GüncelMakaleler

KADINLARIN BİRLİĞİ | 8 Mart Yaklaşırken….

Direnmek için daha fazla nedeni olan kadınlar baskının da daha ağır olması nedeniyle eyleme geçene kadar birçok engeli aşmak zorunda kalıyorlar.

AKP-MHP iktidarının yaşadığı krizin en önemli başlıklardan biri giderek derinleşen ekonomik ve sosyal koşullardır. İktidar, uzun süredir uyguladığı OHAL rejimi ile temel hak ve özgürlüklerimizi hedefe koymuş ancak bununla yetinmeyerek kitleleri Cumhuriyet tarihinin en derin krizine mahkum etmiştir. Devamında gelişen pandemi ile birlikte de emekçiler büyük bir yoksullukla karşı karşıya kalmıştır ve bu krizin artık “idare edilebilecek” bir yanı yoktur.

Böylesi dönemlerde yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik vb.lerinden payına en fazla yük düşenin kadınlar olduğu bir gerçektir. İktidar, rakamlar üzerinde oynamakta ya da kadın istihdamındaki artıştan dem vurmaktadır. Ancak bilmekteyiz ki, kriz dönemlerinde bahsi geçen istihdam artışı, işten çıkarmalar ve işsizliğin salgın gibi büyümesinin ardından kadınların ne iş olursa, hangi koşullarda olursa olsun çalışmaya başlamalarından kaynaklanmaktadır.

Patronlar erkek işçilerin bir kısmını işten çıkarmakta, onların yerine kadınları güvencesiz, sigortasız ve alabildiğine düşük ücretlerle çalışmaya zorlamaktadır.

Gerçek ise ortadadır; Pandemi sürecinde kadın istihdam oranı yüzde 25’lere kadar düşmüştür. Her iki genç kadından biri işsizdir ve özellikle üniversite mezunu genç kadınlardaki işsizlik verileri çarpıcıdır. İşsiz kalan ve iş bulamayan kadınların karşıya kaldığı tablo, diğer toplumsal cinsiyet eşitsizlikleriyle birleşince hiç de iç açıcı değildir.

“Covid-19 döneminde Kadın İşgücünün Durumu” başlıklı DİSK-AR raporuna göre Covid-19 etkisiyle iş kaybı ve geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 43; her dört kadından sadece biri çalışıyor; genç kadınlarda bu oran her iki genç kadından biri ve kadın işgücü son bir yılda yüzde 8.2 azalmış durumda.

Kadınların halen en yüksek düzeyde istihdam edildiği sektörlerden biri tarımdır. Kadınların yüzde 50’sinden fazlası hizmet sektöründe, yüzde 25’i tarım sektöründe ve yüzde 15’e yakını da sanayi sektöründe çalışmaktadır. Tarımdaki kadınların yüzde 75’i ise ücretsiz aile işçisi olarak istihdam edilirken ekonomik krizin kadınlara yansımasının en yakıcı olarak görüldüğü alanların başında da tarım sektörü gelmektedir. Sektördeki kadın istihdamı ciddi oranlara varan bir düşüş içindedir.

Pandemi döneminde kadın işsizliğindeki artışın diğer bir nedeniyse, işgücü talebinin azaldığı sektörlerin (eğitim, parekande, eğlence ve konaklama gibi) kadın yoğun alanlar olmasıdır. Küresel ölçekte kadın istihdamı açısından önemli olan sanat, eğlence vb. hizmetlerde; konaklama ve gıda hizmetlerinde vb. COVID-19 krizinin etkisi yüksektir. Türkiye açısından bakarsak; faaliyetleri sınırlandırılan ya da durdurulan turizm, eğlence, konaklama, ev ve bakım hizmetleri, tekstil, imalat, eğitim, sosyal hizmetler vb.deki daralma ya da durma yalnızca kadın istihdamının yüzde 56.6’sını oluşturan hizmet sektörünü ele aldığımızda dahi 3.5 milyon kadının doğrudan etkilendiğini göstermektedir.

Ayrıca salgın sürecinde okul, kreş, bakım evleri vb.nin kapatılması ile bakım emeğinin büyük oranda kadınların üzerine kalması, hijyen ihtiyacının artması kadın işsizliğindeki artışın önemli nedenleri arasındadır. Diğer yandan, iktidarın “istihdam koruyucu tedbirler” çerçevesinde uyguladığı politikaların yalnızca kayıtlı istihdama dönük olması, başta kadın istihdamının ana gövdesini oluşturan kayıt dışı çalışan kadınlar olmak üzere mevsimlik, geçici sürelerle çalışanlar gibi güvencesiz koşullarda çalışan kadınların bu tedbirlerin dışında kalmasına, işsizlik ödeneği ya da ücretsiz izin gibi sınırlı desteklerden dahi yararlanamadığı için tamamen gelirsiz kalmasına neden olmuştur.

Kadın emekçiler açısından işyerlerinde karşı karşıya kalınan taciz ve mobbing de önemli bir başlıktır. İşyerlerinde özellikle psikolojik taciz ya da diğer adıyla mobbing, her yaştan kadının karşılaştığı saldırılardan biridir ve kimi zaman kadınların çalışma yaşamının dışında atılması ile sonuçlanmaktadır.

İşyerinde psikolojik taciz, zorbalık, yıldırma vb. kadın çalışanlara dönük ciddi bir saldırıdır. Ataerkil çalışma ilişkileri, kadınların pandemi sürecini çok daha ağır yaşamasının sebeplerinden birisiyken, bu süreçte işyerlerindeki tablonun daha da derinleştiğini söyleyebiliriz. Kuralsızlaşan çalışma ilişkileri kadınlar bakımından şiddet ve eşitsizliğin artması anlamına geldi.

Nitekim, 2022 yılı başından itibaren gelişen ve kadın işçilerin öne çıktığı tüm direnişlerde bu talepler ön plandaydı. Kadınlar yoksulluğa, düşük ücrete, işten atmalara, patron başta olmak üzere amiri, yöneticisi, şirket avukatları ve muhasebecilerinin kuşatması altında mobbinge ve sendika düşmanlığına karşı ayakta.

Farplas, Migros, Corazon, Alpin Çorap, Beyaz Grev, Pass South vb. eylemlerde kadınlar en önde. Direnmek için daha fazla nedeni olan kadınlar baskının da daha ağır olması nedeniyle eyleme geçene kadar birçok engeli aşmak zorunda kalıyorlar.

Bu nedenle daha güçlü bir meydan okuma halindeler ve yine bu nedenle kadın direnişine bakmak daha umut verici. 8 Mart’a sayılı günler kala kadınların işsizliğe, düşük ücrete, yoksulluğa, mobbinge karşı mücadelesinden ilham alarak emeğimiz için mücadeleyi büyütelim.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu