GüncelMakaleler

Politik-Gündem: Direniş Sürüyor AKP Çözülüyor!

AKP içinde yaşanan kavga artık yüzüne vurmuş durumda. Çelişkiler, hesaplaşmalar, iktidar dalaşı şimdiye kadar kapalı kapılar ardından yapılıyor, dışarıya güçlü, tek sesli, kaynaşmış bir parti imajı çiziliyordu. Ne var ki, 16 Nisan referandumunda neredeyse coğrafyamızın tüm büyük illerinden“Hayır” iradesinin çıkması, seçimlerin ancak hile ile kazanılabilmesi, AKP içindeki dengeleri de değiştirmişe benziyor.

R. T.Erdoğan, Pirus zaferi bile denilemeyecek bir sonuçla kazandığını ilan etse de, parti içindeki tasarrufları aksini gösterdi. Bugüne kadar parti içinde FETÖ’cü olmadığı yalanıyla avunan AKP, kritik 2019 yerel ve genel seçimlerine ise “arınarak” gitmek istiyor. Ne var ki bu hiçte kolay görünmüyor. Partinin tüm politikalarını doğrudan belirleyen R.T. Erdoğan, seçimin mağlubiyetinin faturasını il ve ilçe teşkilatlarına keserek yaralarını sarmaya çalışıyor. Böylece FETÖ’cülere yönelik operasyon,“metal yorgunluğu” ambalajıyla kamuoyundan gizlenerek yapılmaya çalışıyor.

Ancak herkes biliyor ki, Gülen cemaatiyle AKP devlet organlarını paylaştıkları süre boyunca neredeyse etle tırnak gibi birleşti. R.T.Erdoğan, içindeki FETÖ’cüleri temizlemeye çalıştıkça partisinin üzerinde yükseldiği kolonları da yıkıyor demektir.

Nitekim partinin yeni ve genç kadrolarla, taze kanla beslenmesi adı altında gerçekleşen tasfiyeler, içerde, derinlerde yürüyen iktidar dalaşının su yüzüne vurmasına vesile oldu. İlkin,“kim daha Erdoğancı” görüntüsü altında başlayan “ideolojik” tartışma gelinen aşamada doğrudan R.T.Erdoğan’ı hedefleyen ve parti içinde önemli sayıda kesimde hoşnutsuzluk ve bunun yakın zamanda kuvveden filli çıkacağına, bu bağlamda eski bakan ve parti kadrolarının harekete geçmesi çağrısıyla ilerliyor.

“AK Parti çevrelerinde yükselen tepkinin şimdilik homurtu halinde olduğunu ama yakında ‘kuvveden fiile’ çıkabileceğini söyledik. Yani: Belli konulardaki tarz-ı siyasete tepki duyan kimi parti büyükleri, milletvekilleri, bakanlar, eski bakanlar, bu tepkilerini açıkça ifade etmeye başlayabilir.

Bazıları ‘Kendiliğinden düzelir’ diye bekliyordu; o ümidi kaybediyorlar. Bazıları ‘Linç edilirim’ diye korkuyordu; o korkuyu aşıyorlar. Bazıları ‘Ne yapsak beyhude’ yılgınlığı içindeydi; o yılgınlığı atıyorlar. Kendi aralarında konuşup dertleşiyor, sonra ‘Dertleş dertleş, nereye kadar?’ diye kendi kendilerine kızıyorlar. ‘Bir şeyler yapmamız lazım’ diyorlar; ‘Milletin önüne çıkıp bu meseleleri açık açık konuşmamız lazım.” (14 Eylül Karar Gazetesi)

 

AKP, OHAL ve KHK’larla İktidarını Sürdürüyor!

Lider kültüyle şekillenmiş, şefçi, tek tipçi, demokratik tartışma kültürünün bulunmadığı bir partide söz konusu çıkış, Erdoğan’ın elinde bulundurduğu büyük iktidar gücüyle birlikte düşünüldüğünde dikkate alınmalıdır. Zira, AKP içindeki her gelişme düzen partileri arasındaki güç dengelerini, buna bağlı olarak politik arenadaki tabloyu değiştirecek bir niteliğe sahip.

Ahmet Davudoğlu döneminde kurulan Karar gazetesinin bu iddialı çıkışı,sırtını sağlam bir güce dayanmadan yapacağını düşünmek zor. Öyle anlaşıyor ki AKP içindeki hesaplaşma ve çıkar çatışması, 16 Nisan referandumunun da etkisiyle iyice büyümüş durumda.  Gelinen aşamada AKP/Erdoğan iktidarını ancak, sürekli biçimde uzattığı OHAL ve meclisi paypas ederek yürürlüğe soktuğu KHK rejimi ile koruyabiliyor.

tayyip erdogan g20Tek başına bu durum bile AKP’nin, geniş yığınlar dahası kendi kitlesi üzerindeki etkisi hakkında bir fikir veriyor. Asker postalı, polis mermisi ve zindan kapısı olmadan iktidar koltuğunda oturamayan, toplumun kâğıt üzerinde bile olsa her türlü temsil yolunu tıkamak dışında bir seçeneği kalmayan bir partiden söz ediyoruz artık.

Tamda bu tablo içinde Meral Akşener ve ekibinin çıkışı da tesadüf olmasa gerek. Akşener’in, MHP çizgisinden farklı daha kapsayıcı ve merkez sağa bir çizgi izleneceğine yönelik söylemleri, bu hareketin, egemen sınıfların en azından şimdilik bir bölümü tarafında da desteklenmesi, emperyalist metropollerden gelen sempatik yorumlar, düzen partileri cephesinin yeni gelişmelere gebe olduğunu gösteriyor.

AKP tamda kaderinin belirleneceği başkanlık seçimleri öncesinde bir yandan içerden giderek yükselen muhalefetin diğer yandan Meral Akşener ve ekibinin, AKP’nin önemli oranda tabanını çalabilecek merkez sağ bir oluşumun basıncı altında. Başka bir deyişle R.T.Erdoğan’ın tüm geleceğini bağladığı Başkanlık rejimi, sonunu getirecek bir düğüme dönüşebilir.Başkanlık seçimlerinin kaybedilmesi R.T. Erdoğan/AKP için sonun başlangıcı olacaktır!

AKP iktidarı, 16 Nisan referandumunda gücünün zirvesini zorladı ve şimdi doğa ve toplum yasalarının bir sonucu olarak aşağı düşüyor. Benzerine geçmişte ANAP örneğinde tanık olunan bir sürecin bu defa AKP için işlediği görülüyor. Dış politikada özellikle de ABD emperyalizminin Suriye’deki hesaplarının ciddi şekilde yara alması ve güncellenmesiyle, içerde başta Kürt sorunu olmak üzere ekonomik, sınıfsal, cinsel vd.çelişkilerin derinleşmesiyle AKP, büyük bir çıkmaz içinde debeleniyor.

 

Devrimci, Yurtsever Güçlerin Direniş İradesi Kırılamadı!

ABD emperyalizminin Ortadoğu’da re-organize edilen politikalarına ayak uyduramayan, aynı zamanda kullanım süresi giderek dolan bir AKP gerçekliği açığa çıkmış durumda. Zera Zarrab’ın yakalanmasıyla başlayan ve ucunda Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmakta dahil pek çok tehlikenin bulunduğu şantajın adım adım ilerlemesi de bunu gösteriyor. Korumalara yönelik tasarrufu takiben Halk Bankası Genel Müdürü ve eski bakan Zafer Çağlayan hakkındaki tutuklama kararlarını da bu kapsamda yorumlamak yanlış olmaz. “Burnuma pis kokular geliyor” taksim dayanismasi gezi direnisi nin 3 yili programini acikladi 141493 5sözü, mesajın R.T. Erdoğan tarafından da alındığını gösteriyor.

AKP 15 Temmuz sonrası ironik bir şekilde kitle desteğinin en güçlü olduğu anda, OHAL sopasına, asker ve polis operasyonlarına; şiddet, gözaltı ve tutuklama ile katliamlara; 12 Eylül askeri Faşist Cuntasıyla özdeşleşmiş Tek Tip Elbiseye yöneldi. Dahası bu yöntemleri politik varlığının ana eksenine yerleştirdi. Böylece elindeki tüm cephaneyi, Kürt hareketi, devrimci, ilerici güçler; işçi sınıfı ve emekçiler; Aleviler ve diğer inanç grupları, kadınlar ve LGBTİ+lara karşı kullandı.

Böylece Kürt hareketinin ve devrimci güçlerin yenileceği, özgürlük ve demokrasi talebinin yok edileceği hesap edildi. Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymadı. Gerillaya yönelik askeri operasyonlar, HDP/HDK ve DBP’ye, devrimci, ilerici güçlere yönelik siyasi soykırım operasyonları ciddi bir direniş ve karşı koyuşla yanıtlandı.  TC,Kürt halkının sokağa çıkmasını önemli oranda engellese ve geniş emekçi kitlelerde kısmi geri çekilmeler yaratsa da HDP’ye desteği bir bütün kıramadı.

90’ların yargısız infaz timleri JİTEM’in yerine SİHA’ları ikame ederek Kürt halkına yönelik katliamlarını sürdüren faşizm, Kürdün ölüsüne bile tahammül edemiyor, cenazeyi mezarından çıkarıp parçalamaya çalışıyor. Böylesi bir alçaklık, ancak iliklere işleyen bir Kürt ve Ermeni düşmanlığı; her türlü hak arama arayışına yönelik dizginsiz bir nefretle mümkün olabilir.

Türk hâkim sınıfları Rojava’da, Kürtlerin elde etmeye ve büyütmeye çalıştığı statüye engel olamadıkça içerde Kürtlere yönelik katliam ve vahşetin çıtasını yükseltiyor. Kırlardan sonra şehirlere inşa ettikleri “Kale”kollar, açtıkları Meskûn Mahal Muharebe Okulları, egemenlerin daha büyük bir savaşa hazırlık yaptığını gösteriyor.

Ezilen yığınların özgürlük, demokrasi ve kurtuluş umudunun daha güçlü yankılanacağı ve faşizmin burçlarını daha sert döveceği günler bizi bekliyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu