GüncelMakaleler

Halkın Gündemi | İlaç ve Tedavi Krizi

"Wilson hastalığı karaciğer, beyin, böbrek, göz, kemik iliği ve diğer hayati organlarda aşırı miktarda bakır birikmesi sonucu gelişen genetik geçişli metabolik bir rahatsızlık ve bu ilaçlar kullanılmadığı takdirde varılacak nokta ölümcül."

Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanlığı’na ve Türkiye Eczacılar Birliği’ne taleplerini bildiren Wilson hastaları ilaçlarına aylardır ulaşamıyor.

Metalcaptase ve Trovol isimli bu ilaçlar Wilson hastaları için hayati bir öneme sahip. Wilson hastalığı karaciğer, beyin, böbrek, göz, kemik iliği ve diğer hayati organlarda aşırı miktarda bakır birikmesi sonucu gelişen genetik geçişli metabolik bir rahatsızlık ve bu ilaçlar kullanılmadığı takdirde varılacak nokta ölümcül. Hastalar, Türkiye’de bulunamayan bu ilaçların yerine Bakanlığın önerdiği ilaçların tam anlamıyla muadil olmaması nedeniyle çeşitli komplikasyonlar yaratabileceğini belirtiyor.

Haliyle eczanelerde bulunamayan ilaçlar karaborsaya düşmüş durumda. Çeşitli Avrupa ülkelerinde bulunabilen bu ilaçlar, gerekli anlaşmalarla Türkiye’ye getirilebilir; hastaların talebi de tamamıyla bu yönde. Bakanlıktan ise hala ses seda yok.

Görünen o ki, Türkiye bir ecza krizinin içerisinden geçmektedir. En basit ilaçların dahi temin edilemediğini her gün deneyimliyoruz. Reçetelerdeki ilaçların muadillerini alıyoruz ya da onları dahi bulamıyoruz. Eczacılar Birliği ise yaptığı açıklamada “ellerinden geleni” yaptığını söylüyor. Ancak bilinir ki, ilaç endüstrisi çok uluslu, küresel bir pazardır. Döviz krizi, mevcut sağlık sistemi daha doğrusu topyekûn ekonomik kriz ile birlikte bu ecza krizi kaçınılmaz hale gelmiştir. En nihayetinde bu pazar ya da daha doğrusu şirketler, ilaçlara hastaların yaklaştığı gibi yaklaşmamakta, herhangi bir ürünün hareketi olarak görmekte ve kâr amacıyla ele almaktadır. Bu meseleyi çözecek olan yine bizleriz, zira ilaca ve tedaviye ulaşım bir insanlık hakkıdır. Milyonlarca insanın sağlığı bu sisteme bağlı olamaz, olmamalıdır. Ancak halk sağlığını doğrudan etkileyen bu süreçte ne devletten ne de ilaç sağlayıcılarından bir hamle görünmemektedir.

Öte yandan neredeyse her kent merkezinde, çarşısında SMA hastaları için yapılan yardım kampanyalarını görüyoruz. SMA, oldukça pahalı bir tedavi süreci gerektiren bir hastalık. Kişilerin kendi başlarına karşılamaları mümkün olmayan bu tedavi için devletin yaptığı tek hamle ailelerin kampanya başlatmalarına izin vermek! Yardım kampanyalarının halk nezdinde güvenilirliği bir yandan, toplanması gereken rakamlar diğer yandan derken ailelerin topyekûn yaşadığı mağduriyet akıl alacak türden değil.

Devlet, acımasızca ve keyfi bir şekilde bu tür özel tedavi ve ilaçlara ihtiyaç duyan hastaları, halkın acıma hissine teslim ederek kendi haline bırakıyor. Bir çeşit sadaka ve acıma kültürü yaratılmaya çalışılıyor. Oysa en azından olması gereken sağlık bütçesinin genişletilmesi ya da bütçenin nasıl kullanımda olduğunun sorgulanabilmesidir. Zira en son Wilson hastalarının talepleri Meclis’e taşınmış, sürecin akıbeti hakkında sorular sorulmuş ve hiçbir cevap alınamamıştır. Zaten daha önceki örneklerde de uyguladıkları şey basitçe geçiştirmek veya bunun ekonomik yükünün fazla olacağını öngörmek gibi dahiyane söylemlerdi.

 Çaresizliği tatmayanlar çare olamazlar!

İyi bir örnekle hafızamızı tazelemek gerekirse: 2013 senesinde, üniversite öğrencisi ve kanser hastası Dilek Özçelik, dönemin bakanlarından Erdoğan Bayraktar Edirne’ye gelince ondan ilaçlarının temini için önlem almalarını istemiş, Bayraktar ise Özçelik’in cebine para sokuşturmaya yeltenmişti. Özçelik’in söyledikleriyse o zaman oldukça gündem olmuştu: “Ben dilenci değilim. İnsanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda.

Bu çaresizliği hiç tatmadıkları gibi görünen o ki, sağlık sistemini özelleştirmeye, tamamen serbest piyasaya teslim etmeye çalışıyorlar. Özel hastane patronları, sağlık sistemi üzerinde tasarruf sahipleri. Şehir hastaneleri, randevu sistemleri, sağlık çalışanlarının iş durumu ve iş ortamları, hepsi ortada ve bir arpa boyu yol kat edilmiyor. Sağlık hizmeti kâr gözetilecek bir alan değildir. Onlar için bu, halkın sağlığını sağlamak değil, basitçe kâr hırsından ibarettir. Bundan bizim payımıza düşen ise lütfedilip uzatılan bir el ya da basitçe ölüme terk edilişimize açılan bir kapıdır. Halk düşmanı bu politikaya dur diyelim. Bizi mahkum ettikleri bu sisteme karşı örgütlenelim; hastaların seslerini ve dayanışmayı yükseltelim. Herkese eşit sağlık erişimi!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu