GüncelMakaleler

PANORAMA | 2019: SINIR İÇİ VE SINIR DIŞI KÜRT DÜŞMANLIĞI!

Toplamda değerlendirdiğimizde 2019 yılı Kuzey ve Doğu Suriye ile Rojava için DAİŞ çetelerine karşı kazanılan zafer ve işgalci TC devleti ile çetelerine karşı pratikleştirilen ‘Onur Direnişi’ne sahne oldu.

2019 yılında faşist rejimin Kürt ulusuna yönelik uygulamaya koyduğu politikalar, “çökertme planı”nın tüm hızıyla sürdüğünü göstermektedir.

Üstelik “çökertme planı” sadece Türkiye Kürdistanı’yla sınırlı kalmamış, sınırları aşarak Irak ve Suriye Kürdistanı’na yönelik askeri müdahalelerle devam etmiştir. Bu anlamıyla 2019 yılı faşist rejim açısından tam bir Kürt düşmanlığı dönemi olarak değerlendirilmiş ve pratikleştirilmiştir.

Faşizmin Kürt düşmanlığının ulaştığı boyut, her gün güncellenerek sürdürüldüğü için 2019 yılı için yaşanan saldırıların toplamı net değildir. Örneğin 20 Kasım’da HDP tarafından kamuoyuyla paylaşılan raporda; “Kayyım atamaları 3 büyükşehir, 10 il, 63 ilçe ve 22 belde ile DBP’li toplam 95 belediyede gerçekleşmiş ve seçilmiş bu belediyelere devletin memurları, yani atanmışlar yerleştirildi” denilmekte ve “Kayyım atamalarına paralel olarak kamuda ve belediyelerde çalışan 15 bine yakın Kürt işçi ve memur, 300’e yakın muhtar ihraç edildi”ği belirtilmektedir. Aynı raporda “93 belediye eş başkanı, yüzlerce belediye meclis üyesi ve il genel meclis üyesi tutuklandı. Tutuklanan belediye eş başkanlarından 15’ine ceza verildi”ği de belirtilmektedir.

Bu rakamların raporun yayınlandığı tarihten sonra daha da arttığı, yeni kayyım atamaları, tutuklama ve işten çıkarmaların yaşandığı bilinmektedir. Bu anlamda faşizm Kürt ulusuna, onun kendisini temsil etme mücadelesine ve kazanımlarına yönelik saldırganlığını artırarak sürdürmektedir.

Burada önemli ve dikkat çekici olan göstermelik de olsa ismi geçen “demokrasi”nin rafa kaldırılmış olmasıdır. 31 Mart seçimlerinde “seçimlere katılmalarına izin” verilen belediye başkanlarının, seçimleri kazanmalarına yönelik tahammülsüzlük, onların uydurma gerekçelerle tutuklanmaları ve yerlerine doğrudan doğruya devlet memurlarının atanması bunun en somut örneğidir.

Büyükşehir belediye başkanlarından muhtarlara kadar kayyım atamasının gerçekleştirilmesi kendi yasalarındaki teammüllere göre bile yapılmamakta, tamamen faşizmin ihtiyacına göre gerçekleştirilmektedir. Bu durum Türkiye Kürdistanı açısından olağanüstü yönetimin olağanlaştırıldığı anlamına gelmektedir.

Kürdistan’da sadece Kürt ulusunun demokratik kazanımlarına yönelik bir saldırı yoktur. Esas olarak gerilla güçlerine ve halka yönelik dizginlerinden boşaltılmış faşist bir saldırganlık söz konusudur. TC devleti tarafından neredeyse her gün gerillaya yönelik operasyonlar vardır.

Bu operasyonların ne kadar sonuç aldığı ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte (faşizm kara propagandaya özellikle önem vermektedir) gerilla savaşı karşısında esasta başarılı olamadığı açıktır.

Her gün “bitti”, “belini kırdık” denilen gerilla savaşı, bir sonraki operasyon açıklamasına konu olmaktadır. Bu anlamıyla faşizmin bir türlü bitiremediği, üstelikte “havuz medyası”nda “yıldırım çarpması”, “kaya düşmesi”, “trafik kazası”, “kaza sonucu” asker ve polis ölümlerinin sıkça haber olduğu bir süreçle karşı karşıyayız.

HDP’ye Yönelik Saldırılarda Artış

Faşizmin gerilla savaşı karşısındaki çözümsüzlüğünü doğrudan halka yönelik gözaltı, tutuklama ve işkence saldırılarındaki artıştan da anlayabiliriz. 2019 yılında Türkiye Kürdistanı’nda binlerce insan gözaltına alınmış, yüzlercesi tutuklanmış durumdadır.

HDP’nin 2019 Hukuk Ve İnsan Hakları Komisyonu raporunda “24.07.2015 tarihinden bu yana partimize, partimiz tabanına ve bileşenlerine yönelik gerçekleşen siyasi soykırım operasyonları neticesinde toplam 15 bin 530 kişi gözaltına alınmış, aralarında Eş Genel Başkanlarımız, Milletvekillerimiz, il-ilçe eş başkanlarımız, yöneticilerimiz ve parti üyelerimizin bulunduğu 3 bin 661 kişi tutuklanmıştır. Bu kapsamda Genel Merkezimizin Temmuz 2016 tarihinden bu yana edindiği bilgiler doğrultusunda toplam 10 bin 719 kişi gözaltına alınmış 2 bin 251 kişi ise tutuklanmıştır. Şimdiye kadarki gözaltı sayıları 16 bini aşmış durumdadır. Toplam tutukluluk ise 5 bin 66 kişidir. Bunlar sadece ulaşabildiğimiz sayılardır. Ulaşamadığımız tutukluluk ile birlikte toplam tutukluluk sayısı 6 binin üzerindedir” denilmektedir.

Yine aynı rapora göre; “Temmuz 2015’ten bu yana Eş Genel Başkanlarımızla birlikte 16 milletvekilimiz, 7 MYK, 21 PM üyemiz, 750’yi aşkın il ve ilçe yöneticimiz tutuklanmıştır. Şu anda 7 milletvekilimiz tutukludur. Bunun yanında, 11 milletvekilinin milletvekilliği düşürülmüştür. 1 Şubat 2017’den bugüne kadar yapılan siyasi soykırım operasyonları neticesinde toplam 5 bin 98 kişi gözaltına alınmıştır. 14 Doğal, 62 Seçilmiş, toplamda 76 delegemiz tutuklanmıştır.”

Bunun yanında bölgede halka yönelik işkence uygulamalarının artarak sürdüğü görülmektedir. Örneğin, 2019 yılının Mayıs ayında Urfa’nın Halfeti ve Suruç ilçelerinde ev baskınları sonucu gözaltına alınan 3’ü çocuk 51 kişi, karakol bahçesinde yüzükoyun yere sıralanmış ve işkenceye tabi tutulmuştur.

Faşizmin bu saldırganlığına karşı Kürt halkı en iyi bildiği şeyi yapmış ve direnişi seçmiştir.

Direnişin ön plana çıkan gelişmelerinden biri, Leyla Güven’in Abdullah Öcalan’ın üzerinde uygulanan tecrit terörüne karşı açlık grevi olmuştur. 7 Kasım tarihinde başlayan açlık grevi, Güven’in direnişini kırma amaçlı 29 Ocak’taki tahliye saldırısına karşı dışarıda da devam etmiş ve 25 Mayıs’ta bitirilmiştir.

Bu direnişe Türkiyeli devrimcilerde destek vermiş, TKP-ML dava tutsakları 5 Şubat’tan itibaren dönüşümlü açlık greviyle, Hiyem Yolcu 20 Mart, Haydar Sönmez ise 1 Nisan’dan itibaren süresiz dönüşümsüz açlık greviyle katılmışlardır.

Yine 2019 1 Mayıs’ı Batı’da olduğu kadar T. Kürdistanı’nda da önceki yıla oranla daha kitlesel ve yaygın bir şekilde kutlanmıştır. T. Kürdistanı’nda 1 Mayıs’a damgasını vuran, o dönem devam eden açlık grevleri olmuştur. Batı’da da pek çok merkezde 1 Mayıs kutlamalarında, süregelen ve ölüm orucuna dönüşen (30 Nisan) açlık grevleri direnişleri gündem olmuştur. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde ise özellikle TC devletinin belediyelere yönelik kayyım saldırısına karşı tepki ön plana çıkmış ve kitleler tarafından protesto edilmiştir.

Sınırları Aşan Kürt Düşmanlığı

TC devleti sadece içerde Kürt düşmanlığına başvurmamış, sınır ötesi operasyon adı altında Irak ve Suriye Kürdistanı’na da askeri müdahalelerde bulunmuştur. TC devletinin 2019 yılında Kürtlere yönelik saldırılarını sürdüreceği 15 Aralık 2018 günü, Şengal ve Maxmur Kampı’na yönelik savaş uçaklarıyla gerçekleştirdiği saldırıyla görülmüştür.

Irak Kürdistanı Federe Bölgesi’nde 30 Eylül’de gerçekleştirilen parlamento seçimleri sonrasında Başbakanlığa getirilen Neçirvan Barzani’yle 29 Nisan’da Erbil’de görüşen Türkiye Dış İşleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun TC devletinin bölgeye yönelik sınır ötesi işgal hareketi konusunda anlaştıkları, sonradan yaşananlarla netleşti.

Nitekim Mayıs ayının son günlerinde (27 Mayıs) “Pençe Harekatı” adı altında Irak Kürdistanı’na havadan saldırılar düzenleyen faşist TC ordusu, Hakurk ile başladığı operasyonlarını Kandil ve Kortek’e dönük operasyonlarla sürdürdü. TC devleti, bölgede kurduğu üslerle birlikte işgalini kalıcılaştırmış durumdadır ve dönem dönem uçak saldırılarıyla bölgeyi bombalamaktadır.

Yine yerel işbirlikçi güçlerinden de desteğiyle özellikle PKK kadrolarına yönelik saldırılar gerçekleştirmektedir.

Nitekim 5 Temmuz’da gerçekleştirilen bir saldırıyla KCK Genel Başkanlığı üyesi Diyar Xarip’i katletmiştir. Ancak gerillalar bu saldırılara yanıt olmakta, bölgede etkili gerilla vuruşlarıyla işgalci Türk ordusuna kayıplar verdirmektedir.

TC devletinin Kürt düşmanlığında zirve yapan nokta, 9 Ekim’de başlayan Rojava işgal saldırısı olmuştur. Aslında Suriye iç savaşıyla birlikte, bölgede Rojava Devrimi’yle önemli mevziler kazanan Kürtler TC devletinin hep hedefinde oldu. Türk devleti, Rusya ve ABD’den aldığı destekle her fırsatta Rojava’ya saldırmaktadır.

ABD ve Rusya Türk devletinin: 22 Şubat 2015 tarihinde “Şah Fırat Operasyonu”na, 29 Mart 2017 tarihinde “Fırat Kalkanı Harekatı”na, 24 Ağustos 2016 tarihinde “Cerablus işgaline” ve 28 Ocak 2018 tarihinde “Efrin işgaline” göz yummuşlardır. Faşizmin bu saldırılarında başta Afrin olmak üzere binlerce Kürt katledilmiş, on binlercesi ise göç etmek zorunda kalmıştır.

Faşizm sadece Kürt halkına ve onun öncülerine saldırmakla yetinmemiş aynı zamanda bölgede savaşan Türkiye devrimci hareketlerini de hedef almıştır. Örneğin bölgede savaşan TKP-ML TİKKO savaşçılarının karargahlarına 29 Ocak akşamı 4. kez MİT destekli çete saldırısı olmuştur.

Benzer bir saldırı 16 Ağustos’ta gerçekleştirilmişti. Bu süreçte ayrıca Anarşist TİKKO savaşçısı Lorenzo Orsetti, 18 Mart günü şehit düşmüştür. Yine 23 Mart’ta MLKP önderlerinden Baran Serhat MİT destekli bir suikastla katledilmiştir.

Faşizmin Rojava’ya yönelik saldırılarında 9 Ekim tarihi bir milat olmuştur. Emperyalistlerden icazet alan faşist rejim, yüksek teknoloji ve askeri kapasitesini kullanarak, örgütlediği çeteleri öne sürerek Gri Spi, Serekaniye hattını işgal harekatını başlatmıştır.

Türk devleti, rahat ilerlemek ve işgal ettiği yerlerde direnişle karşılaşmamak için özellikle sivilleri hedef almış; Giré Spi, Serékani, Qamişlo ve Membiç’in köylerini ve yerleşim yerlerini havadan ve karadan bombalamış ve DAİŞ artığı çetelerden devşirilen Suriye Milli Ordusu 478 sivili katlederken, 1.070 sivil yaralanmış; 300 binden fazla insan ise göç etmek zorunda kalmıştır.

İşgal saldırılarında 810 okul binası kapandı, 86 bin öğrenci eğitimden mahrum kaldı. Bunlarla birlikte karayolları ulaşıma kapandı, tahrip edildi. Çeteler birçok yerde talan ve hırsızlık yaptı, siviller fidye karşılığı kaçırıldı. Sivillere ait ev, işyeri ve mallar gasp edildi.

11 Ekim 2019 tarihinde Suriye Gelecek Partisi Sekreteri Hevrin Xelef, Qamişlo uluslararası yol üzerinde ÖSO’cular tarafından katledildi. Keza, 13 Ekim 2019 tarihinde Türk savaş uçakları Cizre’den Sékaniyé’ye giden bir sivil konvoyu vurdu. İçinde Fransız ve Brezilyalı gazetecilerin de olduğu minibüsteki 11 kişi hayatını kaybederken, 74 kişi de yaralandı.

Son olarak 2 Aralık’ta faşizmin bombardımanı sonrasında Til Rıfat’ta 8’i çocuk 10 sivil katledildi. TC rejiminin saldırıları halen sürmektedir.

Emperyalistlerle yapılan pazarlıklar sonucunda faşizm Rojava’da Gri Spi Serekaniye arasında bir bölümü işgal etmiş durumdadır. İşgalini kalıcılaştırmak için bölgeye kendi denetiminde cihatçı çeteleri yerleştirmektedir. Faşizm aynı taktiği Afrin’de ve Cerablus’ta izlemiş ve buralara kendi denetiminde çeteler yerleştirmiştir. Hatta daha da ileriye giderek, kaymakam atamasından postane açılışına kadar bir dizi işgali meşrulaştırıcı adımlar atmış bulunmaktadır.

Faşizmin Rojava’yı işgal saldırısına karşı etkili bir direniş de gerçekleştirilmiştir. MLKP savaşçısı Kerem Pehlivan (Demhat Günebakan) 9 Ekim’de şehit düştü.

Özellikle Serekaniye’de aralarında Enternasyonalist Özgürlük Taburu’nun da olduğu savaşçılar ve SGD güçleri son derece eşitsiz askeri güce rağmen 10 gün boyunca bir Onur Direnişi vermişlerdir. İşgale karşı direnişte DKP/Birlik önder kadrolarından Ceren Güneş 3 Kasım’da; DKP/BÖG önder kadrolarından Aynur Ada ve Yasin İmran 6 Kasım’da şehit düşmüştür.

 

Toplamda değerlendirdiğimizde 2019 yılı Kuzey ve Doğu Suriye ile Rojava için DAİŞ çetelerine karşı kazanılan zafer ve işgalci TC devleti ile çetelerine karşı pratikleştirilen ‘Onur Direnişi’ne sahne oldu.

İçerde ve dışarda Özerk Yönetim sisteminin tanınmasına yönelik yürütülen diplomatik çalışmalar da bu yıla damgasını vurdu. Rojava Devrimi uluslararası alanda özellikle de halklar nezdinde tanındı ve destek buldu.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu