GüncelMakaleler

Kandıra 1 No’lu F Tipi’nde bir tutsağın intihar ettiği iddiası üzerine

Kandıra 1 No’lu F Tipi'nden Tutsak Partizan, hapishanede "intihar" denilerek üstü örtülen ölümlere ilişkin yazdı.

20-21 Mart 2023 tarihinde, bulunduğumuz Kandıra 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde şizofreni hastası olan bir kadın tutsağın intihar etmiş olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Koşullarımızdan dolayı yaşamına son vermiş olan hemcinsimizin sadece isminin Duygu olduğunu öğrenebildik. Ancak öğrendiğimiz sonuç, deneyimlerimiz itibariyle de durumun tanımını yapmamız açısından yeterince veri sunmaktadır.

Bulunduğumuz süre içerisinde bu hapishanede ikinci kezdir böylesi bir intihar olayı ile karşılaşıyoruz. Daha önce Garibe Gezer de benzer biçimde yaşamına son vermişti. Bu anlamda genel olarak, kadınların hapishanelerdeki mevcut durumlarının yanında bu hapishanedeki uygulamaların, hapishane idaresinin yaşanan olaydaki rolü ve ihmaller araştırılmak, netleştirilmek durumundadır. Devletin denetimi ve güvenliği altındaki hapishanede, hele de yaşamın her anı ve metrekaresi gözetim altına alınmışken, kişilerin bu düzeyde hasta duruma gelmesi ve yaşamına son vermesi ne hukuken ne de ahlaken kabul edilir bir şeydir. Zira tutsakların bu duruma gelmesinin de bu tarzda yaşamına son vermesinin de asıl sorumlusu devlettir. Gerek ilgili devlet kurumları, gerekse de idareler açısından “zaten hastaydı, deliydi” yaklaşımı kabul edilemez.

En son bulunduğumuz hapishanede yaşamına son veren kadının durumu her açıdan incelenmeli ve netleştirilmelidir. Ancak son yıllarda bu gibi acılı durumların olabildiğini, çoğaldığını bunun da hapishanelerin durumu, uygulanan politikalar, tecrit ve baskılarla ilgili olduğunu biliyoruz. Garibe Gezer ile yakın zamanda başka hapishanede Vefa Kartal’ın yine Nurcan Bakır’ın yaşamına son vermesi de aynı içerik ve biçimdedir. Bu anlamda bireyleri hastalandırmaya, ölüme sürükleyen hapishane koşulları ve uygulamalar görülmek ve ona göre çözüm bulunmak durumundadır.

Genelde tüm hapishanelerde özelde F tipi hapishanelerde uygulanan tecrit durumu, toplumsal kısıtlanmışlık, dayatılan bireyci ve kültürellikten uzak yaşam, bireylerin önce sosyal sonra düşünsel ve ruhsal giderek psikolojik ve nörolojik olarak hastalanmalarına yol açmaktadır. Sosyalitesi ile var olan kadınlar üzerindeki etkileri çok daha tahripkâr olmaktadır. Bu anlamda kadın tutsaklar genel tutsaklardan daha fazla risk altındadır.

Sosyal bir varlık olan insan için özelde de kadın için tecrit ve tekleştirme koşulları kendi başına hastalık üretmenin zeminidir. Tecrit edilerek yalnızlaştırılan bireylerde özgüven yitimi, subjektifleşme, asosyallik, yaşamın anlamını ve sevincini yitirme gelişmekte, bu durum giderek nörolojik ve ruhsal sorunlara yol açmaktadır.

Gerçekler “topluma kazandırma” adı altında tanımlanan politikaların tam tersi amaçlar taşıdığını göstermektedir. Hapishanelerin her köşesine kamera konulmuş, yaşamın her metrekaresi gözetlenmektedir. Ancak bugüne kadar denetim ve gözetlemenin herhangi bir intiharı engellediği görülmemiştir.

Tam tersine bu düzeyde denetim altına alınan tutsaklarda özel yaşamın güven ve huzuru, öz saygı, özgüven, özdeğer algı ve duygusu tahribata uğramakta, birey giderek asosyal, hastalıklı hale gelmekte ya da ölüme sürüklenmektedir. Bu duruma gelmiş, hastalanmış bireylere dönük hem yasal hem de pratik uygulamalar adeta bu sonuca davetiye çıkartmaktadır.

Bu bireyler tedavi edilmek, bunun için uygun koşullar sağlanmak yerine, hastalıkları gerekçe gösterilerek daha çok tecrit edilmektedir. Bireyin hastalıktan dolayı sergilediği her davranışı disiplin soruşturması, ceza ve infaz yakma konusu yapılmaktadır.

Böylece bireyin daha fazla hapishanede kalmasına yol açılmaktadır. Bireyin düşünce biçimi, sosyalitesi, ruhsal durumu ile bağlantılı gelişen şizofreni gibi hastalıkların acilen ceza erteleme ve tahliye nedeni olması gerekmektedir.

Son yıllarda yasalaştırılarak pratiğe geçirilen “gözlem kurulu ve puanlama sistemi” özellikle de adli mahpuslar üzerinde büyük baskıya, kaygı ve korkuya yol açmaktadır.

Bu durum bireyin her türlü ifade ihtiyacını bastırmasına, her an cezalandırılma korkusuyla yaşamasına ve beraber yaşadığı insanları ihbar etme ya da onlar tarafından ihbar edilme kaygısı ile yozlaşmasına, bunlar da toplum dışı davranmasına yol açmaktadır.

Bulunduğumuz hapishanede yaşanan intihar olayı tüm etkenleriyle netleştirilmelidir. Somut örnek üzerinden ve genel olarak hapishane koşullarının, uygulamalarının bu sonuçlardaki rolü tespit edilmelidir.

Gerekli yasal uygulama düzenlemesine gidilmelidir. Şizofreni gibi hastalıkların tedavisi uygun koşullar sağlanarak yapılmalı, bu hastalıklar acil tahliye için yeterli gerekçe görülmelidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu