Makaleler

Havuz medya saldırılara yol gösteriyor

Tel Abyad’ın özgürleştirilmesinin ardından Sabah gazetesinin “PYD, DAEŞ’ten daha tehlikeli” (19 Haziran 2015) manşetinden, Star gazetesinin HDP Eşbaşkanı Figen Yüsekdağ’ı hedef gösteren “Susturun şu şirreti” (29 Haziran 2015) başlıklı haberine, Yeni Akit gazetesinin TMMOB’u ve beraberinde devrimci örgütleri hedef gösteren yazı dizisi ve LGBTİ’lere yönelik Yeni Akit Genel Yayın Koordinatörü Hasan Karakaya’nın kaleme aldığı “LGBT yürüyüşü… Sanki Lût Kavmi hortlamış, Taksim’e gelmiş!“ başlıklı yazısı  ile Sivas Katliamı’nın yıldönümünde “Müslüman’a zulmün adı Madımak” sürmanşetine; havuz medyanın Kürtlere, kadınlara, LGBTİ’lere farklı milliyet ve inançlardan halka ve muhalif kesimlere saldırıları sürüyor.

Açıktan hedef gösteren ve toplumsal algıyı da şovenizm, erkek anlayış, ayrımcılık ve nefretle besleyen bu yayınların hizmet ettiği yeri düşündüğümüzde şaşırmak çok da mümkün değil. Yazımızda bu söylemleri alt başlıklarda değerlendirmeye çalışacağız.

Ancak öncesinde şuna değinmekte fayda var; burjuva medya da kendi içerisinde parçalara bölünmüş halde. Özellikle AKP’nin bir iktidar partisi olarak 13 yıllık süreci ile birlikte oluşturduğu yandaş medyası ile burjuva medya içerisinde bir bölünme yaşandı; AKP birçok medya organını kendi ajitasyon ve propagandası için mülkiyetine geçirdi. Bu anlamda kimi zaman “hizaya gelmeyen” basın patronlarını saf dışı bıraktı, kimi zamansa gazeteci ve köşe yazarlarının işine son verdi. Ki basına yönelik müdahalelerinden belki de en belirgini “Alo Fatih” olayı oldu. Böylece burjuva basını tabirinin yerini ana akım medya, merkez medya, hükümet medyası, yandaş medya ve havuz medyası gibi terimler almaya başladı. Burada dikkat çekmemiz gereken nokta bu terimlerin burjuva medyanın tümünün işlevini silikleştirmesinin önüne geçmek gerektiğidir. Var olan haliyle devletin farklı kliklerine hizmet eden ancak toplu halde hizmet ettikleri yer aynı olan bu basın-yayın organlarının tek bir hedefi var: Ezilen halk kitleleri.

Havuz medyası pusulanın ibresi!

Ve yine havuz medya, ezilenlerden taraf olan her cepheye saldırmaya devam ediyor. Havuz medyada AKP’nin her icraatı ve politikası can-ı gönülden savunulurken gazeteciler ve köşe yazarları sahiplerinin seslerini yansıtmak için gerçekleri çarpıtıyor; bu anlamda tüm maharetlerini sergilemekten geri durmuyorlar. Egemenlerin ve onların piyonu olan TC devletinin saldırılarında pusulanın ibresinin ne tarafa yönlendiğini-yönleneceğini gizlemeksizin ortaya koyuyor; toplumun algısını da buna hazırlıyor. Gerek Gezi İsyanı gerek Kobanê sürecinde önceleri görmezden gelen sonrasında ise çarpıtarak yazan-çizen yandaş medyanın Roboski Katliamı’ndaki sessizliğini de unutmamak gerek. Egemenler, şovenizm, nefret, ayrımcılık politikalarını son süreçte de süratle bu basın ve yayın organları aracılığı ile halka aşılamaya, zihinleri bulandırmaya çalışmaya, çarpık habercilik anlayışları ile beraber devam ediyorlar.

Egemenler için “PYD, DAEŞ’ten daha tehlikeli”!

Sabah gazetesi 19 Haziran 2015 tarihli manşetinde şöyle buyurmuş: “PYD, DAEŞ’ten daha tehlikeli”! DAİŞ-AKP işbirliğini güpegündüz ortaya koyan bu manşet tam da katliamcı DAİŞ çetelerinin 2 yıl denetiminde bulunan Tel Abyad bölgesinin YPG/YPJ güçleri ve Enternasyonal Özgürlük Taburu tarafından özgürleştirilmesi sonrasında atıldı. TC açısından Türkiye’nin sınırlarının 400 km’lik alanının Kürtler tarafından kontrol altına alınması ve 7 Haziran Genel Seçimleri’nde HDP’nin başarısının büyük bir rahatsızlık uyandırması bu manşetin atılmasının temel kaynağıdır. Katliamcı DAİŞ çetelerine karşılık bu katliama karşı mücadele eden ve büyük bir alanda özgürleşmeyi sağlayan PYD’yi hedef gösteren Sabah gazetesi,  25 Haziran günü Kobanê’ye yönelik DAİŞ saldırısının sinyallerini vermiş oldu. Kendisi için DAİŞ’ten daha tehlikeli konumda bulunan PYD’yi hedef gösteren TC, sınırlarından DAİŞ çetelerini Kobanê’ye gönderdi ve bölgedeki ikinci büyük katliamını gerçekleştirmesini sağladı. Hatırlanacağı gibi AKP, MİT tırları vukuatının da medya kuruluşlarında çıkmasını sansürlemişti ve bu işbirliğinin açığa çıkmasını engellemeye çalışmıştı.

TMMOB’un aidatları ‘yasadışı örgütlere’ gidiyormuş!

Yeni Akit gazetesi 27 Haziran günü başlattığı yazı dizisi ile TMMOB’ta toplanan aidatlarla DHKP-C ve TİKKO gibi örgütlere gelir sağlandığını belirterek bu sefer de hedef tahtasına TMMOB’u koydu. Kanıt olarak da TMMOB şubelerindeki örgütsel dökümanları(!) gösteren Yeni Akit gazetesi, TMMOB’un Gezi İsyanı’nında halkın yanında olmasının acısını çıkarmaya çalışıyor.

TMMOB’un anayasal yetkilerinin elinden alınması ve devletin kontrolü altına girmesi için yol açıcı işlev görmeyi kendine görev edinen Yeni Akit gazetesinin bu yazı dizisi çok geçmeden Sabah gazetesinde de haber olarak geçti; havuz medyası bu anlamda güçlerini birleştirmeye başladı bile.

Kadınların “politik özne” olmasına dayanamıyorlar!

Bir diğer pespaye haber ise Star gazetesinden geldi. HDP Eşgenel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın Kobanê katliamına dair açıklamaları sonrasında “Susturun şu şirreti” başlığıyla yaptığı haberde Yüksekdağ’a direkt kadın kimliğinden ötürü saldırdı. AKP’ye yakınlığı ile bilinen havuz medyanın en pespaye örneklerinden Star gazetesinin Yüksekdağ’ı hedef göstermesi, HDP’nin politik çizgisinden doğru ele aldığımızda çok da sürpriz değildir ancak mesele salt bununla sınırlı değil.

Kadının “politik özne” anlamında attığı adımlar bu öfkenin asıl sebebini oluşturuyor. Kadını yaşamın her alanında öteleyen sistem ve onun uygulayıcılarından AKP; dolayısıyla havuz medyası bu ötelemenin sürekliliği için elinden geleni ardına koymuyor. HDP vekillerinin % 40’ının kadın olması doğrultusunda sürece doğrudan müdahaleleri, erkek egemen sistemi mecliste de teşhir etmeye yönelik hamleleri bu ötelemeyi kıracağından Yüksekdağ nezdinde tüm kadınların susturulması ön plana çıkarılıyor. Böylece bir kez daha erkek egemen sistemin medyayı nasıl kullandığına şahit olduk-oluyoruz.

Yeni Akit’te homofobi ve nefret diz boyu!

Yeni Akit nefret içeren söylemlerinde durmuyor –ki böyle de bir amacı yok zaten. Yeni Akit Genel Yayın Koordinatörü Hasan Karakaya, on binlerce kişinin katıldığı ve polisin şiddetli saldırısı ile engellenen Taksim’deki 13. LGBTİ Onur Yürüyüşü’ne ilişkin olarak ele aldığı yazısında “Homofobi nedir?” sorusunun cevabını somutta vermiş oldu. “Kadınının da, erkeğinin de yaptığı, tek kelimeyle orospuluktur“ diyen Karakaya, “Devlet; hem ‘ahlâk katili’, hem de ‘Türkçe katili’ bu güruha engel olmakla kalmamalı, belli merkezlerde toplamalı ‘psikolojik tedavi’ süreçleri başlatmalı ve iyi olmadan da insan içine salmamalıdır!“ ve daha nice söylemde bulunduğu yazıda kendi yakalandığı homofobi hastalığını hiç fark etmeyerek LGBTİ olmayı bir hastalık ile eşleştirdi. LGBTİ’lere yönelik nefret söylemleri, yaşamın her alanında ötekileştiren pratikler, katliamlar için bir kez daha yol gösterilmiş oldu.

Sıra Alevilerde…

Son olarak da Sivas Katliamı’nın yıldönümünde “Müslüman’a zulmün adı Madımak” sürmanşetine yer veren Yeni Akit’in, katliamı ve katilleri nasıl meşru gösterdiğine tanık olduk. 35 canı yakanlara yıllardır haksızlık edildiğini iddia eden Yeni Akit, asıl mağdurun katiller olduğunu yineledi-durdu. Yeni Akit’in kaygısı çok net: TC’nin yapıtaşı olan tek ulus-din olgusunu korumak, bu anlamda çeşitli inançlardan halklara saldırıların önünü açmak…

İyi ki özgür basın var!

İşte bunlardan dolayı diyoruz ki; iyi ki özgür basın var; toplum üzerinde algı operasyonlarının hat safhada yaşandığı bu dönemlerde özgür basın imdada yetişmeye devam ediyor- edecek. Doğru ve güvenilir bilgi sayesinde insanların rahat soluk alabilmesinin önünü açan özgür basın ile gerçekler karanlıkta kalmadığı gibi insanlar da alternatifsiz kalmıyor. Özgür basının varlığı kuşkusuz egemenleri rahatsız ediyor. Çok doğal! Bizler sistemi teşhir etmek, gerçekleri yazmak, karanlıkta hiçbir şey bırakmamak için buradayız ve burada olmaya devam edeceğiz!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu