EmekGüncel

SÖYLEŞİ | “Artık Sınıf Bilincinin Ne Olduğunu Anlamamız Gerekiyor!”

Bekaert işçisi ve aynı zamanda Birleşik Metal-İş Kocaeli Şube maliye sekreteri Şenol Çeviker ile bir söyleşi yaptık.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı R.T.Erdoğan’ın kararı ile Birleşik Metal-İş ve Özçelik-İş’in örgütlü olduğu Kocaeli’deki Bekaert işçilerinin grevi “Milli güvenliği bozucu nitelikte” olduğu gerekçesiyle yasaklandı. Bu yasakla birlikte AKP döneminde yasaklanan grev sayısı 18 oldu. Bu yasaklardan 195 bin işçi etkilendi.

Temmuz ayında başlanan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine Bekaert’te 13 Aralık günü saat 13.00’te uygulanmak üzere grev kararı alındı. Ancak grev henüz başlamadan yasak kararı geldi. Resmi Gazete’de R.T.Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan karara göre, Bekaert İzmit Çelik Kord Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait Kocaeli’nin İzmit ilçesindeki işyerinde Birleşik Metal-İş Sendikası tarafından alınan grev kararı ile Bekaert Kartepe Çelik Kord Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait Kocaeli’nin Kartepe ilçesindeki işyerinde Özçelik-İş Sendikası tarafından alınan grev kararı, “Milli güvenliği bozucu nitelikte” görüldüğünden 60 gün süreyle ertelendi.

Birleşik Metal-İş yaptığı açıklamada, “Cumhurbaşkanı yine tercihini sermayeden yana kullandı. Kocaeli’deki Bekaert işçisinin grevini yasakladı. İşçiler bu hukuksuz grev yasağını tanımayacak, Anayasanın ve uluslararası kabul edilen yasaların kendisine verdiği hakkı kullanarak 13 Aralık günü saat 13.00’te yasal grevini başlatacaktır” diyerek greve fiili olarak başlattı. Yirmili günlerini geride bırakan grev, kamuounun ilgisini çekmeye devam ediyor.

Bizler de Bekaert işçisi ve aynı zamanda Birleşik Metal-İş Kocaeli Şube maliye sekreteri Şenol Çeviker ile bir söyleşi yaptık. Çeviker, greve çıkışlarını, Bekaert’teki ve genel olarak işçilerin içinde bulunduğu duruma dair düşüncelerini bizimle paylaştı.

– Birleşik Metal-İş Sendikası’nın Bekaert’taki grevi yasaklandı, bununla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

– Biz Anayasal hakkımızı kullandık ve greve çıktık, greve çıkmasaydık eğer haklarımız gasp edilecekti. Bu bilinçle hareket ettik, kazanılmış haklarımız da hakem heyetine gitseydi sözleşmemiz törpülenecekti. Bunu bildiğimiz için anayasal hakkımızı kullandık ve greve çıktık.

Grevimizi destek var, faklı sivil toplum kuruluşları veya kişisel desteğe bile geliyor inanlar geliyor ve bu, bizim moralimizi yükseltiyor. Arkadaşların genel olarak morali iyi zaten. Greve devam ediyoruz, işverenden bir görüşme talebi gelene kadar da devam edeceğimizi düşünüyorum.

Çünkü bizimle pek görüşmüyorlar, karşı tarafla bu süreçte daha fazla irtibat var. “Karşı taraf” dediğim bir sendika daha var, Çelik-İş Sendikası. Biliyorsunuz onun vesilesiyle biz grevdeyiz, daha doğrusu onun grev kırıcılığıyla grevdeyiz diyelim. Patronun elini güçlendirdiği için bizim grevimizin hattını da onlar belirledi aslında. Çünkü daha erken bitecek bir eylemi 17. gününe getirmiş oldular.

Oradaki işçiye dair tabi ki herhangi bir tutumumuz, tepkimiz söz konusu değil.

Şunun da farkındayız; onlar (Çelik-İş Sendikası) 74-75 liraya bu işi onaylayacaken, bizi buna ikna etmeye çalışırken, bizim eylemimiz sayesinde 80 liraya (ortalama saat ücretinden bahsediyorum) tartışılmaya başlandı. Bu 5 lira “karşı tarafta çalışan” işçi arkadaşlarımıza helal-hoş olsun.

“Birlikten kuvvet doğar!”

– Bekaert şahsında işçilerin içinde olduğu tabloya dair neler söylemek istersiniz?

– Bu son bir yıldır ülkemizin içinde bulunduğu buhran belki dünya için de geçerli, bunu söyleyebiliriz ama ben ülkemizin içinde olduğu durum için konuşabilirim ancak. Bilerek bir kriz durumu yaratılmış durumda. Çünkü “biz Avrupa’nın Çin’i yapılacağız” diye bir demeç verildi bu ülkede. Bu vesilesiyle de döviz kurunda ciddi artışlar yaşandı bir anda. Devalüasyonun ne boyuta geldiğini Dolar-Euro’nun Türk Lirası karşısında aldığı değerde zaten görüyoruz. Dolayısıyla bu son dönemde işçi enflasyonun altında çok ezildi. Çevremizdeki birçok fabrika, yabancı sermayeli şirket hep insanları sömürüyor. Ayrıca o Koreli şirketler-fabrikalar, çalışanları için çeşitli iyileştiremeler yapmasına rağmen malesef bizim yönetimimiz hiçbir şekilde iyileştirme yapmadı.

Asgari ücret belirlendi, 1 Ocak itibariyle saat ücreti 44 liraya çıktı. Yani asgari ücretin altında çalışan insanlardan bahsediyoruz. Bu insanların (işçilerin) grevle verdiği tepki az bile bence.

– Bu tablo üzerinden nasıl bir çağrı yapmak istersiniz?

– Sınıf bilinci diye bas bas bağırılıyor, artık sınıf bilincinin ne olduğunu anlamamız gerekiyor diye düşünüyorum. Hep diyorum aslında siyaset yapmamız gerekiyor. Kime oy vermeniz gerektiğini söyleyemem ama kime oy vermemeniz gerektiğini söyleyebilirim.

Fakat yine bakıyoruz ana muhalefet olan partilere… Yine bizi yönetecek insanlara sermaye bizi yönetsin diye gidip oyumuzu kullanıyoruz. Ondan sonra da ağlıyoruz, niye bunlar başımıza geliyor, niye biz yoksulluk sınırında yaşıyoruz diye. Çok sevdiğim bir söz var, böyle durumlarda çıkmış bir sözdür sanırım; “patronların elinde oyuncak değilsin, biraz kaldır başını, sana karşı başlar eğilsin.”

Bundan öte biz işçi sınıfı için bir mesaj yoktur. “Birlikten kuvvet doğar”, başka bir şey demeye gerek yok!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu