GüncelKadınMakaleler

MAKALE | İstanbul Sözleşmesi vesilesiyle bir kez daha kadınların açığa çıkan dinamiği

"Rüzgârı arkasına alan faşist rejim, İstanbul Sözleşmesi ve çocuk tecavüzcülerine af düzenlemesini de gündemde tuttu. Ne var ki bu saldırı dalgası ne zaman kadın özgürlük hareketinin kazanımlarına yönelse rejim, güçlü bir dalgakıranla karşılaştı"

Pandeminin hemen öncesi 8 Mart’ta binlerce kadın önce Kadıköy’de ardından ise yasaklanan ve polis ablukasına alınan Taksim’de bir araya gelmişti.

Karantina bahanesi ile eylemlerin yasaklandığı, kitlenin son saldırılarla birlikte pandemi korkusuyla daha fazla geri çekildiği sürecin başında kadınlar İstanbul’da ve birçok yerde ‘final’ eylemleri yapmıştı.

Pandemi boyunca gelen saldırılara karşı savunmada da olsa mücadele etmekten bir an geri durmayan yine kadınlar oldu.

Pandemi gerekçe gösterilerek ve muhalif kesimin tamamına; işçilere, politik tutsaklara dönük birçok yasa ile kazanılmış haklara ciddi saldırlar yapıldı. Bu saldırıların en büyüğünün kadınların haklarına dönük olduğu her kesimin malumudur. Ancak öyle ya da böyle kadınlar saldırıları “haklarımızı yedirtmeyeceğiz” şeklinde yanıtladı.

Bu durumun, AKP iktidarı tarafından daha fazla saldırının gerekçesi yapıldığı söylenebilir.

Egemenlerin -özellikle 2015 sonrası- içinde bulunduğu siyasi ekonomik krizin üstüne krizi daha görünür kılan pandemi süreci, saldırıların artırılmasında bahane haline getirildi. HDP’ye dönük saldırılar, devrimcilerin yoğun gözaltı ve tutuklama süreci, devletin krizini kapatmak ve kendini var etmek için yetmeyince saldırı toplumun her kesimine doğru genişletildi. Bu nedenle pandemi bulunmaz fırsattı, sürü bağışıklığı politikası hayata geçirilirken sokağın etkin kullanılamaması birçok yasa ile işçilere, kadınlara, LGBTİ+’lara dönük saldırıların hızlandırılmasına neden oldu.

Arındanda ses çıkarabilen, AKP’yi eleştiren muhalif emek örgütleri hedefe konuldu. Hepimizin bildiği gibi baroların parçalanması, TTB ve TMMOB’un tehdit ile susturulmaya çalışılması sürecini izledik. Elbette ülkenin dört bir yanında savaş politikası AKP’nin değil sadece sermayenin de var olma mücadelesi ve krizden bir çıkışın bir parçası olarak hayata geçiriliyor.

Bu kısacık özet ile baktığımızda yoğun saldırılar altında  kadınlar kimi kez savunmada, kimi kez geri adım attıran bir direniş hattı ile haklarını korumaya devam ettiği görünmektedir. Kadınlar, haklara dönük saldırıların karşısında etkin mücadele eden önemli bir güç ve dinamiktir. Kadınların bu durumu bahsettiğimiz süreci başından bu yana oldukça etkin olmayı sürdürüyor.

İzmir’de kadınlara saldırıların nedeni sessizliği bozmaları

İzmir’de son kadın eylemlerine polisin sert saldırısı örneği de bahsettiğimiz kadınların dinamik olma meselesine çok oturan bir yerde duruyor. İzmir’de uzun zamandır kitlesel eylemler yapılamamakta, yapılan açıklamalar çok az sayıda kişi ile gerçekleşmekteydi.

Yani kente büyük bir sessizlik hâkimdi aslında. Bunu kıran tek güç kadınlar oldu. Geçtiğimiz hafta, İstanbul Sözleşmesi vesilesiyle binlerce kadın bir araya geldi ve polisin sert saldırısına karşı çok iyi bir direniş ortaya koydu.

Geçtiğimiz süreç boyunca ifade ettiğimiz, bugün ise İstanbul Sözleşmesi için ortaya konulan pratik ile bir kez daha altını çizmemiz gereken noktayı yeniden vurgulayalım: Kadınlar bulunduğumuz politik sürecin çok önemli gücü olarak dinamik olmayı sürdürüyor/sürdürecek.

Son bir ay içinde ise ‘Çoklu baro’, ‘sosyal medya sansürü’, ‘Ayasofya’nın ibadete açılması’ gibi kararları ‘her istediğimi yaparım’ pervasızlığıyla hayata geçirdiler. Ancak 5 Ağustos günü AKP MYK toplantısının ertelenmiş olması ve ülkenin dört bir yanında on binlerce kadının olabilecek en geniş kadın birlikteliği ile sokakta oluşu küçümsenecek bir yerde durmuyor.

Kadınların iktidarın af yasasını durduran pratiği ile İstanbul Sözleşmesi için verdiği mücadele bugün kadın kurtuluş mücadelesinin yegâne gündemi değildir ancak kadın mücadelesinin sokakta nasıl verileceğinin örneklerini vermektedir.

Kabul edelim ki sokağa çıkan kadınlar sadece İstanbul Sözleşmesi için değil kadınlara dönük tüm saldırı, şiddetin her türlüsüne karşı, patriarkayı güçlendiren her pratiğe karşı sokaktaydı. Yine görmemiz gerekir ki açığa çıkan dinamik diğer tüm platformlara göre birlikte iş yapma noktasında önemli bir yerde duruyor.

Birlikte mücadele eden kadınların bu anlamdaki pratiği, örgütçü dar pratiğe düşmeden kadınların birlikte mücadelesinin bir yansıması, başarısıdır. İstanbul Sözleşmesi vesilesiyle “kadınların mücadelesi reformsal bir hatta demirledi”, “kadın hareketi feminist harekete endekslendi”,  “Kadın kurtuluş mücadelesi bu şekilde sistem içine kanalize edilerek kadınların kurtuluş mücadelesinin önüne set çekiliyor”, “Bu şekilde sınıf mücadelesi bölünüyor” sözleri bu enerjinin bir parçası olmayı bilmemektir/becerememektir.

Yukarda özetlediğimiz süreci sadece feministlerin mücadelesi ve öncülüğü olarak görmek doğru değildir,  başından bu yana Kürt kadın hareketi, bağımsız kadın örgütleri ve feminist örgüt ve kadınların ve LGBTİ+ hareketinin birlikte mücadelesinin açığa çıkardığı deneyimi, enerjisidir.

Kadın hareketi ile birlikte mücadele bizi güçlendirir

Rüzgârı arkasına alan faşist rejim, İstanbul Sözleşmesi ve çocuk tecavüzcülerine af düzenlemesini de gündemde tuttu. Ne var ki bu saldırı dalgası ne zaman kadın özgürlük hareketinin kazanımlarına yönelse rejim, güçlü bir dalgakıranla karşılaştı.

Mücadeleyi elbette ki sadece İstanbul Sözleşmesi’nden ibaret görmek doğru değildir. Ancak bugün İstanbul Sözleşmesi şahsında kadın hareketine bir mesaj verilmek istenmektedir. Kadınların kazanımlarını ve haklarına saldırırken bizim “bu reformsal bir talep ya da sözleşme olsa da kadınlar ölüyor” diyerek gözümüzü buna kapatma lüksümüz yoktur.

Kendi özgücümüzü büyüterek, ideolojik teorik anlamda kendimizi güçlendirmeye odaklanarak, örgütlü kadın mücadelesinin gelecekti kadın isyanına hazırlık yapacak şekilde önemseyerek ilerlediğimiz durumda bugün sokakta kadın kurumlarınla verdiğimiz mücadele bizi güçlendirecektir. Uyanık olmamız gerekiyor ancak korkuya, endişeye gerek yoktur.

Kendi çalışmalarımızı önemseyerek, gücümüzü toparlayarak ancak güncel kadın mücadelesinden bir an geri durmadan devam edersek yolumuz açık olacaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu