GüncelManşet

Ferhat Encü: “Bölge halkının tüm umudu tekçi bir faşizmle ortadan kalktı”

Roboskî Katliamı’nın üzerinden 5 yıl geçmişken devlet aynı yerde, bir katliam daha gerçekleştirdi. Irak sınırında kalan akrabalarıyla yaptıkları sınır ticaretiyle geçimlerini sağlayan 34 kişi devletin savaş uçaklarıyla 28 Aralık 2011 akşamı hunharca katledilmişti. Devlet biat ettiremediğini katletmek için aynı yerde pusu kurarak iki genci daha katletti. Böylece halka karşı savaş halinde olduğunu bir kez daha gösteren TC bu kez, Vedat Encü ve Yılmaz Encü’yü katletti, 5 kişi ise yaralandı. Vedat Encü, olay yerinde yaşamını yitirirken ağır yaralı olan ve bir bacağı kesilen Yılmaz Encü hastanede yaşamını yitirdi. Yaşanan katliamı kamuoyuna duyuran ve her iki katliamda da yakınlarını kaybeden HDP Şırnak Milletvekili Ferhat Encü ile bir röportaj gerçekleştirdik.

 

– 29 Mayıs gecesi Roboskî’de bir katliam daha yaşandı. Katliamı sosyal medya üzerinden duyurdunuz. Olay nasıl yaşandı?

– 28 Mayıs gecesi saat 21.00-22.00 sularında yaklaşık 40 kişilik bir grupla sınırı geçen Roboskîli gençlere yönelik Gülyazı Alay Komutanlığı’ndan ve Beyaz Tepe Askeri Üs Bölgesi’nden hem obüsler hem de tank atışlarıyla saldırı gerçekleştirildi. Sınırın diğer tarafına yaklaşık 100-300 metre geçen insanlarımıza yönelik gerçekleşen bir saldırıydı. Bu saldırı sonucunda olay yerinde Vedat Encü yaşamını yitirirken daha sonra da Yılmaz Encü katledildi. İkisi de 18 yaşından küçük ve Encü ailesindendi. Katliamın yaşandığına dair bilgi geldiğinde Uludere Kaymakamıyla iletişime geçmeye çalıştım. Fakat telefonlarımıza cevap vermedi. Daha sonra Grup Başkan Vekilimiz üzerinden Güvenlik Müsteşarı ve İçişleri Bakanlığı ile iletişime geçildi. İçişleri Bakanlığı’nın bize verdiği bilgi “Şırnak Valiliğine sorduklarını ve böyle bir olayın olmadığı” yönündeydi. Fakat biz bu görüşmeleri yaparken köylüler olay yerine ulaşmışlardı.

Katledilen Vedat Encü’yü taşıyan insanlar bizzat böyle bir olayın yaşandığını belirterek bu bilgiyi teyit ettiler. Ardından sosyal medya hesabımdan kamuoyuyla paylaştım. Aileler çok kaygılıydı. Olayın yaşandığı bölgede 40’a yakın kişi vardı. Ve büyük bir paniğe kapılmışlardı. İkinci bir Roboskî yaşanabilir kaygısı vardı içlerinde. Nitekim haklı olduklarını saldırı yerine gittiklerinde öğrenmiş oldular.

 

– Halkını bombalayanlara dair “Aynı yer, aynı katil!” diyerek süreci de özetlemiş oldunuz sosyal medyada. Devlet Roboskî’de ne yapmaya çalışıyor?

– Şüphesiz bu saldırı Roboskî’nin 5 yıldır vermiş olduğu mücadeleden kaynaklı. Çünkü sürekli saldırılara maruz kalıyoruz. Sürekli devletin şiddetine maruz kalıyoruz. Kimi zaman para cezası, kimi zaman tutuklamalar, gözaltılar ve çeşitli tehditlerle bu mücadele bastırılmaya çalışılıyor. Baskıyla başaramadıklarını ikinci bir Roboskî ile yaşatmak istiyorlar. Devlet aslında buradaki halkı ekonomik anlamda zayıflatıp Roboskî’de yaşayan gençlerin ve diğerlerinin farklı yerlere göç ettirmek istiyor. Bu mücadelenin parçalanmasını ve bir daha Roboskî adını ağzımıza almamamızı istiyorlar fakat asla vazgeçmeyecekler Roboskîli aileler. Biz o sınırları tanımıyoruz. Bizim irademiz dışında çizilmiş bir sınırı asla kabul etmeyeceğiz. Büyük bedeller ödedik bu sınırlarda, gerekirse ödemeye de devam edeceğiz.

Evet, ikinci yerde yine bir katliamın yaşanması ve aynı güçler tarafından bu katliamın bizlere yaşatılması ilk katliamın sorumlularının cezalandırılmaması ile alakalı. Cezasızlık politikasından dolayı hiçbir kaygı duymadan katliamı gerçekleştirdiler. Ülkede bir hukuk ve yargı sistemi yok maalesef. Bu katliamlar devlet adına yapıldığında bunu koruyanlar-örtenler çok oluyor. Basından tutun, siyasetçilerine, bürokratlarına kadar hepsi de bu katliamı meşrulaştırma ve üzerini örtmeye yönelik bir politika izliyor. Bu asla kabul edilmemesi gereken durumdur. Biz her defasında “Roboskî için adalet” dediğimizde, bir daha Roboskî’ler yaşanmasın diye yola çıktık. Ne yazık ki Roboskî yaşandıktan sonra birçok Roboskî yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. ,

 

– İkinci katliamın sonrasında Roboskî’ye valilik kararıyla giremediniz, buna dair söyleyecekleriniz nelerdir?

– Olayı duyduktan sonra hemen yola çıktım. Cizre’den çıktıktan sonra Kasrik Beldesi’nde askeri kontrol noktasına vardık. Vardığımızda Vali’nin kararıyla kimsenin geçemeyeceğini söyleyen askerler herhangi bir yazılı belge de sunmadı. Katliamın yaşandığı yer benim köyümdü. Katliamda yaşamını yitiren insanlar da akrabalarım ve köylülerimdi. Taziyeme bile gitmemi engelleyen ve herhangi bir gerekçe sunmadan böyle bir yönelimde bulunan devletin aslında neleri yapabileceğini, hukuku nasıl ayaklar altına alabileceğini gösteriyor. Burada herhangi bir hukuk, demokrasi, ahlak, vicdan maalesef aramamak gerekiyor.

Bir bütün saldırı politikasıyla, imhaya, yok saymaya, inkara yönelik bir tutum ve politika izledikleri için bu politikalarını gerçekleştiren ahlaktan ve vicdandan yoksun kişiler devletin birçok makamına getiriliyor. Şırnak Valisi de onlardan bir tanesidir.

 

– Roboskîli köylülerin devlete dair düşünceleri nelerdir? Duygusal bir kopuş mu yaşanıyor?

– Aslında bir bütün olarak Uludere ve Şırnak halkının devlete bakış açısı aynen şudur: Katleden, göç ettiren, yoksullaştıran, sömürgeleştiren. Tabii ki bu duygusal kopuş yıllardan beri yaşanmaktadır. Özellikle Roboskî katliamından sonra aileler bu devletin bir parçası olmadıklarını ve burada bulunan güçlerin, kolluk kuvvetlerinin kendilerine sadece zarar verdiklerini ve işgalci güç gibi davrandıklarını düşünüyorlar.

Duygusal kopuş Roboskî katliamından sonra yalnız olayı yaşayan köylüler değil, Kürdistan’ın birçok yerinde yaşandı. Şu anki psikoloji ve düşünceler aslında bu kopuşun derinleştiğini gösteriyor. Bölge halkının tüm umudu tekçi bir faşizmle ortadan kalktı.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu