GüncelManşet

(Irak Kürdistanı izlenimleri-1) Hewlér!

(Haziran ayından bu yana Suriye topraklarından çıkarak terörünü Irak topraklarına da yayan IŞİD’ın saldırılarının ardından Irak Kürdistanı’na giden bir Partizan okurunun bölge üzerine izlenimleri ve değerlendirmelerini 3 sayı halinde okurlarımızla paylaşıyoruz. Bölge hakkında yapılan gözlemlerin ilginizi çekeceğini umuyoruz.)

 

(Irak Kürdistanı izlenimleri-1) Hewlér!

Hewlér, lorika dayikan

Hewlér, qérina zarokan

Hewlér, kilé çawé bukan

Hewlér, bixwina şehidan

Te navé xwe kir berxwedan *

Asurlular döneminde Arba-ilu (Arbela), eski İran kaynaklarında Arbira olarak anılan bu kadim kent şehr-i Kürd. Günümüzde Arapların Erbil, Kürtlerin ise Hewlér olarak adlandırdıkları ve aynı zamanda başşehir (Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi) olarak belirledikleri Hewlér’deyiz.

Agıré serhildané

Qeléya berxwedané

Hélina şehidane Hewlér

Şehit Xozan Serhat’ın (Süleyman Alpdoğan) muhteşem sesiyle yorumladığı yukarıdaki dizeler eşliğinde Hewlér sokaklarında gezinirken, Avrupa’dan Kürdistan dağlarına gelerek direnişteki onurlu yerini alarak bu uğurda şehit düşen Kürdistan’ın yiğit Xozan’ını bir kez daha saygıyla anarken, çöl sıcaklığının o kavurucu esintisi içerisinde yolumuza devam ediyoruz.

Adeta dev bir inşaat şantiye alanı görünümündeki şehir merkezi ve banliyölerinde, yapımı devam eden binaların büyük bölümünde işler yarım kalmış. Bu durumun merkezi Bağdat yönetimiyle, Kürdistan Bölgesi Yönetimi (KBY) arasında yaşanan çelişki ve çıkar çatışmalarının sonucu olarak; Bağdat’ın aktardığı mali kaynakları kesmesinin ürünü olduğu ve yaklaşık bir yıldan beridir yaşandığı bilgisine ulaşıyoruz.

Cadde ve sokaklar canlı ve bir hayli kalabalık. Dükkânlar açık ve özellikle Mall’lardaki (Alışveriş Merkezi) tüketime yönelik her çeşit ürünün ve bu ürünlere karşı gelişen ilgi ve talebin yoğunluğu dikkate değer.

2 Ağustos’da Zumar ve Rabia’ya, 3 Ağustos günü ise, Şengal’e yönelik IŞİD’in katliam saldırıları başladığı dönem, “hiçbir şey” hissetmeyen Hewlér; IŞİD’in 6 Ağustos’ta Maxmur’a saldırmasıyla birlikte, halkın büyük oranda korku ve panik yaşamasıyla, -bir kez daha derinden-, sarsıldı.

Şengal ve Maxmur bölgelerinde, asayiş ve askeri güvenliği sağlayan KDP Peşmergelerinin, IŞİD saldırıları karşısında direniş göstermeyerek kaçmasına paralel; başta Hewlér’in üst tabakası olmak üzere, Türkiye vb. ülkelerden gelerek, burada iş yapan çeşitli şirket çalışanlarının büyük bölümünün Hewlér’i terk etmesiyle yaşanan o korku ve panik hali, yerini tekrar sükunete ve nispeten canlı bir ortama bırakmış. Yaşam tüm hareketliliğiyle devam ediyor.

Sanki, yanı başında (Hewlér’e 40 km mesafede) IŞİD’in tehdit, vahşet ve katliam saldırılarına karşılık YPG, YPJ, PKK, YJA Star gerillaları, Peşmerge ve Maxmur kamp milis güçlerinin yürüttüğü direniş ve halen devam eden bir savaş “yok”muşcasına…

Halbuki daha geçen gün IŞİD, Hevlér’de bomba yüklü bir araç patlatmış ve bu patlama sonucu 3 kişi yaralanmıştı. Aynı gün yanı başındaki Kerkük’te iki ayrı yerde bomba yüklü araçlarla yapılan saldırı sonucu, onun üzerinde insanın ölümüne, 40’a yakın kişinin yaralanmasına neden olmuştu!

Bindiğimiz taksi de IŞİD’in Şengal ve Maxmur’a yönelik saldırıları, YPG gerillalarının Şengal bölgesine müdahale ederek Êzidî Kürtlerini IŞİD’in katliamlarına karşı korumaları ve özellikle PKK, YJA Star gerillalarının zirvelerden inerek IŞİD saldırılarına karşı koyup, Maxmur’un IŞİD’in elinden geri alınmasına dair şoförle sohbete başlıyoruz…

Değişik zaman dilimleri içerisinde yaklaşık yirmi civarında taksi şoförüyle yaptığımız sohbetler sonucunda, şoförlerin büyük bölümünün ortaklaştığı şu sonuçlara ulaşmak mümkün:

Birincisi; Peşmerge’nin Şengal ve Maxmur’da direniş göstermeden kaçmasının (şoförlerin bir bölümünün tabiriyle “geri çekilmesi”nin) Hewlér başta olmak üzere Irak Kürdistanı’nda yarattığı tedirginlik ve moral bozukluğu. Türkçe karşılığı “ölüme karşı duran” anlamında olan “Peşmerge”nin bu topraklarda ifade ettikleri üzerinde durmak, yaşanan moral bozukluğunun boyutu hakkında bir fikir verir.

Irak Kürdistanı Kürtleri tarafından “Peşmerge” ve “Peşmergelilik” kavramı, geçmişten günümüze kadar bu tanımlama ekseninde kahramanlık destanlarıyla anılan ve adeta bir ulusal gurur vesilesi. Özellikle Irak Kürdistanı Kürtleri nezdinde oldukça itibarlı ve derin bir yeri olan bu askeri gücün, IŞİD saldırıları karşısında ilk anda panikleyerek kaçmasının, Kürtler üzerinde yarattığı moral bozukluğu ve kırılmanın düzeyini anlamak açısından bu önemli bir göstergedir.

İkincisi; YPG, YPJ ve PKK, YJA Star gerillalarının süratle Şengal ve Maxmur’a müdahale etmeleri sonucunda, gerilla güçlerine yönelik bölgede var olan geçmişin o katı-olumsuz bakış açılarının yerini, övgü ve sempatiye bırakmış olması. Ki, taksi şoförlerinin büyük çoğunluğunun aynı zamanda asayiş, Peşmerge, istihbarat vb. mensubu olduğu dikkate alındığında, gerillanın Irak Kürdistanı Kürtleri üzerinde yarattığı moral ve etkisini görmemek mümkün değil.

 

Ninova’nın kadim halkının IŞİD vahşetiyle zorunlu göçü

Asur, Babil vb. birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış Mezopotamya’nın Dicle kıyısında ve bugünkü Musul’un yanı başında yer alan, destanlara ilham vermiş bahtı kara Ninova kenti.

Bir dönem Asur Devleti’ne başşehirlik yapmış Ninova’nın Asuri, Keldani, Süryani, Şebek ve Kakai milliyet ve mezheplerinin kaderinde, bir kez daha vahşet ve katliamlardan olabildiğince kaçmak, kaçamayan ve rehin tutulanların ise, kan ve ölümün yüzü vardı yazgısında…

Çoğunlukla Hıristiyanlara ev sahipliği yapan Hewlér’in Ainkawa bölgesindeyiz. Tarihin o derin anaforundan sıyrılarak günümüzün yalın gerçekliğiyle yüz yüze geliyoruz. Kilise bahçelerinden misafirhanelere, bahçe ve parklardan boş inşaatlara varana kadar birçok alana yayılmış IŞİD vahşetinin “zorunlu” sürgünleri. Ninova’nın çocukları, kadınları, genç ve yaşlılarının biraraya geldiği, derme-çatma çadırlarda yaşayan on binlerin deryasına giriyoruz.

Bilindiği üzere IŞİD, 9 Haziran’da Irak’ta yeni bir katliam dalgası başlatarak, 10 Haziran’da önce Musul’u, ardından Diyala, Selahaddin ve Anbar’da geniş bir alanı, -neredeyse kurşun sıkmadan-, ele geçirmişti. Musul’da merkezi Bağdat hükümetine bağlı yaklaşık 60 bin kişilik Irak ordu gücü ellerindeki her çeşit (ağır silahlarda dahil) silahları geride bırakarak kaçmıştı. Sünni Araplar dışındaki Asuri, Keldani, Süryani, Ermeni, Kakai, Şii-Türkmen vb. milliyet ve mezheplere mensup Ninova halkının Kürt şehirlerine tekerrür eden zorunlu göçü, böylece başlamıştı.

Zorunlu kaçışın bedeli oldukça ağır ve bir o kadar da sancılıdır. Bedel ödeyen ve acıyı en fazla hissederek yaşayanlar, kuşkusuz, Ninova mozaiğini oluşturan yoksul kesimlerdir. Ainkawa’da hayatta kalma mücadelesi veren ve yaşama tutunmaya çalışan bu irade, tıpkı ilk dönem Suriye Kürdistanı’ndaki IŞİD saldırılarından kaçarak Irak Kürdistanı’na göç eden bir kısım Rojovalı yoksul Kürt emekçilerinin yaşama tutunma ve yeniden toparlanma iradesidir.

Asuri-Süryani politikacılar ve din adamlarının yanı sıra, Avrupa’nın çeşitli merkezlerinden birçok diplomat, danışman ve basının “ilgi” ve ziyaretlerinin yoğunlaştığı Ainkawa’daki yoksul azınlıkların ortaklaştıkları en önemli konu, Irak ordusu ve Peşmerge’den yana hayal kırıklığına uğramalarıdır.

Asuri-Süryani siyasetçi Metin Rhawi’nin; “Eğer daha önce bir milis oluşturmuş olsaydık halkımız bu kadar perişan olmayacaktı. Ama Irak Başbakanı Maliki ve Barzani Süryanilerin milis kurmalarına gerek olmadığını ve kendilerinin Süryanileri savunacaklarını, kendimizi güvende hissetmemizi söylediler. Sonuç ne oldu? Peşmerge kaçtı. Tam anlamıyla hayal kırıklığına uğradık. Peşmerge bizim için değil kendi onuru için peşmerge olduğunu ve ölüme hazır olduklarını göstermeliydi” derken sarf ettiği sözler dikkate değerdir.

Milis olmak için başvuranları kaydeden Shawgi Hikmat’ın basına yansıyan; “Ne Irak ordusu ne de Peşmerge bizi savundu. Güvenliğimizi sağlamamız için kendimizin sorumluluğu üstlenmemiz gerekir” sözleri, kendi gücüne güvenmenin esaslığı ilkesinin, azınlık bir halkın dilinden bir kez daha teyit edilmesi bakımından oldukça anlamlıdır.

Bunun içindir ki, “Artık Irak ordusuna ve Peşmerge’ye güvenlerinin kalmadığını” açıkça dile getiren azınlık milliyet ve mezhep üyeleri, kendilerini korumak için, Avrupa’daki Asurî diasporasının desteğiyle “Asuri Demokratik Hareketi” inisiyatifinde kendi milis gücünü oluşturmaya başlamışlar. Şimdiden dört bine ulaşan silahlı milis gücüyle, kendi topraklarını korumak ve İD vahşetine karşı savaşmak iradesini ortaya koymaları; Asuri, Süryani, Keldaniler açısından olumlu bir başlangıç olarak görülebilir.

* Hewler, annelerin ninnisi

Hewler çocukların çığlığı

Hewler gelinlerin gözünün kili (sürmesi)

Hewler şehitlerin kanı ile kendi adına direniş yaptın.

(Bir Partizan)

(Devam Edecek)

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu