EmekGüncel

SÖYLEŞİ | “Direniş, Sendika Tanınana Dek Sürecek!”

22 Aralık’ta 8 işçinin daha işten çıkarılması üzerine Selüloz-İş Sendikası ile beraber işçiler fabrika önünde direniş çadırı kurdu. İki ayı geçkin direniş sürecine dair Selüloz-İş Örgütlenme Uzmanı Aykut Günel ile konuştuk.

Tekirdağ Çorlu’da faaliyet yürüten Lila Kağıt Fabrikası’nda elliye yakın işçi 5 aydır yürüttükleri sendikal faaliyet sebebiyle kademeli olarak işten çıkarıldı. Son olarak 22 Aralık’ta 8 işçinin daha işten çıkarılması üzerine Selüloz-İş Sendikası ile beraber işçiler fabrika önünde direniş çadırı kurdu.

İki ayı geçkin direniş sürecine dair Selüloz-İş Örgütlenme Uzmanı Aykut Günel ile konuştuk.

– Lila Kağıt’ta örgütlenme süreci nasıl başladı? Patronun örgütlenmeye karşı tavrı ne oldu?

– Lila Kağıt’ta örgütlenme çalışmalarımız yaklaşık bir altı ay önce başladı. Türkiye’de klasikleşmiş bir tarz olarak işverenin tepkisi bu çalışmanın haberini alır almaz örgütlenen işçileri işten çıkartmak oldu. İlk olarak beş arkadaşımız işten çıkartıldı, atılan arkadaşlarımızın işe iade davası hala devam ediyor.

İşten çıkarmalar başladıktan sonra da örgütlenme çalışmalarımız devam etti, işveren de bildik baskıları uygulamaya devam etti. İşten çıkarmanın haricinde bugüne kadar vermediği ücretleri verme, yan hakları artırma, işçilerden elektronik devlet isteme gibi iş yerinde sendikalaşmayı engellemek adına yapılabilecek her şeyi yaptı ancak arkadaşlar hiçbir şekilde geri adım atmayınca yeniden işten çıkarma yoluna başvurdu. 22 Aralık günü sekiz arkadaşımız daha işten çıkartılınca o çıkarılan arkadaşlardan bir kısmıyla 30 Aralık tarihinde fabrikanın önünde direniş çadırını kurduk. Bugün direnişin 71. güne geldik.

 

“Yerel medya eylemimizi için görmüyor!”

– Sendika düşmanlığına karşı başlatılan direniş 70’inci gününe geldi. Bu direniş sürecini ve işçilerin moral motivasyonunu anlatır mısınız?

– Direniş sürecini başlatan kararı almak çalışan arkadaşlar açısından çok kolay değildi. Sendikal örgütlenmelerde işten çıkarmalar veya diğer işyerlerinde gördüğümüz gibi çok genel gibi görünen direnişler olsa da, bunun arka planında işten atılan işçilerin bu direnişe kendilerini hazırlama süreçleri var. Çünkü hem işlerinden olmuş oluyorlar hem de hiç alışık olmadıkları bir dönemle başbaşa kalıyorlar. Böyle bir süreci başlatmak, başlattıktan sonra yönetmek ve sorduğunuz gibi o moral motivasyonu yükseltmek çok kolay bir şey değil.

Sendika olarak biz süreci arkadaşlarla yürütmek için sendikalı işçi ayrımı gibi bir durum söz konusu yapmadan aynı alanda beraber oluyoruz. Bu noktada sorunumuz yok. Onun dışında özellikle kamuoyu desteği önemli. Bölgedeki yani Tekirdağ’daki kurum, kuruluş ve siyasi partilerin gelip destek vermesi bizim açımızdan çok önemli. Orada ise şöyle bir sıkıntımız var; yerel medya bu eylemi görmüyor ve deyim yerindeyse gözü kapalı bir durumda, herhangi bir şekilde haber yapılmıyor.

Bana kalırsa bunun temel sebeplerinden birisi fabrikanın bu sektörün Türkiye’de en büyük üçüncü temsilcisi, Avrupa’da da yer sahibi olan bir şirket olması. Bu yüzden yerel medya sanırım karşısına almak istemiyor şirketi. O yüzden arkadaşların direnişi yerel medyada görünmüyor.

Örneğin Çorlu ve Çerkezköy birbirine çok yakın, Çerkezköy‘de başka bir iş yerinde örgütlenmeye gittiğimizde ve Lila’dan bahsettiğimiz de böyle bir direnişten haberdar değiller. Direniş ilerledikçe, dayanışma arttıkça ve kamuoyunda duyurusu daha fazla olunca tabii ki arkadaşların motivasyonu daha da artıyor.

Sürecin uzaması da motivasyonu kıran temel noktalardan bir oluyor. Bu tarz eylemlerde, bu tarz direnişlerde süreç ne kadar uzarsa bir işverenin içeride yapacağı baskı araçları ve yoğunluğu artıyor. İşçilerin direnişi ve eğilimi ise azalıyor. Ancak biz bu süreci iyi yönettik ve arkadaşlarımızın moral motivasyonu son derece iyi diyebilirim.

– Sendika olarak talepleriniz neler ve bu taleplere ilişkin görüşmeleriniz sürüyor mu?

– İşveren ile bu süreç içerisinde iki kere görüşme gerçekleştirdik ve bu görüşmelerde olumlu bir sonuç alınamadı açıkçası. Temel taleplerimizden biri tabii ki sendikanın iş yerinde tanınmasıdır, işçilerin sendikalı bir şekilde toplu sözleşme yapabilecek bir şekilde devam etmeleridir. Çünkü bir yandan örgütlenme çalışması da devam ediyor demiştim, içeride işten çıkarılma korkusuyla üye olmayan arkadaşlarımız var. Bu yüzden temel taleplerimizden birisi baskının azaltılması ve en temel olarak sendikanın tanınması. Tabii ki en önemli talebimiz de işten atılan örgütlü arkadaşların işe geri alınması.

 

“Direnişler krize karşı patlama!”

– Enflasyonun, zamların ve hayat pahalılığının da etkisiyle işçi sınıfı birçok alanda eylemliliklerini artırdı. Buna dair ne düşünüyorsunuz?

– Bu süreç özellikle yılbaşından itibaren hayat pahalılığı, enflasyonun doğrudan yansıması gibi gözükse de aslında bu birikim sürecinin ortaya çıkmasıdır. Patlama süreci de denilebilir. Çünkü 20-30 yıldır mevcut iktidar döneminde işçiler çok ciddi hak kayıplarına maruz kaldılar, bu hem yasal anlamda hem de ücret anlamında böyle.

O yüzden bu 20 yıllık birikim ve son dönemde ortaya çıkan yoksulluk, geçinememe meselesi ile birlikte bu direniş ve eylemlik sürecini ortaya çıkarttı. Sendikalı olup olmamasına bakmaksızın birçok yerde direniş ve eylemler başladı. Ki son zamanlardaki eyleme baktığımızda birçok iş yerindeki eylemleri sendikalar değil direk işçilerin örgütlediği görülebilir. Mesela Gebze’deki Farplas direnişinde işçiler kendi eylemlerine başladıktan sonra sendikaya dahil ettiler.

Bu son dönemlerde yaşanan işçi eylemlerinin, direnişlerin ciddi bir sınıf karakterine bürünme özelliği var. Sendikaların da bu anlamda çok ciddi görev ve sorumlulukları var. Sendikalar bu mücadelenin sorumluluğunda olarak mücadeleyi devam ettirmeli çünkü bundan önceki mücadelelerden farklı olarak dönem, çok zor bir dönem çalışanlar işçiler açısından. Son dönemlerde yaşanan gelişmeleri takip ettiğimizde insanların sendikal örgütlenmeye eğilimleri ciddi anlamda artmış durumda. Artık işçilerin kaybedecek hiçbir şeyi kalmadığı anda bu eylemlilikler başladığı için gerçekten kaybedecek hiçbir şey yok çalışanların.

Örneğin bizim sektör de kolay bir sektör değil, bugünden yarına nitelikli elemanın yetişmesi kolay olmayan bir sektör. Ama asgari ücrete yapılan zamla birlikte nitelikli işçiler asgari ücret veya asgari ücretin bir tık üstünde maaş almaya başladı. Böyle olunca iş, sendikal örgütlenmeye doğru gitmeye başlıyor. O yüzden son dönemlerde artan işçi eylemlerinin geçmiş bir birikimi var ve bu birikimin açığa çıktığını düşünüyorum.

– Son olarak eklemek istediğiniz bir şey veya çağrınız var mı?

– Direnişe başlarken basın açıklamasında şunu söylemiştik; emekçiler olarak rahat değilsek bizi bu duruma sokanların da rahatsız olması için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Koca koca binalarda 800-900 kişinin çalıştığı yerlerde milyarlık işverenler kendi evlerinde, kendi fabrikalarında rahat edemeyecekler. Bunu daha önce Migros depoda da gördük, işçiler işverenin evinin önünde eylem yaptılar ve Farplas’da da böyle bir durum oldu. Biz bu kadar rahatsızken, biz böyle bir geçim sıkıntısının, böyle bir cenderenin ortasına düşmüşken bu sistemi yaratanların, bu sistemden yararlananların da rahat etmemesi için elimizden geleni yapacağız.

Bu anlamda çağrım bütün sınıf dostlarına, bütün siyasi partileredir; Sesimizin duyulmasında bir araç olmaları gerekiyor. Mecliste grubu olan partilerin bir noktada bizim sesimizi meclise taşıması gerekiyor. Bizim sesimiz kamuoyunda ne kadar duyulur olursa, işverenlerin de o dikensiz gül bahçesi olarak çizdikleri imajları da zedelenecek ve bizim bu direnişi kazanma sürecimiz hızlanacaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu