GüncelMakaleler

ÇEVİRİ | Başkan Gonzalo’nun Kararlı Devrim İlkesi Ve Stratejik Yenilikler Mirası*

Gonzalo'nun mirasının ve liderliğinin temel olarak olumlu yönlerini ancak eleştirel bir şekilde destekleyerek, Peru'daki halk savaşının diğer eksikliklerini daha doğru bir şekilde değerlendirebiliriz.

11 Eylül 2021’de, dünyanın uluslararası proletaryası ve ezilen halkları, son birkaç on yılın en büyük devrimci liderlerinden birini kaybetti. Peru Komünist Partisi-Aydınlık Yol (Sendero Luminoso) lideri Abimael Guzmán, Başkan Gonzalo, hayatının yaklaşık son otuz yılını hapiste geçirdikten sonra yaşamını yitirdi.

Ölümünün kesin nedenini bilmiyoruz ve onu kaçıranlardan gelen bilgilere şüpheyle yaklaşmalıyız. Gonzalo dış dünyadan tecrit edilmiş, avukatıyla bile teması reddedilmişti. Hayatının son aylarında sağlık sorunları yaşıyordu ve tıbbi tedaviye yeterli erişimi engellendi.

Gonzalo’nun ölümünün açıklanmasının ardından, burjuva medya, 1980’den 1990’lara kadar Peru’yu sarsan devrimci Halk Savaşının liderliği üzerinden Gonzalo’nun neden olduğu varsayılan kıyım hakkında bir ağızdan ulumakla meşguldü. Gerçek şu ki, o dönemde Perulu kitleler, ABD, IMF ve DB’nin Peru’yu borç ödemelerini zorunlu kılarak rehin tutması ile birlikte, kapitalizm-emperyalizmin Peru halkını daha da yoksullaştıran yapısal uyum politikaları çalışmalarının yol açtığı şiddetli yoksulluk ve hatta açlıktan acı çekiyordu.

Gonzalo’nun liderliğinin başardığı şey, Perulu kitlelere yalnızca savaşmaları için bir araç vermek değil, aynı zamanda acılarının temelindeki kapitalizm-emperyalizm sistemini alaşağı etmeye ve yepyeni bir toplumsal düzen yaratmaya cesaret etmekti.

1934’te Peru, Mollendo’da doğan Gonzalo, 1962’de Ayacucho bölgesinin başkentindeki San Cristóbal de Huamanga Ulusal Üniversitesi’nde felsefe profesörü oldu. Ancak o, koltuk filozofu değildi; kendini adamış bir komünistti ve üniversitedeki konumunu komünist örgütü yeniden kurmak ve Ayacucho’daki kitlelerin yaşamları hakkında bilgi edinmek için kullandı. Gonzalo, ezilenlere olan sevgisini, uluslararası komünist hareketteki teori ve pratikteki en büyük ilerlemeleri keskin bir kavrayışla birleştirdi.

Stalin’in ölümünün ardından Sovyetler Birliği liderliğinin komünist ilkelere ihanetini kesin olarak reddetti ve Mao Zedong’un yarı-feodal ezilen ülkelerde uzun süreli halk savaşı stratejisi ve sosyalizmde sınıf savaşının kalıcılığının tanınması gibi komünist geleneğe yönelik radikal yenilikleri benimsedi.

İkinci yenilik konusunda Gonzalo, Komünist Parti içindeki kapitalist yolcuları devirmek ve sosyalist Çin’i daha da devrimcileştirmek için Mao tarafından başlatılan ve yönetilen kitlesel bir devrimci hareket olan Büyük Proleter Kültür Devrimi sırasında Çin’i ziyaret ederek ilk elden deneyim kazandı.

Bu topyekûn mücadelenin derslerini içselleştirdi ve 1976’da Mao’nun ölümünün ardından kapitalist yolcular Çin’de iktidara geldiğinde Gonzalo, karşı-devrimci darbeyi kınayarak ve Mao’nun devrimci mirasını destekleyerek komünist ilkelerin arkasında durdu.

Gonzalo, uluslararası komünist hareketteki temel ayrım çizgilerinin doğru tarafında sağlam bir şekilde durmanın ötesinde, Çin devriminin derslerini Peru’nun somut gerçekliğine de uyguladı. Ayacucho kırsalındaki Kızılderili kitlelerini, devrimci bir halk savaşı başlatmak için Peru’daki burjuva iktidarın merkezine olan uzaklığından da yararlanabilecek potansiyel bir devrimci güç olarak kabul etti.

Gonzalo, öğrencilerini üniversiteye komünist kadro olarak almak için yorulmadan çalıştı ve mezun olduktan sonra bu topluluklarda öğretmen olarak çalıştıkları süreçte kırsal topluluklarla olan bağlantılarını devrim için örgütlü bir kitle tabanı geliştirmek için ustaca kullandı. 1960’larda başlayan kadroların işe alınması ve eğitilmesi ve kitle örgütlenmesi ve mücadelesinin gelişmesi şeklindeki bu toplumsal araştırma süreci, Peru’da halk savaşının başladığı 1980’de polis karakollarına ve yerel baskıcılara yönelik saldırıların zeminini hazırladı.

Ayacucho, Peru Komünist Partisi’nin (bundan böyle Sendero Luminoso olarak anılacaktır) önderliğinde, Peru ordusunun acımasız vahşeti karşısında devrimci kitlelerden cesur bir mücadele ve kahramanca fedakarlık ilhamı alarak devrimci mücadelenin merkezi haline geldi.

Gonzalo, devrimin Peru’da başarılı olması için Ayacucho’nun And dağlarının ötesine yayılması gerektiğini biliyordu. 1970’lerde ve 1980’lerde, Peru’nun başkenti ve en büyük şehri Lima’nın nüfusu, ekonomik yıkımla karşı karşıya kalan kırsal alanlardan gelen, büyüyen gecekondulara yerleşen ve istikrarsız işlerde çalışan proleterler olarak varlığını sürdüren göçmenlerle dolup taşıyordu.

Gonzalo, 1970’lerde Lima’nın kenar mahallelerinden Sendero Luminoso kadrolarını işe alarak temelleri atılan bu gecekondu proletaryasından devrimci bir gücün ortaya çıkma potansiyelini fark etti. 1980’ler boyunca, Sendero Luminoso’nun gecekondularda kızıl siyasi iktidar inşa etmeye çalışması ve Peru burjuvazisinin gücünün tam merkezindeki polis karakollarına yönelik bombalamalar, suikastlar ve baskınlar gerçekleştirmesiyle Lima giderek bir devrimci savaş sahnesi haline geldi.

1980’deki başlangıcından 1990’ların başına kadar, Peru’daki halk savaşı genişlemeye, yerel kızıl siyasi iktidarı geliştirmeye ve sert baskı karşısında düşmana darbeler indirmeye devam etti. Gonzalo’nun liderliği, devrimin tüm ayrıntılarında gezinmek, komünist öncüyü ve onun önderliğinde devrimci bir orduyu inşa etmek ve tutsak düşenler için savaşan birçok avukat da dahil olmak üzere küçük-burjuvazinin bazı kesimlerini devrimin tarafına çekmek için çok önemliydi.

Bu ilerlemeler, dünyanın dört bir yanındaki devrimcilere ve ezilen halklara büyük bir ilham kaynağı olurken, uluslararası burjuvaziyi giderek daha fazla korkuttu. ABD’nin desteğiyle, Fujimori rejimi devrime karşı her zamankinden daha şiddetli bir baskı başlattı ve Gonzalo’yu bulup yakalamak için muazzam kaynaklar ayırdı.

Sonunda 12 Eylül 1992’de yakalandıktan sonra Gonzalo, uluslararası medyanın önünde bir kafeste meydan okuyan bir konuşma yaparak, yakalanmasının sadece bir büküntü olduğu ve devrimin hala başarıya ulaşabileceği konusunda ısrar etti.

Ne yazık ki, Peru’daki halk savaşı, yoldaki bu büküntüden hiçbir zaman kurtulamadı. Sendero Luminoso, Gonzalo’nun yakalanmasından yaklaşık bir yıl sonra Peru burjuva devletine karşı etkileyici askeri saldırılar başlatmaya devam etti, ancak daha sonra devrimci askeri eylemlerin miktarı ve düzeyi azaldı. Sendero Luminoso’nun diğer bazı üst düzey liderleri Gonzalo’dan sonra yakalandı ve diğerleri onların yerini doldurmak için adım atsa da, bu yakalanmalar Sendero Luminoso’nun gerçek engelleri aşma yeteneğini zayıflattı.

Ayrıca, Sendero Luminoso içinde Peru hükümetiyle müzakereler ve halk savaşının sona ermesi çağrısında bulunan ve önemli zorluklar karşısında devrimi sürdürmenin imkansız olduğunu iddia eden sağ oportünist bir çizgi ortaya çıktı. Peru hükümeti çeşitli zamanlarda Gonzalo’nun müzakere çağrısını desteklediğini iddia etti.

Gonzalo, Peru hapishanelerinde tecrit altında tutulduğundan ve dış dünyayla teması engellendiğinden, yakalanmasından bu yana siyasi görüşlerinin ve ruh halinin ne olduğunu kesin olarak bilmek mümkün değil. Onun ölümü, muhtemelen asla bilemeyeceğimiz anlamına geliyor.

Dahası, devrimler hapsedilmiş devrimci liderlerden büyük ilham ve hatta stratejik rehberlik alabilirken, devrimler hiçbir zaman bariz nedenlerle bir hapishane hücresinin içinden yönetilemez.

Gonzalo’nun ölümünden önceki yıllarda görüşleri ne olursa olsun, uluslararası komünist harekete yaptığı muazzam katkıları ve devrimci stratejiye yaptığı önemli yenilikleri destekleyebiliriz ve desteklemeliyiz. Sosyalist Çin’in kaybedilmesinin ve birçok komünistin teslim olmasının ardından uluslararası komünist hareket kargaşaya sürüklendiğinde, Gonzalo, Mao’nun önderliğindeki sosyalist Çin’deki devrimci ilerlemeleri sıkıca destekledi, Çin’de kapitalizmin restorasyonunu mahkum etti ve Mao’nun devrimci liderliği tarafından kurulan evrensel ilkeler için savaştı.

1980’lerde, uluslararası proletarya sosyalist bir devletten yoksunken ve ABD emperyalizminin ve Sovyet Sosyal-Emperyalizminin ikili gerici güçleriyle yüzleşirken, Gonzalo’nun Peru’daki halk savaşına liderliği bir alternatif olduğunu gösterdi. Gonzalo, Peru’nun en çok ezilen on binlercesine başlarını kaldırmaları, silaha sarılmaları ve dünya devrimi için yeni bir üs alanı kurmak için savaşmaları için ilham verdi.

Sendero Luminoso’nun tutarlı enternasyonalizmi, Peru’daki devrimi her zaman Peru’yu özgürleştirmek yerine dünya devrimini ilerletmenin bir aracı olarak düşünmesi, örnek olması gereken bir şeydir. Çin’de karşı-devrimin zaferine karşın Peru’daki devrimci halk savaşının, muazzam fedakarlıklarla, komünist devrimin kesin olarak yenilmediğini göstererek uluslararası komünist hareket ve uluslararası proletarya için belirleyici bir rol oynadığını söylemek abartı olmaz.

Ayrıca, Gonzalo’nun liderliği uluslararası komünist harekete birçok stratejik yenilik kattı. Halk savaşına hazırlık sürecinde Gonzalo, komünist kadroyu toplamak için burjuvazinin ideolojik devlet aygıtlarını, özellikle eğitim sistemini kullanmanın yollarını ustaca gösterdi. Halk savaşı sırasında Gonzalo’nun liderliği, kentsel gecekonduların devrimin üs alanları olarak potansiyelini ortaya çıkardı ve devrimci savaşı burjuvazinin güç merkezlerine çekmek için strateji ve taktikler geliştirdi.

Son birkaç on yılda Afrika, Asya ve Latin Amerika’daki gecekonduların muazzam büyümesi ve kentsel alanda devrimci askeri stratejiye duyulan ihtiyaç göz önüne alındığında, uzun süreli halk savaşı stratejisine yapılan bu yenilikler, günümüz devrimcileri için muazzam bir öneme sahiptir.

Ancak bu, Gonzalo’nun önderliği ve Sendero Luminoso’da hiç eksiklik olmadığı anlamına gelmez; bu, diyalektik materyalistler olarak bizi şaşırtmamalı. Bu eksiklikler ne Peru’daki halk savaşının devrimci mirasını lekelemeli ne de onun değerli derslerini almamızı engellemeli. Ancak bu eksiklikleri görmezden gelmemize gerek yok; peki tabii ki onları eleştiriye tabi tutmalıyız.

Gonzalo ve Sendero Luminoso, Marksizm-Leninizm-Maoizm’i bir dine çeviren bir şekilde ele alma eğilimindeydi ve Gonzalo’nun liderliğine genellikle yanılmaz olarak muamele edildi. Bu eğilimler dogmatizmi ve dindarlığı besler ve kitleleri sıkı tartışmalar ve eleştirel zihinler gerektiren zorlu çelişkilerle başa çıkmakta yetersiz bırakabilir. Dogmatizme ve dindarlığa yönelik bu eğilimler, Gonzalo’nun takipçileri gibi davrananlar tarafından benimsendiği ve büyütüldüğü yerlerde, özellikle emperyalist ülkelerde, ne yazık ki ama anlaşılır bir şekilde birçok insanı Marksizm-Leninizm-Maoizm’e ve Peru’daki halk savaşına yabancılaştırdı.

Dogmatizmi ve dindarlığı reddetmek, devrimin ve komünizmin temel ilkelerinden vazgeçmek anlamına gelmez; aslında, bu ilkeleri gerçekten destekleyebilmemiz ve daha da önemlisi uygulayabilmemiz ancak tamamen diyalektik ve materyalist bir yaklaşımla olur.

Gonzalo’nun mirasının ve liderliğinin temel olarak olumlu yönlerini ancak eleştirel bir şekilde destekleyerek, Peru’daki halk savaşının diğer eksikliklerini daha doğru bir şekilde değerlendirebiliriz. Örneğin, devrim sırasında bazı insanlar taktik veya stratejik olarak yanlış bir şekilde düşman olarak mı hedef alındı? Şiddetin arındırıcı işlevine ve Partinin militarizasyonuna çok fazla vurgu yapıldı mı?

Bu sorular ancak tarihsel deneyimin somut analiziyle ve “silahlara sarılmamalıydılar” şeklindeki burjuva çığlığı olmadan yanıtlanabilir. Peru’daki halk savaşı, örgütlü sol’un kitleler tarafından devrimle karşı karşıya kaldığında, tekrar tekrar burjuvazinin yanında yer aldığını ve alacağını ortaya koydu. Belirli taktikleri eleştirel olarak değerlendirirken bile, devrimci şiddetin kullanımıyla ilgili olarak bunun ne anlama geldiği konusunda çekingen olmamalıyız.

Peru’daki halk savaşının ve Gonzalo’nun liderliğinin komünist bir perspektiften kapsamlı bir hesabı yapılacak. Başkan Gonzalo’nun hayatını onurlandırmak için yapabileceğimiz en iyi şey, Peru’daki devrim tarihini incelemek, olumlu ve olumsuz değerli derslerini öğrenmek ve Gonzalo’nun önemli yeniliklerini kendi koşullarımızda uygulamaktır.

kites-journal.org bu ruhla birçok makale yayınlamıştır** ve özetleme sürecinde uluslararası olanlar da dahil olmak üzere başkalarıyla bağlantı kurmayı dört gözle bekliyoruz. Çünkü uluslararası komünist hareket, ancak dünyadaki tüm yoldaşlarımızın zengin deneyimlerinden proleter enternasyonalizmi ruhuyla öğrenerek ilerleyebilir.

Başkan Gonzalo’yu bu şekilde onurlandıracağız.

** Bakınız Kenny Lake’in makalelerine: “On Infantile Internet Disorders and Real Questions of Revolutionary Strategy” in kites #1 (2020) and “When We Ride on Our Enemies” in kites #3 (2021).

*Bu yazı kendisini “Kuzey Amerika’ya odaklanan bir komünist teori ve devrim stratejisi dergisi” olarak tanımlayan kites websitesinde yayımlanmıştır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu