DerlediklerimizGüncel

NUBAR OZANYAN | Kanla, zulümle barışılmaz

"Kürt, Ermeni, Filistin halkının yaşamının zulme döndüğü günlerden geçiyoruz. Çığlık, haykırış farklı dillerde yankılansa da yaranın ve acının rengi hep aynı kalıyor."

Ortadoğu’da sular kan, nehirler mazlumların cesetleriyle dolu akıyor. Her yerin cehenneme ve mezarlıklara döndüğü günler ve anlar yaşanıyor. Kürt, Ermeni, Filistin halkının yaşamının zulme döndüğü günlerden geçiyoruz. Çığlık, haykırış farklı dillerde yankılansa da yaranın ve acının rengi hep aynı kalıyor. Ortadoğu, halklar hapishanesinden çok mezarlıklar ülkesine, insanca nefes almanın kalmadığı ortaçağ karanlığına döndü.
Faşizm, halkların kalplerine nefret tohumları ekiyor. Dünyayı yaşanılmaz kılıyor. Paranın ve zulmün tanrıları, yağmur yerine zulüm yağdırıyor halkların üstüne. Ancak emekçi halklar ne kanla ne de tanrıların zulmüyle barışıyor. Acının, ölümün tanımının yapılamadığı günler yaşanıyor. Binlerce kez yıkım, dayanılması zor ana, bacı, evlat acısı pahasına halk direniş ve yaşam kararlılığı göstermeye devam ediyor. Bir başka baharda açacak olsa da umudu büyütmeye ve tutkuyu yeşertmeye devam ediyor.

Dünyanın ve Ortadoğu’nun eşit olmayan, eşit gelişmeyen sınıflara ve halklara dayalı yasası sürmeye devam ediyor. Toprağın, emeğin, sermayenin üzerinde süren özel mülkiyet sürdükçe; savaşlar, işgaller, sürgünler kaçınılmaz olarak yaşanmaya devam edecektir. Zenginle fakirin, zalimle mazlumun varlığını kabul eden ancak bundan rahatsızlık duymayan ve bunu bir sorun olarak bile görmeyen anlayış var olduğu sürece bu sorunların yaşanması kaçınılmazdır. Kapitalizmin karanlık yasaları halkların yaşamında yer buldukça ne Kürt ne Ermeni ne Filistinli; kimse özgür olmayacaktır. Yaşam, adalet, özgürlük kavgası sonlanmayacaktır.

Savaşın, işgalin, saldırganlığın karakterini BM ve AB salonlarında, diplomasi koridorlarında, burjuva politikacıların sarf ettiği boş anlamsız sözlerde, itidal çağrılarında değil, yönetici sınıfların sömürücü, gerici, hegemonyacı, yayılmacı karakterinde aramak gerekir. Çözümü de onlarda aramamak gerek. Kapitalizm, evrensel bir sömürgeci baskı sistemidir. Bir avuç zengin kapitalist ülkenin dünya nüfusunun çoğunluğunu sömürdüğü ve boğduğu köhne bir sistemdir. Herkesin herkese düşman olduğu, hiç kimsenin hiçbir yerde güvende olmadığı, güçlünün zayıfı, zalimin mazlumu ezip yok edip, teslim almak istediği zamanın ve anın kollandığı sistemin adıdır, kapitalizm.

Tepeden tırnağa silahla donanmış barbar gerici faşist savaş ordularının ganimetlere sahip olmak için yürüttüğü paylaşım savaşımlarının sürdüğü günümüzde, yazılı ve yazılı olmayan bu yasalar egemen olduğu sürece dünyada ve Ortadoğu’da gerçek anlamda barış ve huzur olmayacak, hiçbir şey iyi olmayacaktır. Ortadoğu’nun yeniden ve yeniden paylaşımı, sınırların ve demografik yapının değiştirilmesi devam edecektir. Ceplerini Euro-Dolarla dolduran profesörler, generaller, savaş ve siyaset uzmanları, kravatlı diplomatlar halkları kandırmaya, gerçeği çarpıtmaya, yalan vaatlerde bulunmaya devam edecektir. Özgürlük mücadelelerini “terör eylemleri” olarak görmeye ve göstermeye devam edecektir.

Her tarafın yangın ve ateş yerine döndüğü coğrafyamızda bir özgürlük adası gibi orta yerde parıldayan bir yıldız gibi duran Rojava, 5 Ekim’den bu yana bombalanıyor. Bombalanmadık bir karış toprak parçası, yıkılmadık alt yapısı kalmadı. Rojava’da sadece askeri güçler TC faşizmine karşı savaşıp direnmiyor. Halkıyla bütünleşip birleşmiş bir güç direniyor. Her faşist saldırıda halkıyla daha fazla bütünleşen ve şehitlerini daha güçlü sahiplenen halkı, hiçbir barbar güç durduramaz. Hiçbir savaş hükümeti yenemez. Koynunda biriktirip büyüttüğü kin ve öfkesini yok edemez.
IŞİD’in başaramadığını TC başarmak istiyor. Rojava’nın askeri güçlerine, karargahlarına karşı savaşmak yerine halka ve yerleşim yerlerine, üretim noktalarına saldırması TC’nin savaş ahlakını gösterir. Bu pratik, AKP-MHP’nin suç ve savaş hükümeti olduğunu ortaya koyuyor. Ahlak ve kural tanımayan savaş hükümetinin, tıpkı kendisi gibi savaş hükümeti olan İsrail siyonist yönetiminin Filistin’e karşı yıkım ve işgal saldırılarını kınama açıklamaları yapması ikiyüzlülükten başka bir şey değildir.

Nasıl ki İsrail’in varlığı Filistin halkının yok oluşunu yaratmamalıysa aynı şekilde Türklerin varlığı Kürt ulusunun yok olmasını getirmemelidir. Kürtlerin özgürce yaşama ve ayrılma hakkını elinden almamalıdır. Savaş ve terör hükümetleri, savaş ve suç bakanları halkları toplu şekilde cezalandırmaya çalışsa da en büyük cehennemin kölelik olduğunu öğrenen halklar; ismi BAYKAR (Mücadele) olanın sonunun mutlaka ZAFER olacağını iyi bilmektedir.

(Yeni Özgür Politika – 17 Ekim 2023)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu