GüncelManşet

Söylediklerinin ıspatı olan ölümsüzlerimiz

Kaypakkaya militan olmanın, ihtiyaca göre şekillenmenin, somut koşulların somut tahlilini yaparak yol almanın önemini kendisini feda ederek ve bir kutup yıldızı olarak ölümsüzleşti. Evet, tarihimizde bize rehber olan yüzlerce yoldaşımız bulunmakta. Her birinin ayrı bir özelliği, karanlık gecelerde nasıl yürüneceğini aydınlatarak bedel ödeyerek/ ödeterek göstermiştir. Onun içindir ki her yıl “Parti ve Devrim Şehitleri Anması” haftası bizler için sıradan bir tarih olmaktan çıkmalı, faşizmin tüm topluma uyguladığı baskı, imha ve inkara karşı isyana dönüşmelidir.

 

Devrimcilik: “Düş-kalk diyalektiğiyle gelişen bir süreçtir”

AKP 15 yıllık iktidarı boyunca kendisinden olmayanlara karşı sistematik bir şekilde baskı, imha ve inkar siyaseti uyguladı. Bunları uygularken de toplumun belli kesimine kılıflar uydurarak sundu. Bu durum ülkede karşıt çizgileri daha da somutlarken TDH açısından ciddi bir karşı koyuş gerçekleştirilemedi. Çünkü köklerimizden yeterince beslenmeyip, tali konularda, tali sonuçlarda, gerçeği karanlık odalarda kibrit çöpüyle aramaya çalıştık. Halbuki Roboskî, Amed, Suruç, Ankara ve daha nice katliam yaşandığında bedel ödetme isteğimiz bu durumu değiştirebilir ve gözü dönmüş AKP iktidarının önüne nasıl set olunuru ortaya koyabilirdi.  Elbette bir katliamı yaşamadan da yeniye olan inancın verdiği güçle de bu durum somutlanır ve karşı koyuş layıkıyla yerine getirilebilirdi. Fakat koşullar köklerimizden ne kadar beslendiğimizle alakalı. Yani gerçeği aramadaki ısrarın güncelle nasıl birleştiğiyle.

Türkiye Devrimci Hareketi Mustafa Suphi’den, Mahir’den, Deniz’den, Mazlum’dan, Kemal Pir’den, İbrahim’den ve daha nicesinden öğreneceği binlerce teori ve pratikle çepe çevre sarılıyken “bu durgunluğumuz niye?” diye düşünmeden kafamız yastıkla buluşmamalı.  Ünal(Cengiz İçli) yoldaşın dediği gibi “Devrimcilik, bir günde bir yılda öğrenilecek iş değildir. Yılların deneyimleriyle, çıkarılan derslerle, düş-kalk diyalektiğiyle gelişen bir süreçtir. Kendimizi ona göre eğitmek, yetiştirmek gerekir. Düştüğümüz, kırıldığımız, sarsıldığımız anlar olacaktır. Önemli olan o anlarda örgütün elini tutmak, yola devam etmektir.”

 

Mavzerler elden ele, bayraklar doruktan doruğa geçmeli

Son iki yılda işçi-emekçi, kadın, LGBTİ, Kürt, Alevi, Ermeni ve daha sayamadığımız kesimlere dönük AKP iktidarının artan baskısı savaşa daha sıkı sarılmamız, kabuğumuzu kırmamız için nedenlerimizi arttırırken, “Yapabiliriz, Yapmalıyız, Yapacağız” demekten kaçınmamız gerekir. Şehirlerde gözaltı tutuklama, infaz, taciz-tecavüz ve ırkçı zemini güçlendiren AKP, kırda ajanla, işbirlikçiyle, tüm teknolojik teçhizatıyla gerillaya dönük ciddi bir yönelim içerisindeyken halk savaşındaki ısrarımızı üzerine basa basa haykırmalı ve esası buna göre şekillendirmemizin gerçekliğini görmek gerekir. Halk savaşına göre şekillenmeyen durum ortadadır. Mücadeleyi tarih yapraklarında aramayı bırakmalı, T. Kürdistanı’nda bodrumlarda vahşice katledilen Kürt halkının sesi olmak gerekir. Cerattepe’de, Kaz Dağları’nda, Munzur’da doğası talan edilen toprakların asıl sahiplerinin kim olduğunu göstermek, soykırıma uğrayan Ermenilerin, Süryanilerin yanında, onlardan olmak, seslerini duyurmak gerekir. İnancı yok sayılan Alevilerin isyanını kuşanmak Koçgıri, Dersim, Madımak’ın hesabını sormak gerekir. İşçi-emekçinin emeğine göz diken patronların korkusu, emeği yok sayılan, tacize-tecavüze ve şiddetin her türlüsüne maruz bırakılan kadınların öfkesiyle çığlığı olmak gerekir. LGBTİ’lerin katledilmesine, nefret söylemlerine maruz bırakılmasına karşı dilsiz kalmamak, demokratik alan kazanımlarımız elimizden bir bir alınırken “uslu” durmamamız gerekir. Çünkü ölümsüzlerimiz, söylediklerimiz için ant içmiş, bedel ödemiş/ödetmiştir.

Şahverdi’den, Geyiksuyu’dan Alibogazı’na oradan öz savunma siperlerine oradan Rojava’ya destanlaşan direnişin çağrısı da budur. Ayağa kalkmaktır. Faşizm en azılı haliyle biz öteki, emeği yok sayılan, imha edilenlere saldırırken en meşru olanı öz savunmamızı gerçekleştirmek, ölümsüzlerimizin teorik, pratik kılavuzluğuyla, mavzerler elden ele, bayraklar doruktan doruğa geçmeli.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu