GüncelMakaleler

MAKALE | Türk Devleti’nin Meksika açmazı ve arada kalan göçmenler

Bozulan dengeler, dağılan birliktelikler, kurulan yeni ittifaklar, artan askeri tatbikatlar, çalan savaş tamtamları kapitalizmin dünyayı getirdiği şimdiki durak. “Avrupa’nın haylaz çocuğu”na karşılık “esas haylaz çocuk Yunanistan’dır” cevaplı düşük seviyeli, lümpen ve sorumsuz atışmalar; ceketi kaldırıp silah göstermeler, restleşmeler, restleri görmeler...

Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arama çalışmaları düşmek bilmeyen tansiyonu bir kademe daha yukarıya davet ediyor.

S-400 anlaşması ve füze rampalarının Türkiye’ye teslim edilmesi, zaten yeterince gergin olan Türkiye ABD, AB hattının sinir uçlarına dokunuyor.

Bozulan dengeler, dağılan birliktelikler, kurulan yeni ittifaklar, artan askeri tatbikatlar, çalan savaş tamtamları kapitalizmin dünyayı getirdiği şimdiki durak. “Avrupa’nın haylaz çocuğu”na karşılık “esas haylaz çocuk Yunanistan’dır” cevaplı düşük seviyeli, lümpen ve sorumsuz atışmalar; ceketi kaldırıp silah göstermeler, restleşmeler, restleri görmeler…

Ambargo tehditlerine karşı göçmen kozu, Avrupa kapılarından istenen paralar verilmeyince göçmen kozu, ticari zorluklara karşı göçmen kozu, ekonomik çakılmaya karşı göçmen kozu…

Emperyalistler arasındaki gerilimler, emperyalistlerle yerli uşaklar arasındaki gerilimler, yerli uşakların kendi içlerindeki gerilimler, bunlar arttıkça eller daha fazla bele doğru giderken, Türk devleti 7 yıldır “beslediği”, “misafiri ettiği”, “koruyup kolladığı” Suriyeli göçmenleri bir tehdit unsuru olarak diline dolayıp duruyor.

Türk devleti, bakanları, valileri çok amaçlı bir ilaç keşfetmiş gibi içeride ve dışarıda her sorunda Suriyelilerin başına üşüşüyor. Mesela dost meclisinde, kameralar karşısında kendilerini mi övecekler “Suriyelilere nasıl da güzel bakıyoruz”, “7 yıldır misafirlerimizler”, “hastaneler, üniversiteler emirlerinde”, “en fazla Suriyeliyi de biz aldık”. Ya da bir yerlerde kötü bir şeyler mi cereyan etmiş; hırsızlık, gasp, taciz alın size Suriyeliler. İstanbul’un trafik sorunu neredeyse Suriyelilere kalacak!

Akdeniz Kaynıyor!

Neden 7-8 yıl sonra ilk defa göçmenler konusu 10 liralık saat satıp ekmeğini kazananları diline dolayacak kadar gündeme geldi? Cevap birilerinin kafasına dank etmesinden çok uluslararası politik gelişmelerde gizli. Hele hele işin başında faşist bakan Süleyman Soylu’nun olması meselenin vahametini göstermesi bakımından önemlidir.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, AKP-MHP ve bir kısım Ergekoncunun ittifak kliği şu an devletin başında ve bu kliğin ülkeyi Rus paktına yakınlaştırma gayreti Türk devletinin bütün ilişkilerini gözden geçirmesine neden oluyor.

Bu kliğin mevcut çıkarları ile Batılı emperyalistlerin çıkarları taban tabana zıt. Ayrıca ittifak kliğinin attığı yeni adımlar ülke burjuvazisinin esaslı kısmının yerleşik politikalarına da ters düşüyor. Bu durum hem ülkenin kendi içindeki egemenlerin birbiriyle daha fazla ters düşmelerine neden oluyor, klikleri daha fazla karşı karşıya getiriyor hem de komprador burjuvazinin bu zamana kadar Batılı devletlerle kurduğu ve düzenli hale gelmiş ilişkilerini daha fazla geriyor.

Son dönemlerde yaşanan birkaç gelişme bu karşı karşıya gelme durumunu doğrular nitelikte. Örneğin, Suriye meselesinde Türk devletinin, özel olarak bahsi geçen ittifak kliğinin politikaları ile ABD’nin politikaları karşı karşıya geldi. Şüphesiz Kürtler bu gerilimin merkezinde duruyor.

Libya konusunda ve hatta Kuzey Afrika’nın neredeyse tamamındaki politikalarda da, Türk devletinin yapmak istedikleri ile Batılı emperyalistlerin yapmak istedikleri örtüşmedi. Erdoğan’ın “NATO’nun Libya’da ne işi var” demecinin ardından 24 saat bile geçmeden İzmir’deki NATO üssü Libya’yı vuracak uçaklar için açılmıştı. Bugün ise Türkiye dümeni daha farklı bir yöne kırmaya çalışıyor.

AKP İhvancıları destekler, onları eğitir, tedavilerini üstlenirken Batılı emperyalistler tam ters yerden konum alıyor.

Erdoğan Libya sahasında İhvancı lider Halid el Meşri’ye desteğini sunarken ABD, İhvancıların karşısında yer alan Halife Belkasım Hafter’i destekliyor.

Venezuella geriliminde de benzer bir farklılaşma durumu söz konusu olmuştu. Erdoğan, Maduro’ya desteğini açıklarken, ABD Juan Guaido’yu desteklemişti.

Tüm bunların yanında Doğu Akdeniz’deki güncel gelişmeler “eski dostları” birbirinden uzaklaştırırken uluslararası gerilimi yükseltiyor. ABD’nin Noble ve Exxon Mobil şirketleri, İtalyan ENI ve Fransız Total şirketleri bölgedeki faaliyetlerine devam ediyor. Bunların yanında Katarnda bölgede. TC’nin Kuzey Kıbrıs’taki durumunu işgal olarak değerlendiren İngiltere ise TC’nin Doğu Akdeniz’deki çalışmalarının tam karşısında.

TC de Fatih ve Yavuz isimlerindeki gemilerle Doğu Akdeniz’in yağmalanması sürecinden pay kapmaya çalışıyor. Gemiler için Pîrî Reis gibi seyahati çağrıştıran bir isim yerine bu isimlerin seçilmiş olması bile doğalgaz arama niyetinden çok meydan okumanın hedeflendiğini gösteriyor. TC tarihinin en büyük donanma tatbikatı 100’ün üzerinde donanma gemisiyle Şubat ayında gerçekleştirildi. Yunanistan ve Kıbrıs’ta bölgedeki tatbikatlarını sıklaştırdı.

Doğu Akdeniz’deki tartışmaların ivmesi iniş çıkışlar izlese de sürecin nihayetinde yüksek bir tansiyonla buluşma dışında farklı bir seçeneğinin olmadığı görünüyor. Güneşli kumsallarda ciltler bronzlaştırılırken, Akdeniz koca bir kazan gibi kaynama noktasına doğru hızla ısınıyor.

“Göçmenlere para harcıyoruz” deyip üzerinden kâr etme zavallılığı

Tüm bu gelişmeler yaşanırken, AKP-MHP ve bir kısım Ergenekoncu kliğin, hem toplumun büyük çoğunluğunu yanına çekmek için göçmenler üzerinden ırkçı politikaları devreye sokuyor hem de aynı politikayla Batılı emperyalistleri frenlemeye çalışıyor.

Ancak gerilimlerin büyüklüğü karşısında bu kozun o kadar da etkili bir koz olmadığı notunu düşmek gerekir.

İçişleri Bakanı Soylu göçmenlere karşı yapmış olduğu açıklamada, 2017’de sınırdan geçişi engellenen göçmen sayısının 729 bin, 2018’de bu sayının 547 bin, bu yıl da şu ana kadar bu sayının yaklaşık 190 bin olduğunu açıkladı. Yani Soylu Avrupa’ya şöyle sesleniyor: “Daha fazla kafamızı bozarsanız, Güney ve Doğu sınırlarımızı açar yılda 1 milyon göçmeni alır, Edirne sınırından da size yollarız. Türkiye’de sıkışıp kalan ama Avrupa’ya gitmek isteyen 5 milyona yakın göçmen de cabası.”

Avrupa, 5-10 milyon göçmeni şehir merkezlerinden uzak tenha yerlerde saklayabilecek kapasiteden şüphesiz yoksun değildir. Yani şehirlerinde büyük ölçüde göçmenleri görünmez hale getirebilir. Fakat aslında tehdit daha büyük: “Bizim buralarda patlayan bombalar, milyonlarca göçmenin arasında Avrupa’ya ulaşan selefilerle şüphesiz Avrupa’da da patlayabilir.”

Bunlarla birlikte Türk devleti o kadar ikiyüzlüdür ki bir taraftan sağa sola İslam, müslümanlık satıyor diğer yandan kendi ülkesinde bile şu an işine yarıyor diye İslamofobiyi yükseltiyor. Devletin ikiyüzlülüğü bu kadarla sınırlı değil, önce büyük çoğunluğu Müslüman olan göçmenleri bu topraklardan Avrupa’ya itekliyor, sonra Avrupa’da ırkçı, İslamofobik saldırıya uğrayan mülteciler üzerinden tekrar din kardeşliği pazarlıyor.

Yalan yaymada ve kendini bir şeymiş gibi göstermede üzerine yok. Suriyeliler için Avrupa Birliği’nin Türkiye’deki Suriyelilere özel olarak çıkardığı, henüz 4,2 milyar Euro’su kullanıma açılan 6 milyar Euro’luk hibeyi Suriye’lilere “damlalıkla verirken” esas kısmını kendisi çarçur ediyor. Bu para AB’den Dünya Gıda Programı’na (WFD), oradan da Kızılay’a aktarılıyor. Alınan bu yardım kişi başına 120 TL. Suriyelilere maaş bağlandı yalanın altında yatan şey budur.

Alçalma ne yazık ki sınır tanımıyor. Ucuz işgücü, merdiven altı tezgahların önemsiz bir parçası olarak görülen göçmenlerin eğitimi için Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından ayrılan bütçeye bile el konuluyor.

Savaştan bir şekilde “kaçıp” gelenler için “Yabancılara Türkçe Öğretimi” kapsamında açılan entegrasyon okulları hem ataması yapılmayan öğretmenler için yeni bir istihdam olanağı hem de devletin para tırtıkladığı bir alan.

Bu alanda çalışan bir öğretmene mülteciler yüksek komiserliğinin yatırmış olduğu ücret 1500 Euro’yken öğretmenin eline geçen 3 bin ile 3bin 500 lira civarında oluyor. Arada kalan fark devletin kasasına giriyor.

Görkemli, şatafatlı devlet tablosunun altındaki gerçek, “50 milyar lira harcadık” yalanını servis ederken savaştan kaçmış birinin eğitimi için yatan paraya el koyacak kadar zavallı, adîleşmiş bir devlet gerçekliğidir. Bu zavallı devlet şimdilerde emperyalistlere ‘posta’ koyarken araya Suriyelileri sıkıştırmaya çalışsa da girdiği Meksika açmazında ilk patlayacak kurşunla kendisi kaybedecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu