Kadın

SÖYLEŞİ | “Kadınlar direnmeye cüret eden Leyla’ya ses olmanın yolunu aramalı”

Özgür Gelecek Gazetesi olarak #LeylayaSesVer diyerek Leyla’nın sesini, talebinin sesini çoğaltmaya çalışan ve aralarında Yeni Demokrat Kadınlar’ın da olduğu kadınlardan Ayşe Berktay ile bir araya geldik. Nasıl yola çıktıklarını, neler yaptıklarını, neler düşündüklerini konuştuk.

Leyla Güven’in PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kalması için başlattığı eylem 150’li günlere varmak üzereyken bizler de Özgür Gelecek Gazetesi olarak #LeylayaSesVer diyerek Leyla’nın sesini, talebinin sesini çoğaltmaya çalışan ve aralarında Yeni Demokrat Kadınlar’ın da olduğu kadınlardan Ayşe Berktay ile bir araya geldik. Nasıl yola çıktıklarını, neler yaptıklarını, neler düşündüklerini konuştuk.

– Leyla Güven için LeylayaSesVer diyerek yapılan çağrıya birkaç gün içinde beş yüzü kın kadın ses vererek imza attı. Bu fikir nasıl oluştu?

– Belki öncelikle şunun altını çizmek gerek; “Leyla’ya Ses Veren Kadınlar” bir platform veya bir yapı değil. Biliyorsunuz kadın mücadelesinde, çok çeşitli yerlerden kadınların birlikte hareket etme, birbirine değme pratiği uzun bir zamandır var. Bizler birbirimizle konuşuyor, birbirimizden etkileniyor, birbirimizi elimizden geldiğince sahiplenmeye çalışıyoruz. Böyle bir hukukumuz var. Dertlerimizi, önceliklerimizi ifade etme, paylaşma zeminlerimiz var. Pek çok kadının kendi arasında Leyla ile ilgili ne yapabiliriz diye konuştuğunu gördük, pek çok fikir vardı, birinden tuttuk. Kolektif bir fikir oldu yani. Çağrı metni de kolektif bir şekilde ortaya çıktı. Bir ses verme arayışına herkesi kucaklayan bir cevap verdiği, ses verme kanalı açtığı için hızla yanıt buldu.

– Kadınların kısa süre içinde ses vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz, kadınların toplumsal duyarlılığı ile ilgili bir boyutu var mıdır?

– Ben buna toplumsal duyarlılık demezdim. Sesin bastırılması, görünmez kılınma kadınların kendi yaşam bilinçleriyle çok derinden hissettiği varoluşsal bir mesele. Bir isyan gerekçesidir aslında.

Çaresizlik duygusu bizi en çok bunaltan şeydir. Bununla hep birlikte baş etme kanalı açıldığında hızla yanıt veririz. Çünkü biz sessizliğin, duyulmamanın; şiddetin, cinayetin, katliamın, en ağır suçların yolunu açtığını biliriz. Bu baskı rejimi hepimizi birbirimizden ve toplumdan yalıtmaya uğraşırken, “benim hayatım başkalarının hayatından daha değerli değil” diyerek, kangrenleşmiş bir hukuksuzluk son bulsun diye direnen bir kadın arkadaşımızın sesine ses vermek, görünmez kılınmasına engel olmak üzere bir araya gelmek kadın mücadelesinin özünde var diye düşünüyorum. Bir milletvekilinin bile sesi duyulsun, yasa uygulansın diye açlık grevine girmek zorunda kaldığı bir ortamdayız. Bunu idrak etmek bile isyan ettirmeli insanı.

“Bazen birileri karanlıklara öyle bir diklenir…”

– Leyla Güven bir kadın olarak tecridin kırılması için öncü oldu, bunu nasıl değerlendirmeli sizce?

– Kadınlara köleleşmeyi, boyun eğmeyi, susmayı, erkeklere itaati, fazla sivrilmemeyi, göze batmamayı evi, aileyi dayatan bir sistemde yaşıyoruz. Sistem kadınlara açık sözlülüğü ve mücadeleciliği değil idareciliği, alttan alta iş bitirmeyi öğretiyor, dayatıyor. Bir kadının bütün o kalıpları kırıp kendi özgür sesini yükseltmesi, bütün değerlendirme ve karar süreçlerini kendi içinde yaşayarak, güvenle kendi iradesini ortaya koyması çok önemli ve değerlidir. Çok yönlü bir meydan okuma içerir. Öncelikle bunu hiç atlamamak ve hakkını vermek gerekir.

Leyla Güven bir kadın olarak kendi olmayı, kendinden ve kendiyle olmayı bildi; bunca yıllık birikimiyle, bu mücadelenin bütününü tanıyan, her alana emek vermiş, toplumu ve durumu yakından tanıyan bir kadın siyasetçi olarak yaraya parmak basmayı bildi.

Ben cezaevinde, yaşanan bütün süreçleri tekrar tekrar gözden geçirdiğini hayal ediyorum. Ve bunu da hiç hesapsız, apaçık yapabildiği için asıl yaraya parmak basmayı, o halkayı yakalamayı başardı. Çok sade ve yalın bir şekilde “İmralı’da kendi yasanızı uygulamıyorsunuz” dedi. Kendisi milletvekili olduğu halde cezaevinden salıverilmemişti. Aynı durumdaki Enis Berberoğlu salınmış, Leyla salınmamıştı. Kendisi de çıplak hukuk ve yasa tanımazlıkla karşı karşıyaydı. Ama itirazını buna karşı yükseltmedi. Leyla itirazını yıllardır süren ve her türlü çözüm ve barış umudunu, Kürt halkının taleplerini hiçe sayma anlamına gelen hale karşı yükseltti. Aslında yıllardır yasanın uygulanmadığına ve bu durumu hukukçusundan siyasetçisine herkesin büyük bir umursamazlıkla kabullendiğine parmak bastı: “Abdullah Öcalan’ı avukatları ve ailesiyle görüştürmeyerek, dış dünyayla her türlü irtibatını engelleyerek suç işliyorsunuz; mevcut yasaları uygulayın” dedi ve açlık grevine gitti.

Yıllar önce 1994’te belediye başkanı adayı olduğunda “erkeklerin şimdi bir kadının mı arkasından yürüyeceğiz” dediğini anlatmıştı Leyla Güven, Gültan Kışanak’ın hazırladığı Kürt Siyasetinin Mor Rengi kitabında.

Bugün Leyla Güven bütün bir toplumu arkasından sürüklüyor. Almış başını gidiyor. Ama doğru halkayı yakaladığı, topluma kendini ifade etme alanı tanıyan bir kanal açtığı çığ gibi büyüyen destekten belli. Bu sadece aynı fikirde olup olmamakla ilgili bir şey değil. Bazen birileri karanlıklara öyle bir diklenir, öyle hesapsız ve fütursuz bir çığlık atar ki, kendini öyle bir ortaya atar ki, vicdanın derinliklerinde öyle bir tele dokunur, bir adaletsizliği öyle bir teşhir eder, öyle bir hak çağrısı yükseltir ki duvarları yıkıp toplumu kucaklar. Leyla bunu başardı.

 

“Ortak anlayış temelinde farklı alanlardan üretmeye çabalıyoruz”

– “Leyla’ya Ses Ver” diyen kadınlar bugüne kadar neler yapabildi, neler yapmayı düşünüyor?

– Bugüne kadar bir çağrı yaptık bildiğiniz gibi, o çağrıyı yaygınlaştırmaya çalıştık. Sessizlik öldürür, ses yaşatır demiştik. Ses verme kanalları, zeminleri yaratmaya çalıştık. Leyla’nın kim olduğunu, ne dediğini, ne istediğini duyurmaya, bu talebin sadeliğini, yapılabilirliğini ve yapılması gerektiğini anlatmaya çalıştık kendi durduğumuz yerden. Sosyal medya sayfaları açtık. Kartlar attık Leyla’ya. Bir grup arkadaşımız Diyarbakır’da beyaz fularlar takıp sessiz durma eylemi yaptı. Ev hapsi cezası verildi kendilerine. Videolar yaptık. Oldukça geniş bir yelpazeden imza gelmişti Leyla ile dayanışıyoruz metnine. Farklı alanlar çalışan kadınlar var aramızda. Ortak bir anlayış temelinde herkes farklı alanlardan bir şeyler üretmeye çalışıyor, hepimiz Leyla yaşasın, sesi duyulsun, talebi karşılansın istiyoruz. Aramızda “kadın arkadaşımızdır yalnız bırakmamalı” diyenden yasanın uygulanması için insanların ölümle sınanmasına karşı olanlara, “Leyla aslında barışın yolu açılsın diye direniyor” diyenden “bir kadının bu karanlığa karşı attığı çığlığı destekleyelim” diyene, Kürt kadın özgürlük mücadelesinin bir parçası olarak destekleyenden kadın hareketinden bir kadının ölümüne direnişini feminist mücadelenin parçası olarak destekleyene… pek çok kadın var.

Ulaşabildiğimiz her etkinliğe ulaşıp Leyla’ya ses verme gereğini tartışmaya, yapılan, istenen nedir anlatmaya çalışıyoruz. Herkes kendi yerinden bir hareketlensin istiyoruz.

Daha hukuk alanında, sanatta, sokakta, basında, sosyal medyada vb yapacağımız işler var. Tecrit nedir ve neden kalkmalıdır konusunu çok yalın bir şekilde anlatmak da önümüzde duran işlerden biri. Ben, çoğulluğu sınırlandırıcı bir şey olarak değil zenginleştirici bir hal olarak yaşayabilmek önemli diye düşünüyorum. Esneklik, ama herkesin varlığını kabul eden, alan tanıyan bir yerden esneklik. Benim düşüncem bunu sonunda başaracak olan kadınlar. Henüz tam başarmadık. “Asgari müşterek” konusunu kavrayışımızda bir yanlışlık var gibi geliyor bana. Ama bu tartışmayı da kadınlar yapacak ve kadınlar aşacak bence.

– Kadınlar Leyla ve bedenini açlığa yatıran tutsaklar ve dışarıdaki eylemciler için neler yapabilir, siz nasıl bir çağrı yapmak istersiniz?

– Kadınlar hem tepkilerini dile getirmenin etkili ve yaratıcı, ortamı sarsıcı yollarını hep bulmuşlar hem de çözüme ulaşma yollarının hep peşinde olmuşlardır.

Kadınlar başta Leyla Güven binlerce insanın yasa uygulansın, mutlak tecrit kalksın diye canını ortaya koymuş olmasını görmezden gelemez. Görmezden gelmek, kulak vermemek erkek özelliğidir, egemen özelliğidir, ezen özelliğidir. Kadınlar kendini, evde, ailede, sokakta ne yaşadığını itiraf etmese de bilir. Dinlemeyi, duymayı, görmeyi bilir. Kadınlar direnmeye cüret eden bu kadına kulak kabartmalı, duyduğunu bildiğini hızla paylaşarak ses olmanın yolunu aramalı. Bu fısıltı bütün topluma yayılmalı. HerYerdeLeyla olmalı biz kadınlar egemenlerin kafalarını çevirdikleri her yerde Leyla’yı ve binlerce açlık grevciyi hatırlamasının yollarını bulmalıyız. Madem biz her yerdeyiz Leyla her yere bizimle birlikte taşınabilir. Yeter ki bunu iş edinelim. Yapacağız bunu; inanıyorum.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu