Güncel

Özarslan’ı infaz eden polisler ve amirleri hakkında suç duyurusu

#ÖzgürBasınSusturulamaz
Günlerdir bombalamalarla, operasyon ve gözaltı saldırıları ile terör estiren TC devletinin hedefindeki devrimci, demokrat ve yurtsever basın susturulamaz! Dayanışma amacıyla devletin kapatmaya çalıştığı dostlarımızın haberlerini yayınlıyoruz:

 

İSTANBUL (DİHA) – Bağcılar’da polis operasyonu sırasında katledilen Günay Özarslan için görevli polisler ve yetkili amirler hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Özarslan’ın iddia edildiğinin aksine çatışmaya girmediğinin polis tutanaklarında dahi yer aldığını söyleyen avukatlar, yapılanın açık şekilde infaz olduğunu vurguladı. Avukatlar, hakkında hiçbir arama kararı olmayan Özarslan’ın kaldığı evde yapılan arama kararının başka bir kişi hakkında alındığını da paylaştı.

Bağcılar’da polis operasyonunda öldürülen Günay Özaslan’ın ailesi ve avukatları, gerçekleştirilen infazın yanı sıra avukatlarının görevlerini yapmalarının engellenerek cinayete ilişkin delillerin karartılması, cenaze defin edilmesine engel olunması ve cenazeye gelenlere dönük saldırıda bulunulması nedeniyle görevli polisler ve yetkili amirler hakkında suç duyurusunda bulunmak üzere Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’ne geldi. Suç duyurusu dilekçesinin savcılığa teslimi öncesinde adliye binası önünde açıklama yapmak isteyen Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu üyesi avukatlara, polis izin vermedi.

Avukatları darp eden polisler, adliye önünden uzaklaştırmaya çalıştı. Polisin, avukatlara dönük bu saldırısını görüntülemeleri engellenen basın mensuplarından DİHA muhabiri Zuhal Atlan ve İMC Muhabiri Gülfem Aktaş polislerce darp edildi.

Polis şiddeti bununla da sınırlı kalmadı. Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Ebru Timtik’in çantasını kolundan çekip fırlatan polis, bu anı kaydetmeye çalışan avukatların ellerindeki telefonları da ellerinden alıp, gazetecilerin üzerine fırlattı.

Kalkanlarıyla fiziksel ve sözlü şiddet uygulayarak avukatları Çağlayan Meydanı’na sürükleyen polis, avukatların önüne barikat kurdu. Meydana sürüklenen avukatlar, polislere “Sizler de cemaatin polisleri gibi olacaksınız” diye tepki gösterdikleri sırada çevrede bulunun sivil bir kişi, avukatlara saldırmaya çalıştı.

‘Köksüz olanlar bin 400 yıl önce Hz. Ali’nin tabutunu oklatanlardır’

Polis ve avukatlar arasında yaşanan gerginliğin ardından konuşan ÇHD İstanbul Şube Başkanı Görkem Yeşil, polis şiddetine “Bu ülkede ölen polislerin, askerlerin ve devrimcilerin tek sorumlusu kişisel hırsları için bütün ülkeyi kaosa sürükleyen Cumhurbaşkanı ve onun hizmet ettiği sermaye odakları ve emperyalizmdir. Avukatlar, her zaman adliyenin önünde açıklama yapıyorlar, bundan sonra da yapacaklar” sözleriyle tepki gösterdi.

‘IŞİD’i besleyenler bu ülkeden gidecek’

Yeşil’in ardından konuşan ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı da polislerin fiziksel şiddetin yanı sıra sözlü şiddet uygulamasına tepki gösterdi.

Kozağaçlı, “Bunlar, kimin namına küfrediyorsa onun adamıdır. Onun için tecavüz eder, katliam yapar, onunla birlikte gider. Bunlara, avukatları adliye önünden döverek atma güvenini veren, kadın avukatlara taciz etme güvenini veren giderken onları burada bırakır. Sadece, büyükbaşları gider, helikoptere uçağa binerek. Selefiler, Vahabiler, emperyalist işbirlikçiler, IŞİD’i besleyenler bu ülkeden gidecek. IŞİD’e saldırıyoruz adı altında bu ülkenin siyasal muhalefetine, sendikacısına, devrimcisine, cenazesine, Alevisine saldıranlar bu ülkede tutunamaz” dedi.

‘Bu polisle ne kamu güvenliği sağlanır ne de barış olur’

Bu sözlerinin ardından polise yönelik tepkisini sürdüren Kozağaçlı, bu kez polislere dönerek “Hırsızlık yaptılar ağızlarını açan tek polis yok. IŞİD’i beslediler, sesini çıkaran polis yok. İşte polis budur. Ve bu polisle ne kamu güvenliği sağlanır ne de barış olur. Ne zaman ki suçtan tiksinmeyi öğrenecekler; o zaman polis olacaklar. Şimdi Tayyip Erdoğan’ın özel örgütüdürler ve onunla beraber gidecekler” ifadelerini kullandı.

Anne Özarslan: Cenazemizi versinler, götürüp toprağın altına gömeyim

Kozağaçlı’nın ardından Özarslan’ın annesi Mahpullah Özarslan da konuştu.

“Çocuğumu katlettiler, günlerdir dört bir tarafımızı abluka altına almışlar, cemevinin etrafını sarmışlar. Ne dışarı çıkabiliyoruz, ne içeri girebiliyoruz. Kaç gündür bize gaz sıkıyorlar. Zaten çocuğumu uykuda öldürdüler” diyen Anne Özarslan, tek isteğinin cenazelerinin kendilerine verilmesi olduğunu söyledi. Anne Özarslan, “Cenazemizi versinler, götürüp toprağın altına gömeyim. Bunu istiyorum. Çocuğumun vasiyeti, ‘Beni Gazi’de arkadaşlarımın yanında toprağa verin’ oldu. Uykuda vurdular, daha ne istiyorlar bizden. Benim de canımı almak istiyorlarsa alsınlar, insanlara bir şey yapmasınlar” diye konuştu.

‘Yaşanlar 90’lı yılların savaş konsepti’

Konuşmaların ardından basın açıklamasında bulunan ÇHD’li avukatlardan Günay Dağ, Suruç katliamının ardından, bu katliamın sanki DAİŞ tarafından değil de devrimci, sol, sosyalist, yurtsever güçler tarafından yapılmış gibi sola yönelik saldırıların başladığını söyledi.

Bir gün önce yapılan Güvenlik Zirvesi sonrası 24 Temmuz günü de alınan kararların icrası için operasyonların gerçekleştiğini ve o güden beridir de ülkede adeta adı konulmamış bir sıkıyönetim halinin yaşandığını söyleyen Dağ, “Son bir haftada yaşananlar, Çiller-Güreş ikilisinin simge isimleri haline geldiği 90’lı yılların halka karşı açık bir savaş konseptinin devlet politikası olarak daha yoğun ve etkili bir biçimde uygulanmaya devam edeceğini göstermektedir” dedi.

Polis tutanaklarında bile çatışma izi yok

Özarslan’ın da bu operasyon kapsamında, 24 Temmuz sabahı evinde açık bir şekilde infaz edildiğini dile getiren Dağ, basında duyurulduğu gibi Özarslan’ın çatışmaya girmediğini söyledi. Dağ, Özarslan’ın katledildiği evde hiçbir çatışma emaresini rastlanmadığını, polis tutanaklarının bile bunu gösterdiğini söyledi.

Arama kararı bile başka bir isim hakkında

Dağ, Özarslan’ın hakkında hiçbir arama kararı olmadığını da paylaştı. Evde yapılan aramaya ilişkin kararın Yılmaz Viraner adlı bir kişi hakkında verilmiş bir karar olduğunu dile getiren Dağ, “Yılmaz Viraner hakkında, ‘canlı bomba’ olduğu yönünde sahte bir ihbar tutanağı düzenlenerek hiçbir delil olmaksızın, usule aykırı biçimde 5 ayrı adres için arama kararı alınmış. Canlı bomba olduğu söylenen Yılmaz Viraner de başka bir yerde yakalanmış ve çıkarıldığı savcılık tarafından serbest bırakılmıştır” diye konuştu.

Deliller karartıldı

Açıklamanın devamında Özarslan’ı katleden polislerin bir yandan infazın üstünü örtmeye çalıştığını diğer yandan da delilleri karartmaya çalıştıklarını söyleyen Dağ, olay yeri incelemesinin yine usule aykırı yapıldığını kaydetti. Soruşturmanın ise suçu işleyen siyasi şubeye bağlı polisler tarafından yürütülmesinin “delillerin failler tarafından toplanması” anlamına geldiğini dile getirerek, bunun hukuka aykırı olduğunu ve infazın üstünü örtme çabası taşıdığını vurguladı.

Olay yerine giden avukatların yaptığı incelemelere göre, polisin suç yerinde bulunan mermi çekirdeğinin giriş-çıkış deliklerinin tahrip edildiğini, suç yerindeki ve komşu evin duvarına isabet eden mermi çekirdeğini dahi saplandığı yerden çıkarmak suretiyle aldığını aktaran Dağ, “Tüm bu maddi olgular bunun açık bir infaz olduğunu gösteriyor” diyerek saldırı ve katliamlara karşı mücadele etme mesajı verdi.

Açıklamanın ardından avukatlar, adliye binasına girerek Özarslan’ın kurşuna dizilerek infaz edilmesi, avukatların görevlerinin yapılmasını engelleyerek delillerin karartılması, gaz ve gerçek mermilerle saldırarak cenazenin defnedilmesine engel olunması gerekçesiyle görevli polisler ve yetkili amirler hakkında suç duyurusunda bulundu.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu