GüncelManşet

(Rojava’dan izlenimler-5) Savunma Bakanlığı: “IŞİD tasfiye oluncaya kadar savaşacağız!”

(Bu röportaj, IŞİD’in Kobanê’ye dönük saldırısından önce gerçekleştirilmiştir. Ancak Savunma Bakanlığı ile söyleşimizin IŞİD üzerine yaptığımız bölümlerindeki aktarımlar, IŞİD’in bugünkü saldırılarının temelinde yatan nedenlerden bazılarını ortaya koyması bakımından güncelliğini korumaktadır.”

 

Savunma Bakanlığı: “IŞİD tasfiye oluncaya kadar savaşacağız!”

Rojava’da savunma, oldukça kritik bir alan. Kantonların şehirlerinde, mahallelerinde, dağlarında ve tepelerinde oldukça aktif, dinamik güçlerle savunma ve saldırı taktikleri geliştiriliyor. Dolayısıyla Savunma Bakanlığı kurularak, dolaylı temaslarla savunma politikaları üretiliyor.

Rojava dışındaki güçlerle, devletlerle de görüşmelerin bu bakanlık tarafından yapılması nedeniyle bu konulardaki sorularımız için Savunma Bakanlığı en doğru adreslerdendi. Bu nedenle biz de fotoğraf makinemizi ve ses kayıt cihazımızı alıp bakanlığın yolunu tutuyoruz. Daha önce de bahsettiğimiz gibi hemen her yerde, özellikle kurumların önünde bulunan asayiş; bakanlık önünde daha sıkı. Asayişin sorularına verdiğimiz cevapların ardından davet ediliyoruz içeriye.

Askeri işlerin konuşulacağı bu mekân, diğer kurumlardaki rahatlık hissini vermiyor bize. İlk 10–15 dakika süren bir resmiyet havasından sonra bakan durumu hissetmiş olacak ki, masasından kalkıp yanımıza oturuyor. Sohbet sohbeti açıyor, kendimizi tanıttıktan sonra o resmiyet havası dağılıveriyor.

Merak ettiklerimiz üzerinden sorularımızın olduğunu söyleyince cevaplamaktan memnuniyet duyacağını söyleyerek, ekliyor “Birçok gazeteci yaptığımız röportajıçarpıtarak yayınlıyor. Size güveniyoruz,bu nedenle istediğiniz soruyusorabilirsiniz”. Biz de daha fazla zaman kaybetmeden sorularımızı sıralıyoruz.

Rojava’daki süreci askeri açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evdirehîm Sarûxan: Devrim süreci aslında 2010 yılından öncesine dayanıyor. Öncesindeki örgütlenmemiz devrimin adeta habercisi oldu. Kuzeydeki örgütlenmeye paralel, devrimsel süreç burada da yaşanıyordu. Özgürlük isteği, Rojava’daki Kürtlerde oldukça fazlaydı. Yüzlerce, binlerce genç, özgürlük için dağlara çıktı; Kürdistan’ın her bir parçasında savaşmaya başladı.

Rojava’da böyle bir zemin vardı aslında. Savaş dolayısıyla hazır olan zemin, devrim için uygun hale getirildi. Ayrıca 12 Mart 2004 Qamişlo Serhildanı deneyimi vardı bu halkın. 2004-2011 yılları arası; Suriye savaşı öncesinde, Suriye Devleti Rojava halkı üzerinde büyük bir baskı uyguladı. Binlerce insan tutuklandı, onlarcası işkencede öldürüldü. Ayrıca Rojava’yı boşaltmak amacıyla on binlerce kişi köylerinden zorla göç ettirildi.

Bu baskının hedefi esasta Rojava’ya yönelik miydi?

– Evet, buranın örgütlülüğüne darbe vurmak için yapılmıştı. Hatta bu baskılara karşı, 2004 yılında Qamişlo Serhildanı yaşandı. Bu isyan, Kürtlerin ağırlıkta olduğu bütün şehirlere sıçradı, oralarda da büyük eylemler oldu. Yine bu isyan sonrası birçok kadro tutuklandı, işkenceyle öldürüldü. İşte 2011 öncesi; başta PYD olmak üzere örgütlenmelere büyük bir baskı, bu baskıya karşı da direnişin olduğu bir tablo vardı.

Suriye’de yaşanan savaş sürecine gelecek olursak…

Ortadoğu’da halkların ayaklanması yaşandı. Arap Baharı denilen ayaklanmadan bahsediyorum. Bunun işaretlerini Irak’ta görmüştük. Daha sonra da Tunus ile başlayıp dalga dalga yayılan isyanı Suriye’de de bekliyorduk. Tahmin ediyorduk değişimin olabileceğini. Devrimin başlangıcı olarak Suriye için 2011 tarihini söyleyebiliriz ancak Rojava için bu süreç daha erken tarihlerde başlamıştı. Suriye Savaşı, Rojava ve Kürtler için çok büyük bir fırsat doğurmuştu. Biz de bu kriz ortamını devrime evrilttik, 19 Temmuz’da süreci devrime sıçrattık. Kobane’den başlayarak kazanıma dönüştürdük.

Bu süreçte rejim güçleri ile karşı karşıya geldiniz mi, neler yaşandı?

Suriye’de olaylar başladığında Rojava’da devrim gerçekleştirebileceğimizi biliyorduk. İlk olarak küçük, silahlı gruplar örgütledik. O zaman YPG, YPJ yoktu. Gizli şekilde örgütlediğimiz bu gruplarla, saldırıdan çok kendimizi nasıl savunacağımıza ilişkin donanım kazanmaya çalıştık.

Bu süreçte de Esad ve Baas rejimi ile de çatışmalarımız oldu ancak biz belli bir güce ulaştıktan sonra bu rejimler, bize karşı yaklaşımlarını değiştirdi. Çünkü bize rahatlıkla saldıramayacaklarını anlamışlardı. Ayrıca hâlihazırda bir savaş varken, bu savaş cephesini daha fazla genişletmek istememişlerdi. Bu süre zarfında ise biz de hareket olarak güçleniyorduk.

Askeri güçlerimiz sayı olarak artıyordu. Bu şekilde 19 Temmuz Devrimi’ni gerçekleştirdik. Devlet güçleri devrim ilanından sonra bazı yerlerde çatışarak çıkarıldı, bazı yerlerde de kendileri teslim oldu. Şunu da belirtmemiz gerek; hala Rojava’da rejimin askeri güçleri var, bayrakları asılı bazı noktalarda. Bu güçler herhangi bir saldırıya yeltenmediği sürece onlara müdahale etmiyoruz. Aksi takdirde zaten onlar da biliyor, çatışıyoruz. Qamişlo bunu çok tecrübe etti.

Suriye güçlerinin hala kısım kısım var olduğunu söylediniz. Biraz daha açar mısınız?

Derîk’ten Serekanîye’ye kadar devletin rejiminin herhangi bir askerini göremezsiniz. Efrîn ve Kobane’de de durum aynı. IŞİD saldırısına maruz kalmamak için bile çekiyorlar güçlerini.

Bahsettiğiniz süreçte sık sık ÖSO ya da rejimgüçleri ile ittifak yapıldığı yönlü haberler yayınlandı. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bizim bu süreçte herhangi bir güçle işbirliğimiz olmadı. Ancak bu tür haberler sık sık yayınlandı. Özellikle Türk Devleti’nden, devlet basınından bu tarz karalamalar beklenir. Çünkü Türkiye’nin bu savaşta yer aldığı tarafı ve Suriye muhaliflerinin Türkiye’de yaşadığını düşünecek olursak şaşırmayız bu tür haberlere.

Sadece muhaliflerin varlığını meşrulaştırmak için bile buradaki mücadeleyi boşa düşürmek amaçlı böylesi söylemler geliştiriyorlar. Dost olarak tabir ettiğimiz örgütlerin bu söylemleri ise, Kürtlere karşı bir güvensizlik sonucudur. Onlar “Kürtler nasıl savaşabilir, nasıl başarabilir” diye düşünüyorlar ve bu nedenle böyle söylemler geliştiriyorlar. Ancak bu iddiaların hizmet ettiği taraf, bizi karalamaktır, boşa düşürmektir.

Bizim kendi başımıza başaramayacağımızı düşünerek “Mutlaka arkasında güçler vardır, emperyalistlervardır” denilerek spekülasyonlar yapılsa da devrimi biz inşa ediyoruz. Bunu özellikle belirtmek isteriz.

Şu çarpıcı bir şey; biz Efrîn ve Kobane’de, Halep’te ÖSO’nun bazı grupları ile ilişki içinde olduk, birlikte savaştık, birlikte cepheler açtık. IŞİD’e karşı özellikle birlikte zaman zaman savaştık, hala da savaşıyoruz. Bu açık bir durum zaten. Ancak bu taktik hamleyi rejim ile ilişkilendirmek, gerçeği çarpıtmak anlamına gelmektedir. Zaten bizim Suriye rejimleri ile ilişkilenme durumumuz olursa ÖSO ile ortak cepheler kuramayız. Kaldı ki öyle bir taktik politikamız olmadı.

IŞİD ile yürütülen savaşta, sık sık Kürdistan’ın dört parçasındaki örgütlerin birleşmesi, ortak mücadele etmesi ihtimalinden bahsediliyor. Ancak KDP peşmergesinin tutumunu gördüğümüzde pek gerçekçi gelmiyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şengal saldırısı olunca, biz de ilk gelen Ezidi grupları karşılamaya gittik. Orada anlatılanlara ve bizim gözlemlerimize göre yaklaşık 3 bin peşmergenin savaşmadan geri çekildiğini gördük. Bu durum ister istemez, arka planda bir anlaşmanın olduğu konusunda kafamızda bir yer edindi. Ancak kimsenin hesaplamadığı PKK, YPG ve HPG’nin müdahalesiydi. Bu nedenle hesapları tutmadı, şimdi de farklı bir politikaya doğru başka hesaplar yapılıyor.

Şengal direnişi aslında herkesi şaşkına çevirdi, planları bozdu. Bu nedenle başta Barzaniler ne yapacaklarını şaşırdı. Tüm hesapları boşa çıkardı ve farklı bir denge oluşturdu. Bu nedenle açıklamalar ve politikaları birbiri ile çelişkili halde. Ancak herkes gibi onlar da biliyor ki YPG ve HPG, 150 bine yakın insanı kurtardı. Bu tutarsız açıklamaların içinde; Amerika’nın IŞİD’e saldırmasına YPG’nin engel olduğu yönlü değerlendirmeler var. Ancak planları boşa çıktı ve tüm dünya bizim haklı olduğumuzu gördü, bizim başarımızı biliyor. KDP’nin de bu açıklamaları, prestijini daha fazla kaybetme korkusundan kaynaklanıyor.

ABD’nin IŞİD’e “saldırmasını” nasıl yorumluyorsunuz? ABD’nin IŞİD’le “mücadele” ettiğini düşünüyor musunuz?

IŞİD’in yara alması önemlidir. ABD’nin Kürdistan’da çıkarlarının olduğunu biliyoruz, fakat yaşanan gelişmeyi IŞİD’e yapılan herhangi bir müdahale olarak ele aldığımızda, elbette olumlu karşılıyoruz. Bizim için aslolan Kürdistan mücadelesi ve elde ettiğimiz kazanımlardır. Kürdistan’ın tanınmasıdır. Kürtlerin birliği ve Kürdistan için verilen mücadelenin esasları bizim için önemlidir. ABD’nin yer yer ÖSO ile kurduğu temaslar da bilgilerimiz arasındadır.

Dünya ülkelerinin Rojava’ya karşı tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünyanın bütün ülkeleri Rojava’yı kendi çıkarlarına kurban ediyor. Rojava’da Filistin örneği gözümüze çarpıyor. İsrail ile Filistin halkı 1948 yılından bu yana savaşıyor. Muhtemelen bizim durumumuz da buna benzeyecek. Çünkü, Avrupa kendi ülkelerinden gelen cihatçı savaşçılardan kurtulmak istiyor. Onların bulunduğu yer de Rojava’dır. Rojava’da savaşan tek güç YPG/YPJ’dir. Dolayısıyla Avrupalıların yapması gerekenleri biz burada yapmak zorunda kalıyoruz. Bunu da sadece biz yapıyoruz. İster istemez kayıplar ve üzüntüler yaşanıyor.

Sistemimizi yeni yeni inşa ediyoruz. IŞİD saldırdığı bölgelerde ilerleyemediği için ciddi bir moralsizlik yaşıyor. Örneğin Kobane’de bir aya yakın saldırıları oldu ama geçemediler. IŞİD “Musul’a girdim, bir gündealdım. En ileri tekniği ele geçirdim,cephaneyi ele geçirdim” diyordu. Ama Kobane’de bir türlü geçemedi. Serekaniye’de, Heseke’de de geçemedi. YPG/YPJ karşısında güçlükle savaşabildiğini gördü. Bölgeleri işgal edemeyeceğini gördü. Onlar da muhtemelen kendi sistemlerini kurmaya niyetliler. Eğer uluslararası devletler, -özellikle Türkiye- desteklerini çekerse, onlar da yavaş yavaş yok olacaklardır. Sorun daha erken çözülebilir, 15–20 yılı bulmayabilir.

IŞİD sizce nasıl bir örgüt, savaşı 15 yıl sürdürebilecek kadar güçlü mü?

IŞİD, gerçek anlamda teröristtir ve tasfiye edilmesi zorunludur. El Kaide kadar güçlü değil ama önemli bir gücü var. Biz iki yıldır aktif bir savaş veriyoruz ve birçok kayıplarımız oldu. Ancak IŞİD, bırakın ilerlemeyi, gerilemek zorunda kaldı. Özellikle Cezaa saldırısındaki başarısızlığı onlar için ağır bir darbeydi, sonun başlangıcı oldu. Biz, onlar tasfiye olana kadar savaşacağız. Sadece Rojava’da değil, tehlike olarak gördüğümüz, ulaşabildiğimiz her yerde IŞİD’e karşı savaşırız.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu