GüncelManşet

Nuriye ve Semih tutuklanmasalardı “zarar gelecek” olan “adalet” kimin “adaleti”?

Nuriye ve Semih’i tutukladılar.

Bedenlerini açlığa yatırdıklarının 75. gününü 76. gününe bağlayan gece evlerinin kapısını kırıp mahallelerine ve evlerine yığınak yaparak, Nuriye ve Semih marş söylerken evlerini darmaduman ederek…

Nuriye ve Semih için direnişin merkezi haline gelen Yüksel’de buluşanları, İstanbul’un Kadıköy ve Beşiktaş’ında biraraya gelenleri işkence ile yerlerde sürükleyerek, saçlarını yolarak gözaltına alıp İnsan Hakları Anıtı’nı gecekondu misali minik bir hapishane içerisinde tutuklayarak…

Oğlu Veli Saçılık’ın tutsakken kolunu devletin katil kepçesi kapan, şimdi de gözaltına alınan bir anneyi yerlerde sürükleyip tekmeleyerek…

 

Nuriye ve Semih’i tutukladılar.

“Ülkemiz genelinde eylem birlikteliği yaparak ülkemizde Gezi türü olaylar mı başlatmak istiyorsunuz?”

“Gitar çalıp şarkı söylediğin bir video paylaşılmış, sen de beğenmişsin, paylaşanların örgüt üyesi olabileceğini düşündün mü?”

“Masumane hak arayışı görünümündeki bu eylemlerin asıl amacı nedir?”

“Yaptığınız eylemlerle hak arayışından uzak halkta kin ve nefret uyandıran eylem tarzı yapmanızın amacı nedir?”

“Ölüm orucu eylemi yapmanız konusunda size ne tür menfaatler sunulmaktadır?” gibi korkularını açık eden ama bir o kadar da zeka kırıntısından uzak soruları sorup cevaplarını anlamayan adamların ağzından çıkan kararlarla…

 

Nuriye ve Semih’i tutukladılar.

“Çünkü” diyorlardı, “yeteri kadar kanıt olmasa bile” Nuriye ve Semih tutuklanmadıkları sürece “adaletin işleyişine zarar verecekler”di!

Elbette “adalet”e zarar gelmemeliydi!

Elbette “adalet”e zarar verecek kim olursa olsun yakasından tutup içeri atmak gerekti!

Peki bu adalet kimin “adalet”iydi!?

200’e yakın gündür OHAL keyfiyeti KHK’lerle işten atıldıkları ve işlerine geri dönmek için direnen, 76 gündür ise bu direnişlerini açlık grevine döndüren Nuriye ve Semih’in “adalet”i değildi.

Çocuğunun kemikleri kargoyla da olsa kendisine teslim edilebilsin diye 80’den fazla gündür Dersim’in göbeğinde direnen Kemal Amca’nın da “adalet”i değildi, bu “zarar görmemesi gereken adalet”!

Devletin onlarca evladını katlettiği, sokağını ve mahallesini bulamayacak hale getirene dek şehrin tüm dokusunu yok ettiği yetmezmiş gibi şimdi de kepçelerle kalan evleri de yıkmaya geldiği Sûr’un halkına da ait değildi bu “adalet”!

AKP iktidara geldiğinden bu yana “milli güvenliği bozduğu” ve ne anlama geldiği belirsiz “genel sağlığı bozduğu” gerekçesiyle yasakladığı 12. grev olan Şişecam’ın 24 Mayıs’taki grevini başlatmaya kararlı olan işçilerin de, 2017’nin ilk 4 ayında katledilen en az 568 işçinin ve ailelerinin de değil bu “adalet”!

“Doğal afet” ilan edilen Şirvanlı işçilerin ya da Türkiye tarihinin en büyük toplu işçi katliamı Somalı işçilerin ve ailelerinin de değil bu “adalet”!

 

Peki Nuriye ve Semih tutuklanmasaydı “zarar gelecek” olan bu “adalet” kimin?

Yürekleri yanarken tepki gösteren Somalı işçilerin ailelerini tekmeleyen Cumhurbaşkanı danışmanlarının…

Onlarca, yüzlerce işçiyi katletmesine karşın “kader”, “fıtrat” denilerek ya da grev yasaklayarak bizzat devlet tarafından korunan patronların…

Kürt ulusal hareketini boğmak, Kürt ulusunun isyanını bastırmak amacıyla bodrumlarda insanları diri diri yakan, anaların ve yaşlı adamların cenazelerini günlerce sokakta bırakan, çocukların cenazelerini bir zaman karınlarını doyurduğu dolaplarda saklamaya mecbur eden katillerin…

Kadın ve LGBTİ’leri katleden, sokakta yaşam alanlarını yok eden erkeklerin…

Bu “adalet”in tek kaygısı egemenlerin sömürü ve kanla işleyen çarkını “en sağlıklı” şekilde işletebilmektir!

Bu “adalet” bizim değil, bu “adalet” egemenlerindir!

Bizim adaletimiz Nuriye ve Semih’in direnişinin karşılığı olacaktır! Bizim adaletimiz, egemenlerin korkulu rüyası olan TEKEL ve GEZİ ile can bulacaktır!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu