GüncelMakaleler

Soma’da adalet göçük altında: Gerçek adalet sokakta!

Soma katliamında aklanmaya çalışılan kuşkusuz, aşırı kar hırsı ve buna ek olarak esnek, güvencesiz çalışmadır. Mahkeme kararı genel olarak 301 maden işçisinin ölümüne sebep koşul ve yasaları korumaya çalışmış ve bu yönlü bir karar vermiştir

Türk hakim sınıfları geçmişte olduğu gibi işçi ve emekçilerin kanlarıyla beslenmeye devam ediyor. Komprador burjuvazi ve toprak ağalarının hakimiyetinde ezilenlerin kaderi devletin bekasına can suyu edilmekten öteye gitmemiştir. Hakim sınıfların yaşadığı ekonomik ve politik kriz bekalarının sarsılmasına neden olmakta ve bunu tesis etmek için tüm devlet aygıtlarını bu yönlü seferber etmektedir.

301 maden işçisinin göçük altında kalarak katledilmesinin ardından yıllar geçse de devlet politikaları aynı biçimde devam etti. Öyle ki asıl sorumlular olan hem siyasi temsilcileri hem de şirket yetkililerini göstermelik yargılamalarla, kurdukları mahkemelerde oldukça ciddiyetsiz bir şekilde yargılanmış ve meselenin sistemsel yanı bu şekilde silikleştirilmeye çalışılmıştır.

11 Temmuz’da görülen Soma davasında mahkeme heyetinin nasıl karar vereceği az çok tahmin ediliyordu. Zira sermayenin savunucu ve koruyucularının, sermayedarları koruyacağı aşikardı. Yıllardır madenlerde gerekli denetimleri yapmayan Türk hakim sınıfları, sermayenin palazlanması için ülkeyi işçiler için bir cehenneme çevirdiler. İşçi sınıfının kanlarıyla beslenen hakim sınıflar Soma’da 301 işçiyi göz göre göre katlettiler ve gerçekleşen mahkemede göz göre göre katillere ödül gibi cezalar verdiler.

Mahkemede dikkat çeken şey mahkeme heyetinin meseleye “hata ve taksir” olarak yaklaşması ve meseleyi cinayet olarak ele almamasıdır. Katliam davasında Soma Kömürleri A.Ş. Holding Başkanı Alp Gürkan ve birçok sorumlu hakkında beraat kararı verildi. Can Gürkan 15 yıl, Genel Müdür Ramazan Doğru 22 yıl 6 ay ceza aldı. En başından beri hukukun ayaklar altına alındığı duruşmada adalet göçük altında bırakıldı. Burada çok açık gerçek sorumlular, ki bunlardan biri de devletin kendisidir, “beraat” etmiş, şirketin çeşitli kademelerindeki kişiler ise göstermelik cezalar almıştır.

Karar ile güvencesiz ve taşeron çalışma aklandı

Soma katliamında aklanmaya çalışılan kuşkusuz, aşırı kar hırsı ve buna ek olarak esnek, güvencesiz çalışmadır. Mahkeme kararı genel olarak 301 maden işçisinin ölümüne sebep koşul ve yasaları korumaya çalışmış ve bu yönlü bir karar vermiştir. Ekonomik-siyasal krizin en çetrefilli döneminden geçerken sermayenin paşalarına elden geldiğince kıyak geçmek, sistem açısından bir şarta dönüşmüştür.

Döviz likitidelerinin giderek eridiği; sıcak para akışının durduğu ve dünyada kredi notu en çok düşen ülke pozisyonunda olan TC, ekonominin canlandırılması için sömürü düzenine hız vermiştir. Öyle ki akıllara soru işareti bıraktıran Adnan Oktar operasyonu dahi birçok şeyin temelinde bu ekonomik krizin payı vardır. Aylık geliri 1 milyon dolar olan Oktar’ın tutuklanması ve daha operasyonun genişletilmesine fırsat dahi verilmeden mal varlıklarına el konularak hazineye devredilmesi dikkat çekicidir. 3.5 milyar dolarlık bir gelirin bütün ekonomiye suni teneffüs amacı taşıdığı ortadadır. IMF’ye giderken döşenen yollarda elden geldiğince iyimser olunmaya ve geçici olsa da iyi bir tablonun yaratılması için uğraşılıyor. Bunun için de gerek operasyonlar, gerekse de nereden geldiği bilinmeyen paralarla ekonomik tablo düzeltilmek isteniyor. Doların 4.92’yi bularak son yılların rekorunu kırması mevcut tablonun hiç de iyi olmadığını gösteriyor. Hal böyle olunca sermayenin korunması ve güvencesi TC devleti açısından dün nasılsa bugün de o derecede önem arz ediyor.

“İnfial yaratmamak için göstermelik cezalar verilmiştir”

SOMA davası da bu sermayenin korunmasından ibarettir. Verilen cezalar ise mevcut kamuoyunda infial yaratmamak için bir gösterişten ibarettir. Zira tutuklananların hapishanedeki keyf-i sefası şimdiden hazır ve nazırdır. SOMA davasında aile yakınları ve kamuoyu tarafından istenilen karar, açıktan ülkemizdeki sermaye sınıfına bir tehdit anlamı içermektedir. Bu açıdan SOMA aynı zamanda işçi sınıfının patronlarla ve faşist TC devletiyle bir hesaplaşması niteliğindedir. Mahkeme salonlarına taşınan bu hesaplaşmanın kimin sahasında gerçekleştiği ortadayken, bu karar ile bu hesaplaşmada esnek ve güvencesiz çalışma güvence altına alınmış, patronların sırtı sıvazlanmış, işçilerin kanı ve canı devletin bekasına can suyu olmuş ve adalet bir kez daha göçük altında bırakılmıştır.

Mahkeme en başından beri kamu kurumlarının ve siyasal iktidarın sorumluluğunu göz ardı ederek davanın eksik ve yanlış bir zeminde yürütülmesine vesile olmuştur Halk kitlelerinin vicdan davasına dönüşen Soma’da son tekme bu dava ile vurulmuştur.

Soma’da siyasi karar

Soma davasında dikkat çeken bir husus da karar duruşmasının ertelenerek seçimlerden sonrasına bırakılmasıydı. Zira bu kararın seçim öncesinde alınması, toplumsal muhalefette büyük bir tepkiye yol açacak, siyasal iktidarın huzurunu kaçıracaktı. Yani aslında karar daha önceden verilmiştir. Zira tüm resmi işlemlerin bitmiş olmasına rağmen okunması gereken kararın seçimlerden sonrasına bırakılması açıktan kararın siyasal olduğunu gösteriyor. Madenci yakınlarından Esma Kılıç’ın “Bu içeridekilerin davası değil ki, AKP’nin davasıdır. Partinin davası oldu artık” (Mezopotamya Ajansı, 21.06.2018) sözleri davayı özetleyen sözlerdir. Yargı tekelini sermayenin güvencesi için kullanan ve aylarca esas mütalaasının önünü engelleyen AKP iktidarı dava öncesi mevcut hakimleri tayin ettirerek önce davanın hakimiyetini eline aldı, sonra da sermayenin güvenliği için patronlara güvence sağladı.

Aşırı kar hırsı nedeniyle hemen her gün en az 4-5 işçi yaşamını yitirirken tüm bunlar mevcut sistemin “yüzü suyu hürmetine” yaşanıyor. Bu bakımdan bakıldığında katliamın sanıklarına verilen “ceza” esas olarak bir mesaj taşımaktadır. Bu mesaj işçi sınıfına dönük katliamlarda; katil patronlar ve devlet kurumlarının her zaman güvence altına alındığı ve korunup kollandığı, hatta kollanmaya tüm aymazlığı ile devam edileceğidir. Keza bu kararı protesto eden madenci yakınlarına dönük polis saldırıları ve engellemeleri bunun göstergesidir. Soma’da atılan tekme, mahkemede katilleri kollamaya, sokakta isyan eden madenci yakınına gaz ve copla saldırıya dönüşmüştür. “Yeni Türkiye”de aslolan sermaye sisteminin ve devletin bekasının korunması ise bu yolda işçi ve emekçilerin katliamı ve canı yanan mazlumların buna ses çıkarmasına dönük her türlü zalimlik mubahtır! “Yeni Türkiye”de zalimlerin saraylarının daha da sağlamlaştırılması ve sofralarının zenginleştirilmesi daha elzemdir ve bu uğurda nice Somalar, nice Somalılar göze alınabilir!

Son bir yılda yaşanan ekonomik ve politik krizin eriştiği düzey, sistemin bütün kolonlarını sarsarken, bu krizin çıkış yolu olarak görülen hat sömürünün daha da acımasızlaşmasına sebep oluyor. Bu ise işçi ve emekçiler için daha fazla işçi cinayeti, katliamı anlamına gelmektedir. Bu katliamlara ve mahkemelerin siyasi kararlarına karşı işçi sınıfının gücünün sokakların gücü ile birleştirerek siyasal iktidar mücadelesi ile birleştirmek önemlidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu