Güncel

Güngör: “Bu süreç 1 ay önceden belliydi ancak önüne geçilmedi”

Çalışma saatleri ve çalışma ortamlarının salgın koşullarına göre düzenlenmesi ve planlanması gerekir. Ama bu tür planlamaların olmadığını görüyoruz.

Çin’in Wuhan eyaletinde ortaya çıkan yeni tip koronavirüs (Covid-19) dünyada bir genel salgına (pandemi) dönüşmüş durumda. Türkiye’de ise ilk Covid-19 vakası –Sağlık Bakanlığı açıklamasına göre- 10 Mart’ta tespit edildi. Tespit edilen bu ilk vakanın ardından Sağlık Bakanlığı ve hükümet hem salgının önüne geçilmesi hem de can kaybının en az düzeyde tutulması için gereken önlemleri açıkladığını duyurdu. Ancak gün geçtikçe salgının boyutları önüne geçilemez bir hal almaya başladı.

Açıklanan rakamlar katlanarak artmaya devam ederken başta Türk Tabipler Birliği (TTB) olmak üzere çeşitli meslek odaları önlemlerin yetersiz olduğuna dair çeşitli açıklamalar gerçekleştirdi.

Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak Covid-19 salgınına dair Türkiye’deki hükümet müdahalelerini ve Sağlık Bakanlığı ile sağlık kuruluşlarının yeterlilik durumunu Türk Tabipler Birliği’nden Selma Güngör ile konuştuk.

-Öncelikle koronavirüs salgını konusunda ne durumdayız? Bakanlık açıklamaları ve müdahaleleri yeterli mi?

-Koronavirüs 2 günlük bir mesele değil. Aralık ayından beri dünya olanları izledi. Önce Çin’de ve Uzakdoğu ülkelerinde görüldü, ardından İran ve Avrupa’ya sıçradı ve şimdi neredeyse görülmeyen ülke yok.

Türkiye’nin de komşularında, seyahat edilen ülkelerde görüldü. Türkiye bu süreçte önlemler aldı, ancak bu önlemler genelde sınırları kapatma üzerineydi. Bunlar yanlış değildi, fakat bu insanları getirdiğinde izlemek ve riskli ülkelere seyahati engellemek gibi önlemleri almadı.

Yani gelen insanları engelleyemezsiniz ama insanların gitmesine engel olabilirsiniz. Yani bu süreç 1 ay öncesinden de belliydi, ancak önüne geçilmedi. İkinci olarak bunun bir pandemi olacağı ve Türkiye’ye geleceği belliydi. Türkiye’nin sağlık çalışanlarının kullanacağı maske, eldiven gibi çalışanları koruyacak malzemeyi tedarik etmediği ortaya çıkıyor bugün. Sağlık çalışanı arkadaşlarımız ve meslektaşlarımız böyle bir eksiklikten yakınıyorlar.

Dünyayı etkileyen bir salgın olduğunda, Türkiye’yi en kalabalık şehrinden en ücra köşesine kadar etkileyeceği belliydi. Bunun için de sağlık alanındaki bütün birimlerde bir koordinasyon olması gerekliydi. Bunun da olmadığını görüyoruz, bu çok geç saptandı.

Üçüncüsü de bu hastalığın çeşitli belirtileri var, o belirtilerin çeşitliliği de var ancak bunlar ortaya çıkmadan, bu kadar ağırlaşmadan saptanabilmesi gerekiyor, bunun içinde tahlil yapılması gerekiyor. Bu tahliller teşhis için, en önemlisi de erken teşhis için kullanılıyor. Zaten bunun amacı da riskli durum yaşanmadan erken önlem alınabilmesi için.

Bunu yapabilecek olan erken teşhis kitleri ve tahlil laboratuvarlarının sayısı yeterli değildi. Bize aynı zamanda malzeme sayısı da söylenmiyordu, yeterli malzeme var deniliyordu. Daha sonradan öğrendik ki, bunların sayısı çok azmış.

Ve bu yurtdışından gelenlere ilgili tanı amaçlı testlerin yapılmadığını, daha sonra da şikayeti olanlara da testlerin çok az yapıldığını gördük. Buna bağlı olarak da Türkiye’deki vaka sayısı çok hızlı şekilde artıyor.

Ve bu hızlı artışa bağlı olarak da çok sayıda ölüm yaşanmaya başladı. Aytaç Yalman’ın ölümüne de otopsi sonucundan sonra koronavirüsten kaynaklandığı tespit edildi. Bu da aslında testin ne kadar eksik uyguladığının bir göstergesi diyebiliriz.

-Peki laboratuvar sayısı yeterli mi? Testler nasıl yapılıyor?

-İlk açıklandığında bir taneydi. Daha sonra üçe ve ardından ise beşe çıkartıldı. Şu an sayı onun üzerinde. Burada iki tür test yapılıyor. İlki hızlı antijen testi dediğimiz test. Bu testin bütün şehirlerde yapılabileceğine dair bir duyum aldık.

Bir diğeri de RNA ölçüm testi. Bu test ise donanım ve deneyim gerektiren bir test. Türkiye’nin yalnızca hıfzıssıhhada değil pek çok üniversitesinde bu testin yapılabileceği alt yapı ve deneyimli insanlar var. Dolayısıyla bu merkezlerin en başından itibaren aktif hale getirilmesi gerekiyordu. Yani Wuhan’dan bir uçak dolusu insan getirdiniz ilk başta. Bu testlerin yapılabileceği hale getirmek gerekiyordu buraları.

Yani eğitim eksiğiniz varsa eğitim eksiğinizi tamamlayın; malzemeyi kullanacak insan lazım, malzeme eksiğiniz varsa onları tamamlayın. Bu tarz işlemlerin de başta uygulanmadığını da görüyoruz. Umarım artık sadece bugünü değil, yarını da planlayan bir çalışma içerisinde olur Sağlık Bakanlığı.

-Salgının başladığı günden bu yana “Evinde kal” isimli bir kampanya yürütülüyor. Ancak bu kampanyanın sizce bir geçerliliği var mı? Çünkü milyonlarca işçi zor şartlar altında çalışmaya devam ediyor…

-Tabiki işyerlerinde başlayacak bir salgın da mevcut durumu çok ağır etkileyecek. Şöyle düşünebiliriz, bir bayram tatili de bütün işyerlerinin kapalı olduğu zamanlardır. Yani böyle düşünülürse, sonuçta bu da bir zorunluluk ve üretime ara verilebilir. Ya da zorunlu üretim dışında işçilerin çalışmamasını veya daha az çalışmasını sağlayacak koşulların yaratılması gerekiyor.

Nasıl ki sağlık çalışanları kendisini koruyarak bu durumda çalışmak zorundaysa, aynı şekilde bütün sektörlerde çalışan işçiler de kendilerini koruyabildikleri ve birbirlerine hastalık bulaştırmadıkları, hasta olduklarında da evden çıkmadıkları koşul ve ortamı yaratmak gerekiyor.

Oysaki rahatsızlığı olan işçilerin işten atılma korkusuyla hekim arkadaşlarımıza “Bana sağlam raporu ver” baskısı yaptığını duyuyoruz. Yani çalışıyoruz ama sağlık koşullarının hazır olduğu bir ortamda çalışmamız gerekiyor.

Örneğin Türkiye’nin ihtiyacı her gün 12 saat çalışmayı gerektirmez. Çalışma saatleri ve çalışma ortamlarının salgın koşullarına göre düzenlenmesi ve planlanması gerekir. Ama bu tür planlamaların olmadığını görüyoruz.

Oysaki bu tür planlamalar bütün toplumun sağlığını korumakta çok önemli. Çünkü bu salgın da ortaya çıkardı ki; bütün toplum birbirine bağlı, dolayısıyla hepimiz birbirimizi korumalıyız.

Bu süreçte yalnızca kendimizi düşünüp hareket etmemeliyiz. Bu tarz marketlere yığılma gibi eylemlerden uzak durmalıyız, stok yapma olayına dikkat etmeliyiz. Ve yine evde canımız sıkılıyor diye online alışveriş yapıp kargo işçilerinin sürekli çalışmasına salık vermemeliyiz.

Yapmamız gereken bir şey de tüm bu süreç içerisinde çalışmayanların ücretli izinli sayılması için de çabamızın olması gerekliliği. Bu sefer koronadan değil açlıktan ölümleri bile görebiliriz, buna yol açmamak gerekiyor.

-Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

-Gerçekten evden çıkmamaya, 1 buçuk 2 metrelik mesafeyi korumaya önem göstermek gerekiyor, elleri sık yıkamak gerekiyor. Bir önemli nokta da hasta kişilerin topluma karşı bir sorumluluğu var. Kendi hastalığını başkasına bulaştırmamak için maske kullanmasını öneriyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu