GüncelMakaleler

MAKALE | 70. Yılında Çin Devriminin Başarısında Devrimin Üç Silahından Biri Olarak Birleşik Cephe Ve Anti-Emperyalist Mücadele!

"Çin devrim deneyiminden süzülüp gelen bu deneyimlerin bize öğrettiği cephenin üç farklı biçim aldığıdır. Birincisi: iç savaşın verildiği dönem, ikincisi: ülkenin emperyalist bir güç tarafından işgal edildiği dönem, üçüncüsü: dünya çapında anti-faşist, anti-emperyalist cephenin kurulması"

1921 tarihinde kurulan Çin Komünist Partisi Mao Zedung’un 1935 yılında gerçekleşen Merkez Komitesi Siyasi Büro Toplantısına kadar, parti içinde birçok farklı sağ ve sol çizgiyle mücadele etti.

ÇKP’nin devrimin birinci dönemi olarak adlandırılan 1921-1927 yılları arasında Komünist Enternasyonalin yol göstericiliğinde ve ÇKP’nin anti-feodal, anti-emperyalist mücadelesi büyük zaferler kazandı. ÇKP, işçi, gençlik ve köylü hareketini ülke çapında örgütleyerek ilerledi.  1924 yılında ÇKP, Guomindag’la geliştirdiği işbirliği ile Konton’da İngiliz emperyalistlerinin işbirlikçi komprador burjuvazi ve toprak ağalarının “Tüccar Kıtası”nı yenilgiye uğrattı. Zaferle ilerleyen devrim Guomindag’ın ihaneti sonucu yenilgiye uğradı. ÇKP’de hakim olan Cen Du-siu’un sağ çizgisi devrimin yenilgisinde etkili oldu.

“1927’de, devrimin yenilgisinden, 1937’de Japonya’ya Karşı Direnme Savaşı’na kadar geçen on yıl içinde, karşı devrimci terör koşullarında, anti-emperyalist ve anti-feodal bayrağı birlik içinde dalgalandırmaya devam eden ve geniş işçi-köylü, asker, devrimci aydın kitlelerine ve başka devrimci kişilere, büyük politik, askeri ve ideolojik mücadelelerde önderlik eden yalnız ve yalnız Çin Komünist Partisi oldu.

Bu mücadeleler sırasında, Çin Komünist Partisi, Kızıl Ordu’yu yarattı. İşçi, Köylü, Asker Meclisleri Hükümetini kurdu. Devrimci üsler kurdu, yoksul köylülere toprak dağıttı, hem gerici Guomindang hükümetinin saldırılarına ve hem de 18 Eylül 1931’den sonra Japon emperyalizminin saldırganlığına karşı koydu.” (ÇKP Kısa Tarihi, sf: 16 Umut Yayımcılık).

ÇKP’nin bu on yıllık başarılarının yanında partinin önemli sayılabilecek hataları da oldu. ÇKP’nin Ocak 1931 yılında gerçekleşen MK 6. Toplantısı’ndan 1935 (Zunyi Toplantısına) kadar geçen süre içinde ÇKP’ye hakim olan siyasal, askeri ve örgütsel çizgisi “sol” dur.

ÇKP’deki sağ ve sol çizgiler 1935 yılında Merkez Komitesi Siyasi Büronun genişletilmiş toplantısında Mao Zedung’un görüşlerinin parti de hakim olmasıyla ÇKP doğru bir çizgide; siyasi, askeri ve örgütsel olarak ilerlemiştir. Mao Zedung’un geliştirdiği çözümleyici teori Marksizm-Leninizmin Çin Devrimi’ne uygulanmış somut ifadesiydi.

Gerek iç savaş sırasında gerekse de ulusal devrimci bir savaşta, genellikle savaşın kendi kanunlarından daha fazla olarak kendi özel koşulları vardır. Komünist Partisi’nin ustalığı tam da burada başlar. Bu ustalık KP’nin kendi ülkesinin somut şartlarını tahlil etmesiyle ilgilidir.

Mao Zedung, ‘Çin devrimci iç savaşı ya da ulusal devrimci savaş Çin’e özgü olarak verilmektedir’ teorik çözümlemesi tam da bunu ifade etmektedir. “Çin Komünist Partisi önderliğindeki yeni demokratik devrim dört tarihsel dönemden geçti: Birinci devrimci İç Savaş, Toprak Devrimi Savaşı, Japon Saldırılarına Karşı Direnme Savaşı ve Halk Kurtuluş Savaşı” (ÇKP Kısa Tarihi sf: 78 Umut Yayımcılık) olarak ilerledi.

 

Mao Zedung, hem teorik hem de pratik bir önder olarak başından itibaren Çin devriminin sorunlarına Markszim-Leninizm’in ilkelerinden hareket etmiş ve bunu Çin’in somut koşullarına uygulamıştır. 1935 yılında başlattığı uzun yürüyüş, o güne kadar uygulanmayan bir taktik atılımla ÇKP’yi kitlelerle buluşturmuş ve bu hareket tüm Çin toplumunda etkisini bulmuştur.

Mao değişen koşulları her zaman yerinde incelemiş ve strateji ve taktiklerini değişen koşullara uygun olarak belirlemiştir.

Mao Zedung, devrimi gerçekleştirmede ve devam ettirmede Komünist Parti’nin her zaman belirleyici bir yerde durduğunu saptamıştır. “Çin devriminin iki yönlü bir görevle karşı karşıya olduğunu görürüz. Başka bir değişle hem burjuva demokratik devrimi (yeni demokratik devrim) hem de proleter sosyalist devrimi, yani devrimin bugünkü ve gelecekteki aşamalarını kapsamaktadır. Bu iki yönlü devrimci görevin yerine getirilmesinde önderlik, proletarya partisine, Çin Komünist Partisi’ne düşmektedir. Onun önderliği olmadan hiçbir devrim başarıya ulaşamaz.”

Mao Zedung, devrimde partinin öncü rolüne verdiği önemin yanında, devrimi gerçekleştirme de iki silahın daha olduğunun altını çizmektedir. Bunlardan biri halkın ordusudur.

Mao, “Çin’de savaş, mücadelenin temel şekli ve ordu, örgütlenmenin temel şeklidir.” (Mao Zedung, Askeri Yazılar sf: 330, Sol Yayınları) ve devamla “Halkın safında yer alan bu ordu olmadan, Çin halkının özgürlüğe ve birliğe kavuşması, bir koalisyon hükümeti kurması, Japon saldırganlıklarını bütünüyle yenilgiye uğratması ve yeni bir Çin inşa etmesi imkansızdır.” (Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt 3, sf 305 kaynak Yayınları) teorik çözümlemesiyle halk savaşına daha büyük bir derinlik kazandırmıştır.

Mao Zedung, devrimin üçüncü ve vazgeçilmez silahı olarak da birleşik cepheyi görmüştür. “zafer için vazgeçilmez birçok başka koşul daha vardır, ama politik seferberlik en önemlisidir. Japonlara karşı Ulusal Birleşik Cephe, hiç kuşku yok ki, yalnızca ordu karargahları ile birkaç politik partinin değil, tümüyle ordunun ve halkın birleşik cephesidir. Bu cepheyi kurarken bizim ana hedefimiz, bütün orduyu ve bütün halkı buna katmak üzere seferber etmektir.” (Mao Zedung, Askeri Yazılar, sf: 326, Sol Yayınları).

Devrimin üç silahından biri olarak cephe her ülkenin kendi somut koşulları üzerinden yükselen geniş bir ittifak biçimidir. Cephenin, yarı sömürge ülkelerde aldığı biçimle, kapitalist ülkelerde aldığı biçim ve işgal altındaki bir ülkede aldığı biçim farklıklar gösterir. Cephe sadece bir ülkenin sınırlarına hapsedilemez. Dünya çapında da cephe bir taktik ittifak olarak gündeme gelebilir.

Mao Zedung, 1941 yılında Hitler’in Sovyetler Birliğine saldırmasıyla birlikte “Faşizme Karşı Uluslararası Birleşik Cephe Üzerine” yayınlanan parti içi talimatta şunları belirtmektedir “23 Haziran’da Almanya’nın faşist yöneticileri Sovyetler Birliği’ne saldırdılar.

Bu, sadece Sovyetler Birliği’ne karşı değil, aynı zamanda bütün milliyetlerin özgürlük ve bağımsızlığına karşı canice bir saldırıdır. Sovyetler Birliği’nin faşist saldırıya karşı kutsal direnme savaşı, sadece kendisini savunmak için değil, aynı zamanda faşist boyunduruktan kurtulmak için mücadele eden bütün milliyetlerin savunulması için verilmektedir.

Şimdi dünyadaki bütün Komünistlerin görevi, faşizme karşı savaşmak, Sovyetler Birliği’ni savunmak ve bütün milliyetlerin özgürlük ve bağımsızlığını savunmak için ülkelerin halklarını seferber etmek ve uluslararası bir birleşik cephe kurmaktır. Bu dönemde bütün çabalar faşist boyunduruğa karşı mücadele üzerine yoğunlaştırılmalıdır.” (Mao Zedung, Seçme Eserler, cilt 3, sf: 30, Kaynak Yayınları).

Çin devrim deneyiminden süzülüp gelen bu deneyimlerin bize öğrettiği cephenin üç farklı biçim aldığıdır. Birincisi: iç savaşın verildiği dönem, ikincisi: ülkenin emperyalist bir güç tarafından işgal edildiği dönem, üçüncüsü: dünya çapında anti-faşist, anti-emperyalist cephenin kurulması.

Mücadelenin iç savaş olarak sürdüğü dönemde cephe, proletarya önderliğinde devrimci sınıfların bir ittifakı olarak vücut bulur. Komünist Parti önderliğinde kurulan Halkın Birleşik Cephesinde; proletarya, köylülük, küçük burjuvazi ve milli burjuvazinin sol kanadının yer aldığı devrimci bir ittifaktır.

Çin’de cephe hemen kurulamamış. Silahlı mücadelenin gelişip, Komünist Parti’nin öncü bir güç olarak kendisini kabul ettirdiği koşullarda, işçi köylü temek ittifakı üzerinden küçük burjuvazinin ve özellikle milli burjuvazinin sol kanadının yer aldığı devrimci bir ittifak olarak hayat bulur.

Çin’de cephe, iç savaşın yerini ulusal bağımsızlığın aldığı dönemde ise Ulusal Birleşik Cephe biçimine bürünmüştür. Bu ittifakta, işgali emperyalistlerin bir avuç işbirlikçileri dışında, işgalci emperyalistlere karşı savaşmak isteyen, ulusal bağımsızlıktan yana tavır koyan bütün kesimlerin ve sınıfların içinde yer aldığı bir ittifak biçimine bürünür.

Japon emperyalizminin 18 Eylül 1931 yılında Çin’in bir bölümünü işgal etmesiyle gündeme gelen Ulusal Birleşik Cephe siyaseti ÇKP’nin önemli bir taktik politikası oldu. ÇKP, bunun hayata geçirmesi için önemli bir çaba sarf etti. Bu taktik siyaseti anlamak için öncelikle Çin ve dünyada durum neydi ona bakmamız gerekiyor.

1937 yılında Çin’de durum değişmiş ve çelişikler yer değiştirmişti. 18 Eylül 1931 yılında Japon emperyalizmi Çin’in bir bölümünü işgal etmişti. İşgal öncesi Çin yarı-sömürge yarı-feodaldi. Oysa 1931 yılında Çin, sömürge, yarı-sömürge yarı-feodal bir ülke konumundaydı.

Çin’de durum buyken, dünyada da önemli gelişmeler yaşanıyor ve 2. emperyalist savaş tehlikesi kapıdaydı. Stalin bu durumu “yeni savaş bir olgu durumuna” gelmiş olarak tespit ediyor ve yaklaşan savaşa dikkat çekiyordu. 2. emperyalist savaşın esas kışkırtıcıları ise; Almanya, İtalya ve Japon emperyalist güçlerinde ifadesini buluyordu. 1936 yılında İtalya Habeşistan’ı işgal etti.

Aynı tarihte Almanya ve İtalya arasında Roma-Berlin antlaşması imzalandı.  Keza 25 Kasım 1936 yılında Almanya ve Japonya arasında Sovyetler Birliğine ve Uluslararası Komünist Harekete karşı Anti-Kominter antlaşması imzaladı. Almanya ve Japonya Milliyetler Cemiyeti’nden ayrıldıklarını ilan etti ve Japonya Çin’in bir bölümünü işgal etti. Aynı yıllarda Almanya Avusturya ve Çekoslovakya’yı işgal etmesiyle dünyadaki durumda köklü bir değişim yaşandı.

Dünyadaki bu değişim yeni bir emperyalist savaşı somutluk haline getirmişti. Saldırgan ve savaş kışkırtıcısı emperyalist güçlere karşı ‘saldırgan olmayan’ Fransa, İngiltere ve Amerika ise ‘barış cephesini’ temsil ediyordu. İkinci emperyalist savaşın patlak vermesiyle faşizme karşı dünya barış cephesinin kurulması giderek güçleniyordu. Dünya barışının baş düşmanlarına karşı bir birleşik cephe, uluslararası arenada esas görev haline gelmişti. Çin’de ve dünyada 1937’li yıllarda durum buydu.

Şimdi tekrar Çin’e dönerek adım adım Ulusal Birleşik Cephenin kuruluşunun nasıl gerçekleştirildiğine bakabiliriz.

18 Eylül 1931 yılında Japonya’nın Çin’in bir bölümünü işgal etmesiyle Çin’de yeni bir durum meydana geldi. Japonya’nın Çin’i işgal etmesiyle Çin ve Japonya arasındaki çelişme baş çelişme haline geldi. Mao Zedung 1937 yılında kaleme aldığı çelişmeler üzerine yazısında baş çelişmeyi ele alır ve bu incelemesinde “Bu gibi zamanlarda emperyalizm ile bu ülke arasındaki çelişki, baş çelişki olur ve ülkedeki çeşitli sınıflar arasındaki çelişkiler (feodal sistem ile büyük halk kitleleri arasındaki baş çelişki de dahil) geçici olarak ikincil duruma düşer.” (Seçme Eserler, Cilt 2, Sf: 388) tespitinde bulunur.

İç savaşın yerini Japon emperyalizminin işgaline bırakan ve baş çelişkinin yer değiştirmesiyle Çin’in uluslararası ilişkilerinde ve ülke içindeki sınıflar arası ilişkilerde köklü değişiklikler meydana geldi.

Öyle ki, Japonya’nın Çin’i işgal etmesiyle birlikte Japon yanlısı olmayan toprak ağaları ve burjuvazinin bir bölümünün varlıklarını sürdürüp sürmeyeceklerinin bir garantisi dahi kalmamıştı. Japonya’ya karşı oluşturulan ulusal birleşik cephe de bu gereksinimden doğdu. Ve Mao bunu “…Çin Komünist Partisi ve Çin halkı, Çin’in Japonya’ya karşı milli birleşik cephesini dünya barış cephesiyle birleştirmek göreviyle karşı karşıyadır.” diyordu (Seçme Eseler, cilt 1, sf: 312). ÇKP’nin Japon işgaline karşı geliştirdiği Ulusal Birleşik Cephe politikası KEYK 1938 oturumunda doğru bulunarak onaylanmıştır.

Keza Mao “Birleşik cephemizin amacı, bütün emperyalist ülkelere aynı zamanda karşı koymak değil, Japonya’ya karşı direnmek olmalıdır” tespitinde bulunuyordu. Mao’nun bu tezi Komüntern’in taktik politikalarıyla uyum içindedir. Komüntern, 7. Kongresinde saldırgan emperyalist devletlere karşı dünya çapında anti-faşist bir cephenin kurulmasını KP’lerin siyasal taktiği olarak tespit edilmiş ve geniş bir birleşik cephenin kurulması öne çıkmıştı.

Japonya’nın Çin’i işgal etmesiyle gündeme gelen Ulusal Birleşik Cephe’de kavranması gereken anın politikasının doğru tespit edilerek tüm direniş güçlerinin Japon emperyalizmine karşı savaşa dahil edilmesidir. Bilinmelidir ki, Japonya’nın Çin’i işgaliyle birlikte ulusal devrimin ön plana çıkmasıyla, Çin’de sınıf ilişkilerinde bir değişikliğin gündem gelmesi kaçınılmaz olmuştur.

İşgalle birlikte, Ulusal Birleşik Cephe, sadece proletarya, köylülük, ve küçük burjuvaziden oluşmadı. Cepheye milli burjuvazi ve Guomindang’da dahil olmuştur. Guomindag’ın cepheye dahil olması pek de kolay olmadı. İngiliz ve Amerikan yanlısı Guomindang’ın cepheye dahil olması ancak Sian olaylarından sonra gerçekleşebilmiştir.

ÇKP’nin Japon işgaline karşı Guomindang’a yaptığı çağrı Guomindang içinde tartışmalara yol açtı. Çan Kay-şek cepheye katılmayı ret etti. Çan Kay-şek daha da ileri giderek Japonya’ya karşı Sian’da yapılan bir gençlik gösterisine saldırdı. Bu saldırıdan sonra Çan kay-şek ÇKP’ye karşı savaş açtı. Buna karşı Guomindang içinde Çang Sueh-liang’ın başını çektiği Kuzeydoğu ordusu ile Yang Hu-çeng’in başında bulunduğu 17. Yol ordusu ÇKP’nin birleşik cephe önerisini kabul ettiler. Ve Çan Kay-şek’i tutukladılar.

Mao Zedung, Çin koşullarını ve  sınıf ittifakındaki değişimleri konusunda şunları belirtmektedir: “Çin ile Japonya arasındaki çelişmenin baş çelişme haline gelmesiyle ve Çin’in iç çelişmelerinin ikincil ve bağımlı duruma düşmesiyle, Çin’in uluslararası ilişkilerinde ve ülke içindeki sınıf ilişkilerinde değişiklikler meydana geldi; bu, bugünkü durumda yeni bir gelişme aşamasının başlamasına yol açtı” (Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt 1, sf: 358 Kaynak Yayınları) tespitini yaptıktan sonra “Çin ile Japonya arasındaki çelişme, Çin içindeki sınıf ilişkilerini değiştirdi ve burjuvaziyi ve hatta savaş ağalarını, varlıklarını sürdürüp sürdürememe sorunuyla karşı karşıya bıraktı. Bu yüzden, onlar ve onların siyasi partileri, siyasi tavırları bakımından yavaş yavaş değişiklik geçirmektedirler.

Bu, Çin Komünist Partisi’nin ve Çin halkının önüne, Japonya’ya karşı milli birleşik cephe kurma görevini getiriyor. Birleşik cephemiz, burjuvaziyi ve anavatanın savunulmasını kabul eden herkesi kapsamalıdır; bu cephe, yabancı düşmana karşı milli dayanışmayı temsil etmelidir. Bu görev sadece yerine getirilmesi gereken bir görev değil, aynı zamanda, yerine getirilmesi mümkün olan bir görevdir.” (Mao Zedung, cilt 1, sf: 359 Kaynak Yayınları).

Mao Zedung, Komünist Partisi’nin her zaman önder bir güç olarak belirleyici olduğunu vurgulamıştır. Komünist Partisi olmadan gerçek bir kurtuluşun ve ilerlemenin olamayacağını vurgulayarak şunların altını çizmektedir, “Bugünkü koşullarda proletaryanın ve onun partisinin siyasi önderliği olmadan Japonya’ya karşı bir milli birleşik cepheyi gerçekleştirmek, barış, demokrasi ve silahlı direniş hedefine ulaşmak, anayurdu savunmak ve birleşik bir demokratik cumhuriyet kurmak olanaksızdır.” (Mao Zedung, cilt 1, sf: 368 Kaynak Yayınları)

Mao ve ÇKP, politikada oldukça esnek bir çizgi izlemiştir. Temel ilkelerden taviz vermeden müttefiklerine karşı her zaman kazanımcı olmuş ve onların görüşlerine önem vermiştir.

Japonya’nın Çin’i işgal etmesiyle savaşın ulusal bir savaşa evrilmesinden sonra Mao, oldukça esnek bir politika izleyerek Guomindang’ı cephenin içine çekmesini bilmiştir. ÇKP, birçok konuda esnek taktik politikalar yürüterek Guomindang’ı cephenin içine dahil etmiştir.

ÇKP, Aralık 1936’da Japon emperyalizmine karşı taktikler üzerine geliştirdiği “Halk Cumhuriyeti” sloganının, Çan Kay Şek tarafından kabul edilmeyeceğini bildiğinden Guomindang’ın ulusal birleşik cepheden kaçmaması için bu slogan “Demokratik Cumhuriyet” olarak değiştirilmiş ve kendinden taviz vermiştir. Mao, Japonya’ya karşı savaşta çelişkinin, emperyalizmle Çin halkı arasındaki çelişkiye evrilmesiyle, genişleyen ittifaklar politikasına getirdiği çözümlemede şöyle demektedir “Japonya’ya karşı Birleşik Cephe sadece Guomindang ve Komünist Partisi’yle mi sınırlı kalmalıdır? Hayır iki partinin sadece bir parçasını meydana getirdiği bütün milletin birleşik cephesi olmalıdır.

Japonya’ya karşı Birleşik Cephe, bütün parti ve grupların bütün mesleklerden kişilerin ve bütün silahlı kuvvetlerin birleşik cephesi, bütün yurtseverlerin, işçilerin, köylülerin, askerlerin, aydınların ve iş adamlarının birleşik cephesi olmalıdır.” (Mao Zedung, Seçme Eseler, Cilt 2, sf: 38 Kaynak Yayınları) belirmesinin politik gerekçelerini ise şöyle açıklamaktadır “O halde Komünist Partisi neden demokratik işçi-köylü diktatörlüğünün kaldırıldığını ve toprak ağalarının topraklarına el konulmasının durdurulduğunu ilan etti.

Bunun nedeni, bir süre önce de açıkladığımız gibi, bunların yanlış olması değildir. Silahlı Japon emperyalist saldırısı ülke içindeki sınıf ilişkilerinde bir değişikliğe yol açmış ve böylece ülkedeki bütün sınıfların Japon emperyalizmine karşı birleşmesini sadece gerekli kılmakla kalmamış, aynı zamanda bunu mümkün hale getirmiştir.” (Mao Zedung, Seçme Eseler, Cilt 2, sf: 41 Kaynak Yayınları).

ÇKP, Japonya’ya karşı cephe ittifakında hiçbir zaman ilkelerinden taviz vermedi. ‘Hep uzlaşma mücadele yok’, ‘her şey cephe için’, ‘cephede kendi bağımsızlığından vazgeçme’ üzerinden bir taktik politika geliştirmedi.

Tam aksine Mao, “Çin Komünist Partisi hükümete, ancak bu hükümet, Guomindang’ın tek parti diktatörlüğünden çıkarak bütün milletin birleşik cephe hükümetine dönüştüğü zaman, yani şimdiki Guomindang hükümeti (a) Partimizce önerilen Japonya’ya Karşı Direnme ve Milleti Kurtarmak İçin On Maddelik Programın esaslarını kabul eder ve ona uygun bir idari programı yürürlüğe koyarsa, (b) bu programın yürütülmesinde çaba gösterir ve içtenliğini kanıtlarsa ve kesin sonuçlar alırsa ve (c) Komünist Partisi örgütlerinin yasal olarak var olmalarına izin verir ve Komünist Partisi’nin kitleleri seferber etme, örgütleme ve eğitme özgürlüğünü güvence altına alırsa katılabilir” (Mao Zedung, Seçme Eserler, cilt 2 sf: 67 Kaynak Yayınları) demiştir.

Çin devrimi ve Mao Zedung’un geliştirdiği ittifak biçimi olarak cephe Çin şartlarında ortaya çıkan bir ittifak biçimi olarak, Japonya’nın Çin’i işgaliyle şekillenmiş ve hayata geçirilmiştir. Japon işgaliyle birlikte ÇKP, cepheden ne anladığını ve cepheye kimlerin dahil olduğunu ve olması gerektiğini ortaya koyarak politikasını şekillendirmiştir.

Cephe deneyimleri oldukça zengin derslerle doludur

Vietnam Devrimi işgal altındaki bir ülkede emperyalist işgalcilere karşı verilen ulusal kurtuluş mücadelesinin büyük dersleriyle doludur. Önce Fransız emperyalistlerine, daha sonra ABD emperyalizmine karşı verilen mücadelede Vietnam Komünist Partisi’nin deneyimleri de büyük öğretilerle doludur.

Vietnam Devrimini özetleyen Le Duan Ulusal Birleşik Cephe’nin yaratılmasında VKP’nin rolünü şöyle izah etmektedir. “Ortak ulusal çıkarları tam olarak temsil eden politik çizgisi sayesinde devrimin öncüsü olan partimiz, doğal olarak kendisini Cephe’nin önderi kabul etmiştir. Devrimin ve ulusun çıkarı, partinin bağımsız politik çizgisini ve örgütünü sıkıca koruyarak ve cephe içinde partiyi her türlü küçük düşürücü yıpratıcı eğimlere karşı koyarak, cephe içindeki öncü rolünü sürekli bir biçimde güçlendirmesini ve pekiştirmesini gerektirir.

Güçlü bir cephe için, parti önderliğinin sıkıca korunmasının anahtarı işçi-köylü bağlaşmasının sürekli olarak güçlendirilmesidir. Böyle sağlam bir bağlaşma temeline dayanmaksızın, tabanını genişletmek bir yana, gerçek bir ulusal demokratik cephe var olmaz” (Vietnam Devrimi, sf: 31, Bilim ve Sosyalizm Yay.)

 

Bulgaristan, devrim tarihi de zengin deneyimlerle doludur. Bulgaristan Komünist Partisinin öncülüğünde süren sınıf mücadelesinde, kurulan Birleşik Cephe ile 2. emperyalist paylaşım savaşında, Almanya’nın Bulgaristan’ı işgaliyle birlikte faşizme karşı birleşik cephe deneyimleri oldukça öğreticidir.

Dimitrov, Birleşik Cephe için şunları aktarmaktadır, “Emekçi Bulgar halkının son aylardaki en büyük kazançlarından biri, şüphesiz şehir proletaryası ile köylü kitleleri arasında ve özellikle iki siyasi kitle örgütü, Çiftçi Partisi ile Komünist Partisi arasında Birleşik Cephe’nin kurulmasıdır.

Birleşik Emek Cephesi’nin hayati zorunluluğu ve büyük anlamı, hem 9 Haziran darbesinde, ve hem de Eylül ayaklanması ( 12 Eylül 1923’te Zankov’un faşist hükümeti 20 binden fazla komünisti tutukladı. İşçi sınıfı ve Komünist Partisi’nin örgütleri fiilen yasa dışı ilan edildi ve ülkenin her yerinde sıkıyönetim ilan edildi. ) sırasında özellikle açık ve berrak bir şekilde ortaya çıktı.(…)

Birleşik Cephe’nin yolu artık açıkça belli olmuştur. Birleşik Cephe’nin inşası ve bütün diğer işçi, memur ve zanaatkar örgütlerinin bu cepheye katılması süreci hızlı tamamlanmaktadır ve bu durum, azgınlaşan burjuva-faşist gericiliğe karşı halkın kaçınılmaz nihai zaferine ve işçi-köylü hükümetinin kurulmasına yol açacaktır.” (FKBC, sf: 20-21, Kaynak Yayınları).

Çin devriminin 70. yılında diğer tüm konularda olduğu gibi ÇKP’nin Çin’de strateji ve taktik konularda geliştirdiği bu evrensel ilkeler hala geçerliliğini korumaktadır. Mao Zedung yoldaşın geliştirdiği ve Marksizme-Leninizme yaptığı üçüncü nitel katkılar uluslararası proletaryaya yol göstermeye devem ediyor.

Sonuç olarak cephe sorununu ele aldığımız bu bölümde konuyu Kaypakkaya yoldaşın ortaya koyduğu görüşleriyle bitirmek istiyoruz: “Cephe, Komünist Parti önderliğinde ve işçi-köylü temel ittifakı üzerinde Bütün Devrimci sınıf ve tabakaların emperyalizme, feodalizme, komprador kapitalizmine karşı birleşmiş olmalarını ifade eder.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu