EmekGüncel

SÖYLEŞİ | Adıyaman’da Mega Polietilen İşçileri Direnişi Sürdürüyor

BİRTEK-SEN Örgütleme Uzmanı Mazlum Ayçiçek ile Mega Polietilen direnişini, işçilere yönelik devlet destekli çete saldırısı ve buna karşı devrimci muhalif kamuoyunun karşı koyuşunu konuştuk.

Adıyaman’ın Besni ilçesindeki Mega Polietilen Köpük Sanayi ve Ticaret AŞ’ye ait fabrikada çalışan yaklaşık 300 işçi, iki aydır ödenmeyen ücretleri için 8 Nisan’da iş bıraktı. Mega Polietilen şirketi, Adıyaman’daki fabrikasını Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “6. Bölge Bölgesel Teşvik Destekleri”nden yararlanarak 2020 yılında kurdu. Besni Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren fabrika 2022 yılında dönemin Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın katılımıyla açılmıştı.

Teşvikler kapsamında şirket; yurtiçinden temin edilen makine ve teçhizat için KDV, yurtdışından temin edilenler için de gümrük vergisi ödemiyor. Gelir ve kurumlar vergisini indirimli olarak ödüyor. Patrona ait sigorta primleri bakanlık tarafından karşılanıyor. Yatırım kredilerinin faizi bakanlık tarafından karşılanıyor.

BİRTEK-SEN Örgütleme Uzmanı Mazlum Ayçiçek ile Mega Polietilen direnişini konuşurken esas olarak işçilere yönelik devlet destekli çete saldırısı ve buna karşı devrimci muhalif kamuoyunun karşı koyuşu üzerinde tartıştık.

– Bize kısaca direnişin geldiği noktayı aktarır mısınız?

– Bayram üzeri, bayramdan önce zaten 2 aylık ücretleri verilmemişti. İşçiler, 2 ay boyunca perişan edilmişti, zor durumda bırakılmıştı. Bunun üzerine iş bırakıldı. İş bıraktıktan sonra fabrikada, fabrikanın önünde bekleyişlerini sürdürdüler. Arife günü patron temsilcileri gelip işçilere “Artık böyle olacak, sürekli bir ayınız içeride kalacak, buna alışın. Gidin çalışın” demiş. İşçiler kabul etmedi ve sendikamıza üye oldular. Bizi çağırdılar, gittik. Daha sonra, bayramdan sonra direnişlerini sürdürmeye devam ettiler. Basın açıklaması yaptık fabrikanın önünde. Aslında büyük bir fabrika ve halka arz edilmiş bir fabrika. Onun haricinde borsada yatırımları yükselen bir işletme. Devlet tarafından zaten teşvikle açılmış.

Bayramdan sonra, bizim açıklamamızdan sonra yani direnişin 10. gününde işçilerin ilk ücretleri yani maaşları yatırıldı. İşçiler çağrılmaya başlandı, ücretleri yatırdıktan sonra. “Hadi gelin çalışın daha sonra biz zaten bunu yatıracağız, sorun kalmayacak” dediler. Ama işçilerin daha büyük problemleri var yani mesele sadece ücret meselesi değil. Aynı zamanda para elden veriliyor, vergi kaçakçılığı yapılıyor ve de işçilerin emekliliğinden kıdem tazminatına yansıyan ücretlerinden kesilen bir durum var. Bunların haricinde sigortasız çalıştırılan işçiler var içeride. Aynı zamanda işçilere sürekli mobbing, baskı yapıyorlar. Bunu da işçiyi işçiye kırdırarak yani “siz eğer düzgün çalışmazsanız veyahut da direnişe devam ederseniz, Türkmenistanlı işçileri getireceğiz, sizin yerinize çalıştıracağız. Zaten Besni küçük bir yer, işsiz kalırsınız” diyerek yapıyorlar.

Ama işçiler buna da boyun eğmedi ve hepsi direnişe devam etti. Daha sonra işçiler, içerideki usulsüzlükleri, yapılan hukuksuzlukları sendikamızla birlikte, İŞKUR’un önünde avukatlarımızın da aracılığıyla bir dilekçe, şikâyet dilekçesi hazırladı. İşkur’a, Vergi Bakanlığı’na ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bu üç yere dilekçelerini sundular. Ve bir basın açıklamasını gerçekleştirdik. Her işçi imza attı o şikâyet dilekçesinin altına ve içerideki sorunların, usulsüzlüklerin sona ermesi için Bakanlığa bildirim yaptı. Aynı zamanda işine yine devam ettiler.

“Çeteler işçilere saldırdı”

– 20 Nisan’da işçilere dönük gerçekleşen saldırıyı aktarır mısınız?

– Biz basın açıklamasını bitirdik, akşam olduğunda patron içeriye, nasıl söylesem kirli ilişkileri olan örneğin uyuşturucu içen, uyuşturucu satan bazı çetevari kişileri halkanın içerisine sokmuş, daha sonra sarhoş olduğunu öğrendiğimiz kişiler de var. Bu kişilerin sarhoş olduğunu, uyuşturucu madde kullandığını söyleyen işçiler var. Bunlar işçilerin çadırına saldırıyorlar. Diyorlar ki “Çadırınızı sökün gidin buradan, zaten maaşınızı ödedi patron. Siz daha neyin peşindesiniz. Derdiniz maaş meselesi değil, derdiniz kendi ücretleriniz değil, siz başka amaçlarla buradasınız.

Aynı zamanda sendikamızın Genel Başkanına da küfür ediyorlar. Diyorlar ki “o sendika başkanınız gelse, içeriye girse, yirmi bin lira versek satar sizi.” Daha sonra işçiler itiraz ediyor bu duruma. Zaten orada nöbetçi işçiler var, gece boyunca nöbetçi işçiler kalıyor. 5-6 işçi. Bu 5-6 işçiye saldırıyorlar. Taş atıyorlar, görüntülerde de var zaten. Uyuşturucu kullanan kişi taş atıyor ve bir işçinin koluna değiyor. Çadırı yıkmaya çalışıyorlar. Tabii işçiler buna izin vermiyor.

– Bu saldırıyı nasıl değerlendirmek gerekiyor bölge açısından, Birtek-Sen’in oradaki varlığı ve direnişi açısından?

– Daha önce de böyle çetevari patronların, çeteleri yönettiği veya üstümüze saldığı yöntemleri olmuştu. Biz bu yöntemlere alışığız, bunlara boyun eğmiyoruz. Daha öncesinde Sendika Başkanımız Mehmet Türkmen’e türlü türlü tehdit mesajları gelmişti. Ayrıca direkt sendikamızın başkanının yanına gelip kendini işçi gibi tanıtan ama saldırı için hazırda bekleyenlerin olduğunu da fark ettik ve bunu püskürttük bir şekilde. Polis çağırdık falan. Bu gibi durumlara alışığız yani. Sürekli karşı karşıya geliyoruz. Bölgede sınıf sendikacılığı yürütüyorsanız böyle geri eğilimi olan, mafyatik ilişkileriyle sendikacılara, sendikacılık yapanlara böyle boyun eğdireceğini zanneden kişiler olacaktır ama biz buna boyun eğmeyeceğiz. Öldürme tehditleri geliyor vb. ama asla geri adım atmayacağız.

– Kamuoyuna nasıl bir çağrınız var?

– Adıyaman’da, Besni’de Mega Polietilen işçileri direnişinde bugün 13. gün. 13 gün boyunca yaptığımız çağrılar neticesinde emekten yana olan kurumlar, kişiler desteğe geldiler. Halk da işçilerin halkları için duyarlı.

Ama önümüzdeki süreçlerde bu tür olaylar olabilir ve oluyor da zaten. Bunun için sosyal medya kampanyaları, devletin kurumlarına baskı yapma, emekten yana olan, sınıftan yana olan insanların bu saldırıları teşhir etmesi gerekiyor. Bize saldırdılar, işçilere saldırdılar ve yanında polisler de vardı. Polislerin olmasına rağmen saldırdılar. Eğer bu saldırıyı yapan işçi olsaydı çoktan gözaltına alınmıştı, çoktan müdahale edilmişti. Ama görüyoruz ki, müdahale edilmiyor. Göz önünde olan bir durum.

Bunun için çağrımız şudur: Bu tür meselelere duyarlı olmamız gerekir. Özak işçileri de direkt polisin başkasına maruz kaldılar. Tıpkı bizim gibi bir durumu yaşadılar. Bu tür meselelerde duyarlı olmak, sesini duyurmak, küçük yerlerde, bölge illerindekilerin bu direnişlerine sahip çıkmak gerekiyor. Buradan yükseltmek gerekiyor bu direnişleri. Ayrıca 1 Mayıs’a gidiyoruz. 1 Mayıs’ı işçilere anlatırken sınıf dayanışması diyoruz ve önemini anlatıyoruz. Burada bu sınıf dayanışmasını sergilememiz gerekir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu