Makaleler

Kriz ve sınıfa stratejik saldırılar –Volkan Yaraşır-

FED’in faiz artırımı kararı ve küresel piyasalarda sert dalgalanmalar, Türkiye dahil gelişmekte olan piyasaları sarstı. 2016 yılında FED’in aşamalı olarak 4 kez daha 0.25 oranında faiz artırımına gideceğini açıklaması, 2016 yılını son derece riskli bir yıl haline getirecek. Özellikle yeni kırılgan 5’li diye tanımlanan ülkeler, yani Türkiye, Venezülla, Arjantin, Kolombiya ve Peru önemli problemler yaşayabilir. Türkiye dış kaynağa yapısal bağımlılığı, yüksek dış borcu, ciddi orandaki cari açığıyla farklı finans kuruluşları tarafından en kırılgan ülke olarak değerlendiriliyor. Dış borcun yaklaşık 290 milyar doları özel sektörün borcu olarak dikkat çekiyor. Ayrıca bu borcun 70 milyar dolarının kısa vadeli borçlar olması, risk oluşturuyor.

FED’in faiz artırımının “somut yansıması – bugün bir düzeyde kontrol edilse de – kendini TL’nin hızlı değer kaybetmesinde, döviz kurunun artmasında gösterecek. 2016 yılında iç ve dış risklere bağlı bir dizi döviz şokunun yaşanması yüksek bir olasılıktır. Ayrıca yeni FED kararlarının başka bir yansıması ise küresel düzeyde likidite sıkıntısının yaşanması ve sermayenin güvenli pazarlara, merkez ülkelere yönelmesidir. Bu iki yön Türkiye ekonomisini hızla kriz sarmalına sokacak dinamikleri bünyesinde taşıyor.

 

Borç krizi riski

2016 yılında gerçekleşecek FED’in yeni faiz artırımları ardışık döviz şoklarının yaşanması hatta bir döviz krizinin tetiklenmesi anlamına gelebilir. Bu gelişme yüksek oranda borç stoğu olan özel sektörde seri iflasların önünü açabilir. Öte yandan neo- liberal yeniden yapılanmanın sonucu ve  AKP’nin kendi organik sermayesini oluşturmak için stratejik anlamda önem verdiği ve “sanal” büyümenin katalizör sektörü olarak kurgulanan inşaat ve emlak sektörünün ciddi problemler yaşaması kaçınılmazdır. Hatta bir çok büyük firmanın çökmesi, iflasların yaşanması olasıdır. Bu süreç zaten oluşmuş emlak balonunu patlatabilir. Böylece emlak krizi kaçınılmazlaşır. Emlak krizi bir senkron yaratarak bankacılık krizinin tetikleyebilir. Fitch’in uzun dönem sonra bankalar için uyarılarda bulunması düşündürücüdür. Bunun yanısıra Türkiye ekonomisinin dış kaynağa yapısal bağımlılığı, ekonominin dönmesi için sıcak para ihtiyacı yeni FED kararlarıyla riske girdi. Küresel likidite daralması en başta Türkiye’yi sarsacaktır.

Türkiye 2008 yılından sonra özellikle Körfez sermayesinin olanaklarıyla bir düzeyde sıkıntılarını aşmıştı. Fakat Ortadoğu’daki yeni güçler korelasyonu ve Ortadoğu’nun “yeniden” dizaynı ve TC’nin yeni konumlanışı bu sermaye akımının eskisi gibi gelmesinde sorunlar yaratabilir. Bu arada IMF, Suidi Arabistan’ın petrol fiyatlarının hızlı düşmesinden, döviz rezervlerinin erimesinden ve Yemen savaşının etkisinden dolayı iflas riski yaşadığını açıkladı. IMF, 5 yıllık bir periyotda böyle bir olasılığın gerçekleşebileceğini belirtti. Bu faktörler Türkiye’nin sıcak para ihtiyacını yakıcı bir sorun haline getirebilir. 2016 yılı bu noktada da kritik bir yıl olacaktır. Ayrıca Çin ekonomisinin yaşacağı olası salınımlar, küresel düzeyde etkiler yaratması kaçınılmazdır. Bu etmenlerin, siyasi istikrarsızlık ve jeo- politik risklerle birleşmesiyle Türkiye, bir borç krizi içine girebilir. Türkiye ekonomisinin çoklu ve yüksek kırılganlık özelliği bu gelişmelerin önünü hızla açabilir.

 

Sınıfa stratejik saldırılar/“kadavra itaati”

Türkiye’nin içine girdiği kriz sarmalı işçi sınıfı için yıkıcı sonuçlar yaratması kaçınılmazdır. “Yeni” TC: TC AŞ artı polis devleti olarak tanımlanabilir. Yeni rejim kendini finans kapitalin çıplak bir aparatı olarak ve hızlı bir militarizasyon ve agresyon süreci üzerinden inşa ediyor. Dışarda agresyon politikalarının realizasyonu, içerde işçi sınıfının ve Kürt özgürlük hareketinin boğun eğdirilmesine ve köleleştirilmesine bağlı. Ayrıca Türkiye kapitalizmi ikinci kuşak kapitalist bir ülke olarak küresel rekabetini ancak, Çin ve Vietnam çalışma rejimini inşa ederek sürdürebilir. Sınıfın kadavra haline getirilmesini amaçlayan bu çalışma sistemi kendini en net sistematik esnekleştirme, güvencesizleştirme, sendikasızlaştırma, mülksüzleştirme, işsizleştirme, yoksullaştırma, mülksüzleştirme, taşeronlaştırma üzerinden dışavurur. Finans kapital kriz dinamiklerini fırsata dönüştürüp, sınıfa sistematik ve stratejik bir saldırılar gerçekleştiriyor. AKP hükümetinin agresyon politikalarını uygulaması ve savaş konseptini devam ettirebilmesi için sınıfı felç etmesi ve kadavra haline getirmesi gerekiyor. Aynı süreç bir başka yanıyla sınıfın şovenizmle zehirlenmesi anlamına geliyor. Enkazlaşan sınıf her düzeyde manipülasyona ve ajitasyona açık hale gelir, bir nevi peltemsileşir.

Finans kapital mevcut rejimle yarattığı yeni konsensüsle, sistematik saldırılarını yoğunlaştırdı. Kıdem ve ihbar tazminatının gaspı yönünde düzenlemeler, işçi simsarlığı kurumu olarak devreye sokulan özel istihdam büroları, sistematik güvencesizleştirme, 657 sayılı kanunda yapılan yeni düzenlemelerle memurlar dahil güvensizleştirmenin yaygınlaştırılması, asgari ücretin bölgeselleştirilmesi bu saldırılardan sadece bir kaçıdır. Süreç topyekûn bir saldırıya dönüşüyor. Kısaca finans kapital ve TC AŞ, sınıfı amorfe ederek, sınıfın kadavra itaati göstermesini amaçlıyor.

İşçi sınıfının bu stratejik saldırılara cevabı aynı sertlikte olmalıdır. Bugün lokal düzeyde kendini gösteren direnişlerini yaymak ve biriktirmek stratejik önemdedir. Her atölyede, fabrikada, işyerinde sınıfsal öfke ve kinin biriktiğini bilmeli ve bu sınıfsal öfke ve kinin parçası olmalıyız.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu