Güncel

Rejim hedefinde olan İran’daki gazeteciler için ‘seferberlik’ çağrısı

İran’da gazetecilere yönelik baskıların arttığına dikkat çeken Neda Kerempour, rejimin zulmüne karşı uluslararası kurumlara ‘seferberlik’ çağrısı yaptı.

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) verilerine göre; İran’da en az 12 gazeteci tutsak bulunuyor. Gazeteciler için tehlikeli ülkeler listesinde bulunan İran, Jîna Emînî’nin katledilmesinin ardından baskılarını arttırdı. Rejim güçleri tarafından Jîna Emînî’nin katledilmesi haberini duyuran Nilüfer Hamedi ve Elaha Mohammadi ile gazeteciler İman Bahbsand, Weda Rabbani, Farzana Yahya Abadi, Farkhunda Ashouri, Hashem Moazinzadeh, Maral Dar Afrin, Amir Maskani, Siamand Mohtadi, Gina Mudarres Karaji ve Kamiar Fakour hapishanede tutuluyor.

Güvenlik gerekçesiyle ismini Neda Kerempour olarak ifade eden İranlı araştırma görevlisi, Jîna Emînî’nin katledilmesinin ardından başlayan eylemlerden sonra gazetecilere yönelik artan baskıları Mezopotamya Ajansı’ndan Berivan Kutlu’ya anlattı.

‘Gazetecilik alanı tehlikeli hale getirilmiş’

İran rejiminin son 10 yılda farklı denetim mekanizmaları uygulamaya başladığını söyleyen Kerempour, “Hükümetin gözetim stratejilerinde endişe verici bir değişiklik var. Temelde birkaç siyasi eğilimin kendi dergilerini yayınlama ayrıcalığına sahip ve çoğunluğun herhangi bir resmi dergiye sahip olmasına izin verilmiyor. Dolayısıyla dergi sahibi olma hakkı, İslam Cumhuriyeti’nin iki fraksiyonuyla, yani reformcular ve muhafazakarlarla sınırlı. Gazetecilik alanı tehlikeli hale getirilmiş olsa da tüm sansür, engelleri aşarak yolunu bulabileceğin bir alan. Ancak bugün gazeteciler yeni sansür ve gözetleme teknolojileriyle karşı karşıya. Basın kuruluşlarının yargı dairelerinden şu veya bu kritik konularda yazmamaları konusunda ‘uyarı alması’, yeni bir rutin haline geldi. Bu engelleme stratejisi, İran gazeteciliğini nispeten kısır hale getirdi, çünkü tartışmalı konular hakkında konuşmanıza bile izin verilmiyor. Ayrıca son yıllarda rejim yanlısı olmayan gazetecilere yönelik ağır zulüm ve tutuklamalarla karşılaşıyoruz. Yabancı devletlerle temas halinde olmakla suçlanan Elaha Mohammadi ve Nilofar Hamedi’nin 9 aylık ‘geçici’ tutukluluğu, bu yeni prosedürün doruk noktası oldu” dedi.

‘İstihbarat servisleriyle kolektif bilinci yok etmek istiyorlar’

Rejimin sansür uygulamalarından sadece gazetecilerin etkilenmediğini belirten Kerempour, “Diğer bir yeni baskılama stratejisi, hükümetin siyasetini meşrulaştırmak için siber yönetme teknolojisidir. Bu bağlamda İran istihbarat servisleri sosyal medyaya insani ve ekonomik olarak büyük yatırımlar yaptı. Sanal medyada halkın isteklerini gündeme getirerek, uygulamalarına karşı çıkan gazeteci ve aktivistlerin baskı altına alınmasına zemin hazırlıyorlar. İstihbarat servisleri bununla İran vatandaşlarının kolektif bilincini yok etmek istiyorlar. Jîna’dan sonra son 9 aylık bu çalkantılı dönemde de hükümetin ilk suçladığı grup gazeteciler oldu. İran hükümetinin yapmaya çalıştığı ilk şey, bilgi dağıtımını kontrol etmek ve kamusal söylemlere hakim olmaktır. Jîna Emînî Hareketi’nin başlamasının ardından gazetecilerin tutuklanma oranının çok yüksek olmasının nedeni de budur” ifadelerini kullandı.

Kerempour, “Uluslararası kurumların, insan haklarının savunulmasında otoriter hükümetin zulmüne karşı seferber olmak için yararlı bir araç olabileceğine dair yaygın bir inanç var. Bu nedenle gazetecileri ve sivilleri desteklemeleri için bu uluslararası kurumlara baskı yapmalıyız” çağrısında bulundu.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu