GüncelMakaleler

SENTEZ | Dünya Proletaryasının Önderi Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına Lenin ve Öğretilerinin Günümüzdeki Anlamı

"Leninizm, günümüzde de karşı-devrime karşı öncü müfreze önderliğinde, devrim perspektifiyle mücadeleyi zorunlu kılmaktadır"

Uluslararası mali sermaye ve sömürge, yarı-sömürge, bağımlı ülkelerin egemen sınıflarıyla işçi sınıfı ve tüm emekçi sınıflar arasındaki çelişkiler giderek keskinleşiyor. Bir taraftan da emekçi sınıflara reva görülen sömürü daha artıyor, yoksulluk, işsizlik had safhaya tırmanıyor. Buna bağlı olarak siyasi baskı mekanizması da aynı minvalde katbekat tırmandırılmış durumdadır. Bunun sonucu emperyalist devletler tarafından halklara uygulanan baskı, saldırı ve işgaller daha katmerli hal almıştır.

Uluslararası emperyalizmin girdiği kriz girdabı giderek derinleşirken, bu krizin bedeli emekçilere yükleniyor. Halklara karşı agresif baskı ve saldırıların daha da tırmandırılması da bunun sonucudur. Ülkeler işgal ediliyor, pazarların yeniden paylaşılması gündeme geliyor ve kitlesel katliamlar ve pogromlar yapılıyor. Kısacası emperyalist sistem artık sorunlara sistem içi çözümler getiremiyor. Bunun sonucu tüm emekçi katmanlara karşı saldırganlığını ve sömürü mekanizmasını tırmandırıyor.

Tüm bu gelişmeler, Lenin’in tahlillerini doğruluyor. Ölümünün üzerinden yüz yıl geçen Lenin yoldaşın 20. yüzyılın başlarında yaptığı çağ tespiti, içinde bulunduğumuz tarihsel süreçte hala geçerlidir. Nitekim Lenin, kapitalizmin mevcut durumunu değerlendirirken serbest rekabetçi kapitalizmin, geri kalmış ülkelere sermaye ihraç eden uluslararası tekelci kapitalizme dönüştüğünü tahlil etmiştir.

Lenin’e göre sermaye ihraç eden emperyalizm geçen yüzyıl başlarında geri kalmış ülkeleri kendine bağımlı pazarlara dönüştürmüştür. Kapitalizmin serbest rekabetçi döneminde birbirinden kopuk olan sanayi sermayesi ile banka sermayesinin, emperyalizm çağında iç içe geçerek tekellere dönüşmesi ve sermaye ihraç eden bir hal alması, emperyalizmin karakteristik özelliğini oluşturmuştur. Elbette ki, meta ihracı da hala söz konusudur. İç pazarda üretilen metalar dış pazarlara satılmakta ancak öne çıkan nokta, faize ve borçlandırmaya dayalı sermaye ihracıdır.

Tüm bunlara bağlı olarak kapitalist tekellerin dış pazarlara açılması, oluşturulan nüfuz bölgelerinin genişlemesi, uluslararası kartellerin oluşmasına yönelmiştir. Diğer yandan dünya çapında pazarların emperyalistler arası paylaşımı da daha geçen yüzyılın başında tamamlanmış durumdadır. Pazarların paylaşımın tamamlanması demek pazarların yeniden paylaşımı için mücadele edilmediği, tüm emperyalistlerin “elindekine razı olduğu” vb. anlamlara elbette gelmez.

Nitekim, emperyalistler arasında çelişki, çatışma, pazar dalaşı vb. esas-sürekli, uzlaşma ise tali-geçicidir.  Bu noktada II. Emperyalist Paylaşımı Savaşı ile savaşın galipleri ve mağlupları arasında varılan anlaşmalar da farklı şekillerde sürdürülen emperyalistler arası çelişki ve çatışmaları ortadan kaldıracak-kaldırabilecek bir olgu olmamıştır. Emperyalizm bu yapısını günümüzde devam ettirmektedir. Bunun sonucu halklara karşı saldırganlığı ve sömürüsü günümüzde de geçerliğini korumaktadır.

Lenin emperyalizmin varlığıyla beraber, dünya proletaryası ve uluslararası halkların da emperyalizme karşı mücadelesinin önemini kendi döneminde gördü. Tek tek ülkelerdeki egemen güçlere karşı verilen mücadelenin, emperyalizme karşı mücadeleyi de kapsayacağını vurguladı. Bunun sonucu sömürü, baskı, zulüm vb.lerine damgasını vuran ve uluslararası bir sistem olan emperyalizme karşı, çağın en ilerici sınıfı olan proletarya önderliğinde tüm halk güçlerinin saflaşmasını ve mücadelesini, emperyalizm ve proleter devrimleri çağı olarak belirledi.

Nitekim 1917 Ekim Devrimi Rusya’nın burjuvazisine, toprak ağalarına ve Çarlık yönetimine yönelik olduğu gibi devrimin akabinde saldıran emperyalistlere karşı da olmuştur. Çin Devrimi ve diğer devrimler de iktidardaki hakim sınıflarla beraber ülkenin bağımlı olduğu emperyalizme de yönelik olmuştur. Bu diğer devrimler için de geçerlidir. Lenin yoldaşın tahliliyle, dünya devrim zincirinin zayıf halkasını oluşturan emperyalizme bağımlı ülkelerdeki demokratik devrimin gerekliliği, zorunluluğu ve ihtiyacı günümüzde hala geçerlidir.

Lenin’in öğretileri doğru ve zorunludur!

Azami programda yer alan sosyalizmin kesintisiz inşası ve proletarya diktatörlüğünün devam ettirilmesi tezi, yaşanan deney ve tecrübeler sonucu bir kez daha doğrulanmıştır. Lenin yoldaş, Marks ve Engels’in bu engin tahlillerini kendi önderliğindeki devrimle geliştirmiş, pekiştirmiştir. Çünkü tarihsel bir adım olan sosyalizmin inşası sürecinde, sosyalizmin esasta da bölüşüm ve dağılımda hala kendi içinde eşitsizlik barındırdığı belirlemesini yapmıştır.

Ve buna bağlı olarak -sosyalizm koşullarında da- kır ile kent arasında, kafa ile kol emeği arasında çelişkilerin varlığını devam ettireceğini, geçmişten kalma burjuvazinin düşüncelerinin ve ideolojik etkilerinin toplum üzerinde yansımaların ve etkilerin hemen yok olmayacağını, uzun bir dönem var olacağını görmüştür. Tüm bunların sonucu, sosyalizmin inşası ve proletarya diktatörlüğünün geçmişten kalma tüm bu kalıntıların yok edilmesini, sosyalizmde sınıf mücadelesini, toplumun kökten dönüştürülmesini içerdiğini belirtmiştir. Ve Sovyet Devrimi sonrası tüm ülkelerin kendi özgül koşullarında kayıtsız şartsız bu minvalde hareket etmelerini savunmuştur. Nitekim ölümünden sonra da Lenin’in bu tahlillerinin doğruluğu tüm toplumsal pratikte defalarca kez kanıtlanmıştır. Mao Zedung ise Lenin’in bu tahlillerini geliştirerek sosyalist sistemi bütünlüklü değerlendirebilmiş, bir adım ileri taşımıştır.

Ancak Sovyetler Birliği’nde, Çin’de ve diğer ülkelerde, iktidarı ele geçiren modern-revizyonizm ile geriye dönüşlerin yaşanması ve 1989-1991’de bürokrat burjuvazinin sosyalizm kılıfını da atarak açık kapitalizme geçmesi ile, uluslararası alanda sosyalizm ve anti-emperyalizm şiarının zayıflamasına zemin yarattı.

Maoist hareketler genelde doğru çizgilerini korudularsa da, uluslararası alanda modern-revizyonizmin kitleler nezdinde yarattığı anti-komünist atmosfer öne çıktı. Bunun sonucu bir müddet uluslararası politik atmosferde anti-emperyalizm, devrim şiarları, sosyalizme sempati zayıfladı; buna karşın küçük-burjuva ve ulusal hareketlerde barışçıl mücadele, reformizm ve emperyalizmden sorunlara çözüm bekleme vb. gibi tavırlar içeren uzlaşmacı akım ve hareketler öne çıktı.

Ancak bu devir göreliydi. Yerini gerçeğin daha net görüldüğü, uluslararası kapitalizme öfkenin giderek arttığı döneme de girildi. Öyle ki, uluslararası alanda tüm ezilen kesimler üzerindeki sömürü, baskı ve saldırılar furyası arttıkça, sorunlar yumağı çözülmediği gibi külfeti ezilenlere yüklendikçe, emperyalizmin, faşizmin saldırıları katmerlendikçe, ezilen yığınlar nezdinde karşı-devrim ve reformizmin yüzünün giderek açığa çıktığı bir sürece de girildi.

Bunun sonucu ezen ve sömürenler ile ezilen ve sömürülenler arasındaki çelişkiler bugün, daha uç boyutlara tırmanmaktadır. Dünya çapında proletarya partilerinin -Maoist partilerin- güçsüzlüğü, yaşanmakta olan ideolojik-politik ve de pratik tıkanmanın bir türlü aşılamıyor olması bu çelişkilerin devrim lehine kullanılmasını, ortaya çıkan “fırsatların” yeterince değerlendirilememesini beraberinde getirmektedir.

Dünya çapında jeo-politik durum önemli bir değişime gitmektedir. Daha net bir deyimle; tüm ezilenlerin ve sömürülenlerin mevcut egemen sisteme karşı hoşnutsuzluğu, bilinç altı da olsa -ki bilince çıkması için proletarya partilerinin belirleyiciliğinin altını çizmek gerekir- artmaktadır. Ve tüm bu gerçekler sosyal pratikte daha net olarak kendisini göstermektedir.

Bu gelişmeler günümüzde Lenin’in ve öğretilerinin doğruluğunu ve zorunluluğunu bir kez daha göstermektedir. Leninizm, günümüzde de karşı-devrime karşı öncü müfreze önderliğinde, devrim perspektifiyle mücadeleyi zorunlu kılmaktadır. Ve Leninizm’in diğer bir anlamı işçi sınıfını, emekçileri, tüm ezilenleri kendi uzlaşmacı ve teslimiyetçi yörüngesine çekmek isteyen revizyonizm, reformizm ve tüm benzeri akımlara karşı da tutarlı ve kararlı bir mücadeleyi içerir. Ki, Marksizm-Leninizm-Maoizm de bu şekilde gelişecek, sıçrama yapacak ve işçi sınıfı ve ezilen tüm kesimler içinde maddi bir güç haline gelebilecektir.

Lenin yoldaş, nasıl ki revize olan II. Enternasyonal’e karşı III. Enternasyonal’i örgütledi ve ideolojik olarak mahkum edip, devrim güzergahının önünü açtıysa; günümüzde de aynı minvalde hareket eden MLM’ler böyle bir mücadeleyi örgütlemeli ve daha ileriye taşımalıdır. Mevcut durum bunu zorluyor.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu