Güncel

NUBAR OZANYAN | Tarihe ve Dörtler’e bakmak

"Faşizm, 5 Nolu Amed zindanıdır. Kalastır, coptur, falakadır, sabahtan akşama kadar ayakta bekleyerek yüksek sesle faşist marşlar söylemektir. Gece uyurken sağa sola dönmeden ışık altında robot gibi uyumaktır."

An’a bakarken dönüp tarihe; aydınlığa bakarken karanlığa; özgürlüğe bakarken dönüp zindanlara bakmadan geçip gitmek hakikate değil, inkâra götürür insanı. 5 Nolu zindan yanından geçip giden Amed’e uğrayıp 5 Nolu zindan duvarlarına bakmayan herkes, bir an olsun düşünmeli ve kendi kendine “Bu duvarların arkasında neler yaşandı? Kimler yaşadı? Nelere tanıklık edip nelere katlandılar?’’ diye sormalıdır.

5 Nolu zindanın ismi bile insanı ürpertirken içinin nasıl bir cehennem olduğunu düşünmeden yürüyüp gitmek milyonlarca Kürdün özgürlük zılgıtını anlamamaktır.

12 Eylül askeri faşist diktatörlüğü her şeyi ve herkesi susturup teslim alma amaçlıydı. Karşı duran, farklı düşünen, Türkleşmeyen, zindanı askeri bir okul kabul etmeyen, askeri kurallara uymayan, özgürlük ve sosyalizm düşleyen, insanca yaşamak isteyen herkes susturulmalı ve başları “Türk’ün gücüyle gece gündüz ezilmeliydi. Herkes Türk kesilmeliydi. Türklüğü kabul etmeyenler lağım suları içinde boğulmalı, nefessiz soluksuz kalmalıydı. Herkes “Kenan Evren’in Türk”ü olmalıydı. Beyni, bilinci ve duyguları “Ne mutlu Türk’üm diyene’’ ırkçı sözleriyle yıkanmalıydı.

Faşizm, 5 Nolu Amed zindanıdır. Kalastır, coptur, falakadır, sabahtan akşama kadar ayakta bekleyerek yüksek sesle faşist marşlar söylemektir. Gece uyurken sağa sola dönmeden ışık altında robot gibi uyumaktır. Yanındaki, karşındaki insanlarla konuşmamaktır. Her gün sayısı artarak çoğalan ırkçı, Turancı, faşist marşlar ezberlemektir. Rumların, Kürtlerin, Ermenilerin “düşman ve hain” olduğunu öğrenmektir. Köpeğe, fareye, askere tekmil vermektir. Köpeğin, askerin, hainin önünde ayağa kalkmaktır. Havalandırma saatlerinde kışın karın üstünde, yazın kaynayan beton üzerinde çıplak bedenle sürünmektir. Havalandırmada foseptik çukuruna, lağım suyuna başını batırmak, bitlenmek, lağım kokmak, su içememek, yıkanamamak, uyuz olmaktır. Faşizm kendi kimliğini, dilini, ismini, inancını ideallerini inkâr etmektir. İnkâr etmeyeni kalaslarla merdiven diplerinde öldürmektir.

Faşizme boyun eğmek teslimiyettir. İhanettir. İnsanlığın en büyük utancıdır. İnsanlıktan çıkmaktır. Faşizm, düşkünlük ideolojisidir. Yoldaşını dövüp küfretmek, yüzüne tükürmektir. Yaşamını adadığın değerlere, savunduğun ideallere ihanet etmektir. Faşizm mahkemede esas duruşta “Evet-Hayır”ın dışında bir şey söyleyememektir. Türklüğünle övünerek Kürtlüğü boğmaktır. Kürt’ü ve Kurdistan’ı her gün, her an inkâr etmektir. İnsan ve Kürt doğduğuna pişman edilmektir.

İnsanlığa özgürlüğe ve onura ait ne varsa katledilmeli ve ezilmeliydi. Ve öyle ezilmeliydi ki, insanlar kendilerinden utansın.

Zindana, işkenceye dair ağzından bir kelime bile olsa çıkmamalıydı. Zor olsa da unutmak, hatırlamamak için her türlü boşluğu anlamsızlığı yaşamalıydı. Geçmişten, devrimcilikten, yoldaşlıktan ve dostluktan asla bahsedilmemeliydi. Geçmiş sanki yaşanmamış, sanki akla hayale gelmeyecek vahşet yaşanmamış gibi yürünmeliydi.

5 Nolu zindan bundan daha beter bir yıkım yarattı. Direnenler katledilmeli, ölmeden sağ çıkanlar ise korku yemeli, inkar solumalıydı. Mazlum Doğan isminde Karakoçanlı cesur bir devrimci, üç kibrit çöpüyle bedenini ateş topuna çevirerek faşizmin zulüm dişlisini ve baş aşağı giden ihaneti durdurdu. İşkence ve teslimiyetin, ihanet ve onursuzluğun üzerine öyle bir yürüdü ki, ölüm ve ihanet Mazlum arkadaştan korktu. Kürtlerin Keko’su, devrimcilerin Mazlum’u karanlığı parçalayan öyle güçlü bir ses çıkarttı ki uyanmayan kalmadı.

Mazlum arkadaşın feda eylemi zindanda her devrimci tutsağı önce derinden sarstı. Sonra düşündürttü. Ve onurlu her devrimci tutsak, Mazlum’un direnişinden sonra kendini ciddi şekilde sorguladı. “Neden şimdiye kadar sustum ve durdum? Beni durduran, susturan neydi? Neden faşizmin üzerine önce ben yürüyemedim? Neden önce ben tükürmedim işkencecilerin iğrenç suratlarına?”

Mazlum Doğan, halktan, adaletten, insanlıktan yana oldu. Özgür Kürt’ten ve özgür Kurdistan’dan yana durdu.

Sosyalizmden ve özgürlükten yana türkü yaktı. Herkesten daha fazla özgürlüğü düşledi ve istedi. Herkesten daha fazla köleliği ve onursuzluğu reddetti. Faşizmi ve onun askeri kurallarını kabullenmedi. Göğsüne ateşle “direniş yaşamaktır” diye yazdı. Ezilenlerin gönlüne ve bilincine onurla özgürlüğü yazdı. Özgürlüğün ne kadar pahalı olduğunu herkese öğretti.

Mazlum arkadaşın hücre duvarları bir konuşsa, kimbilir bize neler anlatacaktır? Kimbilir hangi acıları dile getirip hangi direniş harflerini yazacaktır, hücre duvarlarına?

Ateşin suyla ısındığı direnişin ismidir 5 Nolu zindan. Su, yer, gök zulümle yıkanıp ateşle sınanıyordu. Herkesin zulümle terbiye edilip ateşle sınandığı bir zulüm mekanında Dörtlerin, suyu bile ısıtan ateşle direnişi Kürtlerin özgürlük hayaline ve yürüyüşüne çoktan yazıldı.

Amed’de 5 Nolu zindanda ateşle tarih yazan Dörtler ise devrimcilerin onuru ve direniş sözüdür.

Söylediklerini tarih yapan Dörtler, özgürlük ve adalet arayanların düşlerinde yaşamaya devam ediyor. Onlara bakarak özgürlüğe uzanacağız. Spartaküs, Bruno, Mazlum Doğan, Dörtler, Hakkı Karer, İbrahim Kaypakkaya Mayıs’ın kızıllığında yaşam ve direniş tutkularımızdır. Dörtler direniş haykırışlarımızdır.

Anılarına saygı ve sonsuz hürmetle….

(Yeni Özgür Politika – 19 Mayıs 2023)

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu