GüncelMakaleler

OCAK AYI | SÖYLEŞİ; “Mücadele bize kişilik kattı, bize onur kattı, bize vicdan verdi, insanlık verdi”(4)

Devrim ve Komünizm şehitlerini andığımız Ocak ayında, 70 ve 80'li yılların ilk dönemlerinde ölümsüzleşen Partizanlara ilişkin bir söyleşi gerçekleştirdik.

Bilindiği üzere Ocak ayının son haftası 1978 yılından bu yana devrim mücadelesinde ölümsüzleşenler ve proleter hareket saflarında komünizm uğruna toprağa düşen komünist devrimcilerin anıldığı bir zaman dilimi olarak ele alınıyor.

Ocak ayı içinde Alman burjuvazisi tarafından Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg, coğrafyamız komünist hareketi açısından ise TKP’nin kurucusu ve önderi Mustafa Suphi ve 15 yoldaşı ile Maria Suphi,  Halk ordusunun ilk komutanı Ali Haydar Yıldız, proletarya partisinin ilk kadın şehidi Meral Yakar,  Atilla Özkan ve daha pek çok devrimci ve komünist mücadele bayrağını ardıllarına devrederek ölümsüzleşmiştir.

Ekim devriminin komünist önderi, Marksizm’in ustası Lenin 21 Ocak 1924’te ölümsüzleşmiştir.

Ocak ayı, devrim ve komünizm şehitlerini anma çalışmaları bu yıl, ölümsüzlüğünün 100. yılı dolayısıyla dünya işçi sınıfı ve halklarının yaşayan önderi Lenin’e atıfla yapılmaktadır.

Bu süreç içinde gerçekleştirilen ziyaret, anma ve etkinliklerde devrim ve komünizm şehitlerini anarken, yaşam ve ideallerinden öğrenmeyi esas alıyoruz. Yarattıkları değerlerin büyüteceğine dair de sözümüzü de yinelendiğimiz bir süreç olmaktadır.

Ölümsüzlüğünün 100. yılında Komünist usta Lenin’in mücadele yaşamı, Rusya’da gerçekleştirilen devrimin önemi ve anlamı, Lenin yoldaşın Marksizm’e katkıları, komünist parti anlayışı, emperyalist savaşlara ilişkin analizi ve daha pek çok başlıkta bir araştırma ve yoğunlaşma içinde olmak bizi de geliştirecek ileri taşıyacaktır.

Ölümsüzleşenlerimizi daha yakından tanımak, mücadele içindeki duruşlarından, deneyimlerinden öğrenmek davamızın yarını ve başarısı açısından büyük önem kazanmaktadır.

Bu amaç doğrultusunda toprağa düşenlerimizi tanıyan, bilen mücadele arkadaşları, yoldaşlarıyla söyleşiler gerçekleştirdik. Düşenlerimizin kanı ve canıyla, emeği ve alınteriyle karakterini, yaşamdaki duruşunu ortaya çıkardığı hareketimizin geçmişinden öğrenmek, geleceği kazanma mücadelesinde daha güçlü adımlar atmamıza katkı sunacaktır.

**

“Ağır işkenceler yapıyorlar ama orada konuşmadığı için öldürüyorlar.”

Mehmet Kocadağ…

Bu yoldaş, 1976 1 Mayıs’ında o dönemki kontr-gerilla tarafından kaçırılarak Belgrad Ormanlarında işkencede öldürüldü. Mehmet Kocadağ önemli bir kadromuzdu o dönemde. İlk kadrolardandır. Kendisi Ağrılı Kürt’tü. Çok fedakardır. İşçi kökenlidir, bir işçi lideri olabilirdi, profesyonel sendikacı olabilirdi.

Onunla biz Kağıthane Yıldız keçe fabrikasında beraber çalıştık. Çok iyi tanırım kendisini. İşçilerle diyaloğu çok iyiydi. Mehmet Kocadağ ile biz o Yıldız keçe fabrikasını greve götürdük. Sendika yoktu, sendikayı götürdük, Tekstil-İş Sendikasını.

Grevde de bizim arkadaşlar geldi grev çadırını hep beraber kurduk. Öyle bir örgütlü mücadele içerisindeydik ama maalesef 1976 1 Mayıs’ında miting bittikten sonra aynı gece onu alıp Belgrad ormanlarında işkence ederek öldürdüler.

Önce birinci şubeye götürüyorlar. Ağır işkenceler yapıyorlar ama orada konuşmadığı için Belgrad Ormanlarına götürüp da öldürüyorlar.

 “Çok hızlı gelişen bir kişiydi.”

Necdet Oynargül…

Necdet’i de yine Okmeydanı Örnektepe tarafından tanırım. Necdet Oynargül Balkan göçmeni bir ailenin bir çocuğudur. Mücadeleye çok eski başlamıştır, 1974-75’te. Bu yıllarda Necdet Proletarya Partisi saflarındadır. Sempatizandır ama çok atılgandır, çok gözü pektir, çok isteklidir. Partiyi çok seven bir arkadaştır.

Siyasi olarak da gelişebilecek bir yapıdaydı. Kısa sürede de gelişti zaten. Kendisi bizden sonra gözaltına alınıyor. Zaten o süreçte ilerlemiş. Ben tanıdığım zaman daha sempatizandı, daha sonra proletarya partisinin üyesi oluyor. Çok kararlı bir militanı oluyor. Gözaltına alınıyor, gözaltında ağır işkenceler yapıyor yapılıyor.

Hiçbir şeyi kabul ettiremiyorlar. Bir şeyi kabul etmediği için serbest bırakılıyor. Ama sürekli takip ediliyor, polis tarafından. Bir gün de geç saatte evine girerken kurşunluyorlar.

O da ileri bir safhada liderlik yapabilecek bir yoldaşımızdı. Çok hızlı gelişen bir kişiydi. Pratiklerde atmaca gibiydi. Çevresinde pratiğe çıkardığı insanların güvenliğini son derece koruyan bir arkadaştı. Öyle bir yapısı vardı.

– O dönemdeki devrimciler hem ideolojik, politik olarak birikimli hem de pratik olarak ta ciddi bir düzey söz konusu. Bu durum, dönemle de alakalı herhalde değil mi? Bahsettiğiniz süreçte, işçi sınıfı hareketi olsun, devrimci mücadele olsun daha gelişkindi.  Günümüze baktığımızda pek öyle değil. Toplumsal mücadelede de, kurumsal anlamda da, kitle hareketleri anlamında da gerileme mevcut…

– Tabii ki, bu arkadaşların katılması, hızla ilerlemesi işçi sınıfı mücadelesi içinde pişmesi, gelişmesinde bu faktörler çok önemli.

Bunları gözardı etmemek lazım. O zamanın koşulları militan yetiştirebiliyordu. İyi ilişkiler kurulduğunda, iyi eğitimden geçtiğinde kesinlikle bir kadrodur artık. Çünkü bu saydığım arkadaşlar ileride kadro olabilecek arkadaşlardı. Lider özellikleri taşıyan arkadaşlardı.

Mesela Necdet de öyle bir dostumuzdu. Öldürüldüğünü duyduğumda çok etkilendim çünkü yakından tanıyordum. Bir de Okmeydanı tarafında Romanlar vardı. Necdet, oraları hep örgütledi, oradan örgüte sempatizan yetiştirdi. Düşünebiliyor musun? Oranın içerisine girmek o kadar kolay değil. Hepsi esrar eroinciydi. Oradan bize birçok sempati sen kazandın. Bir kısmı ileri sempatizan konumuna kadar geldiler.

– Bu pratik, içine girersen, ısrar edersen, yöntem geliştirirsen en zor görünen kitlenin de örgütlenebileceğini de gösteriyor…

– Çok verimli çıkabilirdi oradan. Nitekim çıktı da. Yeter ki ilgi alanına gir, örgütle. Yeter ki samimi ol, dürüst ol. Yeter ki ideolojik bilinç taşı onlara. Pratiğe yönelt, gerisini merak etme.

Ali Rıza Sabur…

Ali Rıza da işçi kökenlidir. Dersimlidir kendisi. Benim tanıdığım yıllarda, benim alanımdaydı. Sempatizandı o dönemde. 1980’de yakalandı. Çok inançlı ve sabırlı bir arkadaştı. Ben hapisten çıktıktan sonra görüşemedik. Daha sonra kendisini geliştirdiğini biliyorum. DABK ayrılığı döneminde DABK’ta kaldı. Yakınlarından duyduğuma göre DABK’ın Erzincan-Dersim, Kars, Erzurum, Artvin askeri sorumlusu olarak görev yapmış. 2005’te şehit düşen 17’lerden biriydi.

 

Ergin Altın…

Başta bahsettiğim Zeki Uygun yoldaşımızın, örgütlediği bizimle birlikte Kars’tan batıya gönderdiği arkadaşlardan biriydi. Burada onun amcasının oğlu, Sağmalcılar Hapishanesinde müdürdü. Ergin de, o dönemde liseyi bitirdiği için, onu oraya infaz kalemine memur olarak aldılar, geçici olarak. Bir iki sene burada çalıştı. Biz de tabii görüşüyorduk.

Burada pratik mücadelelere hep gelirdi, özellikle gecekondu mücadelesine, bildiri, afiş, yazılama gibi pratiklere. Çok fedakâr bir arkadaş olduğu için, yoldaşlarına, ilkelerine, İbrahim Kaypakkaya’nın düşüncelerine çok bağlı, çok sadık bir arkadaştı.

Kars’ta Eğitim Enstitüsü açılıyor. Ecevit başbakan o zamanlar. Bir gün bir arkadaşla birlikte geldiler. Biz de Örnektepe’de gecekondu mücadelesi yürütüyoruz. Dedi, “biz bu Eğitim Enstitüsü’ne gitmek istiyoruz, öğrenci alıyorlarmış”. Bana “sen üniversite imtihanlarına girdin mi ?” diye sordu. “Evet” dedim, sonucu sordu. Ben üç yüz elli puan aldım dedim. “Kars Eğitim Enstitüsü 200 puanla öğrenci alıyor” dedi, “gel gidelim”. Zeki Uygun’un gönderdiği altı kişi de beraberiz.

Gecekondu mücadelesi içindeyiz. İkisi gidelim dedi, sorumlu olan arkadaş vardı, benim için “bunu vermiyorum” dedi. Ben de kaldım. Ben zaten 1977’de de Elâzığ Fırat Eğitim Enstitüsü Biyoloji Bölümünü bırakıp gelmiştim. Profesyonel faaliyet için, “işçi sınıfı içindeki faaliyette ihtiyaç var” dediler, ben de o alandan buraya gelmiştim.

O dönem fabrikalarda çok çalıştım, emekli olduğum belediye yirmi altıncı iş yerim benim. Çok yerde sendika, sigorta yokken, buralara sendika getirdiğimiz için çok işyerinden atıldım patronlar tarafından.

Ergin Altın, çok kararlı bir arkadaştı, buradan da zaten çok kararlı gitti. Oradaki mücadelede de çok öne çıkmış. Düşün, faşistlerin en yoğun olduğu yere bildiri dağıtmış tek başına. Öyle gözü karaydı. Orada öğrenciyken, Kars’ın Hanak ilçesinin Damal nahiyesinde, şimdi Ardahan’a bağlı ilçe oldu, amcası vardı, Yener Altın. Onun yanına gidiyorlar bir yoldaşla, Ahmet Mete ile birlikte. Ozan Ferhat diye bir arkadaş vardı, o da aranır duruma düşüyor. Aranır duruma düşünce, o bölgeye gönderiliyor.

Devrimci Yol’cu birisiyle tartışıyor bu arkadaş. Erginler de geliyor, diyor “gerek yok, niye tartışıyorsunuz?” Erginler gelince, Ferhat iyice alevleniyor, taraflar geldi ya, o adama saldırmak istiyor. Ergin araya giriyor, bunu çekiyor. Ergin araya giriyor, bunun üzerine Dev Yol’cu onu itekliyor. Bu arada silah da çekmiş, Ferhat’ı vuracak. Ergin silahı elinden almaya çalışıyor, güçlü kuvvetliydi de.

Dev-Yol’cu, aradan çık diyor Ergin’e, sana bir tavrım olmaz. Ama Ergin Ferhat’ın önüne geçip silahı elinden almaya çalışırken silah patlıyor. Yaralanıyor ama hastaneye yetiştiremeden yolda ölüyor. Çok eskiden tanıdığım değerli bir yoldaşımdı.

(Devam Edecek)

OCAK AYI | SÖYLEŞİ; “Mücadele bize kişilik kattı, bize onur kattı, bize vicdan verdi, insanlık verdi”(3)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu