GüncelManşet

Gönüllü Doktorlar “Devlet Kobanê’li göçmenlere müdahale etmeli”

 

Pirsûs: Kobanê’deki IŞİD çetelerinin saldırılarının sonuçlarının en net hissedildiği yer olan Riha’nın Pirsûs ilçesi yaklaşık olarak 35 bin Kobanê’liyi barındırıyor, şu sıralar. Devletin “kapıları açtık” propagandasının aksine gelenlerin 6.200’ü AFAD çdırlarında kalırken, geri kalanlar ise DBP’li belediyelerin kurduğu çadırlarda v e ilçedeki akrabalarında, yardımcı olan halkın evlerinde kalıyorlar.

Tüm bunların canlı yaşamdaki yarattığı ilk aksama ise sağlık sorunları konusunda oluyor. Geçici çadırlarda ve sağlıklı koşullardan yoksun olan Kobanê’liler halkın kıt kanaat olanakları ile çadırlarda yaşam mücadelesi verirken, sağlık sorunlarına ise yaşanan sürece duyarlı olan gönüllü doktorlarla cevap olmaya çalışıyorlar. bu çerçevedeki durumu Arin Mirxan kampındaki sağlık merkezi’nde çalışan gönüllü doktor Zeki Sinan Doğan ile konuşarak Kobanê çadırlarındaki sağlık koşulları ile ilgii bilgi aldık.

Kampın genel durumu nedir? Bir hekim olarak sizin durduğunuz cepheden nasıl gözlemliyorsunuz?

Zeki Sinan Doğan: ilk olarak burası bir kamp değil. Yani kamp koşullarını sağlayan hiçbir şey yok. Burası, afet durumlarında, olağanüstü durumlarda geçici olarak, bir kaç gün kalınabilecek bir yer.

Bu koşullarda sağlık zaten yok. Buraya hekim ve sağlık personali yollayarak tedavi gerçekleştiremezsiniz. Örnek vereyim: bu kampta yaklaşık 4800 insan yaşasmakta. Benim sayabildiğim 12-15 arası tuvalet mevcut. Bir insanın günlük tuvalet ihtiyacının minimum 5 dakika olduğunu düşünelim. 4800 ile 5 dakikayı çarpalım, bölelim 15’e. Artık insanlara kaç dakikada bir sıra gelir siz düşünün.

çadır gönüllü sağlıkçı 2Banyo da aynı şekilde. Ayrıca su sıkıntısı da mevcut. Yarın birgün yağmur yağdığında, çadırların altında döşeli olan parke taşlarının arasından su çıkacak.

Çadırların içinde şu anda çok anormal bir sıcaklık var. 8-10 derece bir ısı farkı var. Bu kışın ise terse dönecek ve donacaklar. Soba da kullanılamaz burada, en ufak bir kıvılcım tutuşturur.

Dediğim gibi, burada kısa bir süre kalıp acilen alt yapısı yapılılan yerlere nakledilmeleri lazım. Sağlıklı bir çadır kent ypmak isterseniz eğer, koşulları açısından hekimlerin yapabileceği etki %5’tir. Geri kalan koşullar giyinme, barınma, ısınma ihtiyaçlarıdır.

Burada çocuklar, hamile kadınlar ve yaşlı hastalar mevcut. Psikolojik durumları dibe vurmuş halde. Psikologların çalışma yapması gerekiyor ayrıcl a. Devletin ve uluslar arası örgütlerin çok hızlı bir şekilde buradaki çadır kentlere müdahale etmeleri lazım. Zira yoksa büyük aksaklıklar çıkacak ve bu insanlar arasında salgın hastalıkların ve ölümcül hastalıkların türemesi kuvvetle muhtemel. Bu durumda, bunun hesabını kimse veremez.

 

Savaş koşullarının yarattığı özel hastalıklar var mı?

Olağanüstü durumlar dediğimiz, savaş, afet, deprem, sel vb koşullarda salgın hastalık fark etmez. Zira, savaştan kurtulmanın yarattığı bir psikolojik rahatlama var ama bu kısa süren birşey. Orayı düşünüyorlar, orada bıraktıklarını, evlerini, akrabalarını, kardeşlerini. Bunların yarattığı çok büyük bir depresyon var.

Ben TTB’nin ve SES’in gönüllü hekimiyim. Bizim gelme nedenimiz ilk darbeyi önlemekti. Bunun ötesi, belediyelerin de tek başına yapabilceği iş değil. Çünkü göçün ne kadar olduğu belli değil ve hala gelişler de mevcut. Bu nüfusun kontrol edilmesi lazım. Sağlık yönünden ciddi bir kontrole tabi olması lazım. Bunu da ancak büyük organize devletler ve uluslar arası kuruluşlar yapabilir.

Şunu söyleyeyim. Benim bulunduğum bu çadır kentte uyuz salgını başlamış. Benim elimde onları tedavi edebileceğim ilaç yok. Buraya doktor ve sağlık memurunun gelmesi sorunu çözmüyor. Ufacık yerde binlerce insanın sorunlarını çözmeye çalışıyoruz.

 

çadır gönüllü sağlıkçı 3Devletin tutumu nasıl peki, bu sürece karşı? Bildiğim kadarı ile AFAD çadırlarında 6.200 kişi kalıyor ve burada belediyeler, devletten daha az olanakla, daha geniş bir nüfusu barındırıyorlar.

Şöyle birşey var, devlet buralara yanaşmıyor. Sorun da burada. Kocaeli Depremi oldğuğuda, Van Depremi olduğunda güç yığan devletin burası için de seferber olması lazım. Sonuçta bir göç geliyor ve insalık adına buradaki insanlar kabul ediliyor. O zaman insanlara insan gibi davranıp insan gibi alt yapıyı oluşturması lazım.

AFAD’ın kendi kurduğu bir çadırkent var, olanakları çok fazla ama insanları kaydetmiyorlar. Ciddi bir sağlık problemi ve yerleşim problemi var. Daha ilginci ise uluslar arası örgütlerin de duyarsız kalması gibi bir durum var.

Uluslar arası örgütlerin bu derece geride durduğunu ise ilk defa görüyorum. Körfez Savaşı’nı, Kocaeli depremini de gördük, ama hiç birinde uluslar arası kuruluşların tutumları böyle değildi. Oradaki yardımlar çok fazla yüksekti. Tabi eksikler vardı, sms slt yapı daha iyiydi. Gördüğüm kadarı ile bölge belediyeleri bu konuda çaba gösteriyor ama onların da olanakları belli. Gönüllü hekimlerle nereye kadar götürülebilir ki, burası. Buna bir an önce devletin ve uluslararası kuruluşşarın el atmasıve planlaması lazım.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu