Güncel

OKUR POSTASI | Devlet aynı devlet! Peki ya biz?

Bulunduğumuz günleri devletin Kürtler başta olmak üzere devrimci-demokratik kamuoyu üzerinde yürüttüğü siyasetin boşa çıkarılması dönemi olarak da görmek gerekir. Kayyum politikasını geri savurmak, gasp edilen/edilmeye çalışılacak olan iradeyi tecelli etmek gerekir. Bu politikalar çeşitlilik arz etmekle birlikte yeni değildir, devlet aynı misyonunu sürdürmekte; egemen sınıfların sesi, soluğu ve koruyucusu olmaktadır. Burada açıkça sormak gerekiyor: Devlet aynı devlet! Peki ya biz?

Son birkaç yıldır ardı ardına yapılan seçimlerle toplumun bir kesimi değişim için çaba sarf ederken bir diğer kesim ise var olanı korumak için elinden gelen hile ve saldırıları ardı ardına gerçekleştiriyor. Tabii değişimden kastımız; seçim kazanarak bir değişimin olacağına inanların ciddi bir kesimin varlığına dönük bir vurgudur. Bunun dışında seçime Kürt halkının yanında durmak adına taktiksel refleksler gösteren devrimci-komünistleri bu kesimden ayırarak belirtmemiz gerekir.

Gelinen süreçte içinde bulunduğumuz, baskı ve sindirme politikalarının gittikçe arttığı, kadına karşı şiddetle mücadele gününde dahi kadına saldırmaktan, şiddet uygulamaktan çekinmeyen bir anlayışla karşı karşıya olduğumuz açıktır. Onun içindir ki, daha ne olabilir demekten ziyade şunu net olarak görmeliyiz; olanlar, olacakların işaretidir!

Önümüzde bir yerel seçim ve bu dönemin ülke halkı açısından dinamikleri mevcut. Bir tarafta sistemin egemenleri (AKP-MHP-CHP-İYİ Parti vb.) diğer tarafta verilen mücadele içerisinde ödenen bedeller sonucunda elde edilen kazanımları gasp edilen, toprakları ilhak altında olan Kürt halkı. AKP-MHP-İYİ Parti, kerametleri kendilerinden menkul bu anlayışların, sömürünün dışında halka bir şey veremeyeceği ortada. Bir de içinden kendisini “sol”da tanımlayan fakat özü itibariyle diğerlerinden farklı bir yerde kesinlikle durmayan, duramayacak olan CHP’yi unutmadan. Bu güruh şovenizm ve karşıtlık üzerinden bekasını var ediyor.

Bunun karşısında da devletin yürüttüğü kayyum politikası dahil birçok saldırılarına direnen devrimci, demokrat ve yurtsever güçler! Yerellerde demokratik taleplerin yaşam bulması için mücadele edenler.

Gözaltı ve tutuklamalar ile tasfiye

Barış, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve sosyalizm taleplerini dile getirenlere azgınca saldırmaktan çekinmemekte olan egemen sınıflar; Kanun Hükmünde Kararnamelerle iktidarını pekiştirmiş yandaşlıkta tavan yaratmış bir anlayış, yaklaşan yerel seçimler öncesi tasfiye hareketi başlatmış bulunmakta. HDP başta olmak üzere dostlarına dönük başlatılan bu saldırı, emek, barış ve demokrasi güçlerinin iktidarların her daim hedefinde olduğu gerçeğini de bir kez daha yinelemiştir. Onun içindir ki, hali hazırda T.Kürdistanı il, ilçe ve belde belediyelerine atadığı kayyumlar ile rüştünü ispatlayamadığını düşünecek ki Erdoğan, partisinin Kızılcahamam toplantısında “Bu seçimlerde de teröre bulaşmış olanlar, sandıktan çıkacak olurlarsa, öyle bekleyelim şu olsun bu olsun yok. Anında gereğini yapıp kayyım tayinleriyle yolumuza devam edeceğiz” diyerek, memlekette yasama, yürütme ve yargının tek elden yönetildiğini yine ifade etmiştir.

Bu ifadesinin ardından çok zaman geçmeden ardı arkası kesilmeyen gözaltı ve tutuklamalar birbirini izledi/izliyor. Demokrasi mücadelesi veren devrimci demokrat kurumların yanı sıra birçok HDP bürosu, ev ve işyeri basıldı. Parti yöneticisi, üyesi, Kürt gazeteci, sanatçı evleri basılarak, kapıları kırılarak, çocuklarının gözü önünde silahlar doğrultularak gözaltına alındı. Müvekkilleriyle görüşmeye giden avukatlar da gözaltına alındı. Öyle ki, milletvekili seçildikten sonra derhal tahliye edilmesi gereken tutuklu milletvekili Leyla Güven’in evi basıldı.

Haliyle yaklaşan seçim öncesi iki eski Eş Genel Başkanı, yüzlerce yöneticisi, onlarca Belediye Eş Başkanı, ondan fazla eski ve yeni milletvekili hala tutuklu olan HDP ve devrimci demokrat kamuoyuna yönelik saldırılarda gelinen aşamada olanlarken ve olması muhtemel, yerel yönetimlere atadığı kayyumların koltuklarını korumayı, HDP’ye yönelik tasfiye operasyonuna bağlamış olan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu saldırılar için de özgünlüğü olduğu için özellikle belirtilmesi gereken bir saldırı ve tasfiye dalgası da devrimci güçlere dönük gerçekleştirilendir. Dersim’in Ovacık ve Mazgirt ilçelerinde yerel yönetim deneyimlerini yaygınlaştırma ve bu seçim sürecine “gücü ve ilkeleri oranında katılma” kararı aldığını belirten Sosyalist Meclisler Federasyonu’na dönük aralıksız gözaltı ve tutuklama furyası, egemen sınıfların seçimlere hazırlıktan ne anladığını açık bir şekilde ortaya sermektedir.

Onun içindir ki içinde bulunduğumuz günleri devletin Kürtler başta olmak üzere devrimci-demokratik kamuoyu üzerinde yürüttüğü siyasetin boşa çıkarılması dönemi olarak da görmek gerekir. Kayyum politikasını geri savurmak, gasp edilen/edilmeye çalışılacak olan iradeyi tecelli etmek gerekir. Bu politikalar çeşitlilik arz etmekle birlikte yeni değildir, devlet aynı misyonunu sürdürmekte; egemen sınıfların sesi, soluğu ve koruyucusu olmaktadır. Burada açıkça sormak gerekiyor: Devlet aynı devlet! Peki ya biz? (Bir Özgür Gelecek okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu