Güncel

DAM’dan açıklama, Dersim’de orman yangınları yasaklı bölgelerde çıkıyor

Dersim Araştırmaları Merkezi (DAM), 2017-2018 yılları arasında Dersim'de yakılan ormanlarla ilgili hazırladığı rapora; "Orman yangınlarının yüzde doksanı özel güvenlik (yasaklı) bölgesi olarak tabir edilen mahalde vukû bulmaktadır" denildi.

Dersim Araştırmalar Merkezi (DAM) Dersim’de çıkarılan orman yangınlarıyla ilgili bir rapor hazırladı. Hazırlanan rapor DAM’ın Beyoğlu’nda bulunan binasında kamuoyu ile paylaşıldı. Yapılan basın toplantısına DAM üyeleri Hüseyin Ayrılmaz, Selman Yeşilgöz, Muzaffer Kocaman, Nesimi Aday yer aldı.
Basın metnini okuyan Selam Yeşilgöz, Dersim’de orman yangınlarının güvenlik gerekçesiyle kasıtlı olarak çıkarıldığını ve halkın orman yangınlarını çaresizce izlemek zorunda kaldıklarını kaydetti.
Dersim’in Alevi inancında her dağ, ağaç ve canlının insan kadar hak sahibi olduğunu ifade eden Yeşilgöz,
“Tüm canlılar doğada eşit haklara sahiptir. İnsanlarımıza bu acıyı yaşatmaya ne devletin ne de bölgedeki idarecilerin hakkı yoktur. Halkımızın inancına ve değerlerine saygı gösterilmesini bekliyoruz” dedi. Orman yangınlarına yasak bölge bahane edilerek halkın müdahalesinin engellendiğine dikkat çeken Yeşilgöz, “Çevre gönüllüleri tarafından Valiliğe yapılan başvurular güvenlik gerekçesiyle ret edilmektedir. Orman Bölge Müdürlükleri mevzuat gereği müdahale hakları vardır. Ancak onlarda Valiliğin kararına uymaktalar” diye konuştu.
Raporu kamuoyuna sundukları bugünlerde Dersim merkeze bağlı Uzuntarla ve Güleç mevkiinde yeni orman yangınlarının çıktığı haberi aldıklarını söyleyen Yeşilgöz, “Artık bölgemizde yeni orman yangınları görmek istemiyoruz. Başta mülki amirler ve orman işletme müdürlüğü yetkilileri olmak üzere, dünyamızın nefes kanalları olan ormanlarımızın yakılmasına engel ve yakılmışsa da derhal müdahale etmelerini talep ediyoruz. Sizlere 2017 ve 2018 yılları arasında Dersimde yakılan ormanlarla ilgili bir araştırma dosyası sunacağız. Dersim Araştırmaları Merkezi olarak hazırladığımız bu dosya içeriğinde bölgede çıkan orman yangınlarının nedenlerini ve yangını söndürmeye giden insanların hangi gerekçeler ile engellendiğini okuyacaksınız” diye belirtti.
2017-2018 yılları arasında çıkan orman yangınlarıyla ilgili hazırlanan raporda şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye’nin birçok bölgesinde, özellikle yaz aylarında orman yangınları çıkar. Ağırlıkla turizm bölgelerinde yoğunlaşan bu yangınların rant amaçlı çıkarıldığı bilgi dahilindedir. Fakat bu tür yangınların söndürülmesi için seferber olan devletin ve ilgili kurumlarının Kürt illerinde çıkarılan yangınlara aynı yaklaşımı göstermediği gözlemlenmiştir.
“Bölgede yaşayan insanlar bu ayrımcı tutumu siyasal nedenlere bağlamaktadır. Baraj ve HES projeleri gibi, orman yangınlarının da tarihsel bir bağlamı olduğu fikri yaygınlık kazanmıştır.
“1935 yılında çıkarılan Tunceli Kanunu gibi yasa ve kararnamelerle desteklenen Olağanüstü Hal sistemleri bölgenin ayrımcılığa tabi tutulduğunun örnekleri olarak değerlendiriliyor. Bu bağlamda Dersim’e yapılan sayısız seferde ve 1938 yılında yapılan katliamda, insanlarla birlikte ormanlar da yakılmıştı. Bu anlayışın değişmesi bir yana, günümüzde de varlığını doğa katliamıyla güncellediği görülmektedir.
“Yine 1993 – 1994 Köy Yakmaları sürecinde, evlerle birlikte, bağ bahçe, ekili tarla ve ormanlar kasti olarak yakılmış, binlerce insan göç etmek zorunda kalmıştı.
“Doğayı siyasal bir unsur olarak görüp tahrip eden bu anlayış Tansu Çiller hükümeti döneminde zirve yapmıştı. 1996 yılında hazırlanan TBMM Göç Raporu’na göre bu süre zarfında 45 bin insan yurdunu terk etmek zorunda kalmıştır.
“1993-1994 yıllarında yakılan köylerin büyük kısmı hala virane olarak duruyor, köylülerin geri dönüş talepleri siyasal nedenlerle ret ediliyor.
“Günümüzde AKP iktidarlarında, Çözüm Sürecinde ara verilen orman yangınları son bir kaç yıldır kesintisiz olarak devam etmektedir.”
Yangınlar genel olarak yerleşim yerlerinden uzak bölgelerde çıktığını ifade eden Yeşilgöz, “Bu da bize yangınların tedbirsizlik sonucu ya da kazaen çıkmadığını göstermektedir. İkincisi orman yangınlarının yüzde doksanı özel güvenlik (yasaklı) bölgesi olarak tabir edilen mahalde vukû bulmaktadır” dedi.
Yeşilgöz konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sonuç olarak her vatandaş gibi bölgede görev yapan mülki amirlerin ilgili mevzuata ve yasa hükümlerine uyma zorunluluğu vardır. “Kanun gereği çıkan yangını vatandaşın bildirme zorunluluğu olduğu gibi ilk elden müdahale etme hakkı var. Öncelikle mülkü amirlerin buna mani olmaması mevzuat gereğidir. İkincisi çıkan yangının nedeni ne olursa olsun başta orman bölge müdürlükleri ve kolluk kuvvetlerinin müdahalesi zorunlu olduğu gibi, ilgili kanunun hükmü gereğidir.
Talebimiz dünya mirası olan doğamıza ve ormanlarımıza, daha fazla zarar vermeden bu ayrımcı ve ötekileştirici faaliyetlerden bir an önce dönülmesidir.
“Umarız 2018 yaz sezonunda cereyan eden orman yangınları 2019 yılında tekrarlanmaz, Dersim’in ormanlarına, doğasına, ve yabanıl hayata daha fazla zarar verilmez, yıllardır tekrarlanan bu yanlışa son
Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu