EmekGüncel

SÖYLEŞİ-EMEK  | “Birbirlerini İdare Etmeyenler, İşçiye ‘İdare Et’ Diyorlar!”

"Basın ve kamuoyu, bütün duyarlı insanlar, bu mücadeleyi yürüten arkadaşlarımız, örgüt ve dernekler bu noktada inşaat işçilerinin yanında olmaya, sesine ses olmaya çalışırsa tabi ki çok mutlu oluyoruz."

İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi alt taşeron şirket FHM Mühendislik bünyesinde çalışan inşaat işçileri, 2 aydır maaşlarını almadıkları için 23 Eylül günü eyleme geçmişti.

Hastane şantiyesinde çalışan inşaat işçilerinin taleplerini DİSK/Dev Yapı-İş Genel Sekreteri Nihat Demir ile konuştuk.

Röportajı yaptığımız gün firma ile görüşmeleri devam eden Demir, işçilerin eylemi sonrası firmanın işçilere asgari ücret kısımlarını ödeyerek geri kalan paranın da hafta içinde ödeneceğini, akabinde işçilerin şantiyede çalışmaya başladığını ifade etti. Hastane şantiyesinde ağır koşullarda çalışan inşaat işçilerinin gasp edilen haklarının takipçisi olacaklarını dile getiren Demir ile yaptığımız röportajı okurlarımızla paylaşıyoruz.

– Bayraklı Şehir Hastanesi işçileri iki aydır maaşlarını alamıyor. Oradaki durumu özetleyebilir misiniz?

– İşçi arkadaşlar yaklaşık iki aydır maaşlarını alamıyorlardı. Orada bordro uygulaması var. Hem asgari hem de elden ücretlerini alamıyorlardı. 400’e yakın işçi var. Arkadaşlar bu duruma karşı işi bıraktılar. Geçen haftalarda bir kere eylem yaptılar, yönetim söz vermişlerdi “Pazartesi günü ödeyeceğiz” diye. Hastaneyi 2023 yılına yetiştirmeye çalışıyorlar.

Açılışı 2023 yılına yetiştirmek için de ellerinden gelen baskı yapıyorlar. Üretim baskısı, mobbing, sürekli uzun saatler çalıştırıyorlar, yemeklerin hijyen olmaması problemi de halen devam ediyor.

O hastanede daha önce de eylem olmuştu, işçiler yemekhaneleri dağıtmıştı. Ve o yemek meselesi halen devam ediyor. Zaman zaman iyileşse de, bir-iki ay içerisinde ya da 20 gün sonrası tekrar eski halini alıyor. Yine kötüye gidiyor. Şu an da yemek problemi de var. Bu gibi konular üzerinde çalışma yürütüyoruz. Arkadaşlar yarım saatlik, 1 saatlik eylemler yapıyorlar. 2-3 gün düzeliyor, sonra tekrar bozuluyor. Böyle durumlar var. Kökten bir çözüm üretilmiyor, birçok yemekhanede böyle devam ediyor.

İşçiler maaş meselesinden sonra hemen eylem yaptılar, Pazartesi günü bütün ücretleri olmasa da asgarilerin hepsini yatırdılar. Elden olanı da Cuma günü hepsini yatıracaklarını belirttiler. Şu an süreç bu aşamada, böyle kararlaştırıldığı için işçiler çalışıyor. Cuma günü de elden ücretleri yatırılırsa, işçiler işlerine devam edecek. Şu an asgariler yatırılmış, ancak elden olan para yani gayri resmi ya da yasadışı olan para yatırılmamış durumda. O da Cuma günü yatırılacak.

Çift bordro uygulaması, işçinin geleceğinden kısıyor. Full sigortadan göstermiyor, maaş için sürekli mesai yapıyorlar. İnşaat işçileri asgari ücrete çalışmıyor. Ağır bir iş gerçekten. 7 bin alan var, 8 bin alan var, çok uzun saatler çalıştıkları için 10 bine kadar alan da var. Bunları sigorta üzerinde göstermeyerek; vergiden kaçırıyor, işçinin geleceğinden emeğinden çalıyorlar, çoluk çocuğundan hakkından çalıyorlar. Yani asgariyi gösteriyor, diğerlerini de gayri resmi olarak veriyor.

Bunu da Cuma günü vereceklerinin sözünü verdiler. Cuma ödenmezse tekrar görüşülecek, işçi arkadaşlarla “ne yapılacak?” diye. Verilmese büyük ihtimalle yine eylem yapacaklar. Bizler de Cuma’yı bekliyoruz, takipteyiz yani. Grev, eylem süreci hala devam ediyor.

Şu an hastane inşaatı, % 70-80 oranında bitmiş durumda. Çevre düzenlemesine yer yer girilmiş. Çalışma yoğunlukla içerde devam ediyor. Bir de dış cephede çalışmalar devam ediyor.

 

“Olan işçiye oluyor!”

İnşaat işçilerinin maaşlarının verilmemesi çok yaygın bir durum. Buna karşı İstanbul ve birçok yerde inşaat işçilerinin eylemleri devam ediyor. Çok ağır koşullarda çalışılıyor, işçiler yemekhaneden tutalım maaşların verilmemesine, yatacak yere kadar birçok sorunla karşı karşı kalmaktalar. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

– İnşaatta bizim çok karşılaştığımız durumlar bunlar. Normal bir şey değil ama Türkiye’nin sürekli savaş hali, kriz hali, kaos hali gibi süreçlerde para döngüsü olmuyor firmalar arasında. Devlet vermeyince ana firma da vermiyor. Ana firma vermeyince taşeron da işçiye vermiyor. Burada ezilen işçi oluyor.

Onlar kendi aralarında bir şekilde kendilerini döndürseler de tabandaki işçiye para gelmiyor. Görüşmeler yaptığımızda “Bakanlıktan para beklediklerini” ifade ediyorlar. Örneğin inşaat, hastane ise Sağlık Bakanlığı’ndan ya da devletten başka bir kurumdan para bekleniyor. Ana firmadan gelmiyor bize para. Bu durumda hep işçiler mağdur oluyor. Elektrik faturası beklemiyor, kış gelince doğalgaz faturası nasıl ödenecek gibi bir sürü sorunla karşı karşıya kalıyor işçiler.

İnşaat sektörünün devam etmesi için patronlara bir sermaye gerekiyor. Onlarca ihale alıp, devletin tüm olanaklarını kullanan inşaat patronları işçiye gelince “Para yok, para bekliyoruz” cümlesi gerçekçi mi sizce?

– Bütün şantiyeler için geçerli değil. Yer yer kullandırıyorlar paralarını. Farklı projelerde ya da farklı yerlerde değerlendirip, işçiyi bir-iki yıl ya da ne kadar süründürebiliyorsa ne kadar bekletebiliyorsa o kadar bekleten var. İşçiler örgütlü değilse, ses çıkartmıyorsa, grev ya da eylem yapmıyorsa, sendikayla ilişkisi-bağı yoksa olabildiğince tutuyorlar parayı.

Nereye kadar tutarsa… Onun için 10-15 gün gerçekten önemli, o parayı döndürmek için. O parayla ihale mi alıyor, ne alıp satıyorsa biz o kısmını çok bilmiyoruz. Her firmanın farklı bir tutumu var. Gerçekçi olduğu yerler de var olmadığı yerler de var. Bu alanda birçok firma var. Bu firmaların çoğu gerçekten çete, mafyavari; devletle iç içe, kol kola yapılan bir şey bu.

Bir yerde bir aksaklık oldu mu, zincirleme oluyor açıkçası. Birbirlerini hiç idare etmeyen milyarderler, işçiye “idare et” diyorlar. İşçi nasıl idare etsin? 7 bin-5 bin ya da asgari ücretle ailesini nasıl geçindirsin?

 İnşaat işçisinin çantası sürekli sırtında!

– Son olarak devam eden mücadeleniz başta olmak üzere işçilere ve kamuoyuna nasıl bir çağrınız var?

– Basının inşaat işçilerinin sesine ses olması bizi çok mutlu ediyor. İnşaatçılar bugüne kadar kimsesizdi. Şimdi en azından bir iki sendika bu sorunlar üzerinden ciddi anlamda faaliyet yürütüyor. Biz bu konuda eksiğiz, gerçekten yetiştiremiyoruz. Ülkenin dört bir yanı HES projeleriyle, barajlarla, gökdelenlerle, yol, köprü beton bloklarla dolu. Buralara yetişmek gerçekten imkansız. Seferber olmak, işçilerin sesi olmak önemli.

İşçilere de çağrımız; sendikalarına gitsinler, tanısınlar, haklarını arasınlar, mücadele etsinler. Bize gelen hiçbir sorunu göz ardı etmedik asla, gerçekten elimizden geleni fazlasıyla yapmaya çalıştık, yapmaya da devam edeceğiz. Ama yine de yetersiz kalıyoruz.

Bu alan çok dağınık, işçilerin çok örgütsüz olduğu, sürekli geçişlerin olduğu bir işkolu. Mesela tutunmaya çalışıyorsun, inşaatta tutunamazsa tekstile gidiyor, tekstilde tutunamazsa kağıt toplayıcılığı yapıyor, orada olmazsa hâlde hamallık yapıyor. Yani sürekli geçiş halinde ya da sürekli bir göç halinde inşaat işçisi. Sırtında çantası o şantiyeden o şantiyeye, o ilçeden o ilçeye, o merkezden o merkeze geziyor.

Takip edemiyoruz. 2 milyonu aşkın inşaat işçisi var. Göçmeni var, mültecisi var, yerlisi var, iç göçle gelen var. Genelde daha çok Kürdistan ya da Karadeniz’in Tokat, Samsun vb. illerinden gelenler var. Fındık toplayıcıları ya da bazen mevsimlik olan da var. Son zamanlarda artık firmaların bu kadar gelişmesiyle, kendi makinalarını, betonlarını dondurması vb. şeylerin olması nedeniyle artık bu iş mevsimlik olmaktan da çıktı. Dört mevsim inşaat devam ediyor. Ama büyük firmalar sözkonusu ve işçiler gerçekten çok örgütsüz.

Basın ve kamuoyu, bütün duyarlı insanlar, bu mücadeleyi yürüten arkadaşlarımız, örgüt ve dernekler bu noktada inşaat işçilerinin yanında olmaya, sesine ses olmaya çalışırsa tabi ki çok mutlu oluyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu