GüncelManşet

Zuhal Ekmez; “Daha fazla duyarlılık bekliyoruz”

 

Riha/Pirsûs: Sınırda yaşanan gelişmeleri, Kobanê direnişini yakından takip ederken, geçişler sırasında ve sonrasındaki gelişmeleri sınırdan Kürdistan’a geçen halkın ihtiyaçlarını gidermeye çalışan öznelerden biri olan DBP Suruç Belediye Eşbaşkanı Zuhal Ekmez ile bir röportaj gerçekleştirdik. Ekmez sorularımızı yanıtlarken önümüzdeki süreçte kışa hazırlık için halkın ihtiyaçları doğrultusunda yardım talebi çağrısını bulundu.

— Eşbaşkanlık sistemi ile yerel yönetime seçildiniz.

31 Mart yerel seçimlerinden sonra bizim partimiz bir Eşbaşkanlık sistemi ile seçimlere girdi.

Bunun amacı kadın kotasını yavaş yavaş kaldırmak, çünkü erkek egemen bir sistemde yaşıyor olsak da siyaset genelde erkeklerin tekelinde, bu kota sistemi biraz incitici bir şey ve kadın temsiliyeti açısından da yeterli değil, eşit temsiliyet yani %50 kadın %50 erkek olması açısından Eşbaşkalık sistemini yaşama geçirdik.

— Zor bir süreçte, zor bir görev başındasınız. Özelikle sınırdan geçişlerin olduğu ilk dönemi anlatabilir misiniz?

Ben o yerel seçimlerde göreve gelmiş oldum, bizim Suruç olarak dördüncü dönemimiz. Şimdi Rojavalı halkımızdan bahsedecek olursak, ayın 19’dan bu yana çeşitli noktalardan girişler olmaya başladı. İlk geçişler olmaya başlayınca açıkçası biz hazırlıklı değildik. Çünkü kapıdan elimizden geldiğince yardım göndermeye çalışıyorduk ve IŞİD teröristlerinin bu kadar ilerleyebileceğini bizim aklımıza gelmedi, yani biz Suruç Belediyesi olarak bunu öngöremedik, çünkü gönderdiğimiz gıdalar halkın ihtiyaçlarını karşılıyordur diye düşünüyorduk. Ayrıca oradaki yönetimle konuştuğumda oradaki halkın buraya gelmek istemediklerini, orada mümkün oldukça kalmak istediklerini, o nedenle bir geçişin olmayacağı bilgisini ediniyorduk, o neden öyle bir hazırlık yapmadık haliyle.  Sonrasında bu IŞİD teröristlerinin ağır silahlarla ve sayıca fazla militanları ile çok hızlı bir ilerleyiş kaydettiler.

Bu ilerleyişle birlikte IŞİD’in katliamcı bir yapıları zaten basına yansıdı; girdikleri her yerde katliamlar yapan, talan, tecavüz, ganimet kültürü olan bir örgüt sonuçta. Bunun üzerine oradaki Kanton yönetimi oradaki halkın bir kıyımdan geçmemesi için, kendileri halkı sınıra doğru yönlendirdi.

Gelenlerin çoğu kadın, çocuk ve yaşlılardı, gençler gelse de geri dönüyordu.

Tabi başında dediğimiz için bizim buna yönelik bir hazırlığımız olmadığı için, ekonomik koşulları koşullarımızda iyi olmadığı için ilk başta biraz afalladık. Nasıl halkımıza sahip çıkacağız diye düşündük ve bunun üzerine ben, ilçe başkanımız, başkan danışmanımızın ve kadın hareketinden bir arkadaşımız bir grup oluşturduk ve kaymakamlıkla görüşme yaptık. Dedik sizin olanaklarını var, siz hükümetten doğru buradasınız, buradaki yardım çalışmaları birlikte organize edelim. Kabul eder kimi göründüler, ama sonradan yanlarına gittik, bizi çalışmalara dâhil etmediler. Çünkü nasıl ki Rojava’nın iki yakasına tel örgü çekmişler, kardeş olan, aralarında duygudaşlık olan insanları birbirinden ayırmışlarsa, burada da öyle bir politika yürütmeye çalışıyorlar.

Gelen Rojavalıları sanki kendi denetimlerinde almak, bizden uzaklaştırma yönünde bir çabaları vardı. Sonra çok hızlı bir şekilde DBP Belediyelerde yardımlar gelemeye başladı. O olmasaydı bir kriz yaşanacaktı.

— Devlet, bu konuda adımlar attığını söylüyor

Cumhurbaşkanı çıkıp “Biz 200 bin kişiye kucak açtık” diyor ama bildiğim kadarıyla AFAD’ın burada 2 iki çadır kenti var, bir YİBO ve pansiyonları insanlara açılmış. Bir 67 çadırlık vardı biliyorum, bir de 14 çadırlık kentleri var; toplamda 5 bin kişiye çadır oluşturulmuş durumda. AFAD bizim çadır kentlerimize yardımcı olmuyor.

Yaptığımız çalışmalara yeniden gelirsek; DBP’li Belediyelerden yardımlar aldık, örneğin Van Belediyesi bize 20 bin kişiye hizmet verecek bir mutfak ve 10 işçisini çalışması için verdi. Araçlarını, yemeği taşımak üzere verdi. Amed bize bir süreliğine düğün salonuna yerleştirdiğimiz insanlara bin kişilik yemek çıkardı. Çöp arabalarını ve belediye işçilerini gönderdi. Halfeti Belediyesi yine çöp aracı verdi, Mardin Büyükşehir Belediyesi kuru gıda dağıtımı için işçi ve araçlarını gönderdi.

Ardından kuru gıda geldi ve biz ilk başta temel ihtiyaçları karşılamak için uğraştık zaten, bunlar barınma, yiyecek, giyecek olarak belirlendi.

— Bu süreçte ise karşılaştığınız güçlükleri nasıl bir yöntem ile çözdünüz?

Biz bir Rojava Koordinasyonu oluşturduk ve altında komisyonlar oluşturduk; sağlık, yemek, dağıtım. Örneğin sağlık komisyonu gelen yaralılarla ilgileniyor, sağlık işlerine bakıyor. Bir de kültür merkezini polikliniğe çevirdik, orada gelen yardımlarla oluşturulan eczaneler var, o orada günde 500 hastaya bakılıyor.

20–30 kişilik, bazen değişse de bu sayı, doktor, sağlık çalışanı var gönüllü; işte Türk Tabipler birliği, SES bu konuda duyarlı, bu şekilde sağlık çalışmalarımız devam ediyor.

Gıda komisyonumuz, belediye garajını gıdaların depolanması için ayırdı, orda arkadaşlar çalışıyor.

Köy ve mahalle komisyonu gelenlerin kayıtlarını tutuyor çünkü bir sayı tespit etmemiz gerekiyor. Burada gelenlerin çoğunun akrabası var, oraya gidenlerin sayılarının tespit edilmesi ve ihtiyaçlarının ulaştırılması gerekiyor.

Bu şekilde açıkta kalan olmadı kalanları taziye evlerine, camilere, kültür evine, düğün salonlarına yerleştirerek, kimsenin açıkta kalmamasını sağladık şimdilik.

Mahalle ve köy komisyonumuz hala çalışıyor. Çünkü buralara yerleşenlere kuru gıda gitmesi gerekiyor.

“Çadır kentler oluşturduk, ama konteynır kentlere ihtiyaç var”

Tabi birde çadır kentler oluşturduk hızla, buralarda sıcak yemek çıkıyor iki öğün.

Bizim ekonomik koşullarımız yeterli değildi.  Gelen yardımlar ve partimiz çalışmaları ile Ankara’da çadırlar yapıldı ve buraya gelmeye başladık. 4 çadır kentimiz var,  birini de oluşturmaya başladık. Bulgur fabrikamız var onun içine de çadır kentler oluşturduk.  Kızılay’ın da bazı çadır kentlerde bazı öğünlerde sıcak yemek verme durumu var ama yeterli değil bunların hepsinin devletin yapması gerekiyor.

Sağlık taraması da yapıldı, kaç tane gebe var tespit edildi. Tuvalet ve banyo yapıldı ancak bu yeterli değil, gelen uluslar arası kuruluşlardan bunları talep ettik. Sınır tanımayan doktorlar yardımcı oldu. Yalnız çadırlar kış koşulları için uygun değil, bunu özellikle vurgulamak istiyorum; kış sert geçiyor, bizim çok acil konteynır kente ihtiyacımız var. Yardımların bu noktada yapmaları istiyoruz.

Savaşın ne kadar biteceğini bilmiyoruz, insanlar evlerine geri dönmek istiyor, o nedenle burada Suruç’tan çok uzaklaşmak istemiyor.

Ve eğer bu süreç uzarsa, bizim bu durumda yaptığımız gelen yardımlar yetemeyecek.

Aynı zamanda bir travma durumu söz konusu, bir çoğu yakını kaybetmiş. Psikolojik destek gerecek.

Geleceğine dair tek beklentileri Kobanê’ye dönmek. Çocukların eğitime ihtiyacı var, biz gıda giysi falan veriyoruz ama o çocukların oyuna ihtiyacı var, bir rehabilitasyon sürecine ihtiyacı var. İnsanların çok özel ihtiyacı olabiliyor. Sosyal kültürel ihtiyaç olarak sinema, tiyatro gibi ihtiyaçları var. Bu noktada sivil toplum kurumlarından işte Eğitim-Sen, AÇAV’den gönüllü çalışanının burada olmasını bekliyoruz. Herkesten fazlasıyla yardım bekliyoruz.

— Geçtiğimiz günlerde yapılan saldırı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bunun vicdan sahibi hereksin düşünmesi lazım bir yandan sürekli bir kardeşlik söylemi diğer taraftan Kürtlere düşmanca bir tavır var. Devletin bekası her zaman daha önemlidir bakış açıları var ama burada daha farklı bir düşmanlık, tuhaf bir durum var. Ben Kürtlere yapılan bu düşmanlık duygusu anlamış değilim gerçekten. Söz konusu Kürtler ise bambaşka bir durum oluyor.

Şimdi yanı başında kardeşleriniz ölüyor, terörist değiniliyor, savaşan YPG ve YPJ Kobanê’nin kendi halkı, insanın en doğal hakkı kendi toprağını savunmasıdır, bu terörizm değildir. Biz orada kardeşlerimiz ölürken sınırdan izliyor vicdanen çok rahatsızız, yapabileceğimiz tek şey demokratik eylem yapmak.

“Semra Demir yaralanmadan önce tehdit ediliyor”

— Devletin saldırılarını nasıl yorumluyorsunuz?

Biz de oralarda nöbet tutarak 20 IŞİD teröristlerinden belki 10’un geçişini engelleyeceğiz, yanınızdayız mesajı vereceğiz, moral olacak, görünüyor çünkü.

Bu çadırlara nöbetlere devlet çok düşmanca davrandı; elimizde taş yok, silah yok bekliyoruz ama devlet çok düşmanca davrandı; yanı gaz bombalarını hedef gözeterek atıyor, üstünüze gelmiyor, yüzünüze doğru atılıyor, ben de çok maruz kaldım. Öldürmek için atıyor.  Bu yaralanan arkadaşımız Semra Demir DBP MYK üyesi o gün basına bir röportaj veriyor, sonrasında polis aracını durdurup tehdit ediyor, sonra ise gazla başından vuruluyor.

Bu konuda Türkiye halkının daha duyarlı olmasını istiyorum, kardeşsek bu kardeşliğin kanıtlanmasının tam zamanıdır. Başka bir gün olmayabilir.

Kobanê bizim için çok önemlidir, yıllardır verdiğimiz mücadelenin meyvesidir ve orada hedef olan Kobanê’nin yer altı zenginlikleri değil, oradaki sistemdir.

Ben son olarak Türk halkının Kürt halkını daha fazla anlamaya çağırıyorum, yapılan katliama karşı çıkması lazım, belli bir hareketlilik var ama Türk tarafından duyarlılığın az olduğunu düşünüyorum bunun eksikliğinin de demokratik ve sol çevrelerin eksikliği olarak görüyorum, daha fazla bu meseleyi gündemleştirmeleri gerekiyor bence.

 Biz anlatmaya başladığımızda Kürt Milliyetçisi oluyoruz. Derdimizi belki biz de anlatamamış olabiliriz, bu bizim de eksikliğimizdir.

Duyarlılık ve Kobanêlilere sahip çıkması çağrısı yineliyorum ve yardım koridoru açılması için hükümete baskı yapılmasını istiyorum.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu