DerlediklerimizGüncel

FAİK BULUT | IŞİD ve Bağdadi, kimin eseri ve neyin kurbanı?

İşgalci Amerikan yönetimi, eskiden iktidarda olan Baas Partisi’nin yönetim ve karargâhını dağıtmıştı. IŞİD ise, Baasçı devlet aygıtının (ordu, istihbarat, askeri ve sivil bürokrasi) zemininde büyüyüp toparlandı; Baas’ın kitle tabanının üstüne oturdu, oradan tasfiye edilenleri, özellikle istihbarat ve askeri elemanlarını devşirip örgütledi.

IŞİD lideri, Ebu Bekir el Bağdadi’nin öldürülmesi hayli tartışmalı oldu. Onun ölümüne ilişkin spekülasyonlar 2014 yılından bu yana devam ediyordu.

Büyük ihtimalle bu seferki gerçek. Ancak Amerikan operasyonu ve amacı hakkındaki bilgiler henüz çok muğlâk. Fiiliyatta bitmiş olsa da Bağdadi’nin hikâyesi henüz bitmedi. IŞİD’in hikâyesi de öyle…

Biz bu yazımızda el Kaide, IŞİD, Hurras-ul Din, El Nusra yahut Heyet-ü Tahrir-il Şam/HTŞ gibi örgütlerin nasıl ortaya çıktıklarının perde arkasına bakacağız.

El Arabiye TV kanalı, sunucusu Rima Saliha olan ve “Ölüm Oyunu veya Ölüm Makinesi” diye çevirebileceğimiz “Sınaat-ul Mewt” isimli bir programı uzunca süre devam ettirdi. 29 Mayıs 2009 tarihli sunumda, Irak İslam Devleti (IİD) adıyla kurulmuş bulunan el Kaide ve müttefiklerinin uzantısı sayılan Cihatçı-Selefi İslamcı direniş örgütünü tartışmaya açtı.

Bilgiler, daha çok Irak istihbarat teşkilatının adı geçen örgüt ile 2006 yılında örgüt lideri seçilen Ebu Omar el Bağdadi hakkındaki verilerine dayandırılıyordu. Mücahitlerin Şura Meclisi tarafından duyurulan IİD’nin faaliyet (ve yönetim) alanı 2006 başlarında Bağdat, el Anbar, Diyala, Kerkük, Ninova (Musul), Selahaddin, Babil ve Wasit illeri olarak belirlenmişti.

Örgüt, el Anbar ilinde çok zayiat verdikten sonra, uygun topografik özellikleri ve Bağdat’a yakınlığı nedeniyle eylem merkezini Diyala vilayetiyle çevresine kaydırmıştı.

Irak Emniyet yetkililerine bakılırsa el Kaide ve IİD’nin o zamanki lideri Ebu Omar El Bağdadi (gerçek adı Ahmed Abd Ahmed), birkaç kez polis tarafından yakalanıp bırakılmış; 23 Nisan 2009 tarihinde tutuklanmış.

O sırada Abdullah el Ceburi kod adını taşıyormuş. Sorgusu ve itirafları videoya alınmış. Irak devlet televizyon kanalı, bu itirafları yayınlamış. Yakın silah arkadaşlarından biri, itirafları sırasında şunları söylemiş:

“Ahmed Abd Ahmed (kod adıyla Ebu Omar el Bağdadi), 1995’lerde el Kaide örgütüyle bir şekilde temas halindeymiş. (El Bağdadi ise 2005 yılında Irak’taki el Kaide’ye girdiğini söylemişti.) Ancak Saddam devrinin polis ve istihbarat devleti, örgütün kımıldamasına meydan vermedi. 2003 yılında Irak ABD askerlerince işgal edilince, el Kaide fırsat bu fırsat diyerek sahneye çıktı.

2006 yılının Ramazan ayında, el Bağdadi’nin memleketi Diyala’da faaliyet gösteren farklı (İslamcı) direniş grupları, kendisini önder seçip biat etmek üzere toplandı. Biat edenler arasında ben de vardım. Körfez ülkelerinde ‘hayırsever’ kuruluşu görünümlü kimi teşkilatlarla İran istihbarat birimleri örgütü destekleyip büyüttüler.”

Tüccar bir sülale olarak Suudi Krallığı’na yakınlığıyla bilinen Bin Ladin ailesine mensup El Kaide lideri Usame bin Ladin, kimi Ortadoğu devlet adamları nezdinde “kralın misafiri” muamelesi gördü.

Mesela Pakistan askeri çevrelerinin 2006-2011 yılları arasında ona yaklaşımı böyleydi. Aynı çevrelerden sızdırılan bazı haberlere bakılırsa, 11 Eylül 2001 tarihinde New York’un Dünya Ticaret Merkezi’ne yönelik el Kaide saldırısından sonra Suudi yönetimi, Pakistanlı ordu yetkililerinden, Bin Ladin’in (himaye edercesine) gözetim altında tutulmasını rica etmişti.

Benzer bir karşılaştırma, Ebu Bekir el Bağdadi için de yapılabilir. El Cezire televizyon kanalının İngilizce sitesinde onun hikâyesinin özetini görüyoruz:

“El Bağdadi, başlangıçta Müslüman Kardeşler hareketine sempati duyuyordu. Sonradan cihatçı Selefi harekete ilgi duydu. Amerikan askerlerinin 2003’te Irak’ı işgal etmesinin ardından tutuklandı. O sırada Irak’taki el Kaide mensubu bir arkadaşı tarafından ziyaret ediliyordu. Ülkenin Kuveyt sınırına yakın çölünde kurulan Bukka Tutuklama Kampı’nda tutukluların cuma namazlarında imamlık yaptı. Aynı dönemde Hacı Bekr (kod adı Semir el Halife) ile tanıştı.

Bu adam, Saddam zamanının resmi istihbarat teşkilatında görevli olup, diğer meslektaşlarıyla birlikte işgal sonrasında ortaya çıkan el Kaide örgütüne katıldı. El Bağdadi, giderek örgütle yakınlaşıp görüşlerini benimsedi. 2004 yılında tutuklama kampından salıverilince, örgüt üyesi oldu ve hızla terfi etti.

El Bağdadi, o tarihte örgütün önderi sayılan Ebu Omar el Bağdadi’nin güvenini kazanarak Mücahitlerin Şûra Meclisi üyeliğine seçildi. Örgütün iki önemli lideri el Mısri ile Ebu Omar el Bağdadi, Nisan 2010’da Tikrit yöresinde öldürülünce, Saddam’ın eski istihbarat görevlisi ve el Kaide’nin askeri konseyi sorumlusu olan Hacı Bekir, Ebu Bekir el Bağdadi’yi örgüt liderliğine aday gösterdi. Şura Meclisi de öneriyi onaylamış oldu.”

El Bağdadi, Irak Samarra şehrinin kırsal kesimindeki bir camide din adamıyken, aniden Irak ve Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) başına geçerek sözde “halife” oluverdi. “Sözde halife” diyorum, çünkü İslam’da halife olmanın şartları günümüzde bile hâlâ tartışmalıdır.

İşgalci Amerikan yönetimi, eskiden iktidarda olan Baas Partisi’nin yönetim ve karargâhını dağıtmıştı. IŞİD ise, Baasçı devlet aygıtının (ordu, istihbarat, askeri ve sivil bürokrasi) zemininde büyüyüp toparlandı; Baas’ın kitle tabanının üstüne oturdu, oradan tasfiye edilenleri, özellikle istihbarat ve askeri elemanlarını devşirip örgütledi.

Bu arada belirtmekte yarar var: IŞİD lideri el Bağdadi, Ebu Gurayb ve Bukka kamplarında bulundu. Bir rivayete göre, kamptan sorumlu Amerikalı komutanlardan biri, kendisine veda ederken “Amerika’da buluşuruz” demişti.

Batı medyasının sömürgecilerin emrinde ve hizmetinde olduğuna değinen Mark Taliano, Batılıların el Bağdadi’nin öldürülmesine ilişkin söylem ve haberlerinin yalan hikâyelerle kafa karıştırmaya yaradığını söylemektedir.

Ona göre, Irak ve Suriye’deki savaşla bağlantılı olarak sürdürülen başarılı propagandalar, ABD’nin askeri amacına hizmet etmektedir. Propaganda yoluyla önce bir “dış düşman” yaratılır ki, şimdilerde bu düşman, dünyada Usame Bin Ladin’in, Irak’ta ise Ebu Mus’ab Zerkawi’nin başını çektiği örgüttür.

Böylece “terörizme karşı savaş” gerekçesi meşrulaştırılıp kamuoyuna mal edilir. Örgüt militanlarının intihar eylemleri de bu amaca hizmet eder. Oysa çok az insanın aklına gelen gerçek şu olmalıdır: “El Kaide, bir CIA imalatı ve aletidir. Amerikan istihbaratının küresel operasyonlarının örtüsü, kılıfı konumundadır.
1980’lerin başında, Sovyet Rusya birliklerinin işgal ettiği Afganistan olayındaki devletler oyununda ABD, İngiltere, S. Arabistan, Yemen, Türkiye, Mısır, Pakistan, Cezayir, Fas gibi ülkelerin rolüne bakmak gerekir. Mesela Amerikan istihbaratı CIA’nın İslam ülkelerinden devşirdiği binlerce İslamcı için irtibat büroları (veya cihada yazma şubeleri) kurulmuştu.

Amaç: “Afganistan’da, Sovyet komünizmine karşı kutsal bir savaş vermek, cihat etmekti.” Anılan ülkelerde “Afganistan mücahitlere yardım” adıyla petro-doların yanı sıra lojistik destek de sağlanıyordu. Konuya ilişkin makaleleri, Kanadalı akademisyen ve yazar Prof. Michel Chossudovsky’nin Global Research isimli sitesinde bulmak mümkün.

Biz, ters yönden imalata bakalım.

2000’li yıllarda yani Guantanamo, Afganistan ve Irak (özellikle Ebu Gurayb ve Bukka) toplama kamplarında yapılan işkence ve her türlü insanlık dışı muamele cihatçıların savaş sahnesinde boy göstermelerine yol açmıştı.

Irak’ta cihatçı terör örgütlerine karşı operasyonlardan sorumlu Tümgeneral Doug Stone, Amerikalı hukuk profesörü Andrew Keane Woods’a “Tutuklama kampları, terörist cihatçılar için üniversite işlevi görmektedir” demiş; o da anlatılanları, Lawfare sitesinde 3 Şubat 2016 tarihinde şu başlıkla yayınlanmıştı: “ISIS Was Born In An American Detention Facility (And It Wasn’t Gitmo). Türkçesi: “IŞİD, Amerikan Tutuklama Kampından Doğdu!” Vikipedia ansiklopedisindeki tespit de aynıdır: “Ebu Garip Cezaevi ‘Irak Şam İslam Devleti’nin şekillendiği yer’ olarak da bilinir.” Türkiye kamuoyunca (olumlu veya olumsuz yanlarıyla) iyi tanınan Amerikan istihbarat teşkilatı CIA’nın eski Türkiye İstasyon Şefi Graham Fuller’in (bir anlamda içeriden birinin) tespiti de hayli dikkat çekicidir: “Sanırım ABD, IŞİD’in baş imalatçısıdır. Gerçi Amerika, bu örgütün oluşmasını bilerek planlamış değildir. Ancak Ortadoğu ile Irak’a askeri müdahalelerinin sonucunda IŞİD ortaya çıkmıştır.”

Bu süreçte Batılı ülkeler, Suriye’deki iç savaşı körüklemek amacıyla muhaliflere üstün nitelikli silahlar dağıttılar, lojistik destekte bulundular. Eski Fransa Dışişleri Bakanı Dominique de Villepin (İslamcı) terör örgütlerinin mantar gibi türemiş olmalarını Afganistan, Irak ve Libya’yı hedef alan askeri müdahalelere bağlamakla yetinmiyor; iflas etmiş başarısız devletlerdeki ayrılıkçı hareketlerle başıbozuk milislerin boy göstermelerini o bölgelere cihatçıların girme gerekçesi olarak belirtiyor!

Bu bağlamda, eski ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un “Zor Seçimler” ismiyle 2014 yayınlanan kitabında, “El Kaide ve IŞİD’in yaratılmasının ortamını biz hazırlamış olduk” tespitini yapması da olayların seyrini doğruluyor.

El Kaide içi yazışmalar mektuplarla özellikle Eymen Zewahiri’nin Zerkawi’ye gönderdiği mektuplardaki tespitleri bir cümlede özetlemek mümkün: “ABD, bölgedeki askeri işgalleriyle bizim cihatçı direnişimize uygun zemini hazırlıyor. Irak’tan sonra Suriye’ye müdahale olması da çok işimize yarayacaktır. Buna hazırlıklı olmalıyız.”

2013 yılından bu yana Hawaii’nin iki kongre bölgesinde ABD temsilcisi olarak görev yapan Amerikalı politikacı ve Demokrat Parti üyesi Tulsi Gabbard, bakın ne diyor: “Mevcut Başkanımız (Trump), hâlâ bize ihanet ediyor. Biz, onun el Kaide’nin peşine düşeceğini sanmıştık. Yıllar sonra, onun el Kaide’yi takip etmemekle yetinmediğini, aynı zamanda onu desteklediğini de anlamış olduk!” (30 Ekim 2019)

Yıllar önce, 11 Kasım 2014’te, el Quds el Arabi’de “Ebu Bekir El Bağdadi Ne Zaman Sahneden Çekilecek” başlığıyla bir makale yazan Bessam el Bedarin, özetle şu kanaate varmaktadır: “Körfez’deki birçok Arap Büyükelçisi’nden bizzat duymuştum: Şu IŞİD ve el Bağdadi hikâyesi, bir türlü sonu gelmeyen Türk dizileri veya 1-2-3 diye devam eden Amerikan filmlerini andırıyor.

İlk bölümde geldi gelecek, hepimizi asıp kesip mahvedecek denilerek, IŞİD gibi terör örgütlerinin propagandası yapılarak etrafa dehşet saçılıyor. Bu bahaneyle tahtına tacına düşkün petrol zengini Arap şeyhleri/krallarından yüklüce para alınıyor.

İkinci bölümde IŞİD finanse ediliyor ve silahlandırılıyor; diğer taraftan Arap krallarına savunma silahları satılıyor.

Üçüncü bölümde senaryo tersten işliyor. Bu kez canavar IŞİD’in yok edilmesi için petro-dolar şeyhleri tekrar söğüşleniyor ve bolca para toplanıyor.

Hâlbuki Arap yöneticileri, olayın imalatçısı ABD’ye bu kadar haraç vereceklerine, aynı parayı Arap toplumlarındaki fakirliği ve açlığı giderecek yatırımlar için harcasalar, ne İslamcı radikalizm kalır ne de terör örgütleri. Bunun yerini göreli olarak sosyal devlet ve adalet alır ki, böylece Mehdi rolüne soyunmuş IŞİD’in halifesine de, kurtarıcı pozu takınan Amerikan kovboyuna da ihtiyaç kalmaz…”

Aynı düzlemde; bizdeki bazı yorumcuların tahlillerindeki gibi emperyalist hegemonyacılık ve Osmanlı hülyalarına dayalı müdahaleci politikalarla yolsuzluk ve sömürüyü esas alan bölge devletlerinin ayırımcı, baskıcı, özgürlükleri yok edici politikalarından bağımsız bir IŞİD veya el Nusra analizi yapılması gerçekçi değildir.

Tıpkı el Kaide ve IŞİD’in Amerikan istihbarat çevreleriyle ilişkilerinin ve el Bağdadi’nin Türkiye sınırına yakın köye gitmesindeki ve IŞİD’in Türkiye’nin Musul Konsolosluğu’ndaki görevlileri rehin aldıktan sonra serbest bırakmasındaki sır perdesinin henüz kaldırılmamış olması gibi…

El Bağdadi, biraz da bu karanlık ilişkilerin kurbanı oluverdi.

KAYNAKÇA:

Islamic State’s top command dominated by ex-officers in Saddam’s army

Seymour Hersh: The Killing of Osama bin Laden

Pakistan military officials admit defector’s key role in Bin Laden operation

Nauman Sadiq: Who Was the “Bigger Terrorist”: Al-Baghdadi or Osama Bin Laden? 30 Ekim 2019, Global Research sitesi.

Mark Taliano, Syrians Matter: They have Chosen NOT to be Occupied by the West’s Al Qaeda Terrorists

Prof Michel Chossudovsky: Origins of the Islamic State (ISIS): Who is Behind “Al Qaeda in Iraq”? Pentagon Acknowledges Fabricating a “Zarqawi Legend” , 17 Ekim 2018.

Kurt Nimmo: Forever War Propaganda: Trump and the Death of al-Baghdadi, 28 Ekim 2019

Marc Vandepitte : Abu Bakr al-Baghdadi: Made and Killed by the CIA, 28 Ekim 2019

Faik Bulut, Cihat Yolcuları: El Kaide’nin Sırları, Cumhuriyet Kitap, 2008.

Akdoğan Özkan, Bağdadi’nin “sürpriz” ölümü arkasındaki “şaşırtıcı” gerçekler, T24 sitesi, 31 Ekim 2019.

سيرة «الخليفة» المقتول: واشنطن حاضرة من المهد إلى اللحد :صهيب عنجريني
(Maktul el Bağdadi, ABD Beşikten Mezara Kadar Mevcut idi) 28 Ekim 2019 El Ahbar Lübnan

(Gazete Duvar. 13 kasım 2019)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu