmemektedir. Savunma ile ilgili yazışmalarımız bir hâkim tarafından okunmakta ve müvekkillerimize genellikle gönderim tarihinden bir hafta sonra ulaşmaktadır.”

 

“Almanya izni iptal etmelidir”

Davanın politik bir karakteri olduğunu ve bunun kanıtının da sadece zamanlama ile sınırlı olmadığını belirten avukatlar, böylesi bir ceza davasının açılabilmesinin her şeyden önce Federal Adalet Bakanlığı’nın (BMJV) buna izin vermesi ile mümkün olabileceğini hatırlattılar.

BMJV, söz konusu izni verirken Almanya’nın dış politika çıkarlarını göz önünde bulundurmak durumundadır. BMJV’nin bu davada da bu çıkarlar doğrultusunda karar verdiği açıkça görülmektedir” diyen avukatlar Türkiye ile iyi ilişkiler sürdürmenin güncel dış politika ilkesi olduğunun ancak burada karar verirken Türkiye’nin insan onuruna saygı gösterip göstermediğini araştırması gerektiğinin altını çizdi ve “BMJV’nin bu davada bunu araştırmayı –dış politika beklentileri nedeniyle- ihmal ettiği açıkça görülmektedir” dedi.

Avukatların açıklamasının devamında “Günümüzde Erdoğan otokrasisinin IŞİD’e (İD) verdiği destek ve muhaliflere yönelik baskıları, Türkiye’nin insan onuruna değer veren bir devlet olmadığını göstermektedir. Buna rağmen sol eğilimli Türk ve Kürt örgütleri Almanya’da, daha önce hiç olmayan bir boyutta ceza kovuşturması ile karşı karşıya kalmışlardır. Bu soruşturma ve kovuşturmalar sadece dış politika beklentileri ile açıklanabilir ve Erdoğan’a verilen yeni tavizler ve onun baskı mekanizmasının uzantıları olarak görülmelidirler” denildi.

Avukatlar bu nedenlerden dolayı Alman hükümetinden izni iptal etmesini talep etti.

 

“Türk devleti korunmaya uygun bir obje değildir”

Avukatların açıklamasında TC’ye ait şu ifadeler dikkat çekicidir:

“Türk devleti bugünkü haliyle insan onuruna saygı gösteren bir devlet düzenine sahip olarak görülemez. Türk resmi makamları, özelikle de gizli servis MİT, yıllardan bu yana “İslam Devleti” adlı terör örgütüne, silah sağlayarak, yaralı İD savaşçılarını tedavi ederek ve İD’nin Türkiye Cumhuriyeti topraklarından Suriye’deki Kürt bölgelerine yaptığı saldırılara izin vererek destek olmaktadır. Türk devleti bu tavrıyla, çok çeşitli ve ağır şekillerde uluslararası hukuka aykırı davranmakta ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bağlayıcı kararlarını ihlâl etmektedir.

Türk devleti kendi ülke sınırları içinde yaşayan insanlara karşı da insan haklarını ihlal etmektedir. Türk ordusu ve Türk polisi tarafından Kürt şehir ve köylerine karşı geçen yıl içerisinde yoğunlaşan saldırılarda ağır hasarlar meydana gelmiş, sivil halktan çok sayıda kurban verilmiştir. Hukuk devletine özgü garantiler, Erdoğan’ın yargı üzerinde açıkça tahakküm kurması nedeniyle varlıklarını sadece kâğıt üzerinde sürdürmektedirler. Basın özgürlüğü pratikte kaldırılmıştır. Büyük muhalif gazeteler kapanmak zorunda kalmış, eleştiride bulunan gazeteciler işlerinden çıkarılmıştır. Çok sayıda gazeteci aleyhine ceza davaları açılmıştır. Yakın zamanda, Türk devletinin İD’ye verdiği destek hakkında haber yapan gazeteciler uzun süreli hapis cezasına çarptırılmıştır. Daha 2016 Haziran ayında, İstanbul’da elli civarında avukat mesleki faaliyetleri nedeniyle, terörist örgütleri destekledikleri gerekçesiyle kovuşturmaya uğramışlardır. Bu kişiler de uzun süreli hapis cezası tehdidi ile karşı karşıya bulunmaktadırlar. Avukatların bir kısmı tutuklu olarak yargılanmaktadır.

Kürt politikacılar terörle mücadele kisvesi altında takibata uğramaktadırlar. Bu takibat bu günlerde Türk tarihinde benzeri görülmemiş bir şekilde, parlamento üyelerinin dörtte birinden fazlasının dokunulmazlıklarının kaldırılması ile zirve yapmıştır. Özellikle Kürt ağırlıklı ve sol eğilimli HDP milletvekilleri bunun sonucu olarak kovuşturmaya uğrayacaklardır. Terörist faaliyet nedeniyle kovuşturmaya uğrama tehdidi, her türlü eleştirel fikir beyanının üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmaktadır. Bu durum geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği tarafından da eleştirilmiştir. İnsan haklarını ayaklar altına alan böyle bir devlet düzeni, Alman ceza hukuku tarafından korunması gereken bir nesne değildir.”

 

Açıklama yapan avukatlar

RA Alexander Hoffmann

RA Dr. Peer Stolle

Savunma Avukatları

RA Rainer Ahues

RA Sinan Akay

RAin Antonia von der Behrens

RA Berthold Fresenius

RA Marvin Hegermann

RA Martin Heiming

RA Manfred Hörner

RA Alexander Hoffmann

RA Frank Jasenski

RA Dietmar Kleiner

RA Ulrich v. Klinggräff

RA Stephan Kuhn

RA Roland Meister

RAin Franziska Nedelmann

RA Bernhard Pradel

RA Iñigo Schmitt-Reinholtz

RA Yener Sözen

RA Dr. Peer Stolle

RA Yunus Ziyal

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu