DünyaGüncel

NAHEL: Bir kıvılcım bütün bozkırı tutuşturabilir

Egemen gerici sınıflar göç dalgalarını kısa ve orta vadede kendi çıkarları doğrultusunda kullanabilseler bile, kapitalizmin doğurduğu faşizm ve sömürüsünün ırkçı ve ayrımcı karakteri nedeniyle, bu göç dalgaları aynı sömürücü sınıflar için saatli bombalardır

Başkan Mao Zedung’un bilinen “Bir Kıvılcım Bütün Bozkırı Tutuşturabilir” başlıklı makalesi, Fransa’da son birkaç gündür yaşananları çok iyi özetliyor. Nanterre’de polis tarafından öldürülen 17 yaşındaki Cezayirli genç Nahel’in katledilmesi, Fransa’nın dört bir yanındaki yoksul mahallelerindeki gençlerin öfkesini ateşledi.

Olayların gerçekliğini en aza indirmek ve çarpıtmak için her zaman koşuşturan burjuva medyası, “Nahel’in trajedisini kamu mallarını ve işyerlerini tahrip etmek ve gasp etmek için kullanan az sayıdaki münferit hayduttan” bahsetti. Bu tür başlıklar Fransa’da genellikle manşetlerde yer alır. Ayaklanmalar Nanterre’de başlamış olsa da gençlerin öfkesi Lyon, Marsilya, Bordeaux ve Paris gibi diğer büyük şehirlere de sıçradı. Nanterre’de, muhtemelen polis baskısı ve protestoların başkente taşınması nedeniyle geçici bir zayıflama olsa da daha genel bir ayaklanma meydana geldi.

Hükümet protestoların her gece “daha sakin” geçtiğini açıklarken her ayaklanmanın ardından tutuklananların sayısında artış oldu ve son iki gecede toplam 2.000’den fazla kişi tutuklandı. Nahel’in ailesi tarafından düzenlenen beyaz yürüyüşe 6.000’den fazla kişi katıldı.

Biri Nahel’in ailesinin yakınları tarafından diğeri ise eski bir Rassemblement National (Marine Le Pen’in partisi) delegesi ve şimdi Eric Zemmour’un (son iki yıldır yükselişte olan bir faşist partisinin) bir üyesi olan Jean Messiha tarafından, şu anda gözaltında bulunan polis memurunun ailesine destek olmak amacıyla dayanışma fonları oluşturuldu. Polis memurunun dayanışma fonunun Nahel’in ailesininkinden daha başarılı olduğunu görmek üzücü. Ancak bu gerçekliği doğru analiz etmeli ve mücadele eden unsurların sınıfsal karakterini unutmamalıyız.

Polis dayanışma yardımının daha fazla fon kazanmış olması, faşist ve gerici destekçilerinin burjuva karakterinden kaynaklanmaktadır. Nahel’in ailesine gelince, onlar en yoksul kitleler tarafından desteklenmektedir. Bu rakamlara bakarak medya, halkın polise genç Nahel’den daha fazla sempati duyduğuna inanmamızı istiyor ki bu doğru değil.

Şiddet içeren tüm siyasi çatışma bağlamlarında olduğu gibi, genellikle iki karşıt kamp vardır; bu durumda Fransız burjuvazisinin çıkarlarını savunan polis ve diğer tarafta işçi sınıfı mahallelerinin gençleri. Elbette ortada en güçlü siyasi akımdan etkilenecek geniş bir kitle vardır.

Fransız şehirlerindeki ayaklanmaların uluslararası boyutu önemli bir yerde durmaktadır. Cezayir hükümetinin dışişleri bakanlığının Nahel’in ailesini destekleyen bir açıklama yayınlayarak, Cezayir vatandaşlarının ve soyundan gelenlerin güvenliğinden duyduğu endişeyi dile getirmiş. Aralarında Almanya’nın da bulunduğu Fransa’nın komşu müttefikleri de konuyla ilgili görüşlerini dile getirmiş, çoğu genç Nahel ve ailesi için ikiyüzlü bir üzüntü ifade ederken, polise yönelik şiddeti kınamakta acele etmişlerdir.

Emperyalistler, şiddeti ve tahribatı her geçen gün artan paylaşım savaşlarıyla dünyadaki büyük göç dalgalarının sorumlusudur. BM (Birleşmiş Milletler) rakamlarına göre 100 milyon insan “çatışma, şiddet, insan hakları ihlalleri ve zulümden kaçarak” evlerini terk etmek zorunda kaldı.

Fransa’da, Nahel’in de soyundan geldiği savaş sonrası göç dalgaları büyük ölçüde Fransız devletinin sömürgeci politikalarının sonucudur.

Türkiye’de göç konusu canlı bir konudur. Tüm egemen sınıflar gibi Türkiye’nin gerici egemen sınıfları da halkın öfkesini yeni göç dalgalarına yöneltmeye çalışıyor. Yine BM rakamlarına göre Türkiye 3.6 milyon Suriyeli mülteciyi sınırları içerisinde barındırıyor ancak bu sadece “kayıtlı” Suriyelileri kapsıyor, dolayısıyla rakamın çok daha yüksek olması muhtemel. Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki çok sayıda işgali nedeniyle iç savaşta büyük bir sorumluluğa sahipken, bu mülteciler halkın öfkesini yönlendirmek için mükemmel bir hedeftir. Faşist AKP-MHP hükümeti, depremin ağırlaştırdığı derin bir ekonomik krizden geçerken, yine de etkisi sayesinde seçimleri kazandı. Hükümetin yayılmacı politikalarından vazgeçmeye niyeti olmadığı açıktır. Bu da “mülteci krizinin” azalmayacağı anlamına geliyor. Hükümet bir yandan bu mültecileri AB’ye şantaj yapmak için kullanırken, diğer yandan bu Suriyeli kitleyi potansiyel bir tehlike olarak görüyor. Sosyal medyalarda Fransa’daki durumu Türkiye’deki olası bir gerçeklikle karşılaştıran paylaşımlarda bulunanlar hakkında soruşturma açılması, hükümetin meseleyi üzerine kapatmaya çalıştığını gösteriyor.

Bu gerçeklik Türkiye’de olduğu gibi Fransa’da da yadsınamaz; egemen gerici sınıflar göç dalgalarını kısa ve orta vadede kendi çıkarları doğrultusunda kullanabilseler bile, kapitalizmin doğurduğu faşizm ve sömürüsünün ırkçı ve ayrımcı karakteri nedeniyle, bu göç dalgaları aynı sömürücü sınıflar için saatli bombalardır ve muhtemelen önümüzdeki mücadelelerde önemli hatta belirleyici bir rol oynayacaklardır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu