Makaleler

Direniş Formdadır, Forumlardadır; “YAŞASIN PARKLARIN KARDEŞLİĞİ!”

Taksim Gezi Parkı’na yönelik saldırının tetiklediği isyanın, çeşitli biçimler altında artçı sarsıntılarının devam ettiği günleri yaşıyoruz. Kitlelerin sisteme yönelik öfke birikiminin dışa vurumu olarak özetlenebilecek isyan, ivmenin ve tansiyonun düştüğü bir ortamda bile özellikle Antakya-Armutlu’da bölge halkının devlet güçleriyle kıyasıya bir mücadelesine, çatışmasına; günlerce süren direnişe tanıklık etti.  Antakya’da direnişi tetikleyen, öfkeyi katlayan Ali İsmail Korkmaz’ın katledilmesi, devletin cenaze törenlerine yönelik tahammülsüzlüğüydü. Hareketin fitilini Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçlara yönelik saldırıların ateşlediği hatırlandığında bu durumun isyanında aynı zamanda bir özelliği olduğu görülmektedir.

Bu anlamda sokak boyutuyla isyanın ivmesinde yaşanan değişiklik üzerinden hareket etmek yanıltıcı olacaktır. Özellikle Suriye’deki her gelişmeden doğrudan etkilenen bölgeler açısından AKP hükümetine yönelik ciddi bir öfkenin biriktiği açıktır. Oldukça hassas olan öfke fayları, AKP hükümetinin herhangi bir saldırısıyla ya da işçi ve emekçi yığınları ilgilendiren herhangi bir gelişmeyle yeniden kırılabilme potansiyelini taşımaktadır. Ankara Yeni Mahalle’de teleferik yapımı için ağaçların kesilmesine karşı günlerdir devam eden direniş de bunun bir örneğidir.

Gezi İsyanıyla birlikte hak alma, değiştirebilme, yapabilme gücünü kavrama noktasında azımsanmayacak bir mesafenin alındığı görülmelidir. Bu yolculuk, hemen her il, bölge ve semtte gerçekleştirilen forumlar, yeryüzü sofraları biçiminde sürmektedir.  Dünya ve ülke gündeminden, mahallenin sorunlarına oldukça geniş yelpazede bir içeriğe sahip forumları, açığa çıkan enerjinin örgütlenmesi, kurumsallaşması ve daha ileri atılımlar adına güç biriktirme olarak okumak doğru olacaktır. Forumlar, yığınların inisiyatifinin açığa çıktığı, Gezi İsyanıyla hepimizin açıkça gördüğü, birlikte mücadele etme gerçekliğinin daha ileri noktalara taşınması bakımından önemli olanaklar sunmaktadır.

Forumlara katılmalı, görev almalı, belirlenen gündemlere doğrudan dâhil olunmalıdır. Yığınların demokrasi ve örgütlenme bilincini geliştirmeyi bu eksende örgütlenmeyi hedefleyen bir çalışmanın ısrarlı bir şekilde yürütülmesi önemlidir. Yığınlar, Gezi İsyanında sergiledikleri direniş boyunca ne kadar hızlı organize olabildiklerini gösterdi. Forumları, birlikte mücadele etme ve örgütlenme arayışının bir biçimi olarak görmek gerekir. Zira büyük bir direnişle ortaya konulan tepkinin kurumsallaşabilmesinin,  enerjisini koruyabilmesinin ve düzene daha güçlü yanıtlarla yeniden sokağa çıkabilmesinin başkaca yolu yoktur.

TC’nin Rojava Korkusu

kurdi-8903-F8B8-F883Kuşkusuz Suriye’deki son gelişmeler aynı zamanda forumların da önemli gündemleri arasında yer almaktadır. Rojava’da Kürt halkının yönetimi eline almasının birinci yıldönümünde El Nusra vb. İslamcı güçlerin saldırısıyla gelişen süreç, Türk hâkim sınıfları açısından alarm zillerinin çalmasına sebep olmuştur. Bunun başlıca nedeni, Esad’ı devirmeyi ve aynı zamanda Rojava’da Kürtlerin kazanımlarını yok etmeyi amaçlayan Türk hâkim sınıflarının duvara toslamasıdır. TC, devrilmeyen aksine güçlenen bir Esad ve Rojava’da örgütlülüklerini güçlendiren, birliğini geliştiren bir Kürt gerçekliği ile karşı karşıya kalmıştır. PYD güçlerinin kendi bölgelerinde, TC sınırının dışında çektiği bayrağa bile gösterilen tahammülsüzlüğü açıklamak adına AKP, bir kez daha Esad’ın zulmünü “keşfetmiştir”.

Türk hâkim sınıfların esas derdi Ulusal Hareketin ciddi bir etkisinin olduğu bölgede Kürt halkının kazanımıdır. Önceleri zehir zemberek açıklamalar yapsa da sıkça dillendirdikleri uluslararası hukuk açısından bile bölgeye yönelik bir askeri yaptırımda bulunma meşruiyeti yoktur. Kaldı ki TC, Rojava’da PYD ile El Nusra vd. güçler üzerinden fiili olarak savaş içindedir. Görünen o ki Türk hâkim sınıfları artık Kürt ulusunun özgürlük ve demokrasi talebinin Türkiye Kürdistanı’nda daha güçlü yankılanmasına engel olmak adına telaşa düşmüştür. PYD lideri Salih Müslim’in İstanbul’a davet edilmesi de bu korkunun bir sonucudur.

Görüşmede, PYD’nin özellikle demokratik özerklik projesi ve adımları basına yansıyan kadarıyla TC’nin temel gündemidir. Tarafların açıklamalarından anlaşılan, sorunların “diyalogla” çözülmesi konusunda bir mutabakata varılmıştır. Sürece Abdullah Öcalan’ın dâhil olduğu ve barış sürecinin “hassasiyetleri” konusunda PYD’ye yönelik uyarılarının etkili olduğu/olacağı görülmektedir. TC, Suriye’deki gelişmeleri Ulusal Hareketin barış süreci hassasiyeti üzerinden yönetmeyi hedeflemektedir.  Öte yandan barış sürecini dilinden düşürmeyen hükümetin bugüne değin Ulusal Hareketin temel talepleri konusunda dişe dokunur hiçbir adım atmadığı ortadadır. Karakol yapımına son sürat devam edilmekte, buna karşı çıkan köylülerin taranmasından imtina edilmemektedir. Devletin uyuşturucu ve esrar üzerinden Kürt halkının taleplerine yönelik psikolojik savaşı kesintisiz sürmektedir. Roboski davasının askeri mahkemelere gönderilmesi devletin “hassasiyetleri” konusunda yeterince fikir vermektedir.

Tam da bu konuda katliam sonrasında emri bizzat Erdoğan’ın verdiğini duyuran BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, Erdoğan’la görüşmek istemeyen Roboskili aileleri ikna etmesi büyük bir gaflettir. Ne yazık ki Erdoğan, bu konuda Demirtaş’tan daha “tutarlı” davranmış ve görüşmede ailelerin faillerin bulunması ve adalet talebine karşılık Hantepe’yi hatırlatmış ve “acele etmeyin” yanıtı vermiştir.

Direniş Büyüyecek!

awdwİşçi sınıfı ve emekçi yığınların dipte biriken öfke ve tepkisi, Gezi İsyanıyla güçlü bir biçimde yüzeye vurmuştur. Ne var ki tam da sokakta ifade edildiği haliyle “bu daha başlangıç ve mücadele devam edecek”tir. Edecektir çünkü 11 yıllık AKP hükümeti TC tarihinin en büyük yapısal dönüşümlerinden birini gerçekleştirmektedir. Bu, komprador burjuvazi ve toprak ağaları için sömürü ağının gelişmesi ve kasalarının şişmesi anlamına gelirken, işçi sınıfı ve emekçiler, Kürt ulusu çeşitli milliyet ve azınlıklar, Aleviler olmak üzere çeşitli inançlardan halkımız için baskı, şiddet, tehdit, açlık ve sefalet anlamına gelmektedir.

Milyonlar TV ekranlarından her gün kendilerine hakaret eden, değerleriyle alay eden bir başbakanla yaşamak zorunda bırakılmaktadır. Erdoğan, en büyük çevre katliamlarına imza atarken “çevrecinin daniskası” olmakta, 3. köprüye Yavuz Sultan Selim adını koyarken kendini “dört dörtlük Alevi” ilan etmektedir.

Türk hâkim sınıfları, Adana ve Antakya’da düzenlenen son gözaltı ve tutuklamalarda, Erdoğan’ın “tencere tava çalanları ihbar edin” çağrısında görüldüğü üzere sıkıştıkça saldırganlaşmakta, bu durum yığınlardaki öfkenin üzerine benzin dökmektedir. Okulları adeta karakollara dönüştürülmek istenen gençliğin isyanıyla, ateşin büyüyeceğini bununda yeni direnişlere dönüşme olasılığını yabana atmamak gerekir.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu