DerlediklerimizGüncel

CERN’de konuşan bir fizikçiden cinsiyetçi ifadeler: ‘Fizik, erkek işi!’

CERN’de tanık olunan bu cinsiyetçi yaklaşım ve kadınların fizik konusunda yeteneksiz olduğu iddiaları aklımıza fizikçi Marie Curie’yi getirdi.

Toplumsal yaşamımızda kadının ikincilleştirilip hem toplumsal olarak varlığı hem de emeği hiçe sayılıyor. Erkeklerin izin verdiği ölçüde, erkeklerin izin verdiği zaman toplumsal yaşama tam olarak katılım sağlayabileceği düşünülen kadınlar; aynı zamanda da erkeklere oranla koşulları daha ağır işlerde çalışsalar da ilk olarak “gözden çıkarılan” çalışanlar oluyor.

Bu durum, yalnızca toplumsal yaşamla ve çalışma yaşamıyla sınırlı kalmıyor. Kadınlar siyaseten de temsili en az grup. Kadınlar dünyada, yasama ve yürütme faaliyetlerine oldukça sınırlı şekilde katılabiliyor.

Elbette toplumsal cinsiyet rollerinin belirleyen konumunda olduğu toplumsal ilişkilerde bilim alanı bu ilişkilerin dışında kalamıyor. Okumuş, pek çok araştırma ve keşifle insanlığın geçmişine/geleceğine ışık tutacağını düşündüğümüz biliminsanları; kadınları bilimsel alanda da ikincilleştiriyor. Kadın biliminsanlarının konferanslara çağırılıp çağırılmamasından; bilimsel alandaki görünürlüklerine kadar pek çok tartışma bugün hâlâ açık ve kadın biliminsanları bu konunun peşinde.

Yukarıda söylediklerimize bir örnek de yine geçtiğimiz günlerde CERN’de gerçekleşti. Cenevre’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın evi olan CERN’de konuşan bir fizikçi, kadınların fizik araştırmaları konusunda daha az yetenekli olduklarını iddia ettiği ifadeler kullandı. Alessandro Strumia isimli bu fizikçiye bilim çevrelerinden tepkiler yağdı; hatta söz konusu konuşmaya ilişkin CERN bir bildiri yayımlayarak kendisini kınadı.

Fizik, erkekler tarafından icat edilmiş!

İtalya’daki Pisa Üniversitesi’nden Alessandro Strumia, CERN’de “toplumsal cinsiyet ve yüksek enerji fiziği” alanında çalışan biliminsanlarına yaptığı bu konuşmasında cinsiyetçi ifadeler kullandı. Erkeklerin fizik alanında çok fazla temsil edilmesinin nedenini “aşırı performans” olarak değerlendiren Strumia, fiziğin “erkek işi” olduğunu ve erkekler tarafından geliştirildiğini ileri sürdü.

Öte yandan Strumia, kadınlara çok fazla ödeme yapıldığını ve güçlü konumlara haksız yere terfi ettiklerini de ileri sürerek cinsiyetçi ifadelerini sürdürdü.

Strumia’nın bu konuşması, bilim çevreleri tarafından tepkiyle karşılandı. Dahası CERN bir bildiri yayımlayarak kendisinin bu konuşmasını “son derece rahatsız edici” olarak niteledi.

CERN’den resmi açıklama

CERN’ün yayımladığı bildirinin tamamı şöyle:

“CERN, Yüksek Enerji Teorisi ve Toplumsal Cinsiyet üzerine bir atölye çalışması sırasında davet edilen bir biliminsanı tarafından sunulan sunumu son derece rahatsız edici olarak değerlendiriyor. Bu nedenle, kişisel saldırıları ve hakaretleri tolere etmeyen Davranış Kuralları doğrultusunda, çevrimiçi depodan slaytların kaldırılmasına karar verilmiştir.

“CERN organizatörleri ve etkinliğin düzenlenmesinde görev alan üniversiteler, çalıştay öncesinde söz konusu konuşmanın içeriğinin farkında değildi. CERN topluluğunun birçok üyesi, sunumda yer alan kabul edilemez ifadeler nedeniyle öfkesini dile getirdi.

“CERN, düzinelerce milletten insanı bir araya getiren kültürel olarak farklı bir kuruluştur. Herkesin hoş karşılandığı ve etnik köken, inanç, cinsiyet veya cinsel yönelim gözetmeksizin herkesin aynı fırsatlara sahip olduğu bir yerdir.

“Çeşitlilik, CERN’de güçlü bir gerçekliktir ve aynı zamanda Davranış Kurallarımızı destekleyen temel değerlerden biridir. Organizasyon, tüm seviyelerde çeşitliliği ve eşitliği teşvik etmeyi taahhüt eder. CERN daima bilimsel misyonunu barışçıl ve kapsayıcı bir ortamda yürütmeye çalışır”

Kendini kabul ettirme savaşı ve kadın fizikçi olmak: Marie Curie

CERN’de tanık olunan bu cinsiyetçi yaklaşım ve kadınların fizik konusunda yeteneksiz olduğu iddiaları aklımıza fizikçi Marie Curie’yi getirdi. Curie, Fizik ve Matematik alanlarında yaptığı çalışmalarla tanınıyor ve aynı zamanda 1903’te verdiği doktora teziyle Fransa’nın ilk doktora unvanı sahibi kadını.

Tamamı erkeklerden oluşan Fransız Bilim Akademisi’ne tüm çalışma ve ödüllerine rağmen alınmayan fizikçi Marie Curie.

Doktora unvanı sahibi olan Curie, bunun hemen ardından Sorbonne’daki Fizik laboratuvarının başkanı olarak atanır. Aynı yıl radyoaktivite konusundaki araştırmalarından dolayı, Nobel Fizik Ödülü’nü alır ve tarihe Nobel Ödülü alan ilk kadın olarak geçer.

1911 yılında da radyum üzerindeki çalışmaları ve polonyumun keşfindeki rolü sebebiyle Nobel Kimya Ödülü’ne Nobel Kimya Ödülü’ne layık görülür.

Böylece Curie, tarihte iki Nobel Ödülü’ne birden sahip olan ilk kişi olur.

Curie, tüm yaşamını Fizik ve Matematik olmak üzere bilimsel çalışmalara vakfetmiş bir kadın olarak tamamı erkeklerden oluşan Fransız Bilimler Akademisi üyeliğine kabul edilmez. Fransız Bilimler Akademisi için Curie’nin üyeliğe kabul edilmemesi bugüne değin bir utanç olarak kalmıştır.

Curie; 1934 yılında, Fransa’da kan kanseri sebebiyle yaşamını yitirir ve kan kanserine yakalanmasının sebebinin hayatı boyunca radyoaktivite üzerine yaptığı çalışmalar sonucunda aşırı dozda radyasyona maruz kalması olduğu söylenir.

Kaynak

https://www.newscientist.com/article/2181113-physicist-sparks-gender-row-after-claiming-women-are-worse-at-physics/

**

Kaynak: Bilim ve Gelecek. 2 Ekim 2018

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu