Makaleler

Lozan Mütabakatı: Emperyalizmde Anlaşma Yoktur

Ortadoğu bir çelişkiler yumağıdır. Emperyalizmin varlığı mevcut sorunları daha da içinden çıkılmaz bir hale sokuyor. İlkelerin değil kapitalizmin doğasına uygun çıkarların esas olduğu bölgede her sorun kangrene dönüşüyor. Zira çözüm adına ortaya konulanlar yeni sorunlara ve savaşlara neden oluyor. Son gelişme olarak ABD emperyalizmi İran’la nükleer enerji konusunda Lozan’da süren görüşmeler sonunda Mutabakata vardı. Anlaşmanın son hali Haziran’da verilecek ve imzalar atılacak. Bu süre Ortadoğu’da devam eden sorunlar karşısında alınan tavırlara göre anlaşmanın her iki tarafı için politik manevra yapma süresi olup, yapılan anlaşmanın diken üstünde durduğunun işaretidir.

Mesele bu Mutabakat’ın ne olduğundan ziyade ne üzerine kurulduğudur. Basına yansıtılan bürokratik işleyişin cümlelerinden öte bir anlam taşımıyor. Fakat söz konusu Ortadoğu olduğundan yapılan anlaşmanın çıkarlar üzerine kurulup karşılıklı tavizler verilen çetin pazarlıklar sonucu sağlandığını artık herkes biliyor. Anlaşmayı yapan tarafların birisinin kendini dünyanın efendisi sanan ABD emperyalizmi ise Mutabakat’ın sonucunu tahmin etmek pek de zor olmuyor.

Emperyalizmde anlaşma yoktur. Aslan payının kendisinde olduğu çıkar ortaklığı vardır. Geçmişten beri (1979 İran burjuva devriminden beri) ABD-İran arasında süre gelen sorun, İran’ın nükleer teknolojisiyle yeni boyut kazanmıştı. Fakat bu sorunun özünde nükleer enerjinin olmadığı, kendi denetiminden çıkan İran’ın ekonomik ve siyasi olarak zayıflatıp tekrardan İran üzerinde nüfuz kurmak vardı. Bu nedenle kısmı olarak delinmiş olsa da İran’a ekonomik ambargo uygulanıyordu.

Peki, ne oldu da İran’ın barışçıl olmayan nükleer teknolojisi, bir anda hem de Ortadoğu’da savaş hali sürerken, barışçıl oluverdi?

Suriye krizi ABD emperyalizmin ummadığı bir direnişle devam ediyor. Bu direniş Esad’a yoğun destek veren İran, Rusya ve Çin’den geldi. ABD, Esad’ı değil Rusya ve Çin’in desteklediği Şii bloğu kuramadı. Suriye krizinin uzun sürmesi IŞİD gibi yeni bir sorunu ortaya çıkardı. IŞİD Şii’leri hedef alıp doğrudan saldırıya geçerek katliamlar yaptı. Bu gelişmeler Şii İran’ın bölgedeki nüfusunu artırma olanağı sağladı. IŞİD’ de destek veren Sünni Blok’un, IŞİD terörüyle dağılması, IŞİD’e karşı mücadele İran’ın öne çıkması aynı zaman da İran’ın etkinliğini artırmasıyla sonuçlandı. Irak ordusunun Tikrit’i IŞİD’den geri almasındaki İran’ın rolü bu etkinliğin boyutunu gözler önüne serdi. Suriye ve Irak’da aradığı fırsatı bulan ve bunu iyi kullanan İran, Yemen’de Şii Husilere yaptığı destekle Husiler’in Aden’e kadar ilerlemesinde ki rolüyle de bölgedeki nüfuz alanını genişletti. Suriye Krizinden, Yemen sorununa 3–4 yıllık sürede İran’ın bölgedeki nüfuzu ve Şii blok’un askeri ve siyasi gücü azımsanamayacak boyuta ulaştı.

İran’ın Suriye, Irak ve Yemen’de ki nüfuzuyla Ortadoğu’yu bir hilal gibi sarması (düşmanı çember içine alan çemberi yavaş yavaş kapatıp daraltan bir savaş taktiğidir) Suudi Arabistan’ın başını çektiği Sünni bloğu ve Siyonist İsrail devletini rahatsız ediyor. İsrail diplomatik faaliyetlerle ABD’yi sıkıştırarak rahatsızlığını dile getirirken, Suudi Arabistan, Türkiye, Mısır, Ürdün gibi Sünni Blok’un üyeleriyle birlikte Yemen’i işgal ederek tepkisini askeri olarak dışa vurdu.  Bu işgal hem Şii nüfuzu kırmak hem de İran’la anlaşmaya oturan ABD’ye mesaj vermek gibi bir anlam da taşıyor.

ABD emperyalizmi bu güne dek İran’ın Ortadoğu’da yayılmacı politikasını her daim dengeledi ve engelledi. Suriye kriziyle birlikte gelişen siyasi atmosferde ABD bölgedeki dengeleyici ve engelleyici etkinliğini tam anlamıyla kuramadı. IŞİD ve diğer İslami örgütlerin birçoğunun denetiminden çıkmasıyla durum daha çetrefilli hale geldi ve ABD dış politikasını değiştirmek zorunda kaldı. Ortadoğu’da ki dengeleri lehine çevirmek için Ukrayna kriziyle Rusya’yı oyalarken Çin’i çevreleme politikasıyla da Çin emperyalizmini oyalamaya çalıştı.  Kuzey Irak Kürt Federe yönetimi üzerinden Kürt’leri ön plana çıkarma politikasıyla Şii nüfuzu kurmaya çalıştı.

Fakat bu politikaların hiçbiri İran’ın etkinliğini durduramadı. IŞİD’in temel olarak Şii’leri hedef alması, Şiilerin ABD yerine İran’a yanaşmalarına, desteklemelerine, kurtuluş olarak görmelerine, dolayısıyla ABD’nin politikalarının yerelde boşa çıkmasına neden oldu.

Yaşanan bu süreç ABD emperyalizmini, İran’la görüşmeye, belli bir çerçevede anlaşmaya zorladı. Lozan Mutabakatı’nın Suudi Arabistan ve İsrail başta olmak üzere diğer müttefikleri kızdırmış olsa da ABD emperyalizmi  bölgede ki siyasi dengelerin tekrardan kendi lehine kurmasının yaratacağı avantajı esas alıyor. Hem kısa hem de uzun vade de İran’ı kontrol altına almak, yayılmasını durdurmak ve daha ileri aşamada Rusya ve Çin’den koparak kendi nüfuzunu oluşturmak ABD emperyalizmi için daha önceliklidir.

Nükleer mutabakatın öne çıkan siyasi panoraması dışında, İran’ın petrol ve doğalgaz başta olmak üzere diğer zenginlikleriyle dünya ekonomisi içinde önemli bir Pazar alanı olması söz konusu. Bu pazar alanı ambargo nedeniyle Batı emperyalizmi dışında. Bu nedenle İran Rusya ve Çin’e daha yakın duruyor.  Rus ve Çin tekelleri İran’a yatırımlar yapıyor. ABD ve AB’nin belli düzeyde hala kriz içinde olması, enerji ihtiyacı, daralan Pazar alanları, serbest ticaret bölgeleri ile mevcut pazarları paylaşımı gibi etkenler, İran’ın ekonomik olarak ta batı emperyalizmine bağlanmasını zorunlu kılıyor.

ABD emperyalizmi İran’ı açıktan işgal yoluyla nüfuzu altına alamayacağını Irak, Afganistan’ın işgali ve Suriye krizinde açık biçimde gördü. Geriye ekonomik ve siyasi manevra yapmak kaldı. Lozan mutabakatı İran’ın ekonomik ve siyasi politikalarla nüfuzu altına almak Ortadoğu’daki dengeleri kendi lehine kurmak anlamına geliyor. Nükleer teknolojisinin sorun olmaktan çıkıp, barışçıl olmasının başka bir izahı yoktur.

Emperyalizm ve Ortadoğu’daki bölgedeki uşakları ile oynadıkları siyasi oyunlarla, emekçi yoksul halkın kaderini kan ve katliamlarla belirliyor. Oturdukları masalarda tezgâhladıkları anlaşmalar yeni sorunlara e savaşlara işarettir. Lozan mutabakatının bölge halklarına ve dünya ezilen emekçi halklarına hiçbir yararı yoktur. Emperyalizm ve onun yaptığı mutabakat kan, katliam ve savaş demektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu