Güncel

HBDH Konseyi’nden 2022 Yılına dair değerlendirmeler

HBDH Konseyi, "İsyanlar Büyüyor, Devrim Günceldir!" başlıklı 2022 Yılına dair askeri-politik Değerlendirme yaptı.

Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH), “İsyanlar Büyüyor, Devrim Günceldir!” diyerek, 2022 Yılına dair askeri-politik değerlendirmeler yaptı.

Yapılan açıklamada, “Politik-Askeri Gelişmeler”  başlığı ile giriş yapılarak, “Ukrayna’da başlayan ve nerede biteceği belirsiz olan savaş, emperyalist-kapitalist güçler açısından bir tercih değil tarihsel ve nesnel gelişmelerle birlikte bir zorunluluk olarak yaşanmaktadır. Bu savaş, pandeminin sonlandığı ve dünya çapında ekonomide canlanmaya dönük beklentilerin oluştuğu koşullarda patlak verdi ve derinleşerek devam ediyor.

Savaş esasında, Ukrayna-Rusya savaşı olarak değil “ABD/NATO ile Rusya savaşı” olarak ilerliyor. Dünya enerji piyasasında önemli bir aktör olan, özellikle de Avrupa’nın enerji ihtiyacının ağırlıklı bir bölümünü karşılayan Rusya’nın savaşta olması ve Batı emperyalizminin ağır yaptırımlarıyla karşı karşıya kalması doğrudan enerji fiyatlarına yansıdı. Fiyat artışını, ABD, OPEC ülkelerine baskı yaparak engellemeye çalışsa da buna karşılık bulamadı. Hegemonya krizinin söz konusu olduğu bir dünyada, Rusya’ya karşı Suudileri ve BAE’yi bile petrol üretimini artırma noktasında kendisine yedekleyemedi” dedi.

Açıklama, yine savaş ve kriz koşullarında küresel tedarik zincirlerinde yaşanan tıkanmanın da bir sonucu olarak dünya ticaret hacminde büyük düşüşler yaşandığı belirtilerek, “Dünyanın önemli tahıl ihtiyacını karşılayan Ukrayna’nın savaş nedeniyle gıda ihracında yaşadığı tıkanma, önümüzdeki birkaç yılda gıda krizi riskini açığa çıkartıyor. Hem enerji hem de gıda krizinin bir sonucu olarak artan hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon oranları, emperyalist kapitalist sistem için pandeminin ardından yeni bir darbe oldu. Tüm Avrupa kıtasında çetin kış koşullarına karşın toplumsal yaşam başta olmak üzere enerjide kısıtlamalara gidildi. Avrupa emperyalistleri yeni enerji kaynakları için gözünü Ortadoğu’ya dönmüş durumda.

Gerileyen ekonomisi, 2008 krizi sonrası hedeflediği büyüme oranlarını yakalamak bir yana, resesyonla karşı karşıya olan ABD, ülkeyi bir barut fıçısına döndüren enflasyonu dengeleyebilmek için faizleri arttırarak borçlanmayı zorlaştırıyor. Bunlar, büyük tekeller dışındaki kapitalist sermaye grubunun yaşadığı zorlanmayı arttırıyor. Mali-sömürge pozisyonundaki ülkeleri ise iki kat daha fazla zorluyor. Bu gelişmeler, tüm dünyada işçi-emekçilerin kapitalizme karşı öfkesini kontrol altına alabilmek, halk ayaklanmalarını önlemek için sermaye sınıfının verebilecekleri tavizlerin de artık limitini tükettiği anlamına geliyor. Pandemi sonrası ezilen emekçi halkların ve proletaryanın yaşam koşulları daha da zorlaştı. Her birinin nesnel koşulları, politik talepleri farklı olsa da Avrupa-Amerika ve diğer ülkelerde, grev-direnişlerle birlikte gelişen ayaklanmaların maddi zemini güçlendi” denildi.

Açıklamada, “G20 ülkelerinin Endenozya’da yaptığı son toplantısında, Rusya’nın Ukrayna topraklarından tamamen ve koşulsuz şekilde çekilmesi talep edilirken, nükleer silahların kullanılmaması öne çıktı. Avrupa Birliği’nin son toplantısında ise Rusya’ya karşı yeni bir yaptırım paketi açıklandı. Ancak ABD ve AB ekseninde belirginleşen bu kararlara rağmen, bu eksen içinde, enerji dar boğazı ve ekonomik krizin basıncıyla, Rusya ile uygun bir uzlaşı için farklı ses ve arayışların arttığını söyleyebiliriz. Zira, üretimin ve sermayenin bu denli uluslararasılaştığı bir dünyada Rusya gibi bir ülkeyi ekonomik-siyasi ve askeri olarak kuşatmanın tek boyutlu sonuçlarının olmayacağı aşikardı.

Avrupa-Amerika emperyalistleri bu savaş üzerinden siyaset yaparak Avrupa işçi ve emekçilerini, olası savaş senaryolarıyla korkutma ve ABD-AB devletleri safında, taraflaştırma yolunu izliyor. Savaş aynı zamanda yaratıcı yıkımı sağlayarak başta silah tekellerinin dev çapta sermaye birikimini koşullar. Ukrayna-Rusya savaşı özelinde yaşanan; Ukrayna’ya ekonomik ve ileri düzeyde askeri-teknik yardımların akıtılmasının ve savaşın kızıştırılmasının bir boyutu da budur.

Türkiye, savaşın başladığı günden bu yana jeostratejik konumunun avantajlarını da kullanarak Rusya ile, ABD’nin başını çektiği emperyalist blok (NATO üyesi olmasına rağmen) arasında dengeci bir tutum izledi. Bir yandan Ukrayna’ya Bayraktarları yığarken, NATO toplantısında Rusya’yı düşman ilan eden metne imza atarken, diğer yandan Rusya’ya dönük yaptırımlara büyük oranda dahil olmadı. Yine tahıl koridoru projesiyle hem Ukrayna hem de Rusya ile diplomasi görüşmeleriyle, bu savaştan çok yönlü rant elde etmeye çalışıyor. Bu dengeci siyasetiyle Kürdistan’da yürüttüğü savaş ve işgal stratejisine bağlı olarak ihtiyaç duyduğu uluslararası desteğe zemin oluşturuyor.

Yine Erdoğan, yakın zamanda bölgesel güç ve hegemonya mücadelelerinin bir sonucu olarak ‘kavgalı’ olduğu Mısır, BAE ve Suudi Arabistan’la, -Filistin halkını savunduğu için değil- çıkar çatışması yaşadığı için restleştiği siyonist İsrail devletiyle yüksek perdeden restleşmiş olmasına rağmen geri adım attı. Her birinde yaşadığı keskin dönüşler, özellikle içinde bulunduğu ekonomik krizle birlikte sıcak para akışını sağlama ihtiyacı, içeride ve dışarıda yaşadığı sıkışma; yanı sıra bölgesel güç olma konumunu koruma çabası bu geri adımın başlıca nedenidir” denildi.

hbdh-online.org sitesinde yer alan açıklamanın tamamı için Tıklayınız

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu