GüncelMakaleler

SENTEZ | Lenin’in Marksizm Dışı Akımlara Karşı Mücadelesi

"Lenin’in eserleri bir bağlam içinde yazılmış, bir hedefi olan makalelerdir. Dolayısıyla Lenin’in eserlerini incelerken konu özgülünde ele alınması daha doğru bir değerlendirme olanağı sunacaktır."

“Özgürlük” büyük bir sözcüktür ama sanayi özgürlüğü bay­rağı altında en yağmacı savaşlar verilmiştir, emek özgürlüğü bayra­ğı altında çalışan halk soyulup soğana çevrilmiştir. “Eleştiri özgürlüğü” teriminin modern kullanımı, doğuştan taşıdığı aynı sahteliği içermektedir. Bilimde ilerlemeler kaydettiklerine kendilerini gerçekten inandırmış olanlar, eski görüşlerle yanyana yürümek için yeni görüşlerin özgürlüğünü istemezler, eskilerin yerine yeni görüş­lerin konulmasını isterler. Bugün işitilmekte olan “yaşasın eleştiri özgürlüğü”, boş fıçı masalını pek fazla anımsatıyor.

Kaynaşmış bir grup halinde, sarp ve zorlu bir yolda, birbiri­mizin ellerine sıkı sıkıya sarılmış olarak ilerliyoruz. Düşman tarafın­dan her yandan sarılmış durumdayız ve bunların ateşi altında he­men hemen hiç durmadan ilerlemek zorundayız. Özgürce benim­sediğimiz bir kararla, düşmanla savaşmak amacıyla, daha başında kendimizi tek başına bir grup olarak ayırdığımız için ve uzlaşma yolu yerine mücadele yolunu seçmiş olduğumuz için, bizi suçla­yan kimselerin bulunduğu yakınımızdaki bataklığa çekilmemek amacıyla birleşmiş bulunuyoruz. Ve şimdi aramızdan bazıları şöyle bağırmaya başlıyorlar: gelin bataklığa gidelim! Ve onları ayıplama­ya başladığımız zaman da, karşılıkları şu oluyor: ne geri insanlar­sınız! Sizi daha iyi bir yola çağırma özgürlüğünü bize tanımamaktan utanmıyor musunuz? Evet beyler! Yalnızca bizi çağırmakta değil, istediğiniz yere, hatta bataklığa bile gitmekte özgürsünüz. Aslında bize göre sizin gerçek yeriniz bataklıktır, oraya ulaşmanız için size her türlü yardımı yapmaya da hazırız. Yeter ki ellerimizi bırakın, yakamıza yapışmayın ve o büyük özgürlük sözcüğünü kirletmeyin, çünkü biz de dilediğimiz yere gitmekte “özgürüz”, yal­nızca bataklığa karşı değil, yüzlerini bataklığa doğru çevirenlere karşı da savaşmakta özgürüz. (Lenin, Ne Yapmalı, s. 15-16)

Lenin, Rusya’da Marksizm’in gelişimi sürecinde bir süre Marksist eserlerin yaygınlaşmasında rol oynamış olan legal Marksistleri ve onların kendiliğindecilik ve ekonomizme kayan görüşleriyle Marksistleri etkileme girişimlerini yukardaki satırlardaki sözlerle eleştirmekte ve teşhir etmekteydi.

Lenin’in lider olarak Rus devriminde yol gösterebilmiş olması onun hemen her temel meselede, devrimci hareketin genel yönelimini etkileyebilecek tüm konularda, parti ve devrimi savsaklatacak tüm sapma eğilimlerine karşı müthiş bir öngörü ile zamanında ve bıkmadan-usanmadan ideolojik karşı mücadele yürütmüş olmasına sıkı sıkıya bağlıdır. Aksi takdirde ne Bolşevik Partisi gelişebilir ne devrime önderlik edebilirdi.

Lenin’in tüm anti-Marksist sapmalara karşı ideolojik mücadele vermiş olduğunu belirttik. Kendiliğindencilik, ekonomizm, İkinci Enternasyonal’de öne çıkan şovenizm, kitle bağlarını eylemin amaç ve zeminini önemsemeksizin gerçekleştirilecek eylemlerin altında olduğu başlık olarak terörizmi, yasalcılığı, parlamenterizmi, Bolşevik Parti içinde açığa çıkan sağ ve sol sapmaları, anarşist sendikalizmi, felsefede idealizme dayanan görüşleri kıyasıya eleştirmiş ve bunları detaylı şekilde analiz ederek partinin ve parti çevresindeki işçilerin bu görüşleri incelemesinin ve anlamasının mimarı olmuştur.

Lenin’in bütün ideolojik mücadelelerinin incelenmesi aynı zamanda hacimli bir Rus Devrim Tarihi çalışması ile aynı anlama geleceği ve bu nedenle de burada ele alma olanaklarımızın ötesine geçeceği için şimdilik belli başlıklar altında Lenin’in söz konusu sorundaki görüş ve yaklaşımını ele almanın daha doğru olacağı kanaatindeyiz.

Lenin için bütün anti-Marksist eğilimlerden arınmış bir teorinin kılavuzluk ettiği bir programa sahip partinin ancak böylesine çelikleşmiş bir partinin işçi sınıfı ve devrime öncülük edebileceği muhakkaktır. Buna ilişkin görüşlerini çokça bilinen “devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz” sözünü takip eden şu görüşlerinde bulmaktayız:

“Devrimci teori olmadan, devrimci hareket olamaz. Moda halinde oportünizm övgüsünün, pratik eylemin en dar biçimlerine delicesine bir kapılmayla elele gittiği bir zamanda, bu düşünce üzerinde pek güçlü olarak direnilemez. Ancak Rus sosyal-demokratları için teorinin önemi, çoğu kez unutulan şu üç durumdan ötürü önem kazanmaktadır: birincisi, partimizin sadece olu­şum sürecinde olması, özelliklerinin daha yeni belirlenmeye başla­ması ve hareketi doğru yolundan saptırma tehdidinde bulunan devrimci düşüncenin öteki eğilimleriyle henüz hesaplaşmadan uzak oluşuyla. Tersine tam da şu yakın geçmiş, (Akselrod’un uzun za­man önce ekonomistleri uyardığı bir durum olan) sosyal-demokrat olmayan devrimci eğilimlerin yeniden canlanışı ile damgalanmıştır. Bu koşullar altında, ilk bakışta “önemsiz” gibi görünen bir yanılgı en kötü sonuçlara yolaçabilir ve ancak burnunun ötesini göremeyenler, hizip tartışmalarını ve görüş ayrılıkları arasındaki en keskin farklılıkları zamansız ya da gereksiz sayabilir, Rus sosyal- demokrasisinin yazgısı gelecek birçok yıllar boyunca şu ya da bu “ayrılığın” güçlenmesine bağlıdır.

İkincisi, sosyal-demokrat hareket, özünde, uluslararası bir harekettir. Bu, sadece ulusal şovenizmle savaşmak zorunda ol­duğumuz demek değil, genç bir ülkede yeni bir hareketin ancak öteki ülkelerin deneyimlerinden yararlanacak olursa başarılı olabi­leceği demektir de. Bu deneyimlerden yararlanmak için bunları salt tanımak ya da yalnızca en son kararlarını kopya etmek yetmez. Gerekli olan, bu deneyimleri eleştirici bir tutumla ele almak ve bunları bağımsız olarak sınamadan geçirmektir. Modern işçi sınıfı hareketinin ne büyük ölçüde geliştiğini ve dallandığını kavra­yan bir kimse, bu görevi yerine getirmek için nasıl bir teorik kuvvet­ler yedeğine ve siyasal (aynı zamanda da devrimci) deneyime ge­rek olduğunu anlayacaktır.

Üçüncüsü, Rus sosyal-demokrasisinin ulusal görevleri, dünyada başka hiçbir sosyalist partinin daha önce karşılaşmadığı türdendir. İlerde, halkın tümünün otokrasinin boyunduruğundan kurtarılması işinin bize yüklediği siyasal ve örgütsel görevlere eğil­me fırsatını bulacağız. Şu noktada, yalnızca, öncü savaşçı rolünün ancak en ileri teorinin kılavuzluk ettiği bir parti ile yerine getirilebileceğini belirtmek istiyoruz.”

Buradan da gayet açık şekilde anlaşılacağı üzere Lenin’in anti-Marksist görüşlere karşı ideolojik mücadelesi entelektüel lafazanlık için değil gayet bilinçli olarak hareketin önünde engel oluşturabilecek gerici fikir ve akımlarla hesaplaşmak; işçi sınıfının devrimci mücadelesinin gelişebilmesini sağlamak içindir.

Kendiliğindencilik hususunda Avusturya programının taslağında şöyle denilmektedir: “Kapitalist gelişme arttıkça, proletaryanın sayısı da artar, proletarya arttıkça kapitalizme karşı savaşa zorlanır ve bu savaşa uygun duruma gelir. Proletarya sosyalizmin olabilirliği ve zorunluluğu bilincine ulaşır. Demek oluyor ki, sosyalist bilinç, proleter sınıf mücadelesinin zorunlu ve doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıkar. Ama bu kesenkes yanlıştır. Elbette, bir öğreti olarak, sosyalizmin kökleri, tıpkı proletaryanın sınıf mücadelesi gibi modern ekonomik ilişkilerde bulunmaktadır ve sosyalizm, ikincisi gibi kapitalizmin yığınlarda yarattığı yoksulluk ve sefalete karşı mücadele eden ortaya çıkar. Ama sosyalizm ve sınıf mücadelesi yanyana doğar, birbirinden değil; her biri farklı koşullarda ortaya çıkar. Modern sosyalist bilinç, yalnızca derin bilimsel bilgi temeli üzerinde yükselebilir. Gerçekten de modern iktisat bilimi, diyelim modern teknoloji kadar, sosyalist üretim için bir koşuldur ve proletarya, ne denli isterse istesin, ne birini ne de ötekini yaratabilir; her ikisi de modern toplumsal süreçten ortaya çıkar. Bilimin taşıyıcısı proletarya değil, burjuva aydın tabakadır: modern sosyalizm, bu tabakanın tek tek üyelerinin zihinlerinden kaynaklanmıştır ve bunu entelektüel olarak daha gelişmiş olan ve koşulların elverdiği yerlerde modern sosyalizmi proleter sınıf mücadelesine sokan proleterlere iletenler de bunlar olmuştur. Demek oluyor ki, sosyalist bilinç sınıf mücadelesine dışardan [von aussen Hinein getragenes] verilen bir şeydir, onun içinden kendiliğinden çıkan [urwüchsig] bir şey değildir.”

Böyle söyleyerek sınıf mücadelesi ve sosyalizmin fikir ve eylem olarak ortaya çıkışını irdeleyerek, sınıf mücadelesinin kapitalist ekonominin gelişimiyle kendiliğinden ortaya çıkmayacağının altını çizer.

Kapitalist ekonominin teşhiri ve bu ekonomik sistemin işçilerde kendiliğinden bir bilinç yaratılabileceği görüşüne karşı çıkan Lenin; “Karşımıza şu sorun çıkıyor: siyasal eğitim neyi içermelidir? Bu otokrasiye karşı işçi sınıfı düşmanlığının propagandasından ibaret olabilir mi? Elbette ki hayır. İşçilere siyasal bakımdan ezildiklerini açıklamak yetmez (nasıl ki, onlara çıkarlarının işverenlerin çıkarlarına uzlaşmaz karşıtlıkta olduğunu açıklamak da yetmezse). Ajitasyon, bu baskının her somut örneği ele alınarak yürütülmelidir (tıpkı iktisadi baskının somut örnekleri etrafında ajitasyon yürütmeye başlamış olmamız gibi). Bu baskı toplumun çeşitli sınıflarını etkilediğine göre, kendisini yaşamın ve eylemin en çeşitli alanlarında -meslek, kamu, özel, aile, din, bilim vb. alanlarında- ortaya koyduğuna göre otokrasinin siyasal teşhirini bütün yönleriyle örgütlemeye girişmeyecek olursak, işçilerin siyasal bilincini geliştirme görevimizi yerine getiremeyeceğimiz besbelli değil midir? Baskının somut belirtileri etrafında ajitasyon görevini yerine getirebilmek için, bu belirtileri teşhir etmek gerekir (nasıl ki ekonomik ajitasyonu yürütebilmek için fabrikalarda yapılan haksızlıkları teşhir etmek zorunluysa)” demektedir. (Ne Yapmalı)

Parti’nin Menşeviklere karşı güçlendirilmesi ve ademi merkeziyetçiliğin mücadelede önderlik edecek bir parti için ne derecede hayati olduğunu vurgulayıp Menşeviklere karşı partide üstünlük kazanılmasını sağladığı Bir Adım İleri İki Adım Geri adlı eserinde parti örgütlenmesinde tepeden değil alttan yukarı doğru örgütlenmeyi öneren, küçük burjuva aydının örgütle arasında hiyerarşik bağ kurmasına izin vermeden örgüt adına konuşabilme arzusunu dile getiren, gevşek bir parti örgütünü savunan Menşevikleri eleştirir ve Bolşevik Partinin nasıl olması gerektiğine ilişkin önerilerini anlatır.

Devlet ve Devrim adlı eserinin hemen girişinde revizyonistlerin Marksist ustaların isimlerini kullanarak onların aksi yönde görüşleri nasıl yaydıklarını ve buradaki riyakarlığı anlatır. Bugün de Lenin’in adını kullanarak Leninist devrim teorisi ve Leninist Parti modeline aykırı fiiliyat içerisinde bulunan kimi revizyonist grupların tutumu da burada Lenin’in eleştirisini yaptığı anti-Marksistlerin tutumlarının bir örneğini oluşturmaktadır.

Proleter Devrim ve Dönek Kautsky adlı eserinde Kautsky’nin proleterya diktatörlüğü fikrine karşı tutumunu eleştirir. Kautsky sorununu, “iki sosyalist akım (yani bolşevikler ile bolşevik olmayanlar) arasındaki karşıtlığın, temelden ayrı iki yöntem: demokratik yöntem ile diktatörce yöntem arasındaki karşıtlık” olduğu biçiminde koyar. Bu arada, Rusya’daki bolşevik olmayanlara yani menşevikler ile devrimci-sosyalistlere sosyalist diyerek, Kautsky’nin burjuvaziye karşı proletaryanın savaşımında bunları gerçekten tuttukları yere değil ama adlarına yani bir sözcüğe önem verdiğini belirtelim diyerek Kautsky’nin meseleye yaklaşımındaki yüzeyselliği teşhir eder.

“Mantık ve tarih ile alay etmedikçe, ayrı ayrı sınıflar varolduğu sürece “arı demokrasi”den değil ama yalnızca sınıfsal demokrasiden söz edilebileceği açıktır (“arı demokrasi”nin yalnızca ne sınıflar savaşımından ne de devletin niteliğinden herhangi bir şey anlayan bilgisiz bir formül olmakla kalmadığını ama bomboş bir formül de olduğunu söyleyelim ayraç içinde, çünkü komünist toplumda, dönüşmüş ve bir alışkanlık durumuna gelmiş demokrasi sönecek ama hiçbir zaman “arı” bir demokrasi olmayacaktır). “Arı demokrasi”, işçileri aldatmaya çalışan liberalin uydurma bir sözünden başka bir şey değildir. Tarih, feodalitenin yerini alan burjuva demokrasi ile, burjuva demokrasinin yerini alan proleter demokrasiyi bilir.(…)

Burjuva demokrasi, ortaçağa göre büyük bir tarihsel ilerleme oluşturmakla birlikte, her zaman dar, güdük, düzmece, ikiyüzlü bir demokrasi, zenginler için bir cennet, sömürülenler, yoksullar için bir tuzak ve bir aldatmaca olarak kalır, -kapitalist rejimde başka türlü olamaz. “Marksist Kautsky”nin anlamadığı şey de işte Marksist öğretinin büyük yapıcı öğesi olan bu gerçektir. Bu -temel- sorunda, Kautsky, her burjuva demokrasiyi zenginler için bir demokrasi durumuna getiren koşulların bilimsel bir eleştirisini yapacak yerde, burjuvaziden hiçbir “nezaket”i esirgemez.” Bu sözleriyle bütün sınıflar için aynı anlama gelecek demokrasi ve özgürlük olamayacağını, kapitalist toplumda en ileri demokrasinin dahi aslında işçi sınıfı üzerinde bir diktatörlük olduğunu anlatarak Kautsky’nin proletarya diktatörlüğüne karşı olmasının ne denli bir geri bilince dayandığını gösterir.

Yazının başında da belirttiğimiz gibi Lenin’in eserleri bir bağlam içinde yazılmış, bir hedefi olan makalelerdir. Dolayısıyla Lenin’in eserlerini incelerken konu özgülünde ele alınması daha doğru bir değerlendirme olanağı sunacaktır.

Lenin ve eserlerinin yarattığı miras olan Leninizm bugün son derece aydınlık şekilde işçi sınıfı için kurtuluş yolunu aydınlatmaya devam ediyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu