İstanbul: AKP, doğaya karşı açtığı açık savaşla ülkede ranta açılmadık bölge bırakmama kararlılığını sürdürüyor. Savaş koşullarında uygulanması gereken ama hükümetin rant kapısı olarak kullandığı ve palazlandırdığı sermayenin garantisi olan “acele kamulaştırma”larla halkın toprağına ve geleceğine göz konuluyor. Bunun en yakın örneklerinden biri de İstanbul’un Eyüp ilçesine bağlı Ağaçlı köyünde yaşanıyor.
Ağaçlı köyü ismi gibi ormanlarla çevrili bir doğa güzelliğiyle biliniyor(du). Ağaçlı köyü şimdilerde taş ocaklarından çıkan toz bulutu ve binlerce kamyonun asfalt yolu toprak yola çevirdiği ağır bir iş sahası durumunda. 3. Havaalanı ve 3. Köprü ile yaşamları çekilmez bir hal alan Ağaçlı köylüleri “Elimizdekinin kıymetini bilmezsek sefilleri oynarız” diyor. Diğer yandan AKP’nin köylüyü ikiye bölme çabası da var. “İnşaat ya resullullah” diyerek rant kapısı açıp, biat edenlere “sus payı” olarak sunduğu TOKİ hamlesi Aşağı ve Yukarı Ağaçlılı köyleri ikiye bölmüş durumda.
Elektriğin, suyun köye bırakılmadığı, hayvancılığın bitirildiği günleri yaşayan Ağaçlı köylüleri, yaşananların son bulması için mücadele etmeyenlerin de farkında olduğunu ama “sus paylarını” aldıkları için bu duruma razı olduklarını anlatıyor ve yaşadıklarına/yaşatılanlara sitem ediyor. Ağaçlı’nın ünlü kumullarından kaçak kum çekiliyor; köyün yanı başına patlayıcı madde deposu yapılıyor; ormanlık alanlarına yeni kum taşı ocakları açılmak isteniyor. Ağaçlı köylüsüne yaşatılmak istenen çileye karşı 2 yıldır direniş sürüyor.
Geçtiğimiz hafta bir araya gelen köylüler ve doğa aktivistleri, açılmak istenen 3. taş ocağına ilişkin Valiliğin “ÇED gerekli değildir” kararına karşı hukuki yollara başvuracaklarını belirttikleri bir eylem gerçekleştirdi. Üstlerini örtmek istedikleri toz bulutlarına karşı direniş sloganlarıyla karşılık verdikleri eylemde köylüler, “Ağaçlı’yı beton sevicilere bırakmayacağız” diyor. Çünkü geçmiş yıllarda İstanbul Teknik Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmada Türkiye’deki en büyük oksijen oranı 6,4 ile Altınoluk birinciyken Yukarı Ağaçlı ikinci olmuş. Şimdi ise tozdan güller solmuş, meyveler toz tabakasıyla kaplanmış. “Onun için yaşamın ve doğanın gönencinden feyiz almasını sağlayamazsak, İstanbul’un Mandası’nın bizde hakkı kalır” diyerek direniyorlar.
“Köylü elindekinin değerini bilmek zorunda”
Köy sakinlerinden ve doğa aktivisti olan Cenk Çalışır, yaşam alanlarının talan edilmesinde her gün yeni bir saldırıyla karşı karşıya olduklarını belirtti. Bununla beraber açılmak istenen taş ocağı için var olan 3 bin kamyon trafiğine 2 bin kamyonun daha da ekleneceğini aktararak “Yaşam alanlarımızı kısıtlıyorlar” diyor.
Bir diğer köy sakini olan Yusuf Gürses, 3. Havaalanı ile beraber köylerinin imara açıldığını belirterek, “Akbabalar, diri diri öldürmeye çalışıyorlar” diyerek durumu açıklıyor. Toprağını satan köylünün sefil bir durumda ortada kalacağını anlatıyor ve ekliyor “Köylünün köylü olmaktan başka bir zanaatı yoktur. Onun için toprağımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Elimizdekilerin değerini bilmek zorundayız.”
“Köye elektrik ve su uğramaz olur bundan sonra”
Çalışır ailesinden bir köylü ise Ağaçlı’da yaşanan durumu şu sözlerle açıklıyor: “Bu köyün en yaşlısı benim ve benden yaşlısı yok. Burası Ağaçlı. Öyle sanıyorum ki ismini değiştirmek lazım artık! Ağaç diye bir şey kalmayacak gördüğüme göre. Bir zamanlar kömür ocakları vardı. O zaman ‘İstanbul’un ihtiyacı var’ denilerek geçiştirildi. Ama şimdi de taş ocakları çıktı başımıza. Bu daha kötü tabii. Kemerburgaz’dan Ağaçlı arası 19 km ve ben 1 saatte geldim. Varın yolun halini siz düşünün, binlerce hafriyat kamyonunun olduğu bir yerde. Elektrikler sürekli kesiliyor. İftarımızı elektrik olmadan karanlıkta yapıyoruz. Odayeri bölgesinden bu tarafa herhalde bu saatten sonra elektrik ve su geçmez diye düşünüyorum. Zaten bu bölgeye yapılan su tesisatı köyün ihtiyaçlarının karşılamasına ancak yeterken şimdi şantiyelere suyumuz veriliyor. Elektrik ve sular kesik. Elektronik aletler elektriğin gidip gelmesinden dolayı bozulmuş durumda.”
