Güncel

SENTEZ | Koçgiri İsyan ve Katliamı; Alevi Kürtlerin Bağımsızlık Mücadelesi

Koçgiri isyanı, bağımsız Kürdistan mücadelesi açısından tarihsel bir dayanak, öğretici bir tecrübe diğer taraftan Kemalist iktidarın tekçi anlayışına karşı onurlu bir duruş olarak direniş bayrağını yükseltenlere ilham olmaya devam ediyor!

Koçgiri İsyanı, Kemalist iktidarın Osmanlı’dan devraldığı katliamcı geleneğin henüz kuruluş aşamasındaki TC’de karşılık bulması bakımından son derece önemli tarihsel bir olaydır. Koçgiri isyanı ve katliamı, Kemalist TC’nin Alevilere ve Kürtlere veya Koçgiri’de olduğu gibi sosyo-politik açıdan ikisini ihtiva eden Alevi (Kızılbaş) Kürtlere yönelik geleneksel imha ve inkar politikasını sürdürdüğünün en açık kanıtıdır.

Koçgiri  İsyanı, Kürt ulusal hareketi açısından da TC’nin kuruluş süreciyle birlikte başlayan yeni dönemde bağımsız Kürdistan talebiyle öne çıkan ulusal bilinçle donanmış ilk direnişi durumundadır. Bu bakımdan Koçgiri isyanı, TC’nin kuruluşundan sonra gündeme gelen Şeyh Sait ve Ağrı İsyanları açısından da bir çıta belirlemiş, yol açıcı olmuştur.

Coğrafik olarak bugün Sivas, Erzincan, Malatya ve Dersim illerinin önemli bir kısmını içine alan Koçgiri bölgesinde yaşayan nüfusun büyük oranda, inanç bakımından Alevi, milliyet bakımından Kürt olması özgün bir durum arz ediyordu. TC’nin henüz kuruluş sürecinde, Alevi ve Kürt katliamlarına yöneldiği gerçeği özellikle de Kemalistler tarafından sıklıkla gözlerden uzak tutulur veya üzerinden atlanır. Alevi “dostu” CHP bu yaklaşımın en tipik temsilcisi olarak bu görevini çok uzun yıllardır layıkıyla yerine getirmiştir hala da getirmektedir. Öte yandan Koçgiri İsyanı, TC Devleti’nin 1915’te Ermeni ve Rumların katledilmesi; Alevi ve Kürtlerin imha edilmesi; Türk etnik kimliği ve Sünni inancına mensup olmayan tüm ulus, milliyet ve mezheplerin kanı üzerinden inşa edildiğinin henüz kuruluş aşamasındaki en çarpıcı örneklerinden biridir.

Kürt ulusal bilinci gelişiyor

19’uncu yüzyılın ikinci yarısına kadar Koçgiri iki idari merkez tarafından yönetiliyordu. Bunlardan biri olan Dersim Sancağı, Harput vilayetine bağlıydı. Diğer idari merkez Koçgiri Aşiretleri’nin bir kısmının bağlı olduğu Karahisar-ı Şarki Sancağı idi. Karahisar-ı Şarki, Trabzon vilayetine bağlı sancaklardan biriydi. 1848 yılında Dersim Sancağı yeniden yapılandırılırken Koçgiri kaza haline getirildi. Aşiretin merkezi Zara Kazası idi.

Bölge, merkezi otoritenin zayıf olduğu, vergi toplayamadığı ve asker alımı yapamadığı bir özellik arz ediyordu. Bölge halkının ulusal bilincinin gelişmesiyle bu durum başka bir politik muhteva kazanacaktı.

Aşiretlerinin reisleri olan Alişan ve Haydar Bey İbolar Aşireti’ne mensuptu. Kürtçenin Kurmanci lehçesinin yanısıra Zazaca da konuşuluyordu. Koçgiri Aşiretlerinin hem coğrafik hem de sosyolojik olarak Dersimlilerle çok sıkı ilişkileri vardı.

Alişan Bey, aynı zamanda Kürt Teali Cemiyeti’nin üyesiydi. Alişan Bey, kardeşi Haydar Bey ve kâtipleri Alişer Efendi ile birlikte Koçgiri İsyanı’nın önderleri olarak bağımsızlık talebinin örgütleyicileri olmuştur. Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sonunda Amerikan Başkanı Thomas Woodrow Wilson tarafından açıklanan 14 maddelik bildirge, tarihe Wilson Prensipleri olarak geçmiştir. Wilson Prensipleri’nin 12. maddesi Osmanlı topraklarında yaşayan Türk olmayan milliyetlere ilişkin şunları söylüyordu: “Osmanlı İmparatorluğu’nun, nüfusunun çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu bölümlerinde Türk egemenliği güvence altına alınmalı; İmparatorluk sınırları içindeki diğer ulusların yaşam güvenlikleri ve özerk gelişimleri sağlanmalıdır”.

Kürt Teali Cemiyeti de, uluslarası konjonktürün açığa çıkardığı bu yeni durumu değerlendirerek Kürtler arasında bağımsız bir devlet  propagandasını gün geçtikçe artırıyordu. Birçok yerde teşkilatlanan cemiyet, Koçgiri’de de örgütlenmişti. Birçok aşiret reisi, ağa ve şeyh Kürt önde gelenleri cemiyete üye olmuştu. Zara, Divriği, Kangal, Hafik, İmranlı, Sincan, Başpınar ve Domurca/Dumluca bölgelerinde Kürt Teali Cemiyeti’nin şubeleri açılmıştı. Böylece Mart 1918’den itibaren bölgede bağımsız bir Kürdistanın kurulması hedefiyle çalışmalar başlatılmış olacaktı. Bu sırada Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi hazırlıklarını yaparken, bölgenin ileri gelen Kürt beyleri, Kürt aşiretlerinin desteğini sağlamaya çalışıyordu.

Sivas’a gelen Mustafa Kemal, Koçgiri Aşireti reisi Alişan Bey’le yaptığı görüşmede  istediğini alamamış, Koçgiri aşiretleri ve Kürt beyleri Ankara hükümetine asker vermeyi red etmiş bağımsız bir devlet kurmak için çalışmalarına devam etmiştir.

Hozat Bildirgesi ve Sakallı Nurettin Paşa vahşeti!

1920’de Kangal İlçesinin Yellice Nahiyesi’ndeki Hüseyin Abdal Tekkesi’nde isyan hazırlığının ilk geniş kapsamlı toplantısı düzenlenmiştir. Toplantıya katılanlar Sevr hükümlerine göre Diyarbakır, Van, Bitlis, Elazığ ve Dersim bölgelerinde bağımsız bir Kürt devleti kurmak amacıyla harekete geçmek üzere anlaşmışlardı.

Hozat’ta yapılan toplantıda ise katılımcılar, bağımsız bir Kürt devleti kurmak için Ankara Hükümeti’ne yönelik talepleri içeren bir metin kaleme almışlardır:

  1. Özerk bir Kürt devleti kurulması yönündeki İstanbul Hükümeti’nin kararını Mustafa Kemal Paşa ve hükümetinin kabul edip etmeyeceğinin açıklanması ve bu konuda acele cevap verilmesi.
  2. Elazığ, Malatya, Sivas ve Erzincan hapishanesindeki Kürt tutukluların hemen bırakılması.
  3. Kürtlerin nüfus olarak çoğunluğu oluşturduğu bölgelerden Türk hükümetinin idare memurlarının çekilmesi.
  4. Koçgiri bölgesine gönderildiği haber alınan askeri müfrezenin derhal geri çekilmesi.

25 Temmuz 1920’de Alişer ve Şadan Aşireti Reisi Paşo’nun 300 kadar silahlı direnişçiyle 26 sandık cephaneyi ele geçirmesiyle isyanın da fitili ateşlenecek bölgede kısa sürede isyancıların denetimine geçecekti.

Mustafa Kemal liderliğindeki Ankara hükümetinin bağımsız Kürdistan talebi ve direnişçilerin taleplerine yanıtı katliama yönelmek olmuştur. Nurettin Paşa olağanüstü yetkilerle donatılarak Merkez Ordusu kumandanlığına getirilmiş, bölgede 11 Mart’ta İdare-i Örfiye (bir çeşit sıkıyönetim) ilan edilmiş ve Sivas’ta bir Divan-ı Harb-i Örfi Mahkemesi kurulmasına karar vermişti. Nurettin Paşa komutasındaki ordu, bölgeye gönderilerek isyanın bastırılması üzere kıyım ve katliama girişmiştir. Direnişçiler ile Nurettin Paşa birlikleri ve Topal Paşa kuvvetleri arasında çok şiddetli çarpışmalar meydana gelmiştir. 17 Haziran 1921’de Alişan ve Haydar Bey’in ikamet ettiği Boğazviran köyü Nurettin Paşa’nın birlikleri tarafından ele geçirilir, Alişan Bey’in eşi ve çocukları yakalanır. Böylece isyan da bastırılmıştır.

Daha sonra Giresun’dan Topal Osman kumandasındaki 47. Alayın da katılımıyla bölgede muazzam bir bastırma, tedip, tenkil harekâtı başlamış; harekât sırasında binlerce kişi kılıçtan geçirilmiş, köyler yakılıp yıkılmış, halk göçe zorlanmış, diğer bölgelere devlet eliyle taşınarak yerleştirilmiştir.

Resmi rakamlara göre bine yakın kişi hayatını kaybetmiş, bölge halkı ağır bir yıkım içine düşmüştür. Dersim’de, Osmanlı döneminde direnişçileri katleden babasından aldığı mirası önce Ermeni ve Rumları ardından da Koçgiri de Kızılbaş Kürtleri kıyımdan geçirerek sürdüren Sakallı Nurettin Paşa’nın damadı Abdullah Alpdoğan da 1938’de Dersim katliamına komuta edecekti.

Koçgiri isyanı, bağımsız Kürdistan mücadelesi açısından tarihsel bir dayanak, öğretici bir tecrübe diğer taraftan Kemalist iktidarın tekçi anlayışına karşı onurlu bir duruş olarak direniş bayrağını yükseltenlere ilham olmaya devam ediyor!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu