GüncelManşet

Fotoğraf Makinesine Bir Örgüt

Geçtiğimiz haftalarda bir “dava”nın akıllara zarar ilk duruşmasını yaşadık. 1 Temmuz Şırnak Adalet Sarayı’nda görülen mahkeme de dört arkadaşımız Fotoğraf makinesi delili ile tutuklandı. Hâlbuki arkadaşlarımızın tutuklanmasına sebep olan şey öyle geçiştirilebilecek türden bir şey değildi, nitekim dört arkadaşımız “bombalı eylem yapma”, “silahlı örgüte üye olmak” gibi iddialarla gözaltına alınmışlardı!

Ülkemiz mahkemelerinde yargı öyle bir şekle bürünmüş ki, Hâkimler karar okurken karşısındakilerin ayağa kalktığını görünce adaletli bir iş yaptığı fikriyatına kapılabiliyor. Uyduruk, derme çatma, bir tutam ondan bir tutam bundan, kes/kopyala-yapıştır sanatıyla süslü, polis fezlekelerinden ibaret savcılık süreçleri adaletin nasıl sağlanamayacağını bizlere gösteriyor.

Ülkemizde yargı birçok örnekte görüldüğü kadarıyla; siyasal sürecin gidişatına uygun, resmi ideolojiye paralel kararlar vermesiyle birlikte tekçi ve boğazına kadar da keyfiyete batmış bir halde.

İki arkadaş arasındaki mesajlaşmada geçen ‘Kib’ kısaltmasından “Komüst İşçi Birliği”nde yasa dışı örgüt çıkartmalar, Kırmızı fulardan, takılan poşudan örgüt üyeliğine “güçlü” delil oluşturmalar keyfiyetin bugün ki geldiği durumu gözler önüne sermektedir.

Yeni Demokrat Gençlik dergisi okuru arkadaşlarımızın 1 Temmuz’da görülen ilk mahkemesinde de açığa çıkan keyfiyet yukarıdakilerden farksızdı. Bu kez “kırmızı fular”ın “poşu”nun yerini bir adet fotoğraf makinesi ve ses kayıt cihazı aldı.

 

İhbardan gelen istihbarat!

Peki YDG okuru arkadaşlarımız nasıl tutuklandı, o sürece bir bakalım.

26 Temmuz gecesi, sesinden erkek olduğu anlaşılan bir kişi 155 hattını arayarak bir ihbarda bulunuyor. “4 kişi kendi aralarında konuşurlarken duydum, bunlar İstanbul’dan Şırnak’ın Cizre ilçesine gidecekler, burada bombalı eylem yapacaklar, bir birlerine şu isimlerle hitap ediyorlar bunlar yasa dışı örgüt üyesidir!”

İstihbarata gel! 4 genç silahlı, bombalı eylem yapacaklar ve İstanbul sokaklarında hasbelkader dolaşırlarken birden eylem planı yapıyorlar hatta bu planı yaparlarken biz silahlı TİKKO’ya üyeyiz demeyi de ihmal etmiyorlar! Konuşmanın ardından aceleleri olsa gerek, hiç vakit kaybetmeden ilk otobüse atlayıp Cizre’ye gidiyorlar…

Arkadaşlarımız henüz yoldayken, ihbarı değerlendiren İstanbul siyasi şube ekipleri Cizre emniyet güçleri ile irtibata geçiyor, “İstanbul’dan şu araçla ilçenize gelen Elif, Turan, Yetkin ve Fatih’i gözaltına alın vs.vs.”

Aynen de öyle oluyor, arkadaşlarımız bulunduğu şehirlerarası bir yolcu otobüsü Cizre’de durduruluyor ve 4 arkadaşımız burada gözaltına alınıyor.

Arkadaşlarımızın bindiği otobüs durduruldu ve üzerlerine de bir ihbar var gözaltına alınmalarını normal karşılayabiliriz. Ancak savcılık ve en kötü sevk edildikleri mahkeme de, yapılan ihbarı doğrulayabilecek bir delil, daha da küçültelim en küçük bir bulguya rastlanılmadığında arkadaşlarımızın serbest bırakılmaları gerekmiyor muydu?

Öyle olmuyor, ortadaki tek delil hala bir adet fotoğraf makinesi ve ses kayıt cihazı olmasına karşın savcı soruyor:

-Cizre Belediye başkanı ile röportaj yapacağınızı söylüyorsunuz, Pazar günü geliyorsunuz. Pazar günü belediye kapalı siz bunu bilmiyor musunuz?

Fotoğraf makinesi, ses kayıt cihazı bir de Pazar günü belediyenin kapalı olmasına karşın Cizre’ye gidiliyor. Herhalde taşların yerine oturduğu düşünülüyor…

Mahkeme süreci de farklı ilerlemiyor. Hakim dosya önüne geldikten sonra sosyal medyadan araştırıyor YDG’yi. Tanıma süreci devam ediyor. Arkadaşlarımıza, hangi işlerde çalıştıklarından ne tür kitap okuduklarına dair, silahlı örgütlerle bağlantılandırılabilecek sorular soruluyor! Anlaşılan o ki okunulan kitaplardan hangi örgüte üye olunduğunu anlayabilecek hakimlerimiz var!

ydg tutuklamaHrant Dink’in katledilmesinde, dibine kadar organize olunmasına ve zift gibi derin bir yapının olduğu ortadayken herhangi bir örgüt bulamayanların; Nevin Yıldırım’a ağırlaştırılmış müebbet verip, bir kadın katliline kravat taktı diye onlarca seni indirim verenlerin, Kobanê protestoları sırasında bir yurtseverin İzmir’de silahla vurulmasına ilişkin açılan davada onlarca görüntü kaydı ve delil olmasına karşın bir kişiyi dahi tutuklayamayanların, HDP seçim çalışmalarına palalarla, silahlarla saldıranlara ilişkin doğru düzgün dava dahi açmayanların; yalnızca bir fotoğraf makinesi “delili” ile arkadaşlarımızı tutuklamaları hukukun uygulanışındaki en kibar hali ile “çifte standart”ı göstermektedir.

 

Cizre’de ne işleri vardı, ya da Cizre’de OHAL mi var?

Peki kimdir bu dört YDG okuru arkadaşımız kısaca bir anlatalım, hâkimimize de kolaylık olsun…

Elif Kaya, Turan Canyıldız, Yetkin Kılıç ve Fatih Hatayoğlu, esas olarak muhalif kimlikleri ile ön plana çıkıyorlar. Yani aslında ülkemizde yaşayan ve milyonlarca insanın, öfkelendiği, bir şeyler yapmak gerekir dediği konularda bir şeyler yapmaya çalışmışlardır. Yeni Demokrat Gençlik dergisi çevresinde oluşan kitle örgütü de böylesi bir öze sahiptir. Saldırının, zulmün, haksızlığın olduğu her yerde YDG’nin dayanışmayı büyütme isteği öncelikli görevlerindendir.

 Örneğin YDG Soma katliamının ardından Soma’da, Reyhanlı bombalı saldırısının ardından Reyhanlı’da, Roboski’de 35 Kürt köylüsünün katledilmesinden sonra Roboski’de olmuştur.

YDG Gezi İsyanı şehitlerinin davalarının, birçok gençlik derneği-örgütünün de dahil olduğu gibi aktif bir takipçisi olmuştur. YDG, gerici IŞİD çetelerinin Kobanê’ye saldırısı sonucu, Suruç’a gitmiş burada dayanışmayı büyütmeye çalışmıştır. Arkadaşlarımız da bu süreçlerin birçoğunda fiili olarak yer almışlardır.

Örneğin dört arkadaşımız da Gezi Parkı’nın yıkılmasına karşı durmuş, Gezi sonrası çıkan eylemlerde milyonların taleplerini haykırmışlardır. Elif Kaya bu eylemlere katıldığı gerekçesi ile İzmir’de tutuklanmış, 6 ay tutsak edilmiştir.

Dört arkadaşımızda genel seçimler sürecinde HDP çalışmalarına dahil olmuştur.

Şimdi Cizre’ye yeniden dönersek, bu arkadaşlarımız kendilerininde ifade ettikleri gibi haksızlığın olduğu yerde dayanışmayı büyütmek, toplumsal muhalefetin bir parçası olmak gibi bir dertleri vardır! Bugün böylesi bir derdi olanın Cizre’de, Roboski’de, Hakkari’de… olmasından daha doğal ne olabilir ki? Katırların kurşunlandığı, insanlara hedef alınarak ateş açıldığı, Milletvekillerinin üzerine yüründüğü, darp ve hakaret edildiği bir yerde halkın yanında olmaktan daha doğal ne olabilir?

Peki bunlarda bir sorun yoksa, Cizre’deki bu uygulamanın nedeni nedir? Dört arkadaş ellerinde yalnızca bir fotoğraf makinesi varken bir ilçe de neden tutuklanır.

Arkadaşlarımız “Şu sıcakta ne işimiz var dağın-taşın içinde hem oralar biraz tehlikeliymiş, Ege kıyılarına gidelim, Akdeniz sahillerine inelim, Bodrum, Alanya yapalım.” deselerdi helalde bugün “Silahlı Örgüt Üyeliği”nden yargılanıyor olmayacaklardı!

Özetlersek, Dört arkadaşımızın suçsuzluğu ayan beyan ortadadır, serbest bırakılmaları isteğimizdir.

Tutuklamalar keyfi, hâkimin kararı siyasaldır.

Belki de en önemlisi Fotoğraf makinesi taşımak suç değildir!

Bir YDG’li

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu