GüncelMakaleler

NATO Zirvesi: TC ve AKP’ye Can Suyu!

NATO’nun Madrid Zirvesi’nde, TC’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini “üçlü mutabakatla” onayladığı açıklandı.

II. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrasında sosyalist bloka karşı kurulan NATO, 1990’da sosyalist blokun dağılması ile kuruluş amacını yitirdiği halde yeniden düzenlenen dünyada, ABD emperyalizmin en etkili hegemonya aracı/örgütü olmaya devam etmiştir.

1990’larla birlikte Avrupa Birliği emperyalistlerinin ABD’nin güdümünden çıkma çabalarına ağırlık vererek NATO’nun tasfiyesi girişiminde bulunması NATO’nun kuruluş amacını yitirdiği tartışmalara eşliğinde kendi ordusunu kurmaya çalışmıştır.

AB emperyalistleri ABD’ye enerjide bağımlı ve askeri alanda zayıf olduğundan dolayı bu çabaları boşa çıkmış ve güçlenen bir başka emperyalist blok olan Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) karşısında NATO’ya bağlılıkları devam etmiştir. Böylece NATO, Büyük Ortadoğu projesi ile birlikte yeniden organize edilerek güçlendirilmiş ve terörizm eksenli olarak meşrulaştırılmıştır.

2017 yılında AB emperyalistleri, NATO şemsiyesi dışına çıkmak için yeniden girişimde bulunmuşlardı. Ancak 2022 Şubat’ında Rusya emperyalizminin Ukrayna’yı işgali, NATO’nun yeniden küresel hegemonya savaşında öne çıkmasını sağlamıştır.

II. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası en azından askeri alanda “tarafsız” kalan İsveç, Finlandiya gibi devletlerin NATO’ya üyelik başvurusunda bulunmasının en azından Avrupa ülkeleri nezdinde NATO’nun yeniden önem kazanmasına işaret ettiği söylenebilir.

Bu eğilimin en çok ABD emperyalizmine yaradığı söylenebilir. NATO’daki en etkili devlet olan ABD emperyalizmi, bu askeri örgüt aracılığıyla hem AB ülkelerini ve Japonya’yı kendi çizgisinde tutabiliyor hem de ŞİÖ’ye karşı büyük bir blok ve askeri güç yaratabiliyor. Bu nedenle ABD emperyalizmi açısından NATO örgütlenmesi, stratejik bir önem taşıyor.

NATO’nun bu güçlenme eğiliminin hem iç hem dış desteğinin büyük oranda yitiren AKP hükümetine de can suyu etkisi yarattığı söylenebilir. Pandemi sürecinde artan ve 2021 yılı sonlarında, Türk lirasının döviz karşısında değer kaybetmesiyle büyük bir ekonomi krize dönüşen koşullarla birlikte işsizlik ve yoksulluğun yarattığı tepki, AKP’ye iç desteği azaltırken, dışarda da emperyalistlerin desteğinin azalması önemli bir soru olarak ortaya çıktı. AKP iktidarı bu koşullar altında ABD ve Rusya emperyalistleri arasında var olan çelişki ve çatışmaları kendi çıkarları için kullanmaya çalıştı.

TC devleti AKP yönetiminde, Suriye’de istediğini alamamış, Akdeniz’de kendisine rağmen doğalgaza yönelik faaliyetler devam etmiş, yıllardır husumette olduğu Yunanistan’ın ABD emperyalizmi ile yeni askeri anlaşmalar yaparak Ege Denizi’ndeki konumunu güçlendirmiş; Mısır, İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile uzun süre ilişkisini kesmiş, en nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin NATO’daki varlığını Rusya emperyalizmden aldığı S-400 füzeleri dolayısıyla sorgulanır hale gelmesini sağlamıştır.

Ukrayna işgalini fırsata çevirme!

Batı emperyalizmi AKP’nin ömrünü doldurduğuna ikna olmuş ancak ani ve radikal değişimlerini yarattığı ön görünmez etkilerden kaçınmak adına sürece yayılan bir değişim politikasını esas almıştı.

Rusya emperyalizminin Ukrayna’yı işgali bu politikanın kısmen değişmesini sağlayarak, TC’nin NATO’daki öneminin ve etkinliğinin yeniden öne çıkmasını sağladı. AKP hükümeti de bu yeni konjonktürden kendi lehine faydalanarak aktif bir dış politika izlemeye başladı.

Ukrayna ile Rusya arasında “arabuluculuk” yapan AKP hükümeti, NATO’nun doğu sınırı olmanın yarattığı avantaj ile NATO’nun yeniden güçlendirilmesi üzerinden hem kendi kitlesinin konsolide etmeye hem de Kürt hareketine karşı yeni kozlar yakalamaya çalışmaktadır.

NATO’nun genişleme politikası olan “açık kapı politikası”nın uygulanmasıyla İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvurusunda bulunması AKP’ye istediği kozu vermiştir.

NATO üyesi olarak veto kozunu kullanan TC, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine sıcak bakmadığını üst perdeden ve keskin şekilde ilan ederek pazarlıkta elini güçlendirmek istedi.

TC devletinin ve AKP iktidarının uzun süre İsrail, Mısır, BAE, Suudi Arabistan ile ilişkisini keserek bu devletlerin aleyhinde üst perdeden ve ağır sözlerle konuşan AKP’nin bu devletlerle nasıl yeniden ilişki kurduğu hatırlanırsa, İsveç ve Finlandiya karşı üst perdeden keskin sözlerin bir pazarlık amacı taşıdığı daha net anlaşılır.

Nitekim Madrid’de gerçekleşen NATO Zirvesi’nde TC, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini kabul etti. TC’nin asıl amacının Batı emperyalistleri nezdinde muhatap alınmak olduğu söylenebilir.

Ki bunu başardığı iddia edilebilir. Bununla birlikte TC’nin özellikle Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’ne yönelik AB emperyalistlerini daha net tavır almalarını, özellikle Rojava bağlamında daha net tavır takınmalarını amaçladığı söylenebilir.

TC, AB emperyalistlerinin ve özellikle de Kuzey Avrupa ülkelerinin (bu ülke vatandaşlarının kamuoyu baskısıyla) Rojava’ya yönelik diplomatik ve mali desteğini kesmek istemektedir. (Örneğin İsveç’in Rojava’ya yönelik 2023 için ayırdığı destek 376 milyon dolar civarındadır.)

Dolayısıyla TC devleti İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini kendisi açısından bir fırsata çevirmeyi amaçlamıştır.

NATO’nun Madrid Zirvesi’nde, TC’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini “üçlü mutabakatla” onayladığı açıklandı. Kapalı kapılar ardında nasıl pazarlıklıların yürütüldüğünü bilmemekle birlikte, basına yansıyan bilgilerden, TC’nin kimi tavizler kopardığı anlaşılmaktadır.

Özellikle TC faşizminin zulmünden kaçan, İsveç ve Finlandiya’ya siyasi sığınma talebinde bulunanların, TC devletine iade edilmesinde anlaşıldığı açıklamaları dikkate değerdir. Burjuva kapitalist devletlerin kendi çıkarları söz konusu olduğunda, “burjuva demokrasi”lerin iki yüzlü bir tutum takındıkları dikkate alındığında, bu türden kimi göstermelik adımların atılması ihtimal dahilindedir.

Kaldı ki İsveç ve Finlandiya’nın daha önce de kimi Kürt yurtseverleri TC’ye iade ettiği bilinmektedir.

Sonuç olarak Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal saldırısı TC devleti açısından kendi çıkarları için bir fırsat olarak kullanılmak istenmiştir. İlk hedef muhatap alınmak olmuştur. ABD emperyalizminin temsilcisi Joe Biden’le görüşmeyle bu sağlanmıştır.

Sonrasında ise İsveç ve Finlandiya’ya sığınan siyasal mültecilerin TC’ye iade edilmesi gündeme getirilmiştir. Bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ise zaman gösterecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu