GüncelMakaleler

SENTEZ  | Ekonomik kriz, pandemi, Floyd eylemleri ve gölgesindeki ABD seçimleri -1-

"Emperyalist-kapitalist sistemin 2008’den bu yana yaşadığı ancak bir şekilde yönetebildiği krizinin, pandemiyle birlikte tüm sistemi sarmaladığı, işsizlik oranlarının arttığı, ekonominin en iyimser ifadeyle daraldığı, büyüme oranlarının düştüğü bir sürece girildi"

ABD emperyalizmiyle ilgili gündemler yakın zamana kadar, özellikle ekonomik ve askeri alanda oynadığı “dünya jandarmalığı” rolü ve bu rolün kime-nasıl “çekidüzen” verip, kimin yanında yer alacağı, işgal saldırılarının rotasını nereye çevireceği vs. şeklinde ilerlerken, özellikle gücünün zirvesinde başlayan güç kaybı, başta Rusya ve Çin olmak üzere emperyalist rakiplerinin güçlenen etkisi ve tabii 2016 seçimlerinde ülkenin 45. Başkanı olarak seçilen Trump’ın tweet’lerle belirlediği bir rotaya girdi.

Ancak, 2020 yılı, ABD emperyalizmi açısından bunların yanı sıra iki büyük sarsıntı ve bu sarsıntıların ortasında yapılacak olan seçimlerle tüm gözlerin kendisine çevrilmesine sahne oluyor. COVİD-19 pandemisi ve George Floyd protestoları…

Pandemiden ölenlerin sayısı 137 bini, işsiz kalanların sayısı 33 milyonu geçti

Çin’in Wuhan eyaletinde görülmesinin ardından tüm dünyaya yayılan COVİD-19 salgınında tüm dünyada 12 milyon 815.081 vaka mevcutken, bu rakam ABD’de 3 milyon 350.843’e ulaşmış durumda. Yani vakaların yüzde 25’i Amerika’da.

Pandemi nedeniyle ölenlerin sayısı ise tüm dünyada 566 bin 649, ABD’de ise 137 bin 348’e ulaştı. (12.07.2020, https://www.worldometers.info/coronavirus/) (ABD’nin nüfusu 331 milyon)

Çarpıcı bir karşılaştırma olarak ifade edersek, ABD’de COVİD-19 nedeniyle ölenlerin sayısının, II. Paylaşım Savaşı sonrası yaşanan Kore, Vietnam, Afganistan, Irak savaşlarında ölen Amerikalıların toplamını (102 bin) aşmış olduğunu söyleyebiliriz.

Trump yönetiminin pandemiye karşı mücadelede önemli bir başarısızlıkla karşı karşıya olduğu bu rakamlardan açıkça anlaşılıyor. Zira pandeminin Amerika’ya ulaştığı ilk günlerden sonraki iki ay boyunca hiçbir şey yokmuş gibi davranan, hiçbir önlem almayan, sonraki süreçte ise “deri altına dezenfektan enjekte etmek” gibi akıl sınırlarını zorlayan söylemlerle, maske takmayı reddeden tavırlarla ciddiyetsizliğini gösteren ABD yönetiminin tek yaptığı şey, salgın için Çin’i suçlamak ve Dünya Sağlık Örgütü’yle kavga etmek oldu.

Diğer yandan, tüm dünyada olduğu gibi pandemiden ölenlerin önemli oranda sağlık hizmetine ulaşamayan, hijyen koşullarından yoksun en yoksullar ve dolayısıyla Siyahlar olması pandeminin değil ama kapitalizmin doğal bir sonucu.

Yapılan istatistiksel çalışmalar, Siyah nüfusun yoğun yaşadığı bölgelerde Amerikalıların pandemi nedeniyle ölme olasılıklarının, Beyaz nüfusun yaşadığı bölgelerdeki Amerikalılarınkinden üç kat fazla olduğunu gösteriyor.

Trump yönetiminin pandemiyle mücadelesindeki başarısızlık sadece ölüm-kalım meselesi de değil elbette. Emperyalist-kapitalist sistemin 2008’den bu yana yaşadığı ancak bir şekilde yönetebildiği krizinin, pandemiyle birlikte tüm sistemi sarmaladığı, işsizlik oranlarının arttığı, ekonominin en iyimser ifadeyle daraldığı, büyüme oranlarının düştüğü bir sürece girildi. Oysa uluslararası burjuvazinin 2020 için çok umutlu hayalleri vardı.

Araştırmalara göre, 1870’ten bu yana pandemi ile birlikte dünya ekonomik sisteminin on dördüncü kez resesyona gireceği ifade edilirken, ABD’de bunun en önemli göstergelerinden biri işsizlik oranında yaşanıyor. ABD’de 14 Mart’tan bu yana (9 Temmuz) işsizlik maaşı başvurusunda bulunanların sayısı toplam 50 milyon 243 bin olarak hesaplandı. Bu rakam, ABD açısından tarihsel bir rekor.

 

Amerikalı yoksullarının nefesi kesiliyor!

2020’de ABD’de yaşanan ikinci sarsıntı ise, Minneapolis’te siyah George Floyd’un 25 Mayıs’ta gözaltına alındıktan sonra, beyaz bir polis tarafından boynuna bastırılarak sokak ortasında, herkesin gözleri önünde katledilmesi sonucu yaşandı.

Bu cinayet üzerine başlayan ve hala devam eden protestolara yapılan farklı anketlere göre 15 ila 26 milyon arasında kişinin katıldığı belirtiliyor ve bu gösterilerin Amerikan tarihinde en geniş katılımlı eylemler olduğu savunuluyor. Buna ek olarak Haziran başında yapılan bir ankete göre “Amerikalı yetişkinlerin yüzde 64’ü protestoculara “sempati duyduğunu”, yüzde 27’si “sempati duymadığını”, yüzde 9’u ise “emin olmadığını” söylüyor.

Bu rakamlar, ABD açısından oldukça önemli. Zira, Floyd’un katledilmesi kesinlikle münferit bir olay değildi. “Mapping Police Violence” [Polis Şiddeti Haritalandırması] adlı bağımsız bir araştırma grubunun topladığı verilere göre 2013 yılından bu yana ülkede, yılda ortalama yaklaşık 1.100 kişi polis tarafından öldürüyor.

Öldürülenlerin büyük çoğunluğu Beyaz Amerikalılar ama öldürülen Siyahların oranı nüfus içindeki oranlarıyla kıyaslandığında çok yüksek: Siyahların ABD nüfusu içindeki payı yüzde 13. Buna karşılık örneğin geçen yıl polis tarafından öldürülenlerin yüzde 24’ü Siyah.” (BBC, 06.07.2020)

 

İki sarsıntı, bir başkanlık seçimi

Dört yılda bir Kasım ayının ilk haftası yapılan başkanlık seçimlerine Amerikalılar işte bu sarsıntılar içerisinde gidiyor. Cumhuriyetçilerin adayı malum D. Trump. Zaten, 2016’da yapılan seçimlerden galip çıkmasının hemen ardından, 2020 seçimlerinde de aday olacağını açıklamıştı.

Cumhuriyetçilerin karşısında Demokratların adayı ise ön seçim sürecinin devam ettiği ancak büyük ihtimalle kısa sürede kesinleşecek olarak görülen J. Biden, namı diğer Sleepy John.

Yukarıdaki tabloya bakıldığında, Demokratların adayı Biden’ın yeni ABD Başkanı olacağını bir çırpıda söyleyebiliriz, üstelik son bir ay içinde yapılan tüm anketlerde Biden, Trump’a önemli oranda fark atıyor. Ancak herkesin bildiği gibi işler öyle yürümüyor.

Evet, Trump pandemi konusunda ülkede her gün bine yakın insan yaşamını yitirmesine rağmen hala alaycı ve önlem almayan tavrını sürdürüyor. Evet, Floyd’un katledilmesine ve süren protestolara yönelik tavrı ise şiddetin oranını sürekli yükseltmekten geri kalmıyor. Ve bunu yukarıda verdiğimiz anket sonuçlarına göre halkın yüzde 64’ü protestolara “sempati duyduğunu” söylemesine rağmen yapıyor.

Yine de, Trump’ın Kasım 2020 seçimlerinde hezimete uğraması için yeterli nedenler mi bunlar, bunu tartışmak için, Amerika seçim sistemine, Trump’ın kampanyalarına, en son 4 Temmuz Bağımsızlık Günü’nde yaptığı, kutuplaştırıcı söylemlerinin (“Okullarımızdan haber merkezlerimize, hatta şirket yönetimlerine kadar pek çok yerde, tam itaat isteyen yeni bir aşırı sol faşizm var.”) altındaki amacına daha yakından bakmak gerekir. Bir sonraki bölümde devam edeceğiz.

(Devam edecek)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu