Güncel

“Diyarbakır, Suruç,Amed…#KatiliTanıyoruz”

İstanbul: Suruç için Adalet Platformu, 33 devrimcinin TC-DAİŞ işbirliğinde katledildiği Suruç Katliamı’nın üçüncü ayında “Diyarbakır, Suruç, Amed… #KatiliTanıyoruz” diyerek basın toplantısı düzenledi; katliamın olduğu tarihten itibaren platform bileşenleri 20 hukuk örgütü ve 815 avukat tarafından oluşturulan soruşturma dosyasına dair gözlem ve ihlal tespit raporuna ilişkin bilgi verdi.

“Soruşturma etkin biçimde yürütülseydi Ankara katliamı ile karşılaşmayacaktık”

HDP İstanbul milletvekili Beyza Üstün, Suruç Dayanışması, TTB’den Hakan Hekimoğlu ve Suruç’ta katledilenlerin ailelerinin de katıldığı basın toplantısında Ezilenlerin Hukuk Bürosu’ndan Özlem Gümüştaş rapora dair bilgilendirme yaptı. Bilgilendirme öncesinde Ankara Katliamı’na dair de konuşan Gümüştaş, “Eğer Suruç soruşturması etkin bir şekilde yürütülseydi bugün bu katliamla karşılaşmayacaktık” dedi. Ayrıca gözaltına alınan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin de yanında olduklarını belirten Gümüştaş, “Tahir Elçi’ye sevgi ve saygılarımızı iletiyoruz” dedi.

Suruç katliamı insanlığa karşı işlenmiş suç kategorisinde!

Rapora dair bilgilendirmede ilk olarak olay ve hukuki duruma ilişkin hatırlatmalar yapan Gümüştaş, “Saldırı vahim niteliktedir ve toplum vicdanında derin bir yara açmıştır. IŞİD terör örgütünün ülke içinde aktif halde olması ve böyle kolay eylem yapabilmesi toplumda ciddi bir güvenlik kaygısı yaratmıştır” diyerek Suruç katliamının insanlığa karşı işlenmiş suç kategorisinde olduğunu belirtti.

Katliam soruşturmasının seyri ve yapılan başvurulara ilişkin de bilgi veren Gümüştaş, soruşturma dosyasına Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığınca el konulduğunu, bu süre zarfında otopsi ve olay yeri inceleme işlemlerinin bekletildiğini; soruşturma dosyası hakkında gizlilik kararı alındığını; karara yapılan itirazın reddedildiğini; yayın yasağı getirildiğini hatırlattı. Herhangi bir inceleme kararı olmaksızın katledilenlerin eşyalarına, Kobanê’ye götürülecek oyuncak ve para yardımına el konulduğunu ifade eden Gümüştaş, platformun katliamın birinci ayında inceleme yapmak üzere Amara Kültür Merkezi’ne gerçekleştirdikleri ziyareti aktardı.

Abdullah Ömer Arslan kim?

Katliamdan önceki gün Suruç Kaymakamı ile yapılan görüşmelerde programa ilişkin bilgi verildiğini, 20 Temmuz günü Amara Kültür Merkezi önünde hiçbir önlem alınmadığını, katliam öncesinde olay bölgesi ve civarında polis ya da akrep yokken patlama sonrasında polisler tarafından caddenin tamamen kapatılarak yaralıların tedavisine engel olunduğunu, polisler tarafından havaya iki el ateş açıldığını, Kültür Merkezi’ni gören MOBESE’nin o gün çalışmadığını, olay yerine yakın elektrik idaresinin kamerasına ise polis tarafından el konulduğunu, otogarın da kameralarına el konulduğunu kaydetti.

Ayrıca patlamadan hemen önce motosikletli birinin kültür merkezi önünde yavaşlayarak başıyla içeriye işaret verdiğini ifade görgü tanıklarından dinlediklerini belirten Gümüştaş, bu olaydan sonra patlamanın gerçekleşmesi ile halkın bu kişiyi durdurduğunu ve kimlik kontrolü yaparak isminin Abdullah Ömer Arslan olduğunu ifade etti. Ayrıca Abdullah Ömer Arslan’ın katliamın hemen ardından halk tarafından polise teslim edildiğini ve polisin Arslan’ı Amara Kültür Merkezi’ne götürerek burada üstünün değiştirildiğini, traş edildiğini ifade eden Gümüştaş, bu kişinin olayla bağlantısının derhal ortaya çıkarılması gerektiğini belirtti.

Halka karşı suç işliyorlar!

Suruç Katliamı ile başlatılan savaş ve çözümsüzlük ortamının yeni katliamlarla sürdüğünü kaydeden Gümüştaş, “Diyarbakır, Suruç, Ankara katliamlarının her biri bir diğerinin verisini oluşturmakta, kasıt ve ihmaller zinciri bir diğer katliamı koşullamaktadır” dedi ve bu katliamlar karşısında etkin bir soruşturma yürütmeyenlerin, istifa dahi etmeyi düşünmeyip katliamın mağdurlarını suçlayanların hakla karşı suç işlediklerini vurguladı.

Gümüştaş’ın ardından TTB’den Hakan Hekimoğlu söz alarak Ankara Katliamı’nda da Suruç Katliamı ile benzer şekilde sağlık görevlilerinin yaralılara ulaşmasının engellendiğini belirtti ve “Her iki katliamı kınıyorum” dedi.

HDP İstanbul milletvekili Beyza Üstün ise, “SGDF’den genç arkadaşlarımızla beraber yeni bir yaşamı örmeye çalışırken topluca parçalandık. Suruç son olmadı, Ankara ile devam etti. Katiller işlerine devam ediyorlar” diyerek katliam yöntemlerinin hepsinin aynı olduğu ve devletin en alt tabakasından üstüne bu katliamda parmağının olduğunu ifade etti. Üstün, sözlerini “Biz bu sürecin hesabını sormaya kararlıyız” şeklinde sonlandırdı.

Basın toplantısı Suruç’ta katledilen Nazegül Poyraz’ın kızı Yasemin Poyraz ve EMEP’ten Güven Gerçek’in söz almalarının ardından sona erdi.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu